Friedrich Wilhelm Nietzsche – David Straus (İtirafçı ve Yazar)

Alman kamuoyu özellikle zafer le sonuçlanmış olan bir savaşın kötü ve tehlikeli sonuçlanın tartışmayı neredeyse yasaklar görünüyor: hal böyle olunca kamuoyundan daha etkili bir otorite tammayan, bu nedenle savaşa methiyeler düzmekte ve onun ahlak, kültür ve sanat üzerindeki güçlü etkisini ortaya Çlkarmakta birbirleriyle yanşan bazı yazariara gün doğuyor. Bununla birlikte, büyük bir zaferin büyük bir tehlike olduğu da ortaya konmalıdır. İnsan doğası yenilgiden çok zaferi hazınetmekte zorlamr; gerçekten de, zafere ulaşmak onu dönüp dolaşıp sonunda bir yenilgiye çevirmeyecek şekilde hazınetmekten daha kolaydır. Fakat Fransa ile yapılan son savaşı1 izleyen kötü sonuçlann hepsinin içinde belki de en kötüsü, kamuoyunun ve kamuoyu güdücülerin,2 bu mücadelede Alman kültürünün de galip geldiğine ve böyle olağanüstü bir başanya uygun methiyelerle taçlandınlmasına dair yaygın hayalidir. Bu hayal çok yıkıadır; sırf bir hayal olduğu için de değil -faydalı ve verimli hayaller de söz konusu olabilir- ancak, bu hayal zaferimizi bir yenilgiye, “Alman Re ich ı·” adına, Alman ruh unun kökünün kazınmasına değilse bile he rtaraf edilmesine dönüştürebilir. İki kültür arasında bu türden bir savaşın aslında var olduğunu varsaysak bile, galip olanın değeri yine oldukça göreli olacak1 “Fransa ile yapılan son sava.cı” 1870-1 Fransa-Pmsya Sava.cıı’dır. (Kaynak: Untimely Meditations, Çev. R.]. Hollingdale, Cambridge University Press, 2001 IR]. Hollingdale n.J) 2 Nietzsche öjfent/ich Meirrenden diyerek, öffent/ich Meinung (kamuoyu) üzerinde sözcük oyunu yapmak suretiyle kamuoyunu yönlendirenleri kastediyor. (Kaynak: Urifashionable Observations, Çev.


Richard T. Gray, Stanford University Press. 1997 IR. Gray n.]) 7 David Strauss tır ve zafer çığlıklannı ya da kendini övmeleri haklı çıkarmaz. Çünkü yenilen kültürün değerinin ne olduğu az da olsa bilinmek zorundadır: bu durumda harpte en muhteşem başarılada ortaya çıkmış olsa bile galip kültürün zaferi zafer sevinçlerine davetiye oluşturmaz. Diğer yandan, mevcut durumda, Fransız kültürü şimdiye kadar olduğu gibi var olmaya devam ettiğinden ve biz Almanlar şimdiye kadar olduğu gibi ona bağlı olduğumuzdan Alman kültürünün zaferi gibi bir şey söz konusu olamaz. Katı disiplin, doğal cesaret ve mukavemet, üstün liderlik, birlik ve rütbeye itaat gibi kültürle ilgisi olmayan unsurlar, bize kendilerinde bu unsurlann en önemlileri eksik olan rakipierimize karşı zafer sağlamıştır: ilginç olan bugün Almanya’da “kültür” diye adlandırdığımız şeyin büyük bir başannın kazanılması için karşılanması gereken askeri talepler önünde pek bir engel oluşturmamış olmasıdır- belki de Almanya’da kültür denen şey bu defa kendini tali kılmakta daha büyük bir avantaj görmüştür. Ancak eğer şimdi büyümesine ve lüks içinde serpilmesille izin varsa, zaf(_•ıin ona ait olduğuna dair yaltakçı bir yanılgıyla pohpohlanmaktaysa, o halde, bal1settiğim gibi Alman ruhunu ortadan kaldırma gücü de vardır- ve kim bilir, belki de ruhundan aynlan Alınan vücudu bir işe yarayacak mıdır? Eğer Almaniann Fransızlarm duygusal ve kısa ömürlü aceleciliğine karşı göstemıiş olduğu soğukkanlı ve dirençli cesaretini alıp içerideki düşmana, oldukça muğlak ve her halükarda yabano olan ve günümüz Almanya’sında tehlikeli bir yanlış anlamayla kültür olarak adlandıruan “eğitilmişliğe”3 yöneltmek mümkün olsaydı, bu eğitilmişliğin karşı tezi olan hakiki bir Alman kültürünün yaratılması konusundaki tüm umutlar yok olmazdı: çünkü Almanların açık görüşlü ve cesur lider ve generalleri asla eksik olmadı – her ne kadar bunlar arasında sıklıkla Alman olmayanlar çıksa da. Fakat Alman cesaretini bu şekilde yeniden yönlendirmek, son savaştan sonra, gün geçtikçe bana daha im3 Nietzsche “kültür” (Bı7dung) sözcüğü yle, ki Nietzsche için, 18. yüzyılda eğitim kurarnlan geliştiğinden beri olumlu bir anlama sahiptir, ona göre sahte, gösterişli eğitim gibi olumsuz bir anlamı olan “eğitimi ilik” (Gebildetheit) sözcüğünü art arda kullanıyor. IR Gray n.l 8 kansız görünüyor, çünkü artık herkesin mücadele ve cesaretin artık gerekli olmadığına, aksine birçok şeyin mümkün olan en iyi şekliyle düzenlendiğine ve yapılması gereken her şeyin çoktan yapılmış olduğuna -kısaca, her yere atılmış bulunan kültürün en ince tohumlarının yer yer yaprağa ve gösterişli çiçeklere dönüştüğüne- inandığını görüyorum Bu krallıkta hükmeden şey sadece bir gönül rahatlığı değil, aynı zamanda neşe ve zafer şenlikleridir. Bu neşe ve sevinç gösterilerini Alman gazetecileriyle roman, trajedi, şarkı ve tarih üreticilerimizin eşsiz kendine güveninde hissediyorum: çünkü bu türler modem insanın boş vakit ve derin düşünce anlarını-bir başka deyişle “kültürel anlannı”- eline geçirmek üzere bir işbirliğine girmiş görünen ve bunlar için de onu basılı kağıtla hayrete düşüren tek bir loncaya aittir. Savaştan sonra bu loncada her şey mutluluk, onur ve kendine güven haline gelmiştir: bu lonca “Alman kültürünün başansı”ndan sonra kendini sadece onaylanmış ve oluınianmış değil aynı zamanda neredeyse kutsallıktan dokunulmaz görmektedir; bu nedenle de daha vakur konuşmakta, Alman halkına hitap etmekten zevk almakta, klasikler tarzında toplu baskılar yayınlamakta ve arasından bazı kişileri yeni Alman klasiği veya yazar modeli olarak ilan etmek konusunda hizmette sınır görmeyen uluslararası gazetecileri istihdam edecek kadar ileri gitmektedir.

Daha düşüneeli ve aydın Almanların bu başarı suisti m a1 i n d e k i tehlikeleri görmesi veya en azından bu manzaranın aasını hissetmesi beklenirdi: nihayet bir horoz yavrusu gibi ayna karşısında kendini süsleyip, yansımasma hayran hayran bakan deforme bir insan görüntüsünden daha aa ne olabilir? Ancak aydın sınıflar olanlara göz yumarak mutlular, hem Alman ruhunun refahını kollamanın getireceği ek yük olmadan da yapacak çok işleri var. Bu sınıfın mensuplarının aynca kendi kültürlerinin, çağın, aslında tüm zamanların, en olgun ve güzel meyvesi olduğuna inançları tam ve genel olarak hem kendileri hem de onlar gibi sayısız diğerleri çoktan bu düşünceleri aştığından Alman kültürünün iyiliğini kollamaya neden ihtiyaç duyulması gerektiğini kavrayamıyorlar. Bununla birlikte, özellikle yabancı ise, daha dikkatli bir gözlemd, Alman aydınının bugün kültürü olduğunu iddia ettiği şey ile Yeni Alman klasiklerinin zafer sar ho�- David S’traUS5 luğu kültüriinün birbirinden, sorunun bilgi değil yetenek ve rnalumat değil sanat sorunu olduğu yerde, sadece bilgi kapsamında farklı olduğunu göriir; yani yaşamın kültüre tanık olduğu yerde – şimdi te k b ir Alınan kültürii vardır: Fransa’yı yenilgiye uğratrnış olan bu mudur? Böyle bir iddiaya kesinlikle akıl erdirilernez: tüm tarafsız hakemler ve nihayet Fransızların kendileri de Almanya’mn belirleyici avantajımn, subaylanmn sahip olduğu daha derin bilgide, askerlerini daha üstün yetiştirmesinde ve savaş yönetimi bil�sinin daha çok olmasında yattığını görmüştür. O halde Alrnanlaiın bu: bilgisini çıkarırsak, Alman kültürünün hangi anlamda zafer kazandığı söylenebilir? Hiçbir anlamda: çünkü daha katı bir disiplin ve daha hazır bir itaatin ahlaki özelliklerinin kültür ile bir ilgisi yoktur, yine de bunlar örneğin bir Makedon ve Yunan askerini birbirinden ayınr,4 ikincisi kıyas kabul etmez bir şekilde daha kültürlüdür. Alman kültürünün zaferinden bahsediliyorsa bu bir kafa karışıklığı sonucudur, bu kafa karışıklığı da aslında artik Almanya’da kültürün ne olduğuna dair net bir fikir olmadığındandır. Kültür, her şeyden önce, bir halkın yaşam ifadelerinin türnündeki sanatsal tavır birliğidir. Çok fazla bilgi ve öğrenim ne kültüriin temel araçlanndan biridir ne de kültürü işaret eder, hatta bazen bir tavırsiZlık veya tüm tavırlann düzensiz bir karışınu olup kültürün karşıtı olan barbarlıkla bile uyum sağlayabilir. Günümüzün Alınam işte böyle düzensiz bir tavır karmaşası içinde bulunmaktadır: tüm bilgi birikimine rağmen bu karmaşayı fark etrnernesi, aksine halihazİrda sahip olduğu “killtür”e yürekten sevinmesi şaşırtıodır. Çünkü kıyafetlerine, odasına, evine bakışının, şehrinin caddelerinde yaptığı her yürüyüşün, revaçta olan rnağ�ara yaptığı her ziyaretin onu eğitrnesi gerekir; sanatsal kurumlarııruzın, konserlerimizin, tiyatro ve rnüzelerimizin dünyasındaki garip birliktelikler ve farklı usullerin karmaşasımn farkına varması gerekir. Almanlar etraflannda daha sonra 4 Makedonlar, Il Philip (MÖ 382·336) ile oğlu Büyük İskender (MÖ 356-323) önderliğinde Yunanlılar üzerinde hakimiyet kurdular. IR. Gray n.] lO meslektaşı aydınlann inceleyip “hattı zatında modem” diye tasnif etm� zorunda olduğu her çağ ve di yardan biçim ve renkler, ürün ve garabetler biriktirken; bir yandan da bu karmaşanın ortasında sakince otururlar. Aslında kültüre karşı soğukkanlı bir duyarsızlıktan başka bir şey olmayan bu tip bir “kültürle”, düşnıanlar alt edilemez: hele ki değeri ne olursa olsun gerçek ve üretken bir kültüre sahip olan ve pek ustalıkla olmasa da, bugüne kadar her şeylerini kopyaladığımız Fransızlar. Eğer kopyalanıayı bıraksaydık bu şekilde onu alt etmiş olmazdık, sadece kendimizi ondan kurtanrdık; eğer sadece Fransızlar’a orijinal bir Alman kültürü empoze edebilseydik, Alman kültürünün zaferi söz konusu olabilirdi.

Bu arada, önceden olduğu gibi, hala tüm biçimsel konularda Paris’ e bağımlı olduğumuzubağımlı olmaya devarn etmek zorunda olduğumuzu ve şimdiye kadar asla orijinal bir Alman kültürü olmadığını unutmamalıyız. Hepimiz kendi bilgilerimizden yola çıkarak bunun farkında olmalıyız: buna ek olarak, Almanlara hitap etme hakkı bulunan birkaç kişiden biri bunu azarlar bir tonda açıklamıştır. Bir keresinde Goethe, Eckermann’a “Biz Almanlar geçmişte kaldık” demişti; “Bir asra yakındır kendimizi sağlanı bir şekilde geliştirdiğimiz doğrudur, ancak vatandaşianınıza yeterli ruh ve yüksek kültür nüfuz edip bu genele yayılana ve onlardan bahsederken barbarlıklarının ü z e rin den ço k zaman g e çt i,s denene kadar birkaç yüzyıl daha geçmesi gerekebilir.”

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir