Christian Comeliau – Kuzey-Güney İlişkileri

Kuzey-Goney ılişkilen: Buyuk olasılıkla butun dünyayı kucaklayabilecek tek formül olan bu formül, neden içinde yaşadıW,mız dönemde ortaya atılıyor? Sağlayacagı çıkarlar, neden dayanışmanın ve çatışmanın doruk noktalanna varacak kadar büyük tutkular yaratmaktadır? Bu olguya gelecekte de varlıW,nı sürdürecek bir anlam yuktemeli mi? Yoksa, bu olguyu yok olmak uzere olan bir konjonktür gibi mi yorumlam ah? Yüz sayfayı biraz aşan bir kitabın boyutlan içinde bu sorunlan ele almak -her defasmda bir çözüm önerilmese bile- olacak iş değiL Ama gene de elinizdeki kitabın amacı bu. Kuzey-Güney ilişkilerinin 20. yüzyıl tarihinin temel öğesi olduğu kabul edildiği andan başlayarak bu amaç gerekli hale gelmektedir. Kuzey-Güney ilişkilerinin önemi, okuyucunun kendine en mantıklı gelen sonuçlara ulaşmasına yardım edecek incelerne verileri ve kanıtsal veriler sunularak vurgulanmaya çalışılacaktır. “Kuzey” nedir “Güney” nedir? Bu iki sözcuğün ilo ülke bütünü arasındaki eşitsiz gelişme’yi belirttiği kesindir: ne var ki coğrafi konum bakımından anlamı pek kesin olmadığından, “Kuzey” ve “Güney” ka�gorilerinin içeriğini belirlemek gerekir. Kaldı ki, “Kuzey-Güney” deyimi, ancak iki ülke butünü arasında diyalog kurma çabalannın doruk noktasına ulaştıW, 1970’li yıllarda genel bir kullanıma ulaşabildi. Daha önceleri, metropollerden ve sömürgelerden söz edilirken, d�ha sonralan, sömürgeterin ortadan kalkması üzerine, “gelişmiş” ve “azgelişmiş” ülkelerden ya da “gelişmekte olan” ülkelerden söz edilmeye başlandı. Ama, temeli ekonomiye dayanan bu aynma paralel olarak, sömürgecilik aleyhtan istekler, daha sonralanysa buyük devletlerin ve varlıklı ülkelerin öbür ülkeler üzerinde ‘ 9 egemenlik kurduklanna ilişkin iddialann ortaya atılmasıyla anti-emperyalist istekler güç kazandı; “Üçüncü Dtınya” terimini ilk kez İ952’de Alfred Sauvy, Fransız Devrimi öncesinde var olan ve “pek tanınmayan, sömürülen, aşagılanan” “tiers �tat”1 ile karşılaştırarak kullandı (France- Observateur, 14 Ağustos 1952). Bu; Üçüncü Dünya ülkelerinin üç büyük kıtadaki (Asya, Mrika, Latin Amerika) farklı evriminin yanısıra, Do�-Batı ilişkilerindeki degişiklikler ve büyük bloklann yarattıgı haskılann sonuçlanyla, giderek daha benzeşmez hale gelen Üçüncü Dünya ülkelerinin tek bir bütün oldu� sorununu göndeme getirdi. İki petrol şokunun yaşandıgı 70’li yıllar “Kuzey-Güney” çatışmasına ve diyaloguna sahne oldu (“Kuzey ülkeleri zaten üstünlük saglamışlardı) ve bu iki olgu SO’li yıllardaki borç bunalımı boyunca da sürdiı. Dünya ülkeleri arasındaki uçurum artmaya devam etti ve 1991’­ in eşiginde, “Kuzey” ile “Güney”in gelecegi ve b.anş konuIanna ilişkin sorular kaygı verici biçimde sürmektedir. Ne kadar belirsiz olursa olsun, Kuzey-Güney ayınmı 20. yüzyılın ikinci yansındaki derin bir farldılaşmayı karşılamaktadır: işin güç yanı, sözkonusu farklılaşmanın hem iktisadi, siyasal ve toplumsal, hem de kültür alanında görülmesi ve yalnızca gelişme düzeyi olgusuyla doyurucu bir açıklamaya kavuşturulamamasıdır. Dünya Bankası’nın ülkeleri kişi başına yıllık gelirlerine göre sıralayan sınıflandırmasını ele alan ve sınıflandırmadaki belirsizlikleri ortadan kaldıran çerçevede sunulan da bundan başka birşey degildir: bununla birlikte, ilk irdelemede, “kuzey”in Avrupa (yeni çehresi halA sorunludur) ve Kuzey Amerika’nın en yüksek gelirli ülkeleriyle Japonya’yı, “Güney”inse geri kalan ülkelerin ço�nu kapsadıgını kabul etmek yanlış olmaz.


Kuşkusuz bu ilk yaklaşık saptamb üzerinde daha sonra yeniden durulacaktır. (1) Tıers Etat, Fransa’da Ancien Regime adı venlen dönemde (1. 10 François’nın tahta çıkış tarihi olan 1515 ile 1789 Fransız Devrimi arasında kalan dönem), din adamlan ve soylular sınıfınagirmeyen ve krallıktaki OçOncO zOmreyi oluşturan kişilelin tomono belirtir. Alfred Sauvy bu terimden yola çıkarak Fransızca’da “0- çOncO Dünya ülkeleri” teriminin karşılıOıolan ‘tiers monde” terimini kullanmıştır. (ç.n) Bu inceleme kitabında izlenen yöntem, eleştirisel irdelemeye, tarihsel boyuta ve kültür çeşitliliıtine ayncalık tanımıştır. * Eleştirel irdelemeye ayncalık tanımıştır, çünkü yüzyılımıZin sonlan dünya çapında önemli olaylar bakımından çok daha zengindir (bu sayede, her hangi bir belirsiz nokta bırakmaksızın, gelişme gibi, ulus-devlet gibi, ekonomizm gibi ya da uluslararası işbirlilti gibi çok belirsiz kavramlar ve gerçekler üzerinde akıl yürütmeyi sürdürebiliyoruz). * Tarihsel boyuta ayncalık tanınmıştır, çünkü hem ele alınan konu, tarihin ürünüdur (bu yüzden hiçbir dar boyutlu bilim dalının indirgemecililtine boyun e�ez), hem de gelecelti uzun vadeli düşünme gereltini bütün öbür konulardan daha çok yaratmaktadır, gelecelti uzun vadeli düşünürken geçmişin mekanik yansımasına, körü körüne baglanılan halkbencilige2 ve kolay törecilige saplanıp kalmamak için çok güçlü olunması gerekir. * Kültür çeşitlililtine ayncalık tanınmıştır, çünkiı, ilerleme ve Kuzey-Güney karşılaştırmasına (ya da işbirliltine) destek veren “gelişme” tutkusunun batı kökenli olmasına karşın, gelecege ilişkin umutlar, düşünme sürecine girmeyi zorunlu kılmaktadır: gelişme gereklidir, ama batı deneyiminin.harfiyen örneksenmesiyle artık kanştınlmamalıdır ve içerigi çeşitli kültürlere ve toplurnlara uyarlanmalı dır. Kitabın birinci bölümü, Kuzey-Güney ilişkilerinin tarihini ve bu kavramın yarattıgı tartışmalan anlatmaktadır. ikinci bölümde, uluslararası çerçeve (bu olmasaydı Kuzey-Güney ilişkilerini kavramak olanaksız olurdu) çizilmektedir. Bu temeller üzerine oturan üçüncü bölümde, Kuzey-Güney ilişkilerinin günümüzdeki nitelikleri aniatılmaya çalışılmaktadır. Dördüncü ve sonuncu bölümdeyse gelecege ilişkin başlıca umutlar dile getirilmektedir.

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir