Jiddu Krishnamurti – Bilinmeyene Açık Olmak Korku Sorunu Güvenlik Diye Bir Şey Var mı

Çoğumuz yaşamı oldukça sıkıcı buluyor herhalde. Geçimimizi kazanmak için belli bir iş yapmak zorundayız. Böylece, neredeyse ölene dek yıl be yıl sürecek bir rutin işlemeye başlıyor ve gayet tekdüze bir hale geliyor. İster zengin olalım ister yoksul, isterse çok okumuş olalım, felsefi bir eğilimimiz olsun, hayatlarımız büyük ölçüde sığ ve boş. Görünen o ki bir yetersizlik var içimizde; farkına varıp ona bilgi ile, toplumsal bir etkinlikle anlam kazandırmaya ya da çeşitli eğlencelikler veya dinsel bir inanca sıkı sıkı sarılarak ondan kaçmaya çalışıyoruz. Belirli bir yeteneği­ 8 J. Krishnamurti miz olsa ve çok etkin olsak bile yaşamlarımız yine de sıkıcı. Bu sıkıcılıktan, hayatın tüketici tekdüzeliğinden kurtulmak için dinsel olarak zenginleşmenin bir biçimini arıyoruz. Varolmanın, rutin olmayan ve şu an için başkalık olarak adlandırabileceğimiz o uhrevi halini yakalamaya çalışıyoruz. Bu başkalığın arayışında bizi ona götürebilecek pek çok sistem, farklı yol ya da patikalar olduğunu görüyoruz. Kendimizi disiplin altına alarak, belirli bir meditasyon sistemini uygulayarak, ritüelleri yerine getirerek ya da belli cümleleri tekrarlayarak bu varlık haline erişmeyi umuyoruz. Gündelik yaşamımız acı ve hazzın sonu gelmez döngüsü, fazla bir anlamı olmayan bir dizi deneyim ya da aynı tecrübenin sonsuz tekrarı olduğundan, yaşamak çoğumuz için tekdüze bir rutinden ibaret. İşte bu nedenle de hayatı zenginleştirme, o başkalık -adına ister Tanrı, ister gerçek, eksiksiz bir mutluluk ya da ne isterseniz onu deyin- sorunu büyük bir ivedilik kazanıyor, öyle de­ Bilinmeyene Açık Olmak 9 ğil mi? Durumunuz iyi, mutlu bir evliliğiniz, çocuklarınız olabilir, zeki ve sağlıklı düşünen biri olabilirsiniz, ama o başkalık hali olmaksızın hayat had safhada boş bir hale gelecektir. Peki kişi ne yapacaktır? Bu hali nasıl yakalayacaktır? Ya da onu yakalamanın bir yolu var mıdır? Şimdiki haliyle zihinlerimizin küçücük, sınırlı, koşullanmış olduğu ortada. Bu küçük zihin o başkalık üzerine spekülasyonlar yapabilse de spekülasyonları her zaman küçük olacaktır.


İdeal bir durumu ifadeye dökebilir, imgeleyip tasvir edebilir. Ama anlayışı küçük zihnin sınırları içinde kalacaktır. İşte ipucu da bence burada yatıyor: Zihnin o başkalığı yaşayarak, dile getirerek ya da üzerine spekülasyonlar yaparak deneyimlemesinin mümkün olmadığını görüyor. Sınırlı, dar ve yüzeysel olmasından ötürü zihnin bu olağanüstü duruma doğru atacağı herhangi bir adımın, bir engel olduğunu görmek de hiç kuşkusuz muazzam bir farkındalıktır. Bu olguyu üzerinde 10 J. Krishnamurti spekülasyonlara girişerek değil de olduğu gibi kavramak, soruna farklı bir yaklaşımın da başlangıcı demektir. Nihayetinde zihinlerimiz zamanın, binlerce dünün, bilinene dayalı tecrübenin sonucudur. Böyle bir zihin de bilinenin sürüp gitmesi anlamına geliyor. Her birimizin zihni, kültürün, eğitimin ve bilgisi ya da teknik eğitimi ne kadar geniş olursa olsun hâlâ zamanın ürünü olmaya devam ediyor. Bu nedenle de sınırlı ve şartlanmış bu zihinle bilinemeyeni keşfetmek istiyoruz. Ve böyle bir zihnin, bilinemeyeni asla keşfedemeyeceğini idrak etmek gerçekten de olağanüstü bir deneyim: Ne kadar zeki, incelmiş, bilgi dolu olursa olsun kişinin zihninin o başkalığı keşfetmesinin mümkün olmadığının bilincine varması. Kendi başına bu farkındalık, olgulara dayalı belli bir anlayış doğurur. Bunun da hayata, o başkalığa kapıyı açabilecek bir başlangıç olduğunu düşünüyorum. Bilinmeyene Açık Olmak 11 Sorunu daha farklı bir biçimde ortaya koyarsak zihin sürekli bir hareket, laf ebeliği ve planlar programlar yapmakla meşgul. Olağanüstü incelikler, buluşlar yapma yetisine sahip.

Böyle bir zihin nasıl dingin olabilir ki? Zihnin her faaliyetinin, herhangi bir yöndeki her hareketinin geçmişin bir tepkisi olduğunu görebilirsiniz. Peki böyle bir zihin nasıl sessizleşebilir? Disiplinle sakinleştirildiğinde de böyle gelen bir dinginlik, içinde hiçbir sorgulama, hiçbir arayış barındırmayan bir dinginliktir, değil mi? İşte bundan ötürü bilinmeyene, o başkalığa açıklık olmaz içinde. Bilmiyorum bu problem üzerinde hiç düşündünüz mü? Ya da sadece geleneksel yaklaşım dahilinde, bir ideal edinip bu ideale doğru bir formülün, belirli bir disiplinin uygulanmasıyla harekete geçecek bir şekilde mi düşündünüz? Disiplin her zaman zihin alanında baskılama ve ikilik çatışması getirir. Biz de o başkalığı yakalamayı umarak bu çizgide ilerleriz. 12 J . Krishnamurti Ama zekice ve sağlıklı bir biçimde zihnin bunu yakalama yetisi olup olmadığını hiçbir zaman sorgulamamışızdır. Zihnin dingin olması gerektiği gibi bir ipucu geçmiştir elimize, ama sükunet disiplin ile oluşturulmuştur. Bu da şu anlama geliyor: Dingin bir zihin idealimiz vardır ve bu ideale kontrol, çatışma ve çaba ile erişmeye çalışırız. Şimdi, bütün bu sürece bakacak olursanız, tümüyle bilinenin alanında olduğunu göreceksiniz. Varoluşun tekdüzeliğinin, çoğalan tecrübelerin tüketiciliğinin farkında olan zihin, o başkalığı yakalamaya çalışır her zaman. Ama kişi zihnin bilinen olduğunu ve nasıl hareket ederse etsin, bilinmeyen olan o başkalığı yakalayamayacağını gördüğünde, problemimiz bilinmeyeni nasıl yakalayacağımız olmaktan çıkıp zihnimizin bilinenden özgürleşip özgürleşemeyeceği haline gelir. O başkalık ve bilinmeyen haline gelmenin mümkün olup olmadığını ortaya çıkarmak isteyen herkesin, bu problemi ele al­ Bilinmeyene Açık Olmak 13 mak zorunda olduğunu düşünüyorum. Peki geçmişin, bilinenin sonucu olan zihin, kendini nasıl bilinenden kurtarıp özgürleşebilir? Umarım, kendimi açıkça ifade edebiliyorumdur.

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir