Kategori: Şiir

Edip Cansever – Türk Edebiyatinda Unutulamayan Ask Siirleri Antolojisi

ERENKÖYÜ’NDE BAHAR Cânan aramızda bir adındı, Şîrin gibi hüsn ü âna ünvan, Bir sâhile hem şerefti hem şan. Çok kerre hayâlimizde cânan Bir şi’ri hatırlatan kadındı. Doğmuştu içimde tâ derinden Yıldızları mâvi bir semânın; Hazzıyle harâb idim edânın, Hâlâ mütehayyilim sadânın Gönlümde kalan akislerinden. Mevsim iyi, kâinât iyiydi; Yıldızlar o yanda, biz bu yanda. Hulyâ […]

Edip Cansever – Bezik Oynayan Kadınlar

8 Ağustos 1928’de İstanbul’da doğdu. İstanbul Erkek Lisesi’ni bitirdi. Kapalıçarşı’da turistik eşya ve halı ticareti yapmaya başladı. 1976’dan sonra yalnızca şiirle uğraştı. Bodrum’da tatildeyken beyin kanaması geçirdi, tedavi için getirildiği İstanbul’da 28 Mayıs 1986’da yaşamını yitirdi. İlk şiiri 1944’te İstanbul dergisinde yayınlandı. Yücel, Fikirler, Edebiyat Dünyası, Kaynak dergilerinde çıkan ilk gençlik şiirlerini “İkindi Üstü” kitabında […]

Edip Cansever – Ben Ruhi Bey Nasılım

Ben Ruhi Bey Nasılım  Gördün mü hiç suyun yanmasını tuzda Gördüm ben bu yaşam boyu iniltiyi Büyük bahçelerin küçük içinde Saksılardan birinde Gördüm de Uyurken uyandırılmış gibi Beni bir sardunya büyüttü belki. O ben ki Bir kadında bir çocuk hayaleti mi Bir çocukta bir kadın hayaleti mi Yalnızca bir hayalet mi yoksa. Ne peki Yere […]

Edgar Allan Poe – Şiirler

ANNABEL LEE Yıllar önceydi, yıllar yıllar önce, Deniz kıyısındaki O diyarda bir genç kız yaşıyordu Bilirsiniz adını, ANNABEL LEE; – Düşünmezdi hiçbir şey benim olmaktan başka, Sevmekten başka beni. Ben çocuktum o çocuk o deniz ülkesinde Sevdik birbirimizi Aşktan büyük daha özge bir aşkla Ben ve canım Annabel Lee – Bir sevda ki gökte uçan […]

Ebubekir Eroğlu – Şahitsiz Vakitler

Ebubekir Eroğlu Ebubekir Eroğlu 1950’de Malatya’da doğdu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi. 1970’li yıllarda şiir yazmaya başladı. Kamu görevlisi olarak çalıştı. Bir gazetede haftalık deneme yazıları yazdı. Eroğlu’nun ilk şiirlerinde çağımıza özgü bir tedirginlik, romantik bir çizgide belirginleşir. Ebubekir Eroğlu, şiirleri, şiir üstüne yazılarıyla olduğu kadar, Yönelişler (1981-85 arasında 43 sayı) dergisiyle de şiir atmosferinin […]

Ebubekir Eroğlu – Modern Türk Şiirinin Doğası

Bir şairin ya da bir yazarın klasiklere ilgi duyması ile gelenekçi bir tutum izlemesi her zaman örtüşmez. Klasik eserlerin gelenek içinde tuttuğu yere göre, nadiren aynı duygunun iticiliğinde yola çıkıp aynı kapılara varılabilir. Klasiklerle ilgilenmek orijin’e ulaşma isteğinin sonucudur; geleneğe duyulan ilgi ise bir süreçle sınırlı kalabilir. Bir an için, zihnimizde uyandırdığı negatif izlenimi bir […]

Metin Üstündağ – Hasar Tespit Çalışmaları

beylikler oğullukl sıfır ile dört işlem’e girmeye çalışmak yalnızlık genişlikle derinliğin çelişmesi yalnızlık insanın en mat ve en malt hâli yalnızlık vincent van gogh’un arles’teki odası şimdi bütün dünya.. yürek tokluğu’na sevişiyoruz 18 ağustos 1999 hakkını vererek bayağı ve âdi olmak da zor artık tencere yuvarlanmış kapağı.. anılarını yazıyor sırtındaki barcode izinden tanıdım.. kardeşiz biz […]

Dücane Cündioğlu – Akife Dair

ıssız sokaklarda dinlenen şiirin şiddeti Kendisine cadde ortasında şiir okumak isteyen genç bir adama, “Şiir sükûnet ister, şiir ciddiyet ister” dercesine mukabele edip onu tenha bir sokakta dinleyecek kadar hassas; Efendimize (s.a) atılmış iftiralarla dolu bir kitabı çeviren devrinin meşhur bir yazarına, “Elimden gelse seni tepelerim!” diyecek kadar şedid bir şairden, yani müslüman bir şairden, […]

Melih Cevdet Anday – Teknenin Ölümü

HÜZÜNLÜ BİR AKŞAM BORUSUNUN EZGİSİ İÇİN SÖZ Av bitti, titreyen borular Akşamı kovalıyor köpeklerle İkimiz içinse yarına kadar Topal Hephaistos’la nar ateşte Dövülecek üzünç namluları var. Kemikten yapışık kardeşler gibi Vurgun yemiş tinimle kutsal tenim Ah biri kanatsız ateş böceği Siz boğumlu deyin, ben eklemli diyeyim Toprak yutan arısıdır öteki. İki dilli yazı bulundu alnımızda […]

M. Sunullah ARISOY – Türk Halk Şiiri Antolojisi

Rahmetli Ataç Usta, “antoloji”yi atmış yerine “güldeste” demişti. “Güldeste” sözcüğü bir süre tutar gibi olduysa da, yerine bir türlü oturamadı; zaman zaman yazılarda kullanılır oldu, sonra da -sanırım-unutuldu, gitti. O yıllarda, “Yeni Türk Şiiri”ni kapsayacak bir “antoloji” yapmaya durmuştum, adını “Deste. Yeni Türk Şiiri:1” koymuştum (Kaynak Yayınları, 1953). Demek, aradan otuz iki yıl geçmiş. Az […]

Yılmaz Odabaşı – Son Çeyrek Yüzyıl Şiir Antolojisi

Bu çalışmamı yaj^nevine teslim ettikten sonra, DGM’ye “hakaret” ettiglm(l) gerekçesiyle çarptırıldığım hapis cezasını çekmek üzere cezaevine girmiştim; ziyaret olmayan bir gün, dışandan görevli bir gardiyana bu antoloji -basılmış olarak- bir buket gülle birlikte yayınevinin bir çalışanı tarafından teslim edildiğinde, ranzamda ujoıyormuşum. Duvarlarla, parmaklıklarla, nöbetçi Jandarma kuleleriyle kıstınldıgım o daracık mekanda gözlerimi açtığımda, bu antolojiyi bir […]

William Shakespeare – Tüm Soneler

William Shakespeare «Bütün dünya bir sahnedir,» diyor. Shakespeare yeryüzünü baştan başa sahne olarak görmüş ve kendi sahnesine bütün yeryüzünü sokmağa çalışmıştır. Ama, hem oyun yazarı, hem şair olan Shakespeare’in bütün dünyası sahne değildi. Yaşantılarının birçoğunu trajedilerindeki ve komedilerindeki kişilerin sözleriyle dile getirmekle yetinmedi, şiirleriyle de açıkladı. Büyük yazarın iç dünyası, Sonelerindedir. Bu özlü şiirlerde, dramatik […]

Vladimir Mayakovski – Şiirler

Mayakovski çağdaş Rus şiirinin simgesi sayılıyor. Onun geniş soluklu., coşkulu lirizmi, şiir diline getirdiği yenilikler, yaşamı ve yapıtlarıyla uyandırdığı ilgi, devrimin baş ozanlığını üstlenip sonra sonra bağımsızlık tutkunu, özsever kişiliğiyle devrimcilik sorumluluğunu bağdaştıramayarak genç yaşta canına kıyması, adını sürekli gündemde tutan etkenler oldu. Olacak da. Bir felaketler ozanıdır Mayakovski. Ancak Dostoyevski’nin ta ­ sarlayabileceği bir […]

Terry Eagleton – Şiir Nasıl Okunur

Eleştirinin Sonu mu? Bu kitabı yazmayı ilk olarak, bugünlerde karşılaştığım öğrencilerden pek azının benim edebiyat eleştirisi şeklinde görmek üzere eğitildiğim şeyi uyguladıklarım fark ettiğimde düşündüm. Sazdan çatı yapma veya tahta ayakkabı dansı gibi edebiyat eleştirisi de ölen bir sanat gibi görünüyordu. Bu öğrencilerden çoğu yeterince parlak ve yetenekli olduklarına göre sorun büyük oranda öğretmenlerine aitmiş […]