Bryan Magee – Büyük filozoflar

Ön söz İn Ön söz İngilizce konuşan dünyada, felsefe, çoğu insanın, hatta üniversitelerde eğitim görmüş insanların çoğunun bile enielektüel donanımının bir parçası değildir. Zeki kadın ve erkeklerin büyük bir bölümünün, eğitim düzeylerine hiç bakılmaksızın, roman okuyup tiyatroya gittiklerini, politikaya gazete okuyucusu düzeyinde ilgi duyduklarını ve gazete yoluyla ve işlerinden kazandıkları deneyim sayesinde ekonomi konusunda bir şeyler öğrendiklerini sanıyorum. Oysa felsefe, onunla yakından ilgilenen çok az sayıda insan dışında, hemen tümüyle bilinmeyen bir konu olarak kalır. Bu durum kısmen, felsefenin yirminci yüzyılda oldukça profesyönelleşmiş olması ve teknik bir konu haline gelmesi olgusundan, ve kısmen de tüm alanlarda yaşanan aşırı uzmaniaşmadan -özellikle İngiliz eğitimi, genel eğitimi yeterince yüksek bir düzeye taşımamış olmaktan dolayı eleştirilebilir- kaynaklanır. Bunun temelinde, ayrıca İngilizlerin soyut fikirlere karşı ilgisiz kalıyıaktan övünç rluyınaları da vardır. Bu durumun tam ve gerçek nedenleri her ne olursa olsun, iyi eğitim görmüş İngiliz ve Amerikalılardan çoğu birer yetişkin olarak yaşadıkları uzun süre boyunca, büyük filozofların adlarıyla, bu filozofların ünlerinin neye dayandığını, ünlü filozofların gerçekle neden dolayı ünlü oldukları hakkında hiçbir fıkre sahip olmadan, bilir. Platon ve Aristoteles, ölümlerinin üzerinden iki bin yıldan daha uzun bir süre geçmiş olmasına karşın, neden hala adlarıyla bilinip, ünlerini koruyorlar? Benzer bir soru, daha yakın zamanlarda yaşamış filozoflar için de sorulabilir? Cevap, hiç kuşku yok ki, bu filozofların düşünce ve eserlerinin Batı kültür ve uygarlığının temelinin önemli bir bölümünü oluşturmasıdır. İşte, elinizdeki bu kitap, söz konusu sorunun cevabı için bir başlangıç meydana getirmektedir. 2 Büyük Filozoflar Eğer üniversiteye felsefe tahsil etmek amacıyla gidecek olursanız, müfredatın çekirdeğinin kesinlikle insan bilgisinin doğası, kapsamı ve sınırlarıyla ilgili olduğunu ve bilgi anlamına gelen Yunanca epistemeden türeyen bir disiplin olarak epistemolojiden oluştuğunu görürsünüz. Felsefe tarihinin büyük bir bölümünde ve özellikle de yakın zamanlarda, epistemoloji felsefenin esas meşguliyetini meydana getinniştir; onun üniversitelerde ders programında ağırlığını hissettinnesinin ve bu kitaba da büyük ölçüde hakim olmasının nedeni budur. Bununla birlikte, felsefenin yardımcı dalları da büyüleyici olabilir. Çoğu insan için, felsefenin dalları veya disiplinlerinden en ilginç olanları ahlak felsefesiyle siyaset felsefesidir; fakat, felsefenin estetik, mantık, dil felsefesi, zihin felsefesi, bilim felsefesi, din felsefesi gibi birçok dalı vardır. Bunlardan bazılarına bu kitapta değinilmiştir; bununla birlikte, yer az olduğu için, tüm konuları ayrıntılı olarak ele almak doğallıkla mümkün olamazdı; bu yüzden, açıklık ve dakiklik sağlamak amacıyla, konunun gelişiminin ana doğrultusuna olabildiğince sadık kaldım ve bu doğrultudan sapmayarak, felsefenin, epistemoloji dışındaki diğer dalları üzerinde, yalnızca bu konulara değinmenin zorunluluk olduğu yerlerde, durdum. Konunun dışına taşma yönündeki baştan çıkarıcı yönelimlere karşı koymak zor olmakla birlikte, yer kalmadığı için, kitaba dahil etmeyi isteyip de dahil edemediğim pek çok şey vardır. Bu kitap, BBC tarafından ilk kez 1987 yılında yayınlanmış olan bir televizyon dizisine dayanmaktadır.


O yalnızca programların kopya ya da metinlerinden meydana gelmez; progama katkı yapan tartışmacılar ve ben işe bu metinlerle başladık, fakat daha sonra, onları ilk müsveddelerden epeyce bağımsız bir biçimde yeniden ele aldık. Benim editör olarak tekrar tekrar ifade ettiğim husus, bu kitabın televizyon programlarından bağımsız olarak kendine ait bir hayatı olacağı ve dolayısıyla, bizim, kendimizi ekranda söylenmiş olanlarla hiç sınırlamadan, onu kendi içinde olabildiğince iyi bir eser haline getinne gibi bir görevimiz bulunduğuydu. Televizyondaki tartışmalara katkı yapanlar bu sürece, ayrıntılı süslemeden radikal bir tarzda yeniden inşaya kadar her düzeyde katıldılar ve dolayısıyla katkılarını bir şekilde hep sürdürdüler. Kitabı televizyon programları devam ederken bastınna isteği, tam metnin, son tartışmalardan biri olan Amerikan Pragmatistleriyle ilgili bölümün kayda alınmasından hemen sonra, aceleyle yayıncılara iletilmesine neden oldu. Bu durum ilgili bölümü kendisiyle tartıştığım Bay Morgensberger için, özellikle ciddi bir problem yaratmıştır; zira o katkısını haklı Giriş 3 olarak bütünüyle gözden geçirip yeni baştan düzenlemek istiyordu, ne var ki onun New York’ta olduğu bir sırada, Londra’da olan ben eseri yayınevine götürme sorumluluğunu ve basına takdim etme görevini üzerime almak durumunda kaldım. Bu nedenle, onun bana gönderdiği yol gösterici notlara dayanarak elimden geleni yaptım. Üzerinde biraz daha çalışmak için zamana ihtiyaç duygumuz yegane tartışma budur. Televizyon dizisi yaklaşık iki buçuk yıllık bir süre içinde hazırlanıp banda kaydedildi; bununla birlikte, diziyle ilgili önemli kararların, hangi konuların seçilip onlara nasıl yer verileceğiyle, tartışmalara katkı yapmak üzere kimlerin davet edileceğiyle ilgili kararların alınması çok daha gerilere gider. Her iki soru için de farklı ve müdafaası aynı ölçüde mümkün olan cevaplar oluştu; ve ben her ikisinde de defalarca gidip gelerek, sık sık karar değiştirdim. Bu süre içinde, temelde Bemard Williams ve Isaiah Berlin’den oluşmakla birlikte, Anthony Quinton ve John Searle’ü de ihtiva eden bir beyin takımına sürekli olarak danışma imkanı buldum. Bu dört kibar insan aynı konuda bana sık sık birbirleriyle bağdaşmaz tavsiyelerde bulunduğu için, hiçbiri kendi başına benim fiilen almış olduğum karar dolayısıyla suçlanamaz. Onların benim için yaptıkları, alınan her kararın benim dışımda biri tarafından eleştirel değerlendirilmeye tabi tutulması ve hayata geçirilmeden önce de başka uygun alternatiflerle kıyaslanınası anlamına geldiğinden, yardımlarının paha biçilmez olduğunu söylemem gerekir. Onların hepsine de en sıcak duygularımı sunuyor, şükranlarımı ifade ediyorum. Birçok programda stüdyo ekibini ve kameraları yönetmek dışında, dizi için gerekli olan geniş kapsamlı idari düzenlemeleri yapan dizi yönetmeni Jill Dawson’a da teşekkür ediyorum. Son olarak, el yazmasını daktilo etmesi dolayısıyla Susan Cowley’e ve metni okumakla kalmayıp, birçok yararlı eleştiride bulunması nedeniyle, Warwick Üniversitesinden David Miller’a şükranlarımı sunuyorum.

Bryan Magee Mart 1 987 GİRİŞ Magee. Batı felsefesinin öyküsünü aniatma yönündeki her teşebbüs, Batılı filozofların yalnızca ilkini değil, fakat bazı en büyüklerini de yaratmış antik Yunanlıtarla başlamalıdır. Bu filozoflardan adı bizim için en tanıdık olan filozof, M. Ö. 399 yılında ölmüş olan Sokraıes ‘ıir. Bununla birlikte, ondan önce de, bazı seçkin filozoflar yaşamıştır; adlarını yine iyi bilmekle olduğumuz Pythagoras ve Herakleiıos, Sokraıes-öncesi bu filozoflara örnek verilebilir. Hepsinin başında M. Ö. 6. yüzyılda yaşamış olan Thales gelecek şekilde, sözünü ettiğimiz diğer filozoftarla aşağı yukarı aynı düzeyde olan başka filozoflar da bulunmaktadır. Sokraıes öncesi filozofları birleştiren ortak paydanın, onların doğanın bütününü açıklayacak evrensel i lkeleri bulma teşebbüslerinden oluştuğu söylenebilir. Günümüz ıerminolojisiyle ifade edildiğinde, onlar “felsefe” kadar, kozmoloji ya da bilimle ilgileniyorlardı. Sokraıes, · onlara karşı bilinçli bir başkaldırı içinde oldu. O, en çok bilme ihtiyacı duyduğumuzu )eyin, doğanın nasıl işlediği konusu değil de, nasıl yaşamamız gerektiği hususu olduğunu ve dolayısıyla, bizim öncelikle ve büyük ölçüde ahlaki problemleri ele almaya ihtiyaç duyduğumuzu öne �. sürmüştü.

Bilebildiğimiz kadarıyla, o hiçbir şey yazmamış, tüm öğretimini sözel olarak yapmıştır. Sokrates-öncesi filozofların yazılarından hiçbiri bize direkt olarak ulaşmadığı için, bu, şimdiye kadar sözünü ettiğim filozoflarla ilgili olarak bildiğimiz herşeyin bize, ikinci elden bilgilerle, başkalarının yazıları -her ne kadar bunun bazı uzun özetlerle, filozoflardan yapılan çok sayıda doğrudan atınııyı içerdiğini vurgulamak durumunda olsam da- aracılığıyla geldiği anlamına gelir. Durum böyle olsa bile, bugün fiilen sahip oldu,�umuz eserleri yazmış olan ilk filozof Platon’dur. O Sokrates’in bir öğrencisiydi; Sokraıes’e ilişkin bilgilerimizin büyük bir çoğunluğu gerçekte, Plaıon’un yazılarından çıkmaktadır. Fakat, Platon’un, bundan bağımsız olarak, tüm zamanların en büyük filozoflarından biri olduğu tartışma götürmez -hatta bazıları, onun en büyüğü olduğu düşüncesindedir. Şu halde, herşey bir yana sürekli bir tarihsel öykü meydana getiren bu kitapta, biraz da keyfi bir başlangıç noktası seçecek olursak, Sokrates’in ölüm, ve Platon’un daha sonraki eserlerinin başlangıç tarihi olan M. Ö. 399 yılını seçmek iyi olur. Öyleyse, tartışmalarımıza gelin buradan başlayalım.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir