Aleksandr Sergeyeviç Puşkin – Erzurum Yolculuğu

Geçenlerde elime, 1834 yılında Paris’te basılmış, Fransız hükümetinin emriyle doğuya yapılan bir yolculuk, adlı bir kitap geçti. Yazar 1829 seferini kendine göre anlatarak sözlerini şöyle bitiriyor: Hayalinin zenginliğiyle tanınmış bîr şair gördüğü bütün büyük olaylarda bir şiir konusu, değil, yergi ko» nusu bulmuştur.* Türk seferinde bulunmuş şairlerden yalnız A. Ş. Homyakov ile A. N. Muravyev’i tanıyordum, ikisi de kont Dibiç’in ordusunda bulunuyordu. Birincisi, o zamanlar güzel birkaç lirik şiir yazmıştı, ikincisi, o ‘kadar güçlü etki yapan Kutsal Yerlere Yolculuğu üzerinde düşünüyordu. Ama ben, Erzurum seferi üzerine yazılmış – hiç bir yergi okumadım. O kitapta, bağımsız Kafkas kolordusunun generalleri arasında -adımı görmesem burada söz konusu edilenin ben olduğumu hiç anlamazdım. Ona (Prens Paske-viç’in ordusuna) kumanda eden komutanlar arasında general Murayyev… Gürcü generali Çuçevadze… Ermeni prensi Bebutov… Prens Potemkin, general Rayevski ve nihayet yurttaşlarının kahramanlıklarım anlatmak için, hükümet merkezinden ayrılan K. Puşkin göze çarpıyordu. italik olan parçalar, sözler yapıtın aslında Fransızcadır.’Çev. 12 Kabul ediyorum : Fransız gezmeninin bu satırları, övücü niteliklere rağmen, Rus dergilerinin sövgülerinden daha can sıkıcı geldi bana.


İlham aramak bana her zaman gülünç ve anlamsız görünmüştür: İlham aranmakla bulunmaz; şairi onun kendisi bulması gerek. Savaşa geleceğin kahramanlıklarını anlatmak için katılmak, benim için hem çok kendini beğenmişlik, hem çok yakışıksız bir şey olurdu. Ben askerî görüşlere katılmam. Bu benim işim değil. Saganlu’yu cesurca geçiş, Kont Pas’keviç’in seraskeri Osman Paşa’dan ayırdığı bu harekât, yirmi dört saat içinde iki düşman kolordusunun bozguna uğratılması, hızla Erzurum’a yürüyüş, tam bir başarı ile sonuçlanan bütün bunlar (örneğin Doğuya yolculuğun yazarı ticaret konsolu bay Fontanye gibi) askerlere göre gülünç ‘olabilir, ama beni güler yüzle çadırının gölgesine kabul eden, büyük kaygıları arasında bana iltifat etmeye zaman bulan ünlü bir başbuğa taşlamalar yazmaya sıkılırdım. Güçlülerin kayırmasına ihtiyacı olmayan bir insan, onların güler yüzlülüğüne, konukseverliliğine değer verir. Çünkü onlardan başka şey isteyemez. Nankörlükle suçlama, önemsiz bir eleştirme veya edebî bir sövgü gibi, yanıtsız bırakılmamalıdır. İşte bunun için bu önsözü bastırmaya, bu yol notlarını, 1829 yılında yazdığım her şey gibi, ortaya koymaya karar verdim. A, Puşkin 13BÎRlNCÎ BÖLÜM Bozkırlar. Göçebe çadırı. Kafkas sulan. Askerî Gürcü yolu. Vladikafkas. Osetin cenazeleri.

Te-rek. Dariyal boğazı. Karlı dağların aşılması. Gürcistan’a ilk bakış. Su kemerleri. Husrev. Mirza. Duşet belediye başkanı. Moskova’dan Kaluga’ya, Belev’e, Orel’e gittim, böylece ikiyüz küsur verstlik * yol aldım; ama Yermolov’u da gördüm. Yermolov Orel’de yaşıyor, köyü kente yakın. Saat 8 de kendisine gittim, onu evde bulamadım. Arabacım bana Yermolov’un saf yürekli, dindar bir adam olan ba basından başka kimseye gitmediğini, kentteki memurlar dan başka evinin herkese açık olduğunu söyledi. Bir saat tonra tekrar ona gittim. Yermolov beni her zamanki gü-leryüzlülüğüyle karşıladı, îlk bakışta, her zaman profilden çizilen portreleriyle onda en ufak bir benzerlik bulamadım. Yüzü yuvarlak, kül rengi gözleri çakmak çakmaktı, ak saçları dimdikti.

Herkül gövdesinde bir kaplan başı. Tatsız bir gülümseme, çünkü doğal değil. Düşün Verst : 1,067 kilometre. 15meye başladığı, alnını buruşturduğu zaman güzelleşiyor, şaşılacak şekilde Dov’un1 çizdiği şairane bir portreyi anımsatıyor. Yeşil bir çerkes çekmeni* giyiyordu. Çalışma odasının duvarlarında, Kafkasya’daki egemenliğinin anıları olan kılıçlar, hançerler asılıydı2. Görünüşe göre, işsiz – güçsüz durmaya zor katlanıyordu. Birkaç kez Pas keviç’den söz açtı, hepsinde de alaycı bir dil kullandı. Zaferinin önemsizliğinden söz ederken boru sesinden önünde duvarlar yıkılan Navin’e benziyordu. Erivan kontunu İsrafil kontu diye adlandırıyordu. Zekâsı ustalığı olmayan, sadece inatçı olan bir paşaya, örneğin Şumia’da kumandanlık eden paşaya bir hücum etsin hele, diyordu Yermolov, Paskeviç’in işi dumandır. Paskeviç’in İran seferinde çok iyi davrandığı zeki bir adamın, ondan daha iyisini yapabilmek için ona benzer şekilde davranmaktan başka bir şey yapamayacağı yolundaki bir sözü, kont Tolstoy’un sözünü Yermolov’a hatırlattım.; Güldü, ama bunu kabul etmedi/İnsanlarda, ekonomik davranılabilir di, dedi. Hatıralarını yazdığım veya yazmak istediğini sanıyorum. Karamzin3 tarihinden memnun değil o, ateşli bir kalemin, Rus halkının bir hiç Olmaktan çıkıp güçlü, görkemli bir varlık haline gelişini anlatmasını istiyordu.

Kurbski’nin hatıralarından heyecanla söz ediyordu. Almanlara iş çıktı. Elli yıl sonra, diyordu, şimdiki seferde falanca Alman generalinin kumanda ettiği yardımcı bir * Çekmen : Bir çeşit ceket, cepken. 1 Döv : Hollandalı bir ressam (1613-1675). 2 Gemeral Yormolov (1772-1861) : 1812 de Napolyon ordularıyla yapılan savaşlarda başarı göstermiş -bir generaldir. Zamanın ida- . resine muhalif olduğu sezildiği için 1817 de Kafkasya kolordu komutanlığıiyla Petersfourg’dan uzaklaştırılmıştı. Kafkasya’da hemen hemen bağımsız bir yönetim kuran Yermolov özgürlükçüler dağlılara karşı amansız bir baskı ve sindirme politikası gütmüştür. Puşkin’in ona uygun bulduğu ad şuydu: Büyük Şarlatan». 3 Karamzin (1765 -1826) : Ünlü Rus tarihçisi ve şairi. 16 Prusya veya Avusturya ordusunun bulunduğunu sanacaklar. Yanında iki saat kaldım. Küçük adımı tam olarak hatırlayamadığına cam sıkılıyordu. Gönül okşayıcı tavırla özür diledi. Söz, birkaç kez edebiyata döndü.

Gri-boyedov’un şiirleri için, onları o’kurken insanın elmacık kemikleri ağrır diyor. Hükümetten, politikadan hiç söz edilmedi.4 Önümde Kursk ve Harkov yolu vardı, ama ben Kıırsk restoranında öğle yemeğini feda ederek (ki yolculuklarımızda bu önemsiz sayılmaz) ve bu restorana değmeyen Harkov Üniversitesi’ni görmeyi merak etmeksizin direk Tiflis yoluna saptım. Telets’e kadar yol çok berbat. Arabamın tekerlekleri birkaç kez çamura gömüldü. Odesa çamuru gibi bir çamur. Yirmi dört saatte elli verstten çok gidemediğim oldu. Nihayet Voronej bozkırlarım gördüm, rahatça yeşil ovaya daldım. Novoçerkas-ka’da kont Puşkin’i5 buldum, o da Tiflis’e gidiyordu, birlikte yolculuk etmeyi kararlaştırdık. Avrupa’dan Asya’ya geçiş her saat kendini hissettiriyor: Ormanlar kayboluyor, tepeler düzleniyor, otlar sıklaşıyor, büyük bir bitme gücü gösteriyor; bizim ormanlarımızda olmayan kuşlar görünüyor; kartallar, bü4 Puşkin Yermolov’la konuşmasını söz konusu ederken «Hükümetten, politikadan hiç söz edilmedi» diyor. Buna rağmen, I, Nlkolay iktidarına ve hükümetin iç politikasına muhalf olarak tanınan bu generalin dekabristlere sempatisi, onlarla ilgisi açık olan Puskin’le bu görüşmesinin siyasî bir nitelik taşıdığı üzerinde durulur. Yermolov bir mektubunda bu görüşmeyi söz konusu ederek söyle diyor: «Puşkin bana geldi. Onu ilk defa gördüm; tasavvur edebileceğin gibi onu canlı bir merakla izledim_ tik görüşme kısa olmaz, hu büyük yetenekte yaman bir etki altına alma gücü var!» 5 Şairin Kont Puşkin dediği, Tiflis’de görebileceğini umduğu biraz farfara tanınan küçük kardeşi Lev olsa gerek; kontluğu ona alay olsun diye şair kendisi vermiş olmalı. yük bir yolun varlığını gösteren tümseklere konmuşlar, nöbet bekler gibi, bir gezmene gururla bakıyorlar. Kalmuklar menzil kulübelerinin yanma yerleşmişler.

Cadır-ların yanında, Orlovski’nin o güzel resimlerinde gördüğünüz, biçimsiz, tüylü atlar otluyor6. Geçen gün de (beyaz keçe ile kaplanmış kafesli çubuk örgüden) bir Kalmuk çadırını ziyaret ettim. Çoluk çocuk kahvaltıya oturmuşlardı. Ortada kazan kaynıyor; duman çadırın üstündeki bir delikten çıkıyordu. Çok güzel genç bir Kalmuk kızı tütün içerek dikiş dikiyordu. Yanına oturdum. — Adın ne? — *** — Kaç yaşındasın? — On sekiz. — Ne dikiyorsun? — Portur. — Kime? — Kendime. Lülesini bana verdi, kahvaltı etmeye başladı. Kazanda koyun yağıyla tuzlu çay kaynıyordu. Genç kız kendi tasım bana uzattı. Reddetmek isteme dim; nefes almamaya çalışarak bir yudum aldım. Başka bir halk mutfağının bundan daha ‘kötü bir şey çıkarabileceğini sanmıyorum. Bununla yemek için bir şey istedim.

Bana bir parça kuru kısrak eti verdiler; ona da şükrettim. Bu Kalmuk cilvesi beni korkutmuştu: Çadırdan çarçabuk çıktım, bozkır Tsirtsey’inden uzaklaştım7. Stavropol’da gökyüzünün kenarında tam on yıl önce beni şaşırtmış olan bulutları gördüm. Hep aynı bulutlardı onlar, aynı yerdeydiler. Kafkas sıra dağlarının bu karlı dorukları. Georgiyevsk’den Sıcak Sulara geldim. Burada büyük bir değişiklik gördüm: Benim zamanımda banyolar acele kurulmuş kulubeeiklerdeydi. Büyük bir kısmı ilkel şekilde olan kaynaklar fışkırır, buğulanır, beyaz ve ‘kırmızı izler bırakarak dağdan . ayrı ayrı yönlere doğru akarlardı. Ağaç kabuğundan veya kırılmış şişe diplerin 6 Orlovski : Savaş tablolarıyla tanınmış bir Rus ressamı (1777 1832), 18 den kepçelerle kaynar su çekerdik. Şimdi evlerde de mükemmel banyolar yapılmış. Etrafına ıhlamur ağaçları dikili bulvar Maşuk meyli üzerinde. Her yerde tertemiz yollar, yeşil banklar, düzgün çiçek tarhları, ufacık köprüler, pavyonlar. Kaynaklar düzeltilmiş, yanları kesme taşlarla döşenmiş; duvarlara belediye yönetmelikleri asılmış; her yerde düzen, temizlik, güzellik… Kabul ediyorum: Kafkas suları şimdi çok konforlu; ama onların eski vahşi durumlarına acıdım. Sarp kaya-Iıklardaki keçi yollarına, fundalıklara, kenarlarına tırmandığım önü çevrilmemiş uçurumlara acıdım.

Suları hüzünlü bir halde bırakıp Georgiyevsk’e döndüm. Az sonra gece oldu. Temiz gökyüzü milyonlarca yıldızla örtüldü. Podkurn kıyısından ilerliyordum. Burada bir zamanlar Puşkîıı, Kalmuk kızıyla geçen konuşmasını ilk notlarında şöyle anlatır : Geçenlerde atlarım koşuluncaya kadar bir Kalmuk kibitkasına (yani üstüne beyaz keçe gerilmiş çubuklarla kaplı yuvarlak ça dıra) gittim. Kibitkanın yanında Orlovski’nin yanılmaz kurşun kaleminin bize tanıttığı tüylü atlar otluyordu. Kibitkada koci bir Kalmuk ailesi buldum; kazan ortada kaynıyor, duman üstteki delikten çıkıyordu. — Çok güzel genç bir Kalmuk kıza tütün içerek dikiş dikiyordu. Yüzü esmer, yanık, dudakları kıpkırmızı, dişleri inci gibiydi. Kalmuk soyunun değişmeye başladığını görüyordum: Yüzlerinin ilkel çizgileri yavaş yavaş kayboluyor Yanına oturdum. —ı Adın ne? —…— Kaç yaşındasın? —• On sekiz, — Ne dikiyorsun? —- Potur. — Kime? — Kendimi. — Öp-sene beni. — Olmaz, ayıptır — Sesi pek tatlıydı. Bana lülesini verdi, bütün ailesiyle birlikte kahvaltıya koyuldu Kazanda ko yun yağıyla tuzlu çay kaynıyordu.

(Hiç bir halkın mutfağının bundan daha iğrenç bir şey hazırlayabileceğini sanmıyorum). Kendi tasını bana uzattı. Reddetmeye gücüm yoktu; içtim, nefes almamaya çalışıyordum Yiyecek bir şey istedim, bana bir parça kurutulmuş kısrak eti verdiler. Onu büyük bir zevkle yedim Bu kahramanlıktan sonra <bir ödül hakettiğimi sandım. Ama benim Kalmuk güzeli balalaykayı (bizim balalaykaya benzer bir âleti) ‘başıma indirdi. Bu Kalmuk iltifatı beni sıkıtı, kibitkadan çaktım, yoluma devam ettim — îşte ona (Kalmuk kızına) belki hiç bir zaman ulaşmayacak manzum bir mektup… 19A. Rayevski8 ile oturmuş, suyun melodisini dinlemiştik. Heybetli Peştu uzakta, dağlarla, kendi masallarıyla çevrili, gittikçe daha kara, daha koyu görünüyordu; nihayet karanlıklarda kayboldu. Ertesi gün yolumuza devam ettik, bir zamanlar ge nel valilerin oturduğu bir kent olan Yekaterinogard’a geldik.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir