Osho – Yaratıcılık – Yeni Bir Yaşam Biçimini Kavramak

YARATICILIK Yaratıcı insan içsel bir kavrayışa sahiptir. Başkalarının daha önce görmediğini görür, başkalarının daha önce duymadığını duyar. İşte bu, yaratıcılıktır. Yaratıcılık varoluştaki en büyük isyandır. Eğer yaratmak istiyorsan, bütün şartlanmalardan kurtulmak zorundasın. Aksi halde yaratıcılığın kopya çekmekten başka bir şey değildir. Sadece bir kopya olur. Ancak bir bireysen yaratıcı olabilirsin. Sürü psikolojisinin bir parçası olarak yaratıcı olamazsın. Sürü psikolojisi yaratıcı değildir. Hayat seni sürükler. Dansı, şarkıyı ve keyfi bilmez; mekaniktir. Yaratıcı kişi, daha önce ayak basılmış yolları izleyemez. Kendi yolunu aramalı, hayat ormanını araştırmalıdır. Yalnız gitmek zorundadır.


Sürü zihniyetinden, kolektif psikolojiden ayrılmak zorundadır. Kolektif zihin, dünyadaki en alt seviyedeki zihindir. Kolektif aptallık ile kıyaslandığında, tek bir aptal bile daha üstündür. Ancak kolektifliğin kendi rüşvetleri vardır: Kolektif zihinin tek doğru yol olduğunda ısrar eden insanlara saygı gösterir, onurlandırır. Geçmişte bütün yaratıcı insanların, ressamların, dansçıların, müzisyenlerin, şairlerin, heykeltıraşların saygınlığa sırt çevirmesi bu zorunluluktan kaynaklanıyordu. Bir çeşit aylak ve bohem hayat tarzı yaşamak zorundaydılar çünkü yaratıcı olmalarının tek yolu buydu. Gelecekte böyle olmak zorunda değil. Eğer beni anlarsan, söylediklerimin doğru olduğunu hissedersen, o zaman gelecekte herkes birey olarak yaşayacağı için, bohem yaşam tarzına ihtiyaç olmayacaktır. Bohem yaşam tarzı, sabit, Ortodoks, sıradan ve saygın bir hayatın yan ürünüdür. Benim amacım, kolektif zihni yok ederek, her bireyin özgür olmasını sağlamak. O zaman bir sorun çıkmaz. O zaman istediğin hayatı yaşayabilirsin. Aslında insanlık, ancak bireyler başkaldırılarında saygı gördüğü zaman doğmuş olacaktır. İnsanlık henüz doğmadı. Hâlâ rahmin içinde.

Senin insanlık olarak gördüğün, sadece bir göz aldanması olayıdır. Ta ki bizler her kişiye bireysel özgürlük, kendi tarzında varolmak için tam özgürlük verene kadar… Ve elbette o da kimsenin işine karışmamak zorunda — özgürlüğün bir parçasıdır bu. Kimse bir başkasına müdahale etmemeli. Ama geçmişte, herkes burnunu başkalarının işlerine sokmuştur. Hatta toplumla hiçbir ilgisi olmayan en özel konularda bile. Örneğin, bir kadına aşık olursun, bunun toplumla ne ilgisi olabilir? Bu, tamamen kişisel bir olaydır, piyasaları ilgilendirmez. Eğer iki insan sevgiyle birlikte olmayı kabul ediyorsa, toplum bu işe karışmamalı. Ama toplum, bütün baskıcı yöntemleriyle doğrudan ya da dolaylı olarak devreye giriyor. Polis sevgililer arasına giriyor, yargıç sevgililer arasına giriyor. Bu da yetmezse, bu sefer de toplum Tanrı adında senin icabına bakacak bir süper-polis yaratıyor. Tanrı fikri, seni tuvalette bile yalnız bırakmayan bir röntgenci kavramıdır, anahtar deliğinden bakarak ne yaptığını izler. Bu çok çirkin! Dünyanın bütün dinleri, Tanrının seni sürekli izlediğini söyler. Bu çok çirkindir! Bu ne biçim bir Tanrı? Herkesi izleyip takip etmekten başka bir işi yok mu? Dedektiflerin en ilahisi olmalı! İnsanlığın yeni bir toprağa ihtiyacı var; Özgürlük toprağına! Bohemlik bir tepkiydi. Gerekli bir tepki, ancak hayalim gerçek olursa, o zaman bohemliğe gerek kalmayacak. Çünkü insanlara hükmetmeye çalışan bir kolektif zihin olmayacak.

O zaman herkes kendisi ile barışık olacak. Tabii başkasına da müdahale etmeyecek. Ancak kendi hayatın söz konusu olduğu sürece, kendi kurallarınla yaşayacaksın. İşte o zaman yaratıcılık ortaya çıkar. Yaratıcılık, bireysel özgürlüğün güzel kokusudur.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir