Alim Ekiz – Kibritci Kiz

Bir kış gecesiymiş. Lapa lapa kar yağıyormuş. Hava da çok soğukmuş. Bu soğuk gecede, zavallı küçük bir kız sokakta tek başına yürüyormuş. Bu küçük kızın evden çıkarken ayaklarında terlikleri varmış. Ayaklarına oldukça büyük gelen bu terlikler, karşıdan karşıya geçerken karların içinde kaybolmuş. Kızcağız, onca aramaya rağmen terliklerini bulamamış. Küçük kız, soğuktan kızarmış ayaklarıyla karların üzerinde yürümeye çalışıyormuş. Elinde birkaç paket kibrit varmış ve onları satmak için dolanıp duruyormuş. Uzun süredir dolaşmasına rağmen tek bir paket kibrit bile satamamış. Kar taneleri sarı saçlarına düştükçe o biraz daha üşüyormuş. Soğuktan tir tir titreyerek sokaklarda yürüyormuş. Bir taraftan yürüyor, diğer taraftan da sıcak evlerdeki ışıklara bakıyormuş. Geçtiği sokaklara yayılan nar gibi kızarmış tavukların kokusunu içine çekiyormuş. Böylece açlığını yatıştırmaya çalışıyormuş.


Sadece karnını doyurmak ve sıcak bir yerde bulunmak onun mutlu olmasına yetecekmiş. Artık açlık ve soğuk onun yürümesine engel oluyormuş. Bitkin ve yorgun bir hâlde bir köşeye büzülüp oturmuş. Hava gittikçe kötüleşiyormuş. Bu durumda eve dönemezmiş. Üstelik hiç kibrit de satamamış. Evleri de bu sokak gibi soğukmuş. Onun için burada üşümekle evinde üşümek arasında bir fark yokmuş. Kendi kendine: – Bir kibrit yakarsam belki ısınırım, diye düşünmüş. Soğuktan moraran elleriyle paketten bir kibrit çıkarmış ve yakmış. Zavallı kız, kibriti bir elinden öbür eline geçirerek parmaklarını ısıtmaya çalışmış. Birden içinin ısındığını hissetmiş. Sanki gürül gürül yanan bir ocağın karşısındaymış. Gözlerini kibritin alevine dikip düşlere dalmış. Düşünde güzel bir odada, büyük bir ocağın karşısında oturuyormuş.

Kalın bir kürkü ve ayaklarında terlikleri varmış. Ocak onu ısıtıyormuş. Birden kibrit sönüvermiş. Kibritin sönmesiyle tatlı düşleri de sona ermiş. Kızcağızın parmakları yeniden donmaya ve sızlamaya başlamış. – Bir kibrit daha yaksam ne olacak ki, diye düşünmüş. Bir kibrit daha yakmış. Kibrit alevinin ışığı, karşıdaki duvara yansımış. Duvara bakarak tekrar hayallere dalmış. Şimdi de geniş bir odadaymış. Bembeyaz örtülü bir sofranın üzerinde tabak tabak yiyecekler varmış. Geniş tabaklarda nar gibi kızarmış tavuklar, portakallar ve elmalar duruyormuş. Krallara layık bir sofraymış bu. Küçük kızın ağzı sulanmış. Tam elini tavuk tabağına uzattığı anda ikinci kibrit de sönüvermiş.

Kibritin sönmesiyle hayalleri de sönmüş. Sonra üçüncü kibriti yakmış. Şimdi daha değişik düşler içindeymiş. Oyuncaklarla dolu bir odadaymış. Her yanında hediyeler varmış. Paketleri birer birer açıyor, sevinçten ellerini çırpıyormuş. Kibriti tekrar sönmüş. Kardan ıslanmış sarı saçlarını dalgalandırarak gökyüzüne bakmış. Kar durmuş, gökyüzünde yıldızlar oynaşıyormuş. Uzun süre yıldızları seyretmiş. Yıldızlardan biri, birden gökyüzünden düşüyor gibi kaybolmuş. Yani bir yıldız kaymış. Bir kibrit daha yakmış. Kibrit alevinin sıcaklığında en güzel, en tatlı hâliyle ninesi gözüküyormuş. – Nineciğim beni de yanına al.

Kibrit söndüğünde sen de yok olacaksın. Tıpkı sıcak oda, kızarmış tavuk ve güzel oyuncaklar gibi. Seni onlar gibi kaybetmek istemiyorum, demiş.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir