Ali Sevim – Biyografilerle Selçuklular Tarihi

lslam tarihçiliğinin hızlı bir gelişme gösterdiği iV. yüzyılda, birçok tarih yazma eğilimleri arasında şehir tarihi yazma cereyanı da büyük bir ilerleme göstermiştir. Halebli Kemalüddin İbnü’l-Adim, Bağdadlı Hatib unvanlı Ebu Bekr Ah med (1002-1072)’in Tarihu Bağdad’ı ve Al i b. Hasen İbn Asa.kir (1105-1176)’in Tarihu Medineti Dımaşk adlı eserlerini örnek alarak kaleme aldığı Bugyetü’ttaleb fi Tarihi Haleb adlı Haleb’le uzaktan ve yakından ilişkisi bulunan Selçuklularla ilgili ünlü tarihi kişilerin biyografilerine ait Arapça· metinler, 1976 yılında tarafımızdan hazırlanıp yine Türk Tarih Kurumunca yayınlanmıştı. Selçuklular tarihinin çeşitli devirleriyle ilgili konular üzerinde çalışmalar yapmak isteyen ve fakat Arapça bilmeyen araştırıcıların ve ilgi duyan bütün Türk aydınlarının bu önemli kaynaktan faydalanmalarını sağlamak ve ayrıca bir tarihi metinde geçen çeşitli cümle, ifade ve deyimlerin Türkçe karşılıklarını saptamak ve dolayısıyla bu tür çeviriler yapmak isteyecek kimselere – az da olsa – bir yardımda bulunabilmek amaciyle bu çeviriyi yapmış bulunuyoruz. Görüleceği üzere, 34 biyografi’den oluşan bu çeviri metinleri, Selçuklular ( Büyük Selçuklular, Kirman, Irak, Suriye ve Anadolu Selçukluları) ve onlara tabi Türk ve Türk olmayan birçok siyasal kuruluşların ( Mervanlılar, Artuklular, Saltuklular, Ermen – Şahlar, Ukayloğulları, Mirdas – oğulları, Mezyed – oğulları, Zengiler vs. gibi) tarihleriyle ilgili bilgi ve kayıtlardan başka, bu sözkonusu devlet ve emirliklerin ilişkilerde bulundukları Müslüman (Karahanlı ve Gazneli prenslikleri, Abbasi ve Mısır – Fatımi Halifelikleri, Büveyhiler, Eyyubiler vs.) ve Müslüman olmayan ( Bizans, Haçlı devletleri, Gürcüler vs.) devlet ve prensliklerin bir kısım tarihleriyle doğrudan, ya da dolaylı olarak cereyan eden çeşitli nitelikteki olayları kapsamaktadır. Sözgclimi, Selçuklular tarihinin ilk, gelişme ve gerileme devirlerini aydınlatan ayrıntılı ve yenilik taşıyan bilgiler : Selçukluların Irak, Suriye ve Anadolu’ya yerleşip buralarda birer devlet kurmaları, dolayısıyla Bizans’la mücadeleleri, özellikle Malazgirt meydan savaşı hakkında geniş ve özgün bilgi, şii .Musır – Fatımi Halifeliğiyle, askeri, siyasal ve din alanlarında yapılan mücadeleler, Büyük Selçuklu imparatorluğu ile, vasalları olan çeşitli devlet ve emirlikler arasındaki tabi – metbu statülerinin durumunu belirleyen kayıtlar, Selçuklu sultanları ile Abbasi halifeleri arasındaki çok yönlü ilişkiler, sultan, hatun, vezir, ordu kumandanlan, Türkmen beyleri arasındaki hukuki ilişkiler, hunların hukuk alanındaki görüş ve uygulamaları (özellikle mahkemelerde eşitlik ilkesinin uygulanmasına özen göstermeleri), anarşi ile mücadelelerde, bugün de aynen uygulanan yöntemleri belirleyen kayıtrlar, yine onların çeşitli davranışlarına ait örnekler ve hatta özel yaşamlarının bazı ilgi çekici yönleri, eski Türk gelenek, görenek ve törelerinin devamlılığını gösteren örnek hareket ve davranışları ile toprak reformu ,niteliği taşıyan kayıtlar, bu çeviride kolaylıkla görülebilecek ve nihayet birçok Türkçe adların okunuşları, müellifin bunlara hareke koyması sayesinde saptanabilmektedir. Genel bir biçimde ifade etmek gerekirse, yukarıda sözkonusu edilen devirlere ait çeşitli siyasal ve askeri olayların aydınlığa kavuşması yanında, sosyal, ekonomik, din ve kültür hareketleri hakkında değişik, ilginç ve özgün bilgiler, bu biyografilerde yer almaktadır. İbııü’l-Adi m, XI. ve XII.


yüzyıllara ait bilgileri, Melik-Name, Gasunni’me Muhammed’in Kitabii’r-rebi’i, Hemedanlı Muhammed’in Unvanü’s-siyer’i, Munkiz – oğullanndan Usame, Eb u’l- Munkiz ve el-Murhef’in eserleri, Azimi’nin el-Muassal’ı, Sem’ni’nin el-Müzeyyel’i, Ebu Galib Şeyhani’nin Tarih’i başta olmak üzere, ad ve yazarlarını belirttiği kaybolmuş birçok kaynak niteliği taşıyan eserler ile, Bağdad’lı Ha tib’in Tarihu Bağdad’ı, İbnü’l- Kalanisi’nin Zeylü Tarihi Dımaşk’ı, İbnü’l- Ezrak’ın Tarihu Meyyaffırikin ve Aınid’i, İbn ü’l- Esir’in el-Kamil fi’t-Tarih vs. gibi bugün elimizde bulunan kaynaklardan nakiller yaparak bize vermiştir. Müellifimizin birçok sözlü rivayetlerden başka, bizzat kendisi, ya da yakınları, hocaları, arkadaş ve dostları tarafından tutulan birtakım tarihi notlardan da ayrıca faydalanmış olduğunu belirtmeliyiz. Çeviride kullanılan kaynaklar kısmında yaptığımız karşılaştırmalar sonucunda İbnü’l-Adim’­ in, bugün mevcut olan kaynaklardaki kayıtları, aslına tam bir sadakatle eserine nakletmiş olduğu saptanmıştır. Bu sonuç bize, İbn Ü’ 1- A d im ‘in kaybolmaları nedeniyle karşılaştırma olanağı bulamadığımız kaynaklardan yapmış olduğu nakillere de rahatlıkla güveııebileceğimizi ortaya koyar. Özellikle müellifimiz, hadis araştırmalarında uygulanan isnfıd yöntemini kullanması sonucunda, faydalandığı kaynakların da kaynaklarını, hatta onların da kaynaklarını belirtmekte ve böylece� eserine naklettiği çeşitli olayların cereyan ettiği zamana ve oıılıır tanık olanların sözlü, ya da yazılı ifadelerine dek inmektedir. 1 h n Ü’ 1 – Adim, çoğu kez özellikle yaptığı hu nakillerde saptadığı yanlışlıkları, ciddi bir eleştirmeye tabi tutmakta, hunları birer birer göstermekte ve doğrularını da nedenleriyle birlikte madde madde kaydetmektedir. İhnü’l-Adi m, çok büyük hacimde telif ettiği Bugye’sinin bütün ciltlerini tebyiz etme olanağını bulamamış, fakat kullanış bakımından daha yararlı ve pratik olur kanısıyla onun, Zübdetü’l-Haleb min Tarihi Haleb adını verdiği bir özetini yapmıştır. Yaptığımız karşılaştırmalar sonucunda, müellifimizin, Bugye’de sözkonusu ettiği çeşitli tarihi kişilerin biyografilerinde verdiği bilgilerin kaynak ve yazarlarını özellikle belirtmesine karşılık Zübde’sinde hunların hemen hiçbirisine değinmemiş olduğu anlaşılmıştır Gerçekten, Selçuklular tarihinin çeşitli devirleri için önemli sayılabilecek birçok kayıtlar, Zübde’ye alınmamış, özetler halinde alınanların da kaynaklan belirtilmediği için, gerçek değer ve nitelikleri bilinmez bir duruma getirilmiştir. Bu nedenle Bugye’yi okuyup incelemeyen bir araştırıcı, Zübde’de yer alan aynı nitelikteki kayıtların kaynaklarından habersiz kalmış olacaktır. Bununla birlikte İbnü’l-Adi m, Zübde’nin, özellikle içinde yaşadığı Eyyubiler devriyle ilgili bölümlerinde, Bugye’de yer almayan oldukça ayrıntılı bilgiler vermiştir ki, onun bunları, sonradan Zübde’yi hazırlarken eklemiş olduğu anlaşılıyor. İşte bütün bu nedenle, araştırıcıların Bugye ve Zübde’yi mukayese yaparak kullanmaları her halde isabetli ve yerinde olacaktır. Eserin hazırlanışı sırasında yapılan çalışmaları maddeler halinde şöylece sıralayabiliriz : 1 – İbnü’l-Adim’in hayatı ve eserleri hakkında ilgili kaynak ve araştırmalardan yararlanılarak bilgi verildikten sonra Bugyetü’ttaleb hakkında da genel bilgi verilmiş, eserden şimdiye dek yapılan çeviriler sözkonusu edilmiş ve nihayet eserin mevcut ciltleri üzerinde görüşler belirtilmiştir. 2 – Çeviri metninde kullanılan çeşitli yazılı ve sözlü kaynak ve müellifleri hakkında açıklamalarda bulunulmuş, bunlardan yapılan nakillerin, ilgili kaynak ve araştırmalardan yararlanılarak mukayese ve dolayısıyla değerlendirmeleri yapılmaya çalışılmıştır. 3 – Metinde geçen çeşitli Türk adlarının okunuşlanm belirlemek amacıyla müellif tarafından konulan harekeler dikkate alınıp ona göre transkripsiyonları yapılmıştır.

Böylece Türk dil tarihi üzerinde çalışan ve çalışacak olan ilgililerin değişik devirlerdeki Türk adlarının okunuş biçimlerini görebilmeleri de sağlanmıştır. 4 – Çeviride, genellikle metnin Arapça aslına sadık kalma eğiliminin uygulanmasında çaba gösterilmiye çalışılmıştır. Bununla birlikte, her şeyden önce Türk okuyucusunun anlamada herhangi bir güçlüğe, kuşku ve tereddüde düşmemesi daima gözönünde tutulmuş, bu nedenle zorunlu durumlarda, zaman zaman açıklayıcı nitelikte eklemeler yapılmıştır. 5 – Çeviride geçen ayet, hadis ve şiirlerin, olanak ölçüsünde, mevcut kaynaklardaki metinleriyle karşılaştırılarak eksik, fazla ve değişiklikleri, Notlar ve Açıklamalar kısmında gösterilmiş, halife, sultan, vezir, emir, şair, edib, muhaddis vs. gibi kişilerle yer, kabile adları ve deyimler hakkında genel bilgi verilmeye çalışılmıştır. 6 – Çevirinin Arapça metninde, mukayese amaciyle, Zübdetü’lHaleb’den nakledilen Arapça metinlerin çevirilerinin yapılmasına gerek görülmemiş, ancak bunlardan çok önemli bulduklarımız hakkında açıklamalar yapılmıştır. Selçuklular tarihin çeşitli devirlerine ait birçok boşlukların doldurulmasında önemli ve ilgi çekici katkılarının olacağını sandığımız bu çeviri yayını, özellikle Arapça bilmeyen meslektaşların yararlanmasına sunmakla kendimi mutlu saydığımı belirtmeliyim. Bütün bunlarla birlikte klasik Arapça metinlerinin özellikle şiirlerin tam olarak anlaşılmasının güçlüğü gözönüne alınırsa, bu çeviri yayınının tam ve yanlıştan yoksun bir düzeyde yapılmış olduğunu hiç bir zaman ileri süremcyerek yapılacak eleştirileri daha şimdiden içtenlikle kabule ve teşekküre hazır olduğumuzu özellikle belirtmek isterim. 194 7 yılından ölüm yılına değin, bende emeği olan ve Arapça öğrenmemde katkısı bulunan unutulmaz insan, değerli Hocam rahmetli P r of. Necati L u g al ‘in aziz anısını burada bir kez daha dile getirdikten sonra, hu çevirinin yapılmaşına sebep olan P rof. Dr. Adnan Sa d ı k Er z iye , yıldız ve bazı gezegenlerle ilgili metinlerin çevirilerinin yapılmasında yardımlarını esirgemeyen O r d. P r of. D r. Aydın Sayılı ‘ya, anlaşılmasında güçlük çekilen bazı metinlerin çevirisinde hana yardımda bulunan Bağdad Üniversitesi Profesörülerinden D r.

Sa l fi h ü <lelin en – Na h i’ye, metinde geçen şiirlerin çevirilerini yapmak suretiyle bana yardımda bulunan Doç. Dr. İnci Koçak’a en içten teşekkürlerimi sunmalıyım. Başta müdür Gökmen İğdemir olmak üzere, eserin dizgi, tertip, baskı ve cilt işlerinde büyük bir titizlik gösteren Türk Tarih Kurumu Basımevi personeline ayrı ayrı teşekkür etmeyi bir borç bilirim.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir