Charles Dickens – Mister Pickwick’in Serüvenleri

1836 yılında Dickens ilk romanı Mister Pickwick’in Serüvenleri’ni yazmaya başladığında yirmi dört yaşında, pek az kimsenin tanıdığı genç bir yazardı; iki yıl sonra bitirdiğinde ise, İngiltere’nin en sevilen, en çok okunan romancılarından biri oldu. Aynı yıl, daha önce günlük gazetelerde, haftalık ya da aylık dergilerde çıkan yazılarının toplandığı Sketches by Boz adlı bir kitabı yayımlanmıştı. Edebiyat alanında “skeç”, gerçek ya da hayal ürünü kişileri, yerleri iddiasız bir biçimde anlatan deneme ve öykülere verilen addır. Dickens’ın “Boz” takma adıyla yayımladığı skeçleri, Londra’nın sıradan insanlarını ve onların günlük yaşamlarını yansıtmak amacıyla yazılmıştı. George Cruickshank’in resimlediği kitapta, mizah yönü ağır basan bir dille anlatılmış birbirinden bağımsız elli altı skeç vardı; bunlardan yalnızca on ikisi, kurmaca anlamında öyküdür. Bu bakımdan, Mister Pickwick’in Serüvenleri, Sketches by Boz’un devamı gibidir. Sketches by Boz, insanları, sokakları, dükkanları, hanları, toplutaşıma araçları, tiyatroları, mahkeme salonlarıyla zamanın Londra’sını gözler önüne serer. Mister Pickwick’in Serüvenleri’nde de temel ilgi, İngiltere’nin değişik yöreleriyle, oralarda yaşayan insanlar üzerinde toplanmıştır; ancak, bu kez kitabın tüm bölümlerinde baştan sona aynı beş altı kişinin serüvenleri anlatılır. Samuel Pickwick’le üç arkadaşı, sözde bilimsel gözlemlerde bulunmak amacıyla Londra’dan yola çıkarak İngiltere’nin pek çok yerini dolaşır, pek çok kişiyle tanışırlar; başlarından türlü olaylar geçer; böylece, romanın sonuna gelindiğinde, köyleri, kentleri, insanlarıyla çağdaş İngiltere’nin toplumsal bir tablosu ortaya çıkmış olur. Mister Pickwick’in Serüvenleri’nin ilginç bir yazılış öyküsü var: O günlerin ünlü karikatürcülerinden Robert Seymour, bir yayınevi- ne Londra’nın spor yaşamından sahneler yansıtacak bir dizi karikatür çizmek istediğini söyler; karikatürler aynı konuda yazılacak metinlerle desteklenecektir. Yayınevi, Seymour’un projesini ilginç bulup bir yazar aramaya koyulur; tanınmış bazı yazarlardan olumsuz yanıt alınca, teklifi Dickens’a götürür. Dickens, metinlerin karikatürleri değil de, karikatürlerin metinleri desteklemesinin daha uygun olacağını söyler. Düşüncesi yayınevince kabul edilir; dizinin ayda bir yayımlanmasına, her sayıya yirmi dört sayfalık bir metin ve bu metindeki bazı olay ve sahneleri canlandıracak dört karikatür konulmasına karar verilir. Ancak, ilk iki sayı böyle çıktıktan sonra Seymour intihar edince, yayınevi metinleri resimleme işi için yeni bir sanatçı dener; üçüncü sayı onun karikatürleriyle çıkar, ama bunlar beğenilmez. Resimleme işi bu kez, yirmi bir yaşındaki genç sanatçı Hablot Knight Browne’a verilir.


Dickens, Skeçler’deki yazılarını “Boz” takma adıyla yayıml�mıştı; MisterPickwick’in Serüvenleri’nde de aynı adı kullanıyordu. lşte bu komik ada uysun diye, Browne da “Phiz” takma adını seçerek onu kullanmaya başlar. Browne’la Dickens arkadaş olurlar, aralarındaki başarılı işbirliği yirmi üç yıl sürer. Dickens, Mister Pickwick’in Serüvenleri’ni “Kapanan Pickwick Kulübünün Belgeleri” anlamına gelen “The Posthumous Papers of the Pickwick Club” adıyla yayımladı; daha sonraki yıllarda bu ad kısaltıldı, “The Pickwick Papers” (Pickwick Belgeleri) oldu. Bu yüzden, kısaltılmış başlıktaki “The Pickwick” kelimeleri, “Bay Pickwick” değil, “Pickwick Kulübü” anlamındadır. Nitekim romanın isimsiz anlatıcısı, öyküsünü yalnız Samuel Pickwick’in değil, aynı zamanda onun yolculuk arkadaşlarının tuttukları notları, yazdıkları mektupları da kullanarak hazırladığını söyler. Ancak, “Kapanan Pickwick Kulübünün Belgeleri” de, “Pickwick Belgeleri” de, Türkçede iyi bir roman adı olmaktan çok uzak. Bu bakımdan, “Thc Pickwick Papers”ın Türkçeye Mister Pickwick’in Serüvenleri adıyla çevrilmesi isabetli olmuştur. Şöyle ki, gezi, Batı edebiyatlarında kiiklü bir roman geleneğinin temel kurgusudur. Dickens, çocukluk yıllarında en severek okuduğu kitaplar arasında Henry Fieldiııg’in ‘/’om fones’unu (1749), Tobias Smollett’in Roderick Random’ıııı ( 1748), Peregrine Pickle’ını (1751) ve Hunıphrey Clinkerını (1771 ), AlainRene LeSage’ın Gil Blas’ ını (1747), Miguel de Cervaııtt:s’iıı 1>011 Quij”ote’sini (1605) sayar. Tüm bu kitapların ortak noktası, tcıııeldc 9 bir yolculuk ve serüven öyküsü anlatan pikaresk roman geleneğinde yazılmış olmalarıdır. Pikaresk roman, Cervantes’in ülkesi İspanya’da ortaya çıktı. İlk örneği, genellikle Diego Hurtato Mendoza’nın yazdığı sanılan, Tormes’li Lazarillo’nun Hayatı ve Serüvenleri (1554) adlı kısa bir roman. Lazarillo yoksul bir çocuktur; Pickwick ve arkadaşları gibi o da kendi ülkesinin pek çok yerinde dolaşır; geçimini sağlamak için toplumun değişik kesimlerinden kimselerin yanında uşak olarak çalışır, onların yaşamlarıyla uğraşlarının içyüzlerini yakından tanıma fırsatı bulur. Sonunda, Lazarillo’nun serüvenleri, gözlemleri, izlenimleriyle bir araya gelince, o yılların İspanya’sının toplumsal yaşamının değişik birtakım yönleri, eleştirel bir yaklaşımla ortaya konmuş olur.

Pikaresk romanda kahraman genellikle, Tormes’li Lazarillo gibi yoksul, deneyimsiz, saf bir çocuktur; gittiği yerlerde başından türlü olaylar geçer; zeki ve yetenekli bir genç olduğundan, insanları tanıyıp hayatın gerçeklerini öğrendikçe, ayakta kalabilmek için kendisi de her türlü edepsizliği yapabilecek biri olur. “Pikaresk” kelimesi, İspanyolca “serseri, düzenbaz, edepsiz adam” anlamındaki picaro kelimesinden gelir. Serüvenlerini alaycı bir dille kendisi anlatan picaro, yaşadığı tatsız olaylar, çektiği sıkıntılar karşısında neşeyi, espiriyi, mizahı elden bırakmayan, hayat oyununu yılmadan sonuna kadar yürütmeye kararlı, kurnaz, becerikli, sevimli bir serseridir. Ancak, pikaresk romanın bu özelliği zamanla değişmiş, kahramanın saflığını sonuna kadar sürdürdüğü pikaresk öyküler yazılmaya başlamıştır. Bunların ilki ve en önemlisi, Cervantes’in, Tormes’li Lazarillo’dan elli yıl kadar sonra yazdığı Don Quijote’dir. Cervantes, ünlü romanında pikaresk türün gezi ve serüvene dayanan geleneksel kurgusundan ayrılmaz, ama başına gelenlerden ders alarak kısa sürede değişip picaro’laşan Lazarillo’nun tersine, kahramanını “saflığını” sonuna kadar koruyan orta yaşlı bir adam yapar. Kuşkusuz Don Quijote, Lazarillo’yla karşılaştırılamayacak ölçüde çok yönlü, karmaşık, büyük bir kitaptır. La Mancha’lı Şövalye’nin “saflığı” temelde, katıksız, soylu bir idealizmin ifadesidir. Gene de bu iki örnek, kahramanlarının nitelikleri farklı, iki ayrı pikaresk roman geleneğini temsil ederler. Örneğin, Dickens’ın çocukken kitaplarını severek okuduğunu söylediği yazarlardan LeSage’ın kahramanı Gil Blas, Lazarillo gibi hayata bilgisiz, deneyimsiz atılır,

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir