Durmadan yürüyorum bu kıyılarda, Kum ve köpüğün arasında yürüyorum, Bir gün ayak izlerimi silecek met Ve rüzgâr köpüğü götürecek elbet, Ama denizle kıyı ebediyen kalacak arkamda. Bir defasında sisle doldurdum avucumu. Sonra elimi açtım ki sis, bir kurtçuk olmuş. Kapattım ve tekrar açtım. Bu kez küçük bir serçe duruyordu orada. Sonra tekrar kapatıp üçüncü kez açtım. Bir adam vardı elimin içinde, yüzü kederli, yükseklere bakıyor. Ve yine kapattım avucumu. Açtığımda, yalnızca sis vardı. Ama kulağıma tatlı bir müzik sesi geliyordu Dün bana, hayat dairesinde kararsızca dalgalanan bir zerreymişim gibi gelirdi. Oysa bugün, çok iyi biliyorum ki o dairenin ben kendisiyim. Ve düzenli zerreleriyle hayat, bütünüyle bende devinmektedir. Onlar uyanık halde bana derler ki, “Sen ve içinde yaşadığın âlem sonsuz bir denizin sonsuz sahilinde yalnızca bir kum tanesisiniz.” Ben düşümde onlara şöyle derim, “Sonu olmayan o denizin ta kendisiyim ben ve bütün âlemler benim sahilimde kum taneleridir. Bugüne kadar yalnızca, “Sen kimsin?” diye sorana ne cevap vereceğimi bilemedim. *** Tanrı düşündü, ilk düşüncesi bir melekti. Ve Tanrı konuştu, ilk sözü bir insandı İnsan, binlerce yıl evvel, deniz ve rüzgârın sözcükleri kendisine hediye etmesinden önce; sık ormanlar içinde kaybolan benliğini arayan, zihni karışmış bir yaratıktı. Durum bundan ibaretken, yalnızca dünü bilen cılız seslerle eski günlerimiz hakkında nasıl yorum yapabiliriz?
Halil Cibran – Kum ve Köpük
PDF Kitap İndir |
cok tesekkür ederim.
böyle degerli hizmet verdiginiy icin…
Suskunlugun ićindeki sesi duyabilmek