Ahmet Refik – Eski İstanbul

1958’de Ankara D il ve Tarih-Coğrafya Fakültesi T ürk Dili ve Edebiyatı bölüm ünde okuyordum. Osmanlıcayı yeni öğrenmeye başlamıştık. H ocalarımız, derslerimizde başarılı olabilmenin ön koşulunun eski yazıyı çok iyi okumaya, bol bol Osmanlıca kitap karıştırmaya bağlı olduğunu söylerlerdi. Biz öğrenciler de bu öneriler doğrultusunda Ankara’nın altım üstüne getirir, Hacıbayram’da, Anafartalar caddesinde, daha sonra Kızılay’daki Kocabeyoğlu Pasajı’nda eski yazı kitaplar arar, bütçemize uygun olanlarını birer ikişer satın alırdık. E n ucuz fiyata satın alıp severek okuduğum uz kitaplar da A hm et R efik Altmay’m kitaplarıydı. Lâle Devri, Samur Devri, Sokullu, Köprülüler, Alimler ve Sanatkârlar bunlardan bazılarıydı. B u kitaplarla hem eski yazımızı ilerletiyor, hem de Osmanlı tarihini bir öykü havası içerisinde az bilinen yönleriyle öğreniyorduk. İşte Ahm et R efik adını ilk kez üniversite sıralarında, bize Osmanlıcayı öğreten ve tarihi sevdiren bu güzel kitaplarla görüp tanımıştık. A hm et R efik daha sonraki yıllar Kafkas Yollarında, İki Komite İki Kıtal ve özellikle İstanbul ü zerin e yazdığı kitaplarıyla ilgim i çekti. H ele 1965’de okuduğum Kafkas Yollarında adlı kitabını öylesine sevmiştim ki, 1990’da Batum ’a gittiğim zaman bu kentte hep Altınay’m anlattığı yerleri aramıştım. Ç ünkü A hm et R efik Altmay, 1828’de büyük dedem Yusuf Ağa’nın Anadolu’ya göç ederek terk ettiği bu yöreleri 1918’de gezip dolaşmış, yazdığı eserle buralar üzerine uyandırdığı ilgi beni Kafkas Yollarına çekmişti. Ahm et R efik üzerine çok şeyler yazılmıştır. Gazete, dergi ve kitaplarda onun yaşamöyküsü ve yazarlığı konusunda oldukça ayrıntılı bilgiler vardır. Son yıllan yoksulluk içerisinde geçmiş olan bu değerli, çalışkan ve iyi niyetli insandan kısaca söz etm ek bizim de boynum uzun borcu olsa gerek. A hm et R efik 1880’de Beşiktaş’da doğdu.


Babası Ü rgüplü A hm et Ağa’dır. İlk öğrenim ini Vişnezade okulunda yaptı. Daha sonra sırasıyla Beşiktaş Askerî Rüşdiyesi, Kuleli Askeri İdadisi ve H arbiye’de okudu. 1898’de teğm en rütbesiyle Toptaşı ve Soğukçeşme Askeri R üştiyeleri coğrafya öğretm enliğine atandı. 1902’de Harp O kulu Fransızca öğretmenliğine getirildi. 1903’te üsteğmen, 1907’de yüzbaşı oldu. Harbiye’de görevli iken yazılar yayınlamaya başladı. Tercüman-ı Hakikat gazetesi başazarlığı görevini üstlendi, îrtika, H azine-i Fünûn, Malûmat ve Mecmua-ı Ebüzziya gibi dergilerde yazılar yazdı. * 1908’de İkinci M eşrutiyet’in ilanından sonra Harp O kulu tarih öğretmenliğine, 1909’da Genelkurmay ceride şubesine atandı. Millet ve İkdam gazetelerinde fıkra ve tarihsel roman, Askeri Mecmua’da askeri yazılar yayımladı. Bu arada Osmanlı Tarih Encüm eni üyesi oldu. Balkan Savaşı sırasında Genelkurmay sansür müfettişliğine getirildi. Savaştan sonra yüzbaşı rütbesindeyken kendi isteği ile ordudan emekli oldu. A hm et R efik 1912’den, yeniden yüzbaşı rütbesiyle orduya döndüğü 1914 yılma kadar iki yıllık dönem içerisinde Fransa’da incelemeler yapmış, gazete ve dergi yazarlığı ile birlikte medrese hocalığını sürdürmüştür. Birinci Dünya Savaşı yıllarında Said Halim Paşa ile ters düşmesi üzerine bir süre Ulukışla ve Eskişehir’de görev yapmak zorunda kalmış, Enver Paşa’nm araya girmesiyle yeniden İstanbul’a dönmüştür.

Harp Mecmuası ile Yeni Mecmuada yazı yazıp, silahlı kuvvetlerde dağıtılmak üzere eserler yayımlaması bu dönem e rastlar. Ahm et Refik, Birinci Dünya Savaşı’nm sonlarına doğru yabancı gazetecilerden oluşan bir kurulun başında Erm eni zulm ünü araştırmak amacıyla Kuzeydoğu A nadolu’ya gitmişti. Araştırma notları daha sonra İki Komite İki K ıt’al ve Kafkas Yollarında adlı iki kitaba dönüşmüş, bu kitaplar yayımlandığı zaman epey yankı uyandırmıştı. A hm et R efik Altmay’m bundan sonraki yaşam serüveni şöyle gelişmiştir: 1918’de üniversite Osmanlı tarihi bölüm üne öğretim üyesi olarak 10 atanma, 1925’te T ürk Tarih Encüm eni başkanlığına getirilişi. 1 Ağustos 1933’te üniversite reformu nedeniyle İstanbul Üniversitesindeki görevinden uzaklaştırılması. 11 Ekim 1937’de ölüm ü ve Büyükada’da toprağa verilişi. A hm et Refik, T ürk tarih yazarları içerisinde en çok eser yazmış olanıdır. Kırkbeş cilde ulaşan kitaplarının yanında, gazete ve dergi sayfalarında kalmış yüzlerce araştırma ve inceleme yazısı ile şiir ve şarkı sözü vardır. Bunlar da yüzelli cilt kitap oluşturacak kadardır. A hm et R efik’in eserlerinin bilimsel bir ağırlığı yoktur. O daha çok tarihsel konulan halkın severek okuyacağı, kolayca anlayabileceği bir biçimde yazmıştır. B u yönüyle Ahm et R efik’i tarihi öyküleştiren bir halk yazarı sayabiliriz. Ancak, Altınay’m tüm eserleri arşivlerin tozlu raflarından binbir emekle çıkarılmış özgün belgelere dayalıdır. Altınay, öykü havasında da yazsa öncelikle belgeleri konuşturur. O, birçok eleştirmenin dediği gibi T ürk okuyucusuna tarihi sevdiren adamdır.

Toplum um uzun kültürel düzeyini yükseltmek için büyük bir aydın sorumluluğuyla canla başla çalışmış, arşivlerde, kitaplıklarda, okullarda, gazete ve dergi bürolarında öm ür tüketmiştir. Ahm et R efik’in tarihe olan yakın ilgisi Charles Seignobos’un Uygarlık Tarihi’ni okuduktan sonra başlamıştır. 1908’den sonra da bu kitabı T ürkçeye çevirmiştir. 1912’de Paris’e gittiği zaman Uygarlık Tarihinin yazarı Seignobos ve ünlü tarihçi Ernest Laviss ile tanışmış, Paris arşivinde incelem eler yapmıştır. D önüşünde Osm anlı arşivindeki belgeleri bilimsel yöntemle, düzenli bir biçimde gözden geçirmesinde Paris gezisinin büyük etkisi vardır. Altmay’m yukarıda da sözünü ettiğimiz gibi kitaplaşmış kırkbeş, kitap – laşmaya uygun yüzelliye yakın eseri var. Bu eserlerin adlarını teker teker sıralamaya gerek yok. Ancak, bunca eser arasında bazıları var ki her dönem, her kesimde» okuyucunun ilgi odağı olmuştur. Bunlar da özellikle geçmiş yüzyıllardaki İstanbul yaşamını dile getiren kitaplarıdır. Eski İstanbul bunların başında gelmektedir. 1931’de Kanaat Kütüphanesi’nin yayımladığı Ansiklopedik Neşriyat Serisi’nde yer alan Eski İstanbul uzun yıllardan beri sahaflarda aranan bir kitaptı. D ostum uz Fahri Aral bu kitabı İletişim Yaymlan’m n İstanbul dizisi için yayma hazırlamamı önerdiği zaman öneriyi hiç düşünmeden, se11 vinerek kabul ettim. Ç ünkü Altmay’m bu eserinden günüm üzde de çıkarılacak önemli dersler vardı. Özellikle kent yöneticileri, gecekondu ve otopark ağalan ile seyyar satıcılara teslim ettikleri bu güzelim kentin birçok sorununun, geçmiş yüzyıllarda nasıl uygarca çözümlendiğini bir kez de bu kitaptan öğrenmeliydiler. B u nedenle kitap üzerinde çalışırken kendim ce önemli gördüğüm bazı noktalara daha çok özen gösterdim.

Eski İstanbul’dan geniş bir okuyucu kesiminin yararlanması için öncelikle dil ve yazım kurallarına eğildim. Kitabın yayımlandığı yıl yeni harflere geçeli henüz iki yıl olmuş, dilimiz yazım kuralları bakımından sağlam bir yapıya kavuşmamıştı. Basın yayın dünyamızda bir yazım karmaşası vardı. Eski baskısı incelendiği zaman Altmay’m eserinin de b u karmaşadan örneklerle dolu olduğu görülecektir. Özellikle eski belge ve yazma kitaplardan yapılan alıntıların dil ve yazım kuralları yönünden günüm üz okuyucularınca anlaşılması olası değildir. İşte ben, gücüm ün yettiği ölçüde bu karm aşanın önüne geçmeye çalıştım. Kitaptaki yazım kurallarını günüm üz kurallarına uyarladım, dilini de eserin üslûbunu bozmayack biçimde, zorunluluk duyduğum durum larda özleştirdim. Bazı okuyucularım ız kitabın diline dokunm am ızı belki hoş görmeyeceklerdir. Ancak, yer yer yarım sayfa, bazen de bir sayfa tutan uzun, ağdalı Osmanlıca tümcelerle okuyucuyu uğraştırmaya hakkımız olmasa gerek. Bizce roman, öykü, denem e vb. gibi sanat eserlerinin diline dokunm ak sakıncalı olabilir. Ancak bilim ­ sel eserlerin, düşünce eserlerinin kolay anlaşılabilmesine yardımcı olmak için özleştirmeye başvurma zorunluluğu vardır. Ben de bu görüşten yola çıkarak Eski İstanbul’u dil ve yazım kuralları yönünden günüm üzde de kolayca yararlanılabilecek durum a getirmeye çalıştım. Bu konuda başarılı olduysam kendimi m utlu sayacağım.

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir