Michel-Louis Rouquette – Yaratıcılık

Yaratıcıhk kavramı, en :Kötü tanımlanmış ve aynı zamanda en büyüleyici kavramlardan biridir. Böyle oldu� için, çok farklı nitelikte birçok araştırmaya esin kaynağı olmuştur. izleyen sayfalarda, “yaratıcılık” fenomeninin yol açabileceği çok sayıdaki felsefi ve bilimsellik ötesi spekülasyonlann bir katalo�nu sunmayı hedeflemedik Yalnızca, kesinlikleri ve genellikle işlemsel kaygılar taşımalanyla nitelenen çalışmalan ele aldık. Bu çalışmalann ço�, bugün görece verimli ve güvenilir olarak kabul edilebilen iki araştırma doğrultusunda dağılırlar: – özellikle problem tipleri hakkında sistematik bir bilgi gerektiren bulgulayıcı (heuristique) süreçlerin deneysel ve teorik analizi; – araştırmacılann yaptığı psikolojik inceleme üzerinde ve “klinik” uygulamalar üzerinde temellenen bir bulgulama teknolojisinin hazırlanması girişimleri. Şu halde burada benimsenen metodoloji aşın derecede homojendir: gerçek anlamda deneyierin yerini anketler alır, teorik yaklaşımlar çok sayıda ve birbirleriyle az bağlantılı olarak ortaya çıkarlar. Bu çeşitlilik, ele alınan alanın karmaşıklığı kadar tanımının yetersizliğini de yansıtır. Şu halde ilk hedef olarak bu tanımın daha kesin bir hale getirilmesi hedeflenecektir. 7 BİRİNCİ BÖLÜM YARATICn.IKKA VRAMI Bilimsel bir kaVTam yaygınlaştığında, yani dar uzmanlar grubundan daha geniş bir kitleye geçtiğinde, genel olarak tekanlamlılık, oturmuşluk ve kesinlik niteliklerini yitirir. Bu fenomende, basit bir “değer kaybı” etkisi veya rastlantısal uyumsuzlukların anlamsız bir birikimini değil, entellektüel sistemdeki bir değişikliğin ayrıcalıklı tanığım görmek gerekir: Mantıksal, bilimsel ve bireysel düşüncenin yerini “toplumsal düşünce”nin özgüllüğü alır. inançlar, bilgiler ve özel çıkarlar ile tanımlandığı ölçüde her grup, sonuçta, kendi referans sınırına göre yeni bir bilgi unsurunu anlamak ve yorumlamak zorundadır: bu durumda karmaşık bir asimilasyon süreci ile, yani hem bütünleşme hem de dönüşme süreci ile karşı karşıya bulunulur. Böylece, “ortak” bir hale gelen bir kavram, evrenselliğin kayıtsızlığı içinde erimez ve ortak bir dayanaksızlık paydasına indirgenmez: o, her zaman bir döneme veya bir gruba özgü kavramdır. Kavramın bu potansiyel olarak varolan çokanlamlılığı, kabulün bu belirli· ve anlamlı esnekliği, farklı vurgulamalar la somut olarak kendini gösterir ve geneflikle yeni bir dengenin kurulmasına tanık olunur: kavram, herhangi bir birey, herhangi bir grup, herhangi bir toplumsal tabaka, hatta herhangi bir kültür için yeniden bir kullanım düzenliliğine, daha kesin terimlerle ”bölümlenmiş bir tekanlamlılığa” kavuşur. 8 Yukarıda önemli özellikleriyle betimlenen bu ardarda gelme, en sık görülen duruma denk düşer. Bu açıdan özellikle ça�daş olan bir örnek, psikanalitik teori içindeki katı bir kullanımdan, günlük dilde daha az “uzlaşmacı” olmayan daha büyük bir gevşekli�e geçen “karmaşık” erimi ile sunulur.


Bu açıdan Moscovici’nin (1961) temel çalışmasına başvurulabilir. Bu, yaratıcılık kavrarru için gözlemlenen sürecin tersidir (fakat zorunlu olarak simetrik de�il): sonuçta öncelikle “ortak” bir kavramdır ve temel sorun onu bir uzman kavramı haline getirmek, yani onu şimdilik bir kültüre veya bir alt-kültüre ba�layan vurgulamalan aşmak ve düzenlilikleri açı�a çıkannaktır. Bu alandaki araştırmalann aktüel yaygınlı� (örneğin 1959’da I.A. Taylor daha o zamandan, yüzden fazla yaratıcılık tanımı saymıştı), bu epistemolojik durumun yansımasından başka bir şey değildir. izleyen sayfalarda öncelikle, ortak yaratıcılık kavramının neredeyse kutupsal noktalanndaki başlıca ça�şımlannın saptanmasına çalışıldı. Teknik ve ekonomik nitelikteki kaygılara eklenen bu tasvirler, araştırınayı birçok yön dowultusunda yönlendi.rmeye katkıda bulundular, ki bunun hakkında daha sonra sistematik bir genel özet sunulacak Son olarak, yaratıcılı�a daha kesin bir yaklaşımın koşullanmn belirtilmesine çalışılacak. L Yaratıcılık Tasvirleri Yaratıcılı�n ortaya çıkışı genel olarak, onun sımrlanm belirleyen ve anlamını veren çok sayıdaki tasvirler modeli temelinde düşünüldü ve belirtildi. Bu tasvirler esas olarak, yaratıcı fenomenlerin da9 ha bildik bir ampirik düzene indirgenmesini sag-layan simgesel anlatımlar (figuration) ve neredeyse “imge dükkanlan” olarak şöyle böyle anlaşılırlar. Yeninin ve istisnai olanın anlaşılması, genellikle onun, grubun veya toplurnun dog-al ve toplumsal çevresiyle sürdürdüğü özel ilişki tipi ile belirlenen bir biçimde, temel deneyierin ve hakim ideolojilerin diline çevrilmesidir. Böylece insani evren, katianma yoluyla bir tutarhlık, aynı olanın yayılması yoluyla bir birlik kazanır. İlk olarak varh� araştınnacımnkinden ba�msız olan ve bir buluş yapmak için ona ulaşmanın yeterli olac� özel bir yer hakkında bir fikir-benzeri ortaya çıkanlır. Şu halde buimak (inventer) veya daha geniş anlamda yaratmak sadece uygun yeri veya bu yere giden dowu yolu bulmaya dayanır. Örneğin İnvenire Latincede içine-gelmek, üzerineyürümek demektir ve zaten Fransızcada da “bir hazine bulmak (inventer)” denmez mi? Aydınlatıcı olan etimolojik referanslann sayısı kolaylıkla artınlabilir.

Aynca dig-erlerinin yanısıra, keşif’in (decouverte) yine önceden ve bağımsız varh� fikrini içeren keşfetmek (discovere) üzerine de düşünülecek. Burada keşifi yapanın nesnesiyle ilişkisi, mühendisinki değil, arkeloğunki veya seyyahınkidir. Şu halde bulmak veya yaratmak, üretmek değil, fakat rastlamaktır, yapmak değil, açıg-a çıkarmaktır: her keşfin anlaşılması, Büyük Cowafi Keşifler senaryosuna göre düzenlenir, yaratıcılık üzerine söylemin desteğini ve referanslarını, alan sunar. Bu simgesel anlatımdan, kuşkusuz doWudan çag-daş araştınna içinde, bir graphe’a* giden yol olarak bulgulayıcı (heuristique) tasvir ortaya çıkar. Bu an- \) Graphe: bir fonksiyonun grafik olarak anlamı (ç.n). lO lamda, olanaklılar bütünü kavramı bir baritacılık kavramı dır. Öte yandan ve tamamlayıcı bir tarzda, keşif’in simgesel anlatımı genellikle bir vahiy gibi, verilmiş bir yetenek, bir lütuf gibi ifade edilir. Bu durumda araştırmacı, manevi olanın ve insani olanın eklenmesiyle, bilimsel bir kurula törenle alınan kimse haline gelir. ilham miti açıkça bu sınıfa aittir: ilham almak, yaratıcı eylemin tüm donuklu�yla yüklenmiş olan, gizemli bir merciden, keşif’in sırrını almaktır. Burada buluşçu (inventeur), Gerçe�n veya Güzelin, Doğanın veya Ruhun kendini insana göstermesini sağ’layan aracıdan, araçtan başka bir şey de�ldir. Böylece bu simgesel anlatım, rastlantının yadsınması olarak biçimlenir: keşif’in ortaya çıkışı, koşulların mekanik bir biraraya gelmesinin rastlantısal düğümü de�ldir, tam tersine evrensel bir anlamla yüklüdür, bu bir “epifanidir”. • Bu tasvir, açıkça birincisini tamamlar ve bir ölçüde onu içerir: araştırmacıya, sanatçıya, teknisyene veya bilgine sunulan şey, daha önceden oluşmuş olan bir nesnedir. Bu durumda çalışma genellikle bir çileye indirgenir ve araştırma dinin esasıyla özdeşleştirilir. Bunun ilk örneği olarak Graal’ın aranması,** özel mekan ve başlangıç yolculuğu temalanm birleştirir.

Henüz çok yakın zamanda, bilgi kronolojisinde, yaratıcılık kavramı, öncekilerden daha iyi hazırlanmış ve daha az bildik olan ve global toplumun yeni bir imajına denk düşen bir başka simgesel anlatıma konu olmuştur. Bu sefer, yaratıcılığın genel üretim sürecine göre düşünüldüğü ekonomik bir referans (•) Epifani: Hıristiyanların 6 Ocak yontusu (ç.n.) (“) Graal: lsa’nın son yemeğinde kullandığı zOmrOtlO kap. (ç.n.) ll temelinde kurulmuş bir tasvir sözkonusudur. Kişisel yaratma kapasitesi işgücüne ve yaı:atıcı süreç üretim faaliyetlerinin ayrıroma analojik olarak benzetilir; ki bu durumda sonuç, belli bir özel ürün tipi değildir. Bu ürün, yapılmış bir nesne (tablo, heykel, alet, makina, ıvır zıvır) olarak kendini gösterebilir veya endüstriyel üretim üzerinde dognıdan sonuçlan olabilir (örneğin teknik bir yenilik fikri,) bu da bir düzenin dig-erine benzetilmesini kolaylaştırır. Yaratıcı üretimin ekonomik modeli, kuşkusuz kaşifin* arkeolog veya seyyah olarak tanımlanmasıyla bag-daşmaz: tersine, araştırmanın nesnesinin bir maceracı tarafından ortaya çıkanlmayıp bir emekçi tarafından dog-uruldug-u dinamik bir tasvir önerir. Bu model vahiy yoluyla gelen imgeler dükkanı fikrini de dışlar: çalışmanın sonuçla ilişkisi artık aşkın bir çilecilik ilişkisi değil, dognıdan bir yapma ilişkisidir. Yaratıcı, bir üretici haline gelmiştir ve bu andan itibaren ürünlerinin kalitesi ve bunlann muhtemel iyileştirilme yolları üzerine kendine sorular sorabilir. Bu konuyla ilgili olarak, çeşitli yaratıcı tekniklerin (brainstorming, morfolojik yöntem, vb.) üstükapalı olarak ekonomik kay· naktan esinlendikleri ve yaratıcılık konusunda bireysel zanaatçılardan endüstrileşmeye geçmek için birçok girişimde bulundukları belirtilebilir. Sonuçta bu teknikler, araçlan ve yöntemleri, yani metodolojik bir “aygıtı” deVTeye sokarak, yeniliğin sorumlulu�nun artık birkaç becerikli veya şansh şahsa bırakılmaması gerektiğini, her bireyin yaratıcı potansiyelinin kullanılması ve teşvik edilmesi yoluyla bu sorumluluğun sistematik olarak organize edilmesinin mümkün oldug-unu gösterirler.

(‘) Fransızcada deoouvreur, hem kaşif hem de buluş yapan kişianlamına gelir. (ç.n.) 12 * * * Çökeltilmiş olan bu çeşitli tasvirler, beraberlerinde kaçınılmaz olarak yaratıcılık üstüne her türlü düşünceyi getirirler. Bizi burada ilgilendirmeyen edebi ve felsefi anlayışiann ötesinde, görülece� gibi ampirik araştırmalar bile düşüncelerden güçlükle sıyn labilmişlerdir. n. Araştırma Çizgileri Golann’dan (1963), sonra, yaratıcılık kavramının sırayla deneysel ve teorik literatür içinde, belli bir ürün tipini, özgül bir süreci veya kişisel bir özelli� kapsadığı görülebilir. Araştırmanın bu üç yönüne, yaratıcı kapasitenin muhtemel bir ölçüsü ile ilgili farklı sorular eklenirler: kuşkusuz bunlar, genellikle onun doğrudan sonucu olduklarına göre, kişisel sorunsal içine sokulabilirler. Zaten bu üç içeri­ �n, bir aynalar oyununa göre tanımlandığı ve saptandığı görülecektir, şöyle ki sürecin varlığı sonucuna ürünün tanınmasından yola çıkarak vanlır, üretim (oluşumu, mekanizması, sonuçlan), kişisel bir özellikle açıklanır ve bu kişisel özellik kendi ürünlerinin kaydedilmesiyle saptanır. Bahsedilen bu kurallann her biri di�er ikisine göndermede bulunarak üstü kapalı bir şekilde anlaşılır, bu di�er ikisi de kendi açılanndan birinciye atıfta bulunurlar ve bugünkü kabul edildi� biçimiyle kavramı esas olarak belirleyen gerçek bir içerik eksikli�ne yapılan bu sürekli atıftır. Şu halde yaratıcılıktan bahsetmek genellikle, hiçbir şey belirtmemek veya daha kesin bir deyişle bir kavramın eksikli�ni, bilimin doldurması gereken boş bir biçimi belirtmektir. Bi13 limsel hazırlık içindeki bu boşluk kuşkusuz referansa ilişkin düzeyde kendi bağlaşığına sahiptir: Örneğin Thorndik (1963) “yaratıcı” özelliğin, bugün özgül ve tutarlı bir davranışlar bütününü belirtmeyi olanaklı kıtabildiğinden şüphe duymaktadır.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir