REDHACK MANİFESTOSU “Bak beyim, sana iki çift lafım var. Koskoca adamsın. Paran var, pulun var, her şeyin var. Binlerce kişi çalışıyor emrinde. Yakışır mı sana ekmekle oynamak? Yakışır mı bunca günahsızı, çoluğu çocuğu karda kışta sokağa atmak, aç bırakmak? Ama nasıl yakışmaz. Sen değil misin öz kızına bile acımayan, bir damlacık saadeti çok gören. Anlamıyor musun beyim, bu çocuklar birbirini seviyor. Ama ben boşuna konuşuyorum. Sevgiyi tanımayan adama sevgiyi anlatmaya çalışıyorum. Hıh. Sen büyük patron, milyarder, para babası, fabrikalar sahibi Saim Bey. Sen mi büyüksün? Hayır, ben büyüğüm, ben, Yaşar Usta. Sen benim yanımda bir hiçsin, anlıyor musun, bir hiç. Gözümde pul kadar bile değerin yok. Ama şunu iyi bil, ne oğluma ne de gelinime hiçbir şey yapamayacaksın. Yıkamayacaksın, dağıtamayacaksın, mağlup edemeyeceksin bizi. Çünkü biz birbirimize parayla pulla değil, sevgiyle bağlıyız. Bizler birbirimizi seviyoruz. Biz bir aileyiz. Biz güzel bir aileyiz. Bunu yıkmaya senin gücün yeter mi sanıyorsun? Dokunma artık aileme. Dokunma çocuklarıma. Dokunma oğluma. Dokunma gelinime. Eğer onların kılına zarar gelirse ben, ömründe bir karıncayı bile incitmemiş olan ben, Yaşar Usta, hiç düşünmeden çeker vururum seni. Anlıyor musun? Vururum ve dönüp arkama bakmam bile.” (Münir Özkul’un ‘Bizim Aile’ filmindeki bir repliği) “Madem sonsuza dek yasayamayacağız, O vakit istediğimiz gibi yaşayacağız… Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, Tekdir ile uslanmayanın hakkı #RedHack’tir!” Bu kitabı yazmaya karar verdiğimde 2013 yılının Ocak ayındaydık. Redhack YÖK’ü hacklemiş, ele geçirdiği belgeleri yayınlamaya başlamıştı. “Sindirilmiş” medya, tabiatı gereği “ dostlar alışverişte görsün” kıvamında yaklaşıyordu olaya. Bir yanım gazeteci olduğundan, bu tablo canımı daha fazla acıtıyordu. Müdahale etmek gerekiyordu; çok hızlı çalıştım. Yazıma başlama ile baskı aşaması arasında 15 gün vardır. Bunu aynı zamanda bir “özeleştiri” olsun diye yazıyorum. Dostların eleştirdiği gibi kitapta olmaması gereken bazı tekrarlar var, kusurumdur. Yazmaya giriştiğimde, Redhack’e de e-mail aracılığıyla ulaşıp, bazı sorular yönelttim. Ancak, anlaşılabilir nedenlerle yanıtlamak istemediler. “Mesafeli” durmak istiyorlardı, kendi açılarından haklıdırlar. Ancak bu kitabın yazılması gerekiyordu, acele etmekte de ben haklıyım. Hatasıyla, sevabıyla okuyucuya sunulmuştur. Genel hatlarıyla doğru bir iş ortaya çıktığından eminim. Bu kitabın ilk baskıları Gezi Direnişi’nin öngünlerinde yapıldı. YÖK eylemi elbette çok önemliydi. Ancak Redhack, Gezi Direnişi ile bir “level” daha atladı. Çarşı ile birlikte bu direnişin en önemli figürlerinden biri oldu. Varlığı, bilgisi ve birikimi ile direnenlere güç verdi, zaman zaman imdada yetişti. İktidarın sosyal medya operasyonları sırasında takındığı tutum, bu alanda baskıcı tutumun ne kadar zavallı bir girişim olduğunu ortaya çıkardı örneğin. Gezi Parkı protestosunda Twitter’da bazı Gezi eylemi hastag’lerinin incelendiği iddialarından sonra Redhack resmi Twitter hesabından “AKP twitter’a inceleme başlatacakmış. Yahu tüm twitleri biz attık, yüz binlerce insanın bilgisayarına girdik, garibanla uğraşma, buradayız;) RedHack’i RT eden, RedHack ile alakalı yazı yazan, Direnişi örgütleyen tüm hesaplar tarafımızca hacklenmistir! “ açıklaması yaptı. Açıklamanın ardından Twitter kullanıcıları #redhacktarafındanhacklendik hastag’ini kullanarak Gezi Parkı eyleminde attıkları Tweet’lerin Redhack tarafından atıldığını duyurdu. Redhack’ın bu yolla kullanıcılara karşı hukuki işlem yapılmasının önünü kapatmış oldu. Böylece iktidarın sosyal medya hurucu başlamadan bitmişti. Sonra “iliştirilmiş medya”da Redhack’in attığı twit’lerin de izlendiği, IP adreslerinin öğrenildiği ve kısa bir zamanda Redhack’e operasyon yapılacağı haberleri üfürüldü “Emniyet kaynakları”na dayanarak. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün internet sitesi de tam o günlerde hacklendi Redhack tarafından. Redhack, sitenin devre dışı kaldığını Twitter üzerinden “Çek fişi çek, topla topla topla 🙂 www.egm.gov.tr” “5 kişiyi öldürüp, 12 insanın gözünü çıkartıp 8 bin insanı yaralayıp, sonra rahat edebileceğini mi sanıyorsun? Çek fişi: egm.gov.tr” twit’iyle duyuruldu. Pasaport işlemleri durdu, gümrük kapılarında uzun kuyruklar oluştu. Redhack’e baskın yapmaya hazırlanan Emniyet, baskına uğramış, ağır kayıplar vermişti! Redhack sözcüleri biri 7 Haziran’da, diğeri 7 Ağustos’ta Halk TV’nin konuğu olarak iki uzun söyleşi yaptı. Kuşkusuz Redhack’in anlaşılması açısından iki konuşmada önemliydi. Bu baskıya sadece olaylar durulduktan, hasar tespit çalışmaları yapıldıktan sonra yapılan 7 Ağustos konuşmasını aldım. Bazı bölümler TV kayıtlarındaki ses kesintileri nedeniyle anlaşılmıyordu. Söyleşinin doğası gereği yapılan tekrarları ayıkladım. Bunun dışında, imla değişikliklerinin ötesinde bir müdahale yapmamaya çalıştım. Metindeki başlıklar ise bana aittir. İçler acısı “sindirilmiş medya” tablosu Gezi Direnişi ile bir “intihar” eylemine dönüştü. 31 Mayıs’ta başlayan direniş, bir iki küçük TV kanalının dışında görmezden gelinmişti. Böylece sansürcü tavır, bir toplu intihar eylemine dönüşmüş oldu. Haliyle, Redhack’in 7 Haziran 2013 tarihli Halk TV konuşmasına damgasını vuran da bu intihar eylemi oldu. Şöyle değerlendiriyordu Redhack bu tabloyu: “…Birkaç alternatif kanal üzerinden bu direnişin gerçek yüzü yansıtılmaya çalışıldı. Gerek kendi eylemlerimizi gerek direnişin gerçeklerini duyurmak için sipariş ettiğimiz penguen kostümlerinin parasını denkleyememiştik, tam zamanında haber yapmaya başladılar. Afili sloganları var, haberciliğe yetmediğini çok net bildiğimiz; “İlk bilen siz olun”, “Bizimle habersiz kalmayın”… Beylik sloganları vardı ama gördük ne olduğunu. Sadece biz de görmedik, tüm dünya basını da gördü. Tahrir Meydanı’ndan, Libya’dan yayın yapsın diye harcırahla, yani aslında bizim paramızla görevlendirilen muhabirler nedense(!) kayıptılar. Aynı muhabir Tahrir’den yayın yaparken şahane adamdı ama memleketinde olan biteni göstermeye kalktığında aforoz ettiler. En ağır baskılarla karşılaştı bu insanlar. Redhack olarak Şemdinli’deki çatışmaları Agence France Press’ten öğrenmeye alışık olduğumuz için, Şemdinli bize Paris’in banliyösü gibi geliyor artık. Bu direniş, acı olayları ve devlet terörüyle olduğu kadar mizahi yönüyle de hatırlanacak. Öyle güzel şeyler, alternatif tepkiler koydu ki halk ortaya, bunlar da hatırlanacak… …Bakın, biz din eksenli bir grup değiliz. Marksist-Leninist bir örgütüz, bunu açıkça söylüyoruz. Devrimci pratikten gelmeyiz, 16 yıllık geçmişimiz içerisinde biz bu kadar dezenformatif bilginin yayıldığı, insanların bu kadar aleni bir şekilde karalandığı bir dönem hatırlamıyoruz. Aramızda yaş grubu itibarıyla 12 Eylül dönemini hatırlayan militanlarımız da var. Ama böyle bir gerçeklik yok, böyle bir baskı yok, böyle bir mağduriyet yok! Kalkıp “içki içtiler” deniliyor, hatta işi abartıp “toplu seks yaptılar”a getiren haber siteleri var. Bu nasıl bir vicdandır, bu nasıl bir insanlıktır, bu nasıl bir onur anlayışıdır, çok tartışılası bir noktada bugün?” Bu kitap işte böyle bir tablo karşısında yazıldı. Sürçü lisan ettikse affola! Bu arada, kitabın ilk baskılarında kullanılan Redhack “fotoğrafı” RED belgeselini hazırlayan dostlara aittir. Bir “rakı” borcum var, ödeşiriz! Öyleyse şöyle bitirelim: “Merhaba dostlar, yoldaşlar, canlar, ağaçların bölünmez bütünlüğünü savunanlar… Nasılsınız?”
Orhan Gökdemir – Redhack – Sanal Alemin Klavyeli Asileri
PDF Kitap İndir |