Italo Calvino – Amerika Dersleri – Gelecek Binyıl İçin Altı Öneri

1985 yılındayız: Yeni bir binyılın başlamasına topu topu on beş yılımız var. Şimdilik, söz konusu tarihin yaklaşıyor olmasının özel bir duygu uyandırdığını sanmıyorum. Zaten burada bulunuşum\ın nedeni gelecekbilimden değil, edebiyattan söz etmek. Kapanmak üzere olan binyıl Batı’nın modern dilleri ile bu dillerin anlatımsal, bilişsel, imgelemsel olanaklarını keşfeden edebiyatların doğuşuna ve yayılışına tanık oldu. Aynı zamanda, nesne-kitabın aşina olduğumuz biçimi almasına tanıklığı ölçüsünde kitap binyılı oldu bu dönem. Belki de binyılın kapanmakta olduğunun gösterges� edebiyatın ve endüstri-sonrası diye tanımladığımız teknolojik çağda kitabın yazgısı ile ilgili sorgulamaların sıklık kazanmış olmasıdır. Ben bu tür öngörülerde bulunmak arzusunda değilim. Edebiyatın geleceğine olan güvenim, kendine özgü araçlarıyla ancak edebiyatın verebileceği şeyler olduğunu bilmemden kaynaklanıyor. O nedenle bu konferanslarımı edebiyatın öncelikle önemli bulduğum bazı değerlerine ya da niteliklerine ya da kendine özgü özelliklerine ayırmak, bu değerleri yeni binyıl açısından değerlendirmek istiyorum. 13 1 HAFİFLİK İlk konferansımı hafiflik ile ağırlık arasındaki karşıtlığa ayıracak ve hafifliğin değerlerini savunacağım. Bu, ağırlığın değerlerini daha az geçerli bulduğum anlamına gelmiyor, ancak hafiflik üzerine söylenecek daha çok sözüm olduğunu sanıyorum . • Kırk yılfiction [kurmaca yapıtlar] yazdıktan, değişik yollar keşfedip, çeşitli yazınsal deneyler gerçekleştirdikten sonra,· bir bütün olarak yapıtımın tanımını araştırma vakti geldi benim için; şunu öne sürebilirim: Çalışma yöntemim çoğunlukla ağırlığı azaltma yönünde oldu. Ağırlığı kaldırmaya çalıştım, kimi zaman insanlardan, kimi zaman göksel cisimlerden, kimi zaman kentlerden; her şeyin ötesinde, öykülerin yapısından ve dilden. Bu konferansta, gerek kendime gerek sizlere , şu noktaları açıklamaya çalışacağım: Neden zamanla hafifliği bir kusur olarak değil, daha çok bir değer olarak görmeye başladım; hafiflik idealimin gerçekleştiğini gördüğüm geçmişin yapıtları hangileridir; şimdiki zamanda bu değeri nasıl bir yere koyuyorum ve gelecekte nasıl bir biçim alacağını tasarlıyorum. Son noktayla başlamak istiyorum.


Ben yazarlığa başladığım sıralarda, yaşadığı çağı temsil etmek her genç yazarın kesin göreviydi. Bütün iyi niyetimle, kendimi, yüzyılımızın tarihine yön veren amansız enerjisiyle, çağın gerek toplu gerek bireysel olaylarıyla özdeşleştirmeye çalışıyordum. Yeryüzünün sunduğu kah dramatik kah grotesk1 kıpır kıpır gösteri ile beni yazmaya yönelten serüvenci, pikaresk2 iç ritmim arasını. Grotesk’. Tuhaf, abartılı, gülünç. (Çev.) 2. Pikal’f!sk’. Toplumun alt kesimlerinden (serseri, uşak, vb.) gelen ve yaşadığı serüvenler sırasında toplumun kurulu düzenini eleştirme fırsatını bulan bir kahramanın öyküsünü anlatan yapıtlar. Burada sıfat olarak kullanılan sözcük, “böyle bir yapıtın kahramanına özgü” anlamını taşıyor. (Çev.) Amerika Dersleri 17/2 da bir uyum yakalamaya çabalıyordum. Kısa sürede, ham maddemi oluşturmasını beklediğim yaşamın gerçekleri ile yazıma güç vermesini istediğim hızlı, keskin kıvraklık arasında, aşılması giderek bana daha büyük çabalara mal olan bir boşluk bulunduğunu fark ettim. Belki ancak o zaman farkına varmaya başlıyordum ağırlığın, devinimsizliğin, dünyayı saran ışık geçirmez kabuğun: Kaçınmanın bir yolu bulunmazsa, hemen yazıya yapışıp kalan nitelikler.

Belli anlarda sanki dünya bütünüyle taşa dönüşüyormuş gibi geliyordu bana: İnsanlara ve yerlere bağlı olarak daha çok ya da daha az ilerlemiş, ancak yaşamın hiçbir yönünü dışta bırakmayan ağır bir taşlaşma. Sanki kimse Medusa’nın amansız bakışından kaçmayı başaramıyordu. Medusa’nın başını kesmeyi başaran tek kahraman, kanatlı sandallarıyla uçan Perseus’tur: Bakışını Gorgo’nun yüzüne değil, bronz kalkanındaki imgesine çeviren Perseus. İşte tam taştan bir kıskaca yakalanmak üzere olduğumu hissettiğim şu anda – ne zaman özgeçmişim hakkında konuşmayı denesem, başıma gelen bir şey- bir kez daha yardımıma geliyor Perseus. En iyisi konuşmamı mitolojiden imgelerle sürdürmek. Taşa dönüşmeden Medusa’ nın başını kesebilmek için Perseus en hafif şeyden, rüzgarlarla bulutlardan destek alır; Perseus bakışını, kendisini ancak dolaylı bir görüntü içinde ona açacak bir şeye, bir aynanın yakaladığı imgeye çevirir. Bir anda bu mitosta şairin dünyayla ilişkisinin bir alegorisini, yazı yazarken izlenecek yöntemin bir dersini bulmanın çekiciliğine kendimi kaptırabileceğimi hissediyorum. Ama her yorumun mitosu yoksullaştırdığını, boğduğunu biliyorum: Mitoslar. söz konusu olduğunda acele etmemek gerekir; en iyisi onların belleğimizde yer etmesine izi_n vermek, her ayrıntı üzerinde durup düşünmek, onları kendilerine özgü imgeler dilinden çıkmaksızın değerlendirmek. Bir mitostan çıkaracağımız ders, öykünün sözel örgüsünde yer alır, bizim dışarıdan ona eklediğimiz şeylerde değil.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir