David Reed, Rebecca Dessertine – Supernatural Oğulların Savaşı

Bu adam, buralardan değil. Adamın il rahim ilil gördüğünde, Caleb’in ilk düşündüğü bil Oİtlll. Kamp yerine giden yolda ilerleyeni (irabımın motoru neredeyse tamamen sessizdi. Tek cluyulfUl» tekerleklerin altında ezilen taşlardan yükselen çıtırtılardı. Metal grisi araba, kamp alanının yanındaki, cömertçe ‘otopark’ olarak işaretlenmiş çimenliğe yanaştı. Caleb, şoför tarafındaki kapının açıldığım ve uzun boylu bir adamın araçtan indiğini gördü. Yabancının görünüşü kusursuzdu -her şeyi yerli yerindeydi- yine de yanlış bir şeyler vardı. Caleb, sorunun adamın üzerindeki renkli Hawai gömleği olduğuna karar verdi. “Justin Black nerede?” diye sordu adam selam bile vermeden. Kamp danışmanlarından Caleb pek çok konuda yetkili kişi olsa da çocukların izini sürmek ve ne zaman nerede olduklarını bilmek, öncelikleri arasında yer almıyordu. Ormanın ortasmdayız, dedi kendi kendine, nereye gidecekler? Bu. nedenle Hawai gömlekli adamın sorusu onu hazırlıksız yakaladı. “Şey… kampta?” dedi Caleb ama, kelimeler dudaklarından dökülür dökülmez pişman oklu, justin Black, Harry Potter’mki gibi bir doğum izi olan şişko çocuk muydu, diye düşündü, yoksa sürekli arkadaşlarına sarılmaya çalışan ürkütücü ufaklık mı? “Oğlum nerede?” Adam, sözlerinin ciddiyetinin anlaşılması için bir an duraksadı. “Söylediğinizden daha net bir bilgiye ihtiyacım var.” Caleb, açık pencereden günlük aktivitelerin yapıldığı binaya baktı ve oğlanı orada görmeyi umdu.


Hayır. “Merak etmeyin, onu buluruz. Göle gitmiş olmalı,” dedi Caleb güven verici olduğunu düşündüğü bir ses tonuyla. Umarım öyledir yoksa çok tatsız bir durum olacak, diye düşündü. “Hayır, onu kendim bulurum,” dedi adam. Hawai gömlekli adam kararlı adımlarla ormanı geçtiğinde, Caleb de peşinden gitti. Adamda insanın dengesini bozan bir şeyler vardı ve Caleb veli toplantısının yapıldı­ ğı gece adamı görmediğine emindi. Esrar yüzünden olabilir, diye düşündü. Aslında o git W İçtikleri, olu, getiren, Justin Black’in babası değil miydi? Caleb, hızlı adımlarla yürüyen Utlumu yetişebilmek için koştu. “Bir sorun mu var?” diye soidll, “C löllt’ltlc Jııstin’i annesi alır…” “Sorun yok,” diye lafını kesti adim, “llldtfte Oğlanla konuşmam gerek.” Bu adam kesin sapığın teki. Başka kİMı HğllBiH Oğlum diye değil ‘oğlan diye hitap eder? Caleb ildi mitili İİ1 h Itdıl ildirdi. “Adınız neydi?” diye sordu Caleb, ftdaml# İlgili İlil’ şeyler hatırlamayı başaracağını umarak. “Söylediği nld litll irin iniyorum.” Adam, Caleb’e döndü, hareketleri yılVHŞ V® üfklll Üçüydü.

“Don. Bana Don diyebilirsin.” Kamp danışmam kesinlikle can sıkıcı bil’ I’İp il niıltı I loiı’lın uzun ve olaylı geçmişi düşünüldüğünde, llğl’llŞI iği uı korkunç yaratık olduğu söylenemezdi. Esltl İŞİ, Hdtımııı kötülerin en kötüleriyle muhatap olmasını gerekil rıyordu ve bir dönem, dünyaya gelmiş en korkunç yaratıklarla iş yapması gerekmişti. Ünlü olmayan bir Jerry Sprlnger gibiyim, diye düşündü Don, bu düşünce oıııı eğlendirdi. Gerçi önceki işi düşünüldüğünde, artık her şey Dona eğlenceli geliyordu. Eh, yakında ünlü olmama meselesi de çözülmüş olacak. Onnnnda ilerlerken, danışmandan kurtulmak zor bir iş değildi. Bir an genç adamla aralarında yarım metre vardı, blı ıiıı soma Don, gencin çeyrek mil önüne geçmişti. Orıı m m l,ı n geçen yol kıvrıla kıvrıla göle doğru iniyordu ama 11ı,ı11/.iı ;ı, sık ağaçlar yüzünden kapalıydı. Danışman ona i ı ı işemeden, her şey olup bitmiş olacaktı. (mİ berrak ve çok güzeldi, camı andıran yüzeyi hafif ıii/g.ır nedeniyle arada bir dalgalanıyordu. Mükemmel bir ı o günü.

Donun hatırlayamadığı kadar uzun süredir göıı inceliği türde bir gün. ” Iğğk! Ona çıplak ellerinle dokunma!” I )on, sesin nereden geldiğini görebilmek için kafasını İm insanın yapamayacağı kadar çevirdi. Ses, kendisiyle •i v m yaşlarda bir oğlandan kaçmakta olan on yaşlarında bir kı/.elan gelmişti. Justin Black. “Her tarafın siğille kaplanacak!” diye bağıran kız çaresize e, Justin’in elinde tuttuğu kurbağadan uzaklaşmaya çalıştı. “ Hayır, olmayacak,” dedi Justin, “ağabeyim kurbağalarel.ın sadece herpes bulaştığını söyledi.” “O da nedir?” diye sordu kız masum bir ses tonuyla. “ Bilmiyorum. Neden kurbağaya sormuyorsun?” Justin /a vali ı hayvanı kıza uzattı ama oğlanın ellerinin açılmasını bı sai: bilen hayvan tam zamanında zıplayıp gölün kıyısındaki kayanın üstüne kondu. “(¡örüyor musun, senin yüzünden kurbağamı kaybet11111,” d iye yakındı Justin. Kaçan yaratığı yakalamak İçin gölün kenarına ilerledi ama başka bir çift el ondan öllCe davranmıştı. Don kurbağayı eline aldı ve narin bir y îll’ill ılımış gibi temkinli bir şekilde tutarak oğluna uzattı. “Onu kaybetmedin oğlum,” detil IÎOII, yÜ/linde şefkatli bir ifadeyle.

Justin bir adım geri çekildi, şaşkındı, “İklimi1” “Hayır Justin, tam olarak değil,” Kurbağa vırakladığında iki çocuk fiym II11 tlII I ekildi. Justin babasına bakıp kaşlarını çattı. “Annem beni görmeye gelemeyeceğini söylemişti. Polis sana izin vermezmiş.” “Oğlum, o eskidendi. Artık oyunun ItUl’UİklI’l değişti.” Don, oğlanı yakınına çekmek için kurbiığtyi JlIHlIll’t! H/attı. “Kurbağaları seviyorsun değil mi?” Caleb’in zihni düşüncelerle doldu. Adam nWty<! kttybol* muştu? Polisi aramalı mıydı? Nasıl o kadar İm li ğ lM lld l? Koşmaya başladı, yokuşu inerken neredeyse pilli!İt İçindeydi ve bozuk zemine takılıp yalpaladı, Ardından, ayağının kayalardan birine takıldığım hissetti, öne düşecek gibi oldu. Ama düşmek yerine ağaçlardan birine çarptı. “Kahretsin!” diye homurdandı Caleb acı bütün vücuduna yayılırken. Gözleri yaşlarla doldu. Toparlanmaya çalıştı, gözlerini kırpıştırdı ve yere oturup ayağına baktı. Pantolonu yırtılmıştı ve bacağından kanlar akıyordu. “Kahretsin.

” Caleb ayağa kalktı, öne doğru bir adım attı ve yere yığıldı.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir