Ismet Ozel – Erbain Firtinasi

“Kış geldi” kar yağdı, Her yere soğuk saldı. Đki taraf olsak, Kar topu oynasak. Yaz gitti, güz gitti, Yine geldi kış baba. 11 YORGUN Ölüler beni serinliğe yakıştıramaz çünkü hiç kimse çıkmak istemez bu mevsimden dışarı çünkü bitkinliklerini günden saklar ekinler ekinler çocukların en rahat uykuları 15 gece ayakları kokan bir adam gibi gelir eşiklere oturmuş aya doğru çocuklar o serin bereket gölgeleri çocuklar yani çocuk o güzel tüccar yorgunluklar alıp kargılar dağıtan geceye karanlıktan önce gelen çocuklar bu şaşkınlığı çünkü gece yuyamaz sanki ne kalmıştır çocuklara isa’dan ölüler beni ölüme yakıştıramaz gibi hâlâ saçlarımda tozlu bir akşam. 16 BAKĐR TENLĐ YAPRAKLAR Bak, ölüm güzü kıskanıyor şimdi ıssızdır onun sevimli kedisi ve herkes onun el değmedik yerleri olduğunu sanıyor uzayor defterine uğrayan kan lekesi 17 senin kuşların olurdu mevsimi yolculuklara çağıran içli taşra kızların, gizemli eviçleri kapıların olurdu korkudan çok denizlere açılan o denize açılan ellerin nerde şimdi yine bir güz büyümekte kanında gölgelerin o üzünç orduları tarlalar çiğnemekte bak, ölüm güzü kıskanıyor mevsimi aşka çağıran kuşların nerde senin güze el değdirmeyen ellerin nerde? 18 KAROON Ne çümüs bir çocukluk ölümün mavi cinleri uykusunda bıraktığı saçlarındaki yangın o balçıkla beslenen saçlarındaki yangın ona doğru uzanınca akşamın kanlı eli sönmüş ateşlerini öptü tapmağımın 19 ona cinleri sığındıran ay korkusudur ne gümüş bir çocukluk ölüler gibi sağlam ölüler gibi soyunmuş artık korkularından onu ben ne kadar buldum desem yok olur çünkü girilmez tarlasına ay kokusundan ya güneş ya da morluk onu ben vağmurladım takvimlere kinle baktığı zamansızlık içinde belki de yumuşak tüylerini öptü akşamın ya da oğlaklar sığınıyor çiçekliğine. 20 SENĐ OLAN YENĐLGĐ Senin karanlığına kanat vuran yarasalar başka bir göğe germişler kendilerini yürekli savaşçılar olmuşlar gemilerini yakmışlar ve silâhlarını bilerken kanlarına yansımış gece 21 scnm sularına inen yırtıcılar ve piçler yani aşk çocukları yanan gemilerin suya yankısı oluyorlarmış yaşlı büyücüler söylediler çingene çocuklann gülleri mor olmadı aşka bunaltılan onlar getirmediler onlara dayanıyorum yürekli savaşçılara saçları uzun bir unutkanlıkla örülmüş kanlarının ardında tehlikeler yürüyen korkunun gözlerini aradığı omuzlarında gittiler, yittiler arasında boğuk seslerinin tozuyan atlarının yelelerine baktılar ve sen oldun ve seni gördüm, eğninde bir mavi gözlerin vard:. 22 TUFENK Çocuk e harfine yaslanmış uyuyordu sonra saçlarımız kapandı, denklerimiz bağlandı sonra boyuna ateşler söndü dağlarda bir yıldız boyuna söndü durdu çocuk insan seslerine yaslanmış uyuyordu o zaman ben atlıydım işte saçlarımda geceler morarırdı yorgun olamazdım çok uzaklardaydı yurdum çünkü boyuna tüfenkler doldurmuştum sularım girilmezdi çığlıklardan canavarlar besliyordum ulu bir askerdim sanki 23 ve artık çirkinim uykularımda örümcekler üreyor şimdi gelmiş geçmiş bütün gölgeleri denedim ellerim hâlâ pençe gibi düşler, tüfenkler ve ayaklar gözlerimi engel oluyor güneş. KUŞUN ÖLÜMÜ Kuş damdan düşünce sarışın bir yürüyüşüdür artık ölümün bir yağmurdur açılan kuraklığa bir yağmurdur kulübesi nisandan ve onun ayaklarına dolanan o gökyüzü kansız yüzleridir diri kuşlarm kuş düşünce damdan 24 kuş düşünce damdan kızlar saçlarıyla ölümü düşünürler uzun bacaklı tanrılar koşuşur sokaklarda kuş öldü herkes mi arıyor gençlik mi yürüyor herkese ve mi arıyor onun gözlerini satılan çarşılarda kuş öldü kanadının altındaki o yara yağmurun karanlığını getiriyor geceye yağmurun ırmaklarım getiriyor geceye kuş öldü küçücük bir yorgunluktu ölmeden önce öldü, kim ısıtır artık onun ellerini suların aynasında üşüyen ellerini suların saygısıyla üşüyen ellerini. 26 O BAĞIMSIZ DAĞLARIN Bendim benim gölgelerimdi yaklaşan dağlara ayaklarını satan ve bakır kazanlardan taşarken roma yorgun bir karanlığa ileten kendini o acı çığlıkları güzle ağartan ben ki sesimle coşturup al binitimi bir koşu yetişirdim o çılgın yaza o zaman roma’ya tutuşurdu tanrılar çocuklara unutulurdu savaş giysileri ama kimlerdi durmadan seslenen bana kimlerdi durmadan sarışın olanlar kimdi o bilinmez yapının taşları sırtında gece gibi geçti köprülerinden şehrin silahı kendi dalgınlığına çarptı birden büyük bakır kazanlarda inledi mevsim yel çözdü saçlarımı örgülerinden ben ki hâlâ alnımda imparatorluklar bezgin, yorgun yüzlü ve sarışın olanlar. 30 aferin Karanlığıma bir çingene düşerdi gökyüzünde birikirdi hazineleri kışın dağlarm dağlarda birikire i gölgeleri ürkütülmüş gölgeler kapımda çoğaldıkça yüreğime o tedirgin çocuklar da düşerdi kar yürürdü gözlerime tüyden ayaklanyla 31 kar yürürdü çünkü kar o temiz eldiveni gökyüzünün tüfengimin ıssızlığını büyütürdü bir dönülmez kaçışa uzanırdı çocuklar ve o üzünç bitkisi çocuklarda ölürdü artık üşümek cince bir çiçektir oralarda yolcuların taşıyamadığı bir çiçektir çünkü kardan yorulunca biz sıcak sulara inip sepet öreriz ve “gecenin uzun ağzı sulardı saksıları” ve hâlâ ay dağınık saçlara benzer oralarda serçelerin ayaklarına bağladığı karanlık kimseyi çağıramaz kendi adıyla. 32 YAĞMURUN KAPILARI KARANLIK ızlıkla yanşan güvercin kanatları denize uygun adımlarla artık. Deniz aynı denizdir göz açtırmaz taylara, aynı de-, meleri silinmez. Artık senin tüylerin sabahı diri kılar, imalar uzatır senin tüylerin. Ve o ayaklan dayanıklı güerimin son mızraklarıdır. Bitmeyen sığınağıdır el33 Đşte, zehirli oklar kullanıyoruz o yaflJtan savaşlarda.


Yıkıyoruz, yaban çiçeklerinin açtığını görüyoruz Wldaj ° kargaşalık içinde ben yıldızlara bakıyorum. Çevresi’1′ soğutuyor suya düşen ay. Yıkıyoruz. Yıkmak, kutsal kini yürekĐ1 oJmamr<- Đğrenmeden göklere göklere bakmak. Ellerimizisaklamak ellerimizde. 34 Đşte, gökyüzüne salıverdim o çılgın kanatları, boğulanları daha da itmek için suya, ölüme ölümlüğü yakıştırabilmek için cesetlerle bezedim güzel olan her şeyi. ELĐMĐN AKLIĞINDA DAĞILIVERDĐ KANIN. Elim el olmaktan çıkıverdi. Çocuğun yanaklarıyla boğuşuyordu yağmur, derken yüklendik karanlık kapılarına yağmurun, seslerle büyüyen, seslerle yıkanan güvercin kanatları denize gi- erdi. 35 YILDIZLARIN UZAKLIĞINA ÖVGÜ Kargaşa. Anılacak günlerim olmadı mı benim? Ayaklarımın korkusuzca çiçeklendiği, silâhıma yapışıp sabahın serinliğim beklediğim, kuzey gemileriyle sağır olduğum günler, sepet örmeyi unuttuğum günler olmadı mı? Ey geceyi ve kahverengi bir düzeni taşıyan ellerim! Yüzümün uğultusuyla şaşırtın beni- U karanlık ormanı yangına vurun. Çünkü ben de kaçarken ardına da kalanları yakıyorum. Ama iyi biliyorum yıldızları, ama yi dızlarm tanrıların da üstünde parladıklarını, anılacak günlerin* gitgide yokolduğunu biliyorum. 36 rgaşa. Ve kolayca yıkılan inançlarını benim, benim en sağ- ın, en dağınık ellerim.

Sabahı nasıl tetikte bekliyorum. Şafak- lamar damara seviştiğini görmek için bilgeliğin. Ve onarıyo- nasıl hızla kendi gücümü. Nasıl bir soylu boşluğa çılgınca layorum. Ey yangınlar artığı! Her yangından arta kalan bir jey, her yangından arta kalan gerçek şey Çoğalt beni.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir