Ivan Sergeyeviç Turgenyev – Luzumsuz Bir Adamin Gunlugu

1840’lar ve 1850’ler boyunca Rus entelijansiyasında Slavofil-Batıcı çekişmeleri döndü. Batıcılar Avrupa rasyonalizminin, yurttaşlık anlayışının ve yasalarının Rusya’ya entegrasyonuyla ilerleme fikrini savunuyordu. Slavofillerse, Rusya’nın Batı karşısında manevi ve ahlaki üstünlüğünü öne sürüyor, gelişme ve ilerlemenin Rusya’daki Ortodoks Kilisesi ve köylü komünü (mir) geleneklerini temel alması gerektiğini savunuyorlardı. Avrupa’da 1848 Devrimleri (Halkların Baharı): Fransa’daki Şubat Devrimi kısa sürede bütün Avrupa’ya yayıldı. Rusya; İngiltere, İspanya, Osmanlı gibi devrimlerden nispeten etkilenmeyen ülkeler arasındaydı. Marx ve Engels 21 Şubat’ta “Avrupa’da bir hortlak dolaşıyor – Komünizm hortlağı” diye açılan Komünist Parti Manifestosu’nu yayımladı. Haziran ayında Prag Panslav Kongresi yapıldı. Çeklerin başı çektiği, Rus ve Almanların baskıcı siyasetine karşı olan kongreden Slavların birleşmesine dair kesin bir sonuç çıkmadı. Fakat sonraları Balkanlar’da çıkan milliyetçi bağımsızlık hareketlerinde ve Rusya’nın Panslavist dış politikasında etkili oldu. Londra’da 1. Büyük Dünya Fuarı gerçekleşti. Camdan ve demirden inşa edilmiş ünlü Kristal Saray’da başta Avrupa ve Amerika’dan gelen son teknolojik yenilikler olmak üzere dünyanın pek çok yerinden kültürel ve endüstriyel ürünler sergilendi. Petersburg-Moskova demiryolu açıldı. Fransa’da Louis Napoléon 1851 darbesiyle tahta geçti. Rus İmparatorluğu ile Osmanlı, Fransa, İngiltere ve Sardinya ittifakı arasında Kırım Savaşı çıktı.


Avrupalı güçler, Rusların, zayıflayan Osmanlı İmparatorluğu topraklarındaki ilerleyişini ve Doğu Akdeniz’e hareketini durdurmayı amaçlıyordu. Baskıcı ve sansürcü politikalarıyla tanınan I. Nikolay öldü. Modernleşme yolunda bir dizi reform başlatacak oğlu II. Alexandr tahta geçti. Kırım Savaşı sona erdi. Ruslar Güneydoğu Asya’da kolonici yayılmalara başladı. İtalya’nın birleşmesinde (Il Risorgimento) büyük rol oynayan Garibaldi ve Binler (i Mille) Fransız yönetimindeki Sicilya’yı ele geçirdi. Özgürleştirme Reformu’yla yaklaşık 23 milyon serf azat edildi. Serfler artık dava açma, kendi rızalarıyla evlenme, mülk ve kendi işlerini kurma hakkına sahip, yerel seçimlerde oy verebilen özgür vatandaşlar olarak sayılıyordu. Bu nedenle Rusya’da yerel yönetimler kuruldu. Bürokratik kurumlar ve memurlar artmaya başladı. Devlet azat edilen serflerin köy komünlerinden ayrılmasını istemiyordu. Artık lordlara değil, geniş çaplı bir vergilendirme sistemiyle yerel yönetimlere ve bürokratik yasalara tâbi olan köylüleri her ne kadar kölelikten azat etse de refor- mun ne kadar özgürleştirici olduğu tartışma konusuydu. Köleci Güney eyaletleri ile özgürlükçü Kuzey eyaletleri arasında Amerikan İç Savaşı başladı.

Sardinya Kralı Vittorio Emanuele birleşmiş İtalya’nın ilk kralı oldu. Bismarck, Prusya başbakanı oldu. 1860-1870: Rusya’daki genç aydınlar ve öğrenciler arasında tüm kurumlara ve otoritelere karşı çıkan akılcı ve kuşkucu bir nihilizm felsefesi yaygınlaştı. Turgenyev’in Babalar ve Oğullar’ındaki Bazarov o dönemki nihilist tipini temsil ediyordu. Ocak Ayaklanması: Kasım Ayaklanması’ndan (1831) beri örgütlenen Lehler, Rus İmparatorluğu’na karşı ayaklandı. Letonya, Litvanya, Belarus ve Ukrayna’nın bir kısmı da mücadeleye katıldı. Ayaklanma 1864’te bastırıldı. Birinci Enternasyonel kuruldu. Rusya’da yerel yönetim organları olan Zemstva kuruldu. Ruslar Orta Asya’da kolonici yayılmalara başladı. ABD’de kölelik kaldırıldı. Prusya-Avusturya Savaşı. İngiltere’deki Reform Yasası’yla işçi sınıfı da oy verme hakkına sahip oldu. 1860-1880: Narodnikler (halkın dostları) denen aydınlar, Rusya’da 1861’de serfliğin kaldırılmasıyla köylülerin birçoğunun zengin toprak sahiplerinin (kulaklar) himayesine girmesini, bir kölelik sisteminden başka bir kölelik sistemine geçiş olarak görüyorlardı. Bu dönemde Rusya’da sosyalist düşünce ve devrim fikri tartışılıyordu.

Fakat Rusya henüz kapitalist aşamaya geçmediğinden ve dolayısıyla işçi sınıfına sahip olmadığından, Narodnikler devrim potansiyelini köylülerde görüyor, ilerici görmedikleri kapitalist aşamanın atlandığı bir köylü sosyalizmini savunuyorlardı. Aydınların liderliğindeki köylü hareketiyle Çarlık sistemini ve kulakları devirmeyi öngörüyorlardı. Bu amaçla, 1870’lerden itibaren “halka yöneliş” kampanyasını başlatarak taşradaki köylüleri otokrasiye karşı seferber etmek istediler. Fakat orta ve üst sınıftan gelen Narodnikler köylülerle anlaşmakta güçlük çekti ve bekledikleri desteği bulamadılar. Hareketi destekleyenler Çarlık tarafından birçok kez yargılandı ve cezalandırıldı. Narodniklerin açtığı yol 1905 ve 1917 devrimlerinde önemli bir rol oynayacaktı. Lenin doğdu. Alman İmparatorluğu’nun ve Üçüncü Fransa Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla sonuçlanan Fransa-Prusya Savaşı başladı. 18 Mart’ta Paris Komünü kuruldu, Fransız ordusu 28 Mayıs’ta Komün’ü ortadan kaldırdı. Osmanlı egemenliğindeki Bulgarlar bağımsızlık için ayaklandılar. Narodnikler, gizli devrimci örgütleri Toprak ve Hürriyet’i (Zemlya i Volya) kurdu. Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi) başladı. Ayastefanos Antlaşması’yla Osmanlı-Rus Savaşı sona erdi. Bulgaristan, Sırbistan ve Romanya bağımsızlık kazandı. Kafkaslardaki bazı Osmanlı toprakları Rusya’ya bırakıldı.

Avrupalı devletler, Rusya ve Osmanlı arasında Balkanlardaki güç dengesini korumak adına Berlin Antlaşması imzalandı. Stalin doğdu. Toprak ve Hürriyet örgütü ikiye ayrıldı: Terörist eylemlerde bulunan ve suikastler gerçekleştiren radikal örgüt Halkın İradesi (Narodnaya Volya); propaganda ve örgütlenme yoluyla köylüler, sonraları da işçiler arasında fikirlerini yaymaya çalışan Ilımlı Kara/Genel Paylaşım (Çornıy Pyeredel). Daha önce üç kez suikast girişiminden kurtulan Çar II. Aleksandr, Halkın İradesi örgütü üyelerince suikasta uğradı. Georgi Plehanov’un liderliğinde ilk Marksist Rus devrimci örgüt Cenevre’de kuruldu. Kuzu Pınarı Köyü 20 Mart 18— Doktor az önce ayrıldı. Sonunda kesin bir sonuca varabildim. Lafı döndürüp dolaştırsa da, en sonunda konuştu. Evet, yakında, ben çok yakında öleceğim. Buz tutmuş nehirler çözünecek ve son karla birlikte büyük olasılıkla ben de akıp gideceğim… Nereye? Tanrı bilir, belki de okyanusa. Peki, madem öleceğim, hiç değilse baharda öleyim. Ölüme belki de yalnızca iki hafta kala bir günlük tutmaya başlamak çok saçma değil mi? Olsun, ne zararı var? On dört günün, on dört yılın, hatta on dört yüzyılın yanında lafı mı olur? Sonsuzluğun ötesinde hiçlikten başka ne var diyorlar – iyi ama sonsuzluk da hiçlik olurdu o zaman. Şu hale bak, metafizik düşüncelere dalıp gitmişim; bu hiç iyiye alamet değil – öyle ya, korkağın biri değil miyim ben? Yavaş yavaş anlatmaya başlasam iyi olacak. Dışarıda hava rüzgârlı ve rutubetli.

Dışarı çıkmam yasaklandı. İyi de o zaman ne yazacağım? Edepli bir adam hastalıklarından söz etmez; bir roman mı yazsam? Ama yazarlık da bana göre değil. Ciddi konular üzerine düşünceler de beni aşar; çevremdeki hayatı betimlemek de hiç ilgimi çekmiyor; hiçbir şey yapmamaktan yorgun düştüm, okumaya da halim kalmadı. Tabii ya, buldum, kendim için hayat hikâyemi yazacağım. Mükemmel bir fikir! Tam da ölmeden önce yapılacak şey, hem kimseye bir zararı da dokunmaz. Başlıyorum. Ben aşağı yukarı otuz yıl önce saygın toprak sahiplerinin oğlu olarak doğdum. Babamın kumar tutkusu vardı; annem kişilikli bir kadındı… oldukça erdemli bir kadın. Yalnız bu kadar mükemmel bir ahlaka sahip ama bu kadar mutsuz bir kadın görmedim. Erdemlerinin yükü altında eziliyordu, kendi dahil herkese hayatı zindan ediyordu. Elli yıllık yaşamı boyunca bir an olsun dinlenmedi ya da elleri kucağında oturmadı; bir karınca gibi telaş ve koşturmaca içinde didinip durdu – tamamen boşu boşuna; tabii bu, karıncalar için söz konusu değil. Huzursuzluk kurdu gece gündüz içini kemirdi. Onu sadece bir kez tamamen sakin gördüm, o da tabutunda, ölümünden sonraki gün. Ona baktığımda yüzünde yenik bir şaşkınlık ifadesi görüyordum; aralıklı dudakları, sarkık yanakları ve uysal bakışları şöyle diyordu: “Ne güzel şey huzurlu olmak!” Güzel tabii, nihayetinde yaşamın bezdiren anlamından, var olmanın daimi ve amansız farkındalığından kurtulmak güzel şey! Aslında ikisi de birbirinden beter. Kötü ve mutsuz geçti çocukluğum.

Annem ve babam beni severdi, ama bu hiçbir şeyi daha iyi yapmadı. Babamın, evinde bile ufacık bir otoritesi yoktu, sonuç olarak yıkıcı ve utanç verici bir günaha sürüklendi; aşağılık durumunun farkındaydı, denemiş olmasına karşın kumar tutkusundan vazgeçecek iradeye sahip olmasa da, tüm sevecen ve mütevazı tavrıyla, şaşmaz uysallığıyla örnek karısının lütufkâr ilgisini kazanmaya çalıştı. Annem uzun süreli, muazzam ve muhteşem bir erdem sınavına gocunmadan katlandı, bunun içinde bencilce bir kibir de yatmıyor değildi. Babama hiçbir zaman sitem etmedi, son kuruşuna kadar bütün parasını verdi, bütün borçlarını tek bir laf etmeden ödedi. Babam annemi erdem timsali olarak her yerde övse de evde durmak istemedi, sanki varlığıyla kirletmekten korkuyormuş gibi gizlice sevdi beni. İşte öyle zamanlarda çarpık çehresi merhametle dolardı, dudaklarındaki tedirgin sırıtma ifadesi dokunaklı bir gülümsemeyle yer değiştirirdi ve kırışıklarla çevrili kahverengi gözleri öyle bir parlardı ki yanaklarımı gözyaşlarıyla ıslanmış ılık ve nemli yanaklarına yaslamaktan alamazdım kendimi. Mendille gözyaşlarını silerdim ama bardaktan taşarcasına hemencecik tekrar akarlardı. Sonra ben de ağlamaya başlardım ve o da sırtımı sıvazlayarak, titreyen dudaklarıyla yüzümün her yerini öperek beni teselli ederdi. Ölümünden yirmi yıl sonra bile, şimdi zavallı babamı düşündüğümde boğazıma ıslak bir yumru takılır ve kalbim durup dururken ateşli ve acı veren vuruşlarla, melankolik bir hasretle, üzülecek daha çok şey varmış gibi, sanki daha yıllarca atacakmış gibi güm güm çarpar. Annemin bana karşı tavrı tam aksine, hep aynıydı, şefkatli ama soğuktu. Çocuk kitaplarında sık rastlanan öğüt veren adaletli anneler gibi. Beni severdi ama ben onu sevmezdim. Evet! Erdemli annemden uzak durdum ve tutkuyla ahlaksız babamı sevdim. Bugünlük bu kadar yeter. Böylelikle bir başlangıç yapmış oldum, sonu ise… neyse, sonu ne olursa olsun, bunu düşünmek gereksiz.

O da hastalığıma kalmış.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir