Aytunc Altindal – Casuslar

Kıı ur.ııun saıMı^ıııa dikkat etmesi, onu özenle koruması ne denli önemliyse, bir ülkenin de güvenliğine özen göstermesi ve onu koruması o denli önemlidir. Savunma güvenliği, bir bakıma yaşama refleksi gibidir. Yaşama ve var olabilme güdüsü, her canlı varlıkta doğuştan edinilmiş bir mekanizmadır. Yeni doğmuş bir bebek, bir an önce ölmek ve yok olmak için değil, yaşama tutunabilmek, canlılığını sürdürebilmek için çırpmır. Yaşama bağlanabilmek, sadece güvenli bir ortamda gerçekleşebilir. O güvenli ortam ise ancak bilgiyle sağlanabilir. İstihbarat (Intelligence) faaliyetleri (etkinlik değil) özünde “Bilgilenme” süreçleridir. Kendini koruma ve savunma dinamiklerinden kaynaklanmış olabileceği gibi saldırganlık ve şiddet gibi amaçlar için de “Bilgilenme” kullanılır. Bilgilenme, yaşamın her alanına yön veren tek unsurdur. http://genclikcephesi.blogspot.com İO’AYTUN Ç ALTINDA L Devlet yönetiminde “Bilgilenme” birinci dereceden önceliği olan hayati önemi haiz bir “Procedure” (usûl, uygulama) olarak değerlendirilir. Bu nedenle de “Bilgilenme” Procedure’üne katılacak kişiler, sıra dışı bir yaşam tarzı sürdürebilecek, bu zorlu koşullara dayanabilecek ruhsal ve bedensel güçte olmak zorundadırlar.


Devlet yönetiminde “Bilgilenme” görevini üstlenmiş olan kişiler, en geniş anlamıyla “îstihbaratçılar”dır. Bu, her devlet için böyledir. İstihbaratçıların devlet başkanları olmalarına da bu nedenle çok sık rastlanır. ABD’de de Ronald Reagan, FBI ajanı (Kod: T-10) olarak çalışmıştı, Baba Bush ise doğrudan CIA’yı yönetmişti. Sovyetler’de Andropov, KGB’nin başıydı, günümüzdeki Vladimir Putin ise geçmişte KGB’nin en “güvenilir casusu” idi. Devlet kendi istihbaratına katacağı veya kendi güvenliğini temsil ettireceği kişilerde, hipotetik olarak üç özellik arar. Bunlar sırasıyla, sadakat (Fidelity), cesaret (Bravery) ve dürüstlüktür (Integrity). İngilizcelerini yazdığım bu üç sözcüğün baş harfleri FBI diye bilinir. FBI, aynı zamanda ünlü ABD Güvenlik ve İstihbarat biriminin adının kısaltılmış şeklidir ama FBI’ın armasında işte bu üç sözcük bulunur. Fidelity, Bravery, Integrity. Bu her zaman gerçekleşmiş midir? Hayır. Bazen bu tür örgütlere katılmış kişiler, kendilerine, ailelerine, örgütlerine, toplumlarına ve uluslarına ihanet ederek, belirli “çıkar”, hesaplarıyla düşman kabul edilen taraflara geçerler; yani saf değiştirirler. Bu kitapta işte vatanlarını satan ve satmayan kişilerin eylemlerini, yaşamlarını okuyacaksınız. Her birimin “ibretlik” bir öyküsü vardır. Her biri bir “serüven”dir. Hem de sıradan kişilerin göze alamayacakları türden serüvenlerdir bunlar.

* * * Benim kitaplarımı okumuş olanlar bu kitabımda bir sürprizle karşılaşacaklar. Ben belgesiz konuşmayan, yazmayan bir yazarım. 11 • TÜRKİYE’D E VE DÜNYAD A CASUSLA R Başka araştırmacıların çabalarına, alın terine saygı duyduğum için, “Fikir Hırsızlığı” yöntemiyle, hiç kimsenin buluşunu, bilgisini kendime mal etmem, etmedim. Daima dipnotlar verdim, daima kitaplarıma aktardığım duyuş, düşünce ve davranışların fikirsel ilk sahiplerini adlarıyla andım. Başkasının yıllar süren gayretlerini, el çabukluğu ile internetten indirip ya da kitabından “çalarak” kendime mal etmedim. Her zaman fikrinden yararlandığım kişinin adını belirttim, kaynağını gösterdim. Ama Türkiye’de bu saygıyı göstermeyen, “Dipten Dolma” araştırmacılar türedi. Eskiden çok azdı bu “Fikir Hırsızlan”. Şimdi, eski deyimle, “İbadullah” (pek çok). Bu nedenle “Casuslar” kitabımda bir tek dipnot okumayacaksınız, çünkü hiç kullanmadım. Bilerek, isteyerek ve taammüden dipnot kullanmadım. Neden mi? Buyurun okuyun. Benim “Bilinmeyen Hitler” diye çok okunan bir kitabım var. Bu kitapta sayısız ad geçiyor, gizli örgütler ve Hitler ile ilgili “Bilinmeyen” birçok konu anlatılıyor. Hitler kitabı yayımlandıktan sonra tam on bir adet Hitler kitabı daha yayımlandı.

Bunlardan on birinde de benim kitabımda yazdığım konular vardı. Tek farkla: Bunların tamamını BEN keşfetmiştim! Hiçbir dipnot yoktu. Adam kitabımı almış, birkaç uyduruk sayfa eklemiş, üstüne de utanmadan kendi adını yazıp yayımlamıştı. İnanılır gibi değil ama benim kitabımdaki dizgi hataları bile AYNEN tekrarlanmıştı. Ama durun daha bitmedi! “Bilinmeyen Hitler” kitabımda Baron Rudolf von Sebottendorf adlı bir Alman’ın, Hitler’i yetiştiren gizli bir örgütün lideri olduğunu ve bu örgütün istanbul’da kurulduğunu belgeleriyle açıklamıştım. Baron Sebottendorfun “Esrarengiz” bir adam olduğunu Bektaşi ve mason yapıldığını belgeleriyle açıklamıştım. Ama öyle değilmiş! Bu vatandaşlardan birine göre Alman-Türk vatandaşı Baron Rudolf von Sebottendorf meğer kimmiş biliyor mu

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir