Bir gün, L ’oeil ecoute’u (Göz D inliyor) aldım elime. Güzel bir baskıydı, resim li. H arika yazılar vardı içinde: “Avril en Hollande” (H ollanda’da N isan), “Jan Steen”, “Nicolas Maes”. R em brandt’la ilgili daha önce hiç okum adığım türden yorum lar, R em brandt’ın üç tablosu. Paul Claudel İspanyol resim sanatının bir cephesini tasvir ederken gen e kendine özgü bir yol bulm uştu. “Ruhsal ten” denm işti buna. B üyülenm iştim . Sergilenen büyük şehvet en hararetli m istisizm le birleşiyordu. V e sonra, kitabın ta sonunda, gözden kaçabilecek bir yazı: “Camille Claudel.” H erhangi biri, siz ya da ben, o gün, daha önce ya da daha sonra, kitabın bu sayfasını açm ış olabilirdi. Kimdi o? O sevilen, çok fazla sevilen kızkardeş? H er satırda kendini gösteriyordu, yüreğinizi kaplıyordu. Yazıdaki ilk haykırışı hâlâ duyar gibi oluyorum . Duyuyorum, onu. “Benim küçük P aul’üm!” O günden beri hep yankılanıyor kulaklarım da. Kimdi o? P aul’ün gençlik yılları üzerinde “çoğu zam an acım asızca etkili, güzelliğin ve dehanın görkem li parlaklığındaki bu olağanüstü genç kız”? Kimdi o? “Çok güzel bir alın, harika gözler, lacivert, şeh vetten çok k ibir taşıyan o büyük ağız, beline kadar inen kızıl k estan e gür saçlar.
” Erkek kardeşi aracılığıyla ansızın bana seslen en bu genç kız kimdi? A uguste R odin’ni delice sevm işti. Tem m uz 1913! “Dışarda am bulans bekliyordu. V e işte otuz yıl için!” Okuyor, tekrar tekrar okuyordum. Olacak iş değildi. 1943’te ölm üştü. Akıl hastanesinde otuz yıl. Ölüler ülkes inin uzun gecesi. Hayır. 8 Claudel yazısını bitiriyordu. Dokuz sayfa! Dokuz sayfa! Oracıkta elim in altında. Yüreğim in içinde. “Gerisi sessizlik.” Brangues, Haziran 1951. Hayır! Kitabı kapatm ayacağım. Öylece kalak alm ıştım , sözcükleri, H am let’in ölüm ünü noktalayan o güzel cüm leyi tekrarlıyordum.
A m a o, dört asırdır oynanm ıyordu o. Geri kalan her şey sessizlik olm ayacaktı. Zira onun en dikkat çekici yanı, P aul’ün kızkardeşi, A uguste R odin’nin sevgilisi olm ası, güzelliği, “deliliği” değ ild i Hayır, orada sivrilen, kitabı kapam am ı engelleyen şey, onun HEYKELTRAŞ olmasıydı. 19. yüzyılda dahi bir heykeltraş! Paul Claudel olağandışı figürleri anlatıyordu, sonuncusuna, P ersee ’y e dek, bakm adan öldüren… Koyu mavi harika gözleri olan, uzun boylu güzel genç kız. “Cesareti, açıkyürekliliği, kendini beğenm işliği ve neşesiyle etkileyici. Her şeyden fazlasıyla nasibini alm ış biri.” Bunun üzerine, bir aşam asını da bu kitabın oluşturduğu araştırm a başlar. Bundan yıllar önce. Zira C am ille Claudel’le ilgili her şeyin söylenm iş olduğunu bugün kim iddia edebilir? Bu kitap, orada hapsedilm iş seslen en ona doğru bir adım daha, açılan bir kilit daha. İşte orada o, işaret ediyor, topraklı iki güzel eliyle gülümsüyor. işte burada, eşsiz biçim ler yaratan D işi heykeltraş. Ona götüren labirente dalıyorum, zam an zam an yanılm ak pahasına da olsa. O orada, bekliyor, kaybedilecek bir saniye bile yok artık, gecenin içinde haykıran, yarısı göm ülü o yüz. B ir K a d ın A ngers, 1982 Gece.
S a a t Gelip Ç attı “Çanın üç melankolik notası.” PAUL CLAUDEL, Journal Yalnız. Küçücük, miniminnacık kadın, ayağını beyaz mermer döşemeye bastı ve işte o an tüm sayfa titredi. Yastık. Kumaşın ucunu duyuyor. Ama kumaşı seçmekte zorlanıyor. Uzak mı? Hayır. Yalnızca gözünün hemen yanındaki şu küçük boşluk. Yüzünü kaşındıran yastık kılıfı. Kumaşın buruşukluğunu duyuyor. Başka şey mi? Hayır. Vücudu kefenlenmiş gibi. Ne de çabuk! Ona bırakılan bu ara çok kısa. Birkaç saniye daha, ne olur! Belki. Başını oynattı.
Yavaşça. Ne büyük çaba. Başını oynattığını sandı. Hafif bir soluk yalnızca. Hastane yastığında bir kadın yanağını saklıyor. Yavaşça onlardan uzaklaşıyor. Dünyadan uzak. Tokatlanmalardan uzak. Kaçıyor. Kimse farketmiyoı-. Küçük elini onların büyük pençelerinden çekiyor. O iki güzelim el pis çarşafların üzerinde son kez çırpınıyor. Kadın ölürken, o an, yanında kimse yok. Hastane. Yalnız.
Sefere çıkıyor. Gitmeyi o kadaı; bekledi ki! Rıhtım titriyor. Paul onu Çin’e götürecekti! İki kez umutlanmış, çok umutlanmıştı. Karar veriyor. Yalnız başına. Hep onların iyi niyetini beklemek neden? İyi niyetli 10 insanlar! Güzel, mağrur, biraz çatlamış solgun dudaklarda bir kez daha o narin gülümseme beliriyor. Şuracıkta açık renk yastığın üzerinde. Suyun tüm yüzeyi kırışıyor. Camille iskeleleri kaldırıyor. Acelesi var. Gemi yavaşça sallanıyor. Küreklere sarılıyor Camille. Büyük kadırgu, geniş yelkenlerini açıyor, iri beyaz kanatlar puslu güneşin ısıltığı sıcak denize vuruyor. Şu çıırşaf. Elinin altındaki pütüıüklü çarşafı hissediyor şim di.
Tırm alıyor, saatler… Mermeri parlatmakla geçen saatler. Sessizlik! Çalışıyor! Dört küçük ihtiyar orada, durmadan gevezelik ediyor. Denizin dibinde. Deniz dipleri yemyeşil. Camille onların cıvıldaşmalarını duyuyor. Susun deli karılar! Ağzının kenarı. Biraz tükürük. Küçük bir köpük. Yeşil sular Camille’in altından hızla akıp gidiyor. Işık sisli denizi delip geçiyor. Camille teknenin baş tarafında. Geri çekilmiş. Yansıyor. Tebelleş bir müzik Camille’i çağırıyor, oraya doğru çekiyor. Tekneyi kullanan yok.
Ne gariptir ki bu müziği tanıyor. Yeşil oniksin üzerindeki küçük denizkızı. Elinde parlak metal flüt, üflüyor. Okyanusun oltasında kaybolmuş. Orada. Ta oradan Camille’i yüreklendiriyor. Yastığın üzerinde. Yüzünün rengi fildişi, dudakları ıslık çalıyor. 11 Camille ezgiye yaklaşıyor. Yaklaşıyor. Daha çok yaklaşıyor… Müzisyen gitmiş. Işık göz kamaştırıcı. Camille bir kayanın üzerinde terkedilmiş küçük metal flütü görüyor. Almak istiyor. Körleşip parlayan çalgıyı yerine bırakıyor.
Soluk yüzünün üzeride bir rahibe eğilmiş. Elinde küçük bir ayna tutuyor. Aynayı yavaşça kaplayan güçsüz sise bakıyor. Birazdan geri gelecek. Camille mağrur mermere doğru ilerliyor. Diğer ayağını da bastı. Kayıyor, duru enginliklere doğru kayıyor. Ayakları buz tabakasının üzerinde hışırtılı sesler çıkartıyor, buz ayaklarını ısıtıyor. Salon ışıl ışıl, kristal lambalar, Camille ışığa boğulmuş vals yapıyor, dönüyor. Muhteşem kollarını uzatıyor. Tül elbisesi bedenini sarmış, boynu gösterişli dantel yakasına yaslanmış. Müzisyeni kendisine sarılmaya çağırıyor. Kulağına: “Yorum yok, Mösyö Debussy!” diye fısıldıyor. Adam ona doğru eğilmiş, açık renk şapkası yana yatık, gülümsüyor. Camille ona sımsıkı sarılıyor ama vücudunu hissetmiyor.
Giderek saydamlaşıyor, sonunda da Camille’in elinde ay rengi bir ceket kalıyor yalnızca. Mösyö Rodin de griler içinde burada. Onunla konuşuyor. Sağır gibi. Sakalını çekiyor, hızla. Çok çekiyor. O da kayboldu. Camille yalnızca onun elinin ağırlığım duyuyor, kalbinin üzerine kapanan elinin. Kenetlenip sıkıştıran parmakları açmaya çalışıyor. Camille boğuluyor. Dansçılar çevresini sarmış. Onlara duymadıkları sözler söylüyor. Soluk alamıyor. Yatakta. Hafif bedeni azıcık yer kaplıyor.
Duru beyaz yüzünde belli belirsiz bir hareket. Elleri atılıyor.

Anne Delbee – Bir Kadın Claudel Camille
PDF Kitap İndir |