Alim Ekiz – Kral ve Bulbul

Çok çok uzun zaman önce Çin’de yaşayan bir kral varmış. Kralın sarayını gören herkes sarayın büyülü olduğunu düşünüyormuş. Çatısı altındanmış ve pencerelerinde bin tane lamba yanıyormuş. Uzun koridorlar bir odadan diğerine uzanıyormuş ve sarayın, sayısız bahçesi varmış. Saraydan sahile kadar yemyeşil bir orman uzanıyormuş. Kırmızı renkli yelkenliler demir atmış, sahil boyunca sıralanıyormuş. Deniz kenarındaki ormanda, sesi ve güzel şarkılarıyla dinleyenleri büyüleyen bir bülbül yaşıyormuş. İnsanlar her yerde, bülbülün güzel şarkılarından bahsediyormuş. Geceleri balıkçılar deniz kenarında oturuyor ve bülbülü dinliyormuş. Herkes bu bülbülün şarkılarını işitiyormuş ama onu göremiyormuş. Bülbül, hem Çin’de hem de Çin dışındaki diğer ülkelerde çok ünlüymüş. Uzak ülkelerden insanlar bu ormana geliyor ve bülbülün şarkılarını dinliyormuş. Şairler de onun hakkında şiirler yazıyormuş. Artık herkes bu bülbülün ününü duymuş ama kral ondan habersizmiş. Kralın sarayına gelen şairlerden biri, bülbül hakkında yazdığı şiirleri okumuş.


Kral, şiirlerden çok etkilenmiş: – Böylesine farklı bir kuş nerede yaşıyor, diye sormuş. Şair: – Bülbül bir ormanda yaşıyor, yüce kralım, demiş. Kral: – Hangi ormanda yaşıyor, demiş. Şair: – Sizin ormanınızda yaşıyor, yüce kralım, demiş. Kral, bülbülün kendi ormanında yaşadığından habersiz olduğu için çok kızmış. – Niçin kimse bana benim ormanımda yaşayan bülbülden bahsetmedi? Niçin bana söylemediniz, diye vezirlerine öfkeyle bağırmış. Kral sonra, başvezirini çağırmış: – Güzel sesi olan bülbülü duydun mu, demiş. Başvezir: – Evet kralım. Ben, bu bülbül hakkında bir şeyler duymuştum. Ama sizi böylesine önemsiz bir şeyle rahatsız etmek istemedim, demiş. Kral: – Bana hemen bülbülü bulup getirin, diye emretmiş. Başvezir: – Emredersiniz, yüce kralım, demiş. Başını eğmiş ve kralın huzurundan ayrılmış. Başvezir, saraydaki herkesten bülbül hakkında bilgi istemiş. Herkes, bülbül hakkında bir şeyler duymuş.

Ama o ana kadar hiç kimse onu görememiş. Herkes bülbülün, ormanın denize yakın bir yerinde yaşadığını biliyormuş. Ama tam olarak nerede olduğunu bilmiyorlarmış. Başvezir, kralla konuşmak üzere saraya geri dönmüş: – Yüce kralım! Herkes bülbülü biliyor ama hiç kimse onu görmemiş, demiş. Kral, daha da çok sinirlenmiş. – Ya bana bülbülü getir ya da canından olursun, diye bağırmış. Başvezir, odadan ayrılmış. Yanındaki adamlara: – Bana bülbülü bulup getirin, diye emretmiş. Onlar da atlarına binmişler ve o bölgedeki bülbülü aramaya başlamışlar. Tarlalarda çalışan insanlara bülbülü sormuşlar. Koyunlarını otlatan çobanlara sormuşlar. Pazarlarda mallarını satan tüccarlara sormuşlar. Sonra tekrar saraya geri dönmüşler: – Biz herkese sorduk, hiç kimse onu görmemiş. Sadece saraydaki çamaşırcı kadının kızına sormadık, demişler. Başvezir: – Gidin ve ona da sorun! Şu kuşu bulmalıyım, demiş.

ÇAMAŞIRCININ KIZI Başvezirin adamları, çamaşırcının kızını bir ağacın altında otururken bulmuşlar. Ona: – Güzel sesli bülbülü hiç gördün mü, diye sormuşlar. Kız: – Evet, gördüm. Bir gün ormanda yürürken bülbülü gördüm ve şarkı söyleyişini duydum. Yaşadığım sürece o güzel şarkıları unutmayacağım, demiş. Başvezirin adamları, küçük kızı saraya götürmüşler. Vezir: – Bak kızım, eğer sen bizi o bülbüle götürürsen seni ödüllendireceğiz, demiş. Kız: – Bana böyle küçük bir iyilik için bir şey vermeniz gerekmiyor, demiş. Sonra da başveziri ve adamlarını bülbülü bulmak için ormana götürmüş. Onlar ormanda yürürken bir karga gaklamaya başlamış. Başvezir, yıllarca saraydan dışarıya çıkmadığı için karga sesi ile bülbül sesini ayıramıyormuş: – Ben bülbülün sesini duyuyorum. Ne kadar güzel bir ses, demiş. Çamaşırcının kızı: – O, bülbül sesi değil. O, bir karga sesi, diye gülmüş. Küçük kız, başvezirin adamlarını, ormanın daha da derinliklerine götürmüş.

Ağaçlar çok sıkmış ve orman iyice karanlıkmış. Ormanda ilerlerken aniden bir kurbağa vıraklaması duymuşlar.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir