Jiddu Krishnamurti – İnsan Olmak

Felsefenin “yeniden doğuşundan” bahsetmek ne anlama gelir? Sizin ve benim günlük hayatlarımızı yaşayış biçimlerimiz arasındaki ilişkinin yeniden kurulması gibi bir şey anlamına gelebilir. Aynı zamanda felsefenin, filozofun sezgilerini mümkün olduğunca açık ve geniş bir biçimde paylaşabilmesi adına tutkulu bir ilgi duymasını gerektiren, bizim için yeterince anlaşılabilir kelimelerle ifade edilmesi olarak varsayılabilir. Bu niteliklere sahip olmayanlarla ilgilenmemiz gerekmez. Felsefenin yeniden doğuşu aynı zamanda felsefe kelimesinin orijinal ve gerçek anlamında -bilgiye duyulan sevgi, sadece onu ne kadar az kullandığımızı fark edebilmek için söylemek zorunda kaldığımız sözcük (Oxford Özlü İngilizce Sözlüğü)- kullanılması isteği olarak görülebilir. Peki, akıl nasıl tanımlanır? Sözlüğün 1995 baskısında “bilgi ve deneyimin, doğru olarak k u lla n ılm a sın ın gücüyle bir araya gelmesi” olarak tanımlanmıştır. Daha önceki bir baskısında ise akıl, “bilginin zekice kullanılması” olarak tanımlanmıştır. Bu tanımlamalar şaşırtıcı bir biçimde Krishnamurti’nin bahsettiklerinin özüne yaklaşmaktadır; izin verin buna şimdilik onun “felsefesi” diyelim. Krishnamurti, bilgi ve deneyi9 insan Olmak min ait olmadıkları yerde değil, ait oldukları yerde ve hayat bizden yenilenmemizi istediğinde uygulanması gerektiğinin önemini tekrar tekrar işaret etmektedir. Bu göründüğü kadar kolay olmayacaktır. Gerek kişisel, gerekse sosyal ya da politik olarak düşünce ve davranışlarımız üzerinde derin etkileri vardır. Bu etkiler ve insan zihninin bilinenler ve bilinmeyenler alanlarında sağlıklı ve ahenk içinde çalışmasının önüne neyin geçtiği, Krishnamurti’nin bıkıp usanmadan irdelediği meselelerdir. Krishnamurti aynı zamanda, hakikatin doğası üzerine çağlar boyu süren ve bir kısmımız açısından şüphesiz ki tamamen modası geçmiş ve basit, kalanlarımız açısındansa vadesi uzun zaman önce geçmiş bir tartışmayı canlandıran klasik anlamda bir filozoftur. Ancak genel olarak ve Pontius Pilate’nin her daim kuşkucu “Gerçek nedir?” sorusuna karşın, hepimiz insan ilişkilerinde neyin doğru olup olmadığı ya da uluslar arasındaki anlaşmazlıklardan hayatın tüm pratik meselelerine kadar neyin gerçek olup olmadığıyla ilgilenmek durumundayız. Hoşunuza gitsin ya da gitmesin, hakikat kavramı, hayatlarımıza davetsiz de olsa girecek bir yol bulur. Birkaç yıl önce bir ana akım yayınevi, genel olarak okuyucuların en çok hangi temel meseleyle ilgilendiğini ortaya çıkarmak için bir anket yapmış ve liste başı hakikat olmuştur.


Bir kere daha, Birleşik Devletler’de televizyondan yayınlanan O. J. Simpson davasma toplumun gösterdiği olağanüstü ilginin bir kısmının, izleyicilere delilleri kendilerince değerlendirme ve gerçeği ortaya çıkarma şansı vermiş olmasına bağlı olduğu açıktır. En çarpıcı olaylardan biri, iddia makamı bir adli tıp uzmanının döşemeden kan örneği alırken yaşadığı güçlüğü göstermek için video izlettiği sırada meydana gelmiştir. Video bittiğinde, savunma videonun iddia makamının iddialarının tam da aksini -adli tıp uzmanının yetersizliğini- kanıtladığım iddia ederek videonun derhal yeniden gösterilmesinde ısrar etmiştir. Herhangi bir jüriyi şaşırtmaya yeterli olacak bu olayın tüm şüphelerin de ötesinde gözler 10 Sınırlan Olmayan Felsefe önüne serdiği şey, insan algısının can alıcı sorunu olan “gerçeği” ister istemez aynı şekilde göremeyişimizdir. Bazen bu durum önemli olmadığı gibi zenginlik kab a da olabilir. Bazen de huzursuz edid ve can sıkladır. Başka durumlardaysa insanoğlunun kendi türünden milyonlarcasını yok etmesine öncülük edebilir. Böylece bu noktada yeniden Krishnamurti’nin hakikat konusunu irdeleyerek felsefenin köklerine döndüğü iddia edilebilir. Her nasılsa Krishnamurti, kendine özgü yöntemlerle günümüzde felsefe, psikoloji, bilim ve din arasında çizilmiş son derece yerleşik akademik sınırlan parçalamayı başarmıştır. Krishnamurti; başkalarını, hayata ve evrem nasıl gördüğümüzle bağıntılı olduğunu farz ettiği herhangi bir eylem alanı içinden herhangi bir meseleyi ele alabilir. Kişi, o meseleye dair taze bir özgürlük duygusu hissetmek adına onun görüşlerini paylaşmak durumunda değildir.* Krishnamurti her ne kadar kendisi için filozof teriminin kullanılmasını çoğu kez reddetse d e , felsefe kelimesinin “hakikate duyulan sevgi ve kişinin günlük hayatta edindiği bilgelik” şeklindeki gerçek anlamına olan saygısını ifade etmiştir. Bu açıdan bakıldığında önsözün başlığında yer alan terim yerindedir.

Neden şu an kendisine dair kullanılan filozof tanımlamasını reddetmiştir? Belki ölümünden birkaç yıl önce 1986 yılında yapmış olduğu bir konuşmadan bu konuda bir ipucu elde edebiliriz. Dinleyicisine şöyle bir soru sormuştur: Tüm zamanların ötesindeki nedir ve tüm yaratılışın kökeni ve başlangıç noktasını ne oluşturur? Bazılarımız soruyu faz­ * Macmülan Felsefe Ansiklopedisi’ıân 1974 baskısında yer alan felsefe üzerine makalenin sonuç kısmına bu konuyla ilgili olarak dikkat çekmek ilginç olacaktır. John Passmore şöyle yazm ıştır: “Felsefe içerisinde kim i önemsiz, kimi son derece yaygın muazzam çeşitliliğe sahip araştırm a biçim lerine yer vardır. Belli bir sorunu çözmeye çalışan bir filozofun felsefenin sınırlan dışında dolaşması da herhangi bir önem arz etmez. Sonuçta asıl olan, hayati öneme sahip konular arasındaki aynınlar değil, sorunların kendisidir.” 11 İnsan Olmak lasıyla metafizik bulup ellerinin tersiyle bir kenara itseler de, birçoğumuz bu soruyu dikkat çekici bulabilir. Kendi vereceği cevabın ne olduğunu dinleyiciler ümit içinde beklemişlerse de, o herhangi bir cevap vermemiştir. Onun yerine, bu tür bir sorunun üzerine gidebilme gücüne sahip bir zihnin doğasım tartışmayı tercih etmiştir. İçinde bulunduğumuz uzmanlar çağında, böylesi bir durum alışık olmadığımız bir şey değildir. Gerçekliğin doğası ya da dinlediğimiz bir televizyon tartışması aracılığıyla bilgisayarı andıran zihinlerimizle aldığımız bir felsefe dersinden, birtakım açıklama ve cevaplar elde etmeyi umarız. Beklediğimiz, zihnin niteliğine dair bir nutuk dinlemek değil, özellikle resmi ya da muhtemelen oldukça pahalı bir eğitim almış olmamız halinde, bu türden meselelerin iç yüzünü anlayabilmektir. Sonuçta hayal kırıklığına uğratılmış, hatta hakarete uğramış gibi hissedebiliriz. Daha az çaba gerektiren çağdaş filozoflar dile dair çözümlemelerini, kuramlarını ve yeni görüşlerini açıklamayı, genelde kendilerine düşen bir rol olarak görmüşlerdir. Öğrencilerine öncelikle bu tür konulara yaklaşma ihtiyacı halindeki bir zihnin varlığım anlamayı önermezler. Ancakbu Krishnamurti’nin tekrar tekrar üzerinde durduğu bir meseledir.

* Bu nedenle de kişinin ilk tepkisi, bu duruma karşı küçümseyici ve hatta kibirli bir tutum takınmak şeklinde olabilmektedir. Ancak kita­ * Bu görüş, felsefenin çağdaş ve akademik tanımlamasıyla zıt değildir. Oxford felsefe Sözlüğü’ nün 1994 baskısında “felsefe içerisinde, dünyaya yaklaşım tarzım ızı belirleyen kavramların kendisinin birer irdelem e konusu haline gelm esi”nden genel bir ilke olarak söz edilmektedir. Ancak devamında “farklı zamanlarda az ya da çok, ‘saf ya da başlangıç’ halinde bir felsefe üretebilm e, bir a jniori noktasından yola çıkarak diğer entelektüel pratiklere tarafsızca kıymet biçme ve mantıksal değerlendirme ve düzeltmelere konu etme olanağına dair bir iyim serliğin varlığı söz konusu olmuştur. Yirm inci yüzyıl sonlarında konunun özü, bu türden tüm olasılıklara düşman haline gelmiş ve entelektüel sorgulamanın herhangi bir alanıyla birlikte ilerleyen felsefi yansım aları görmeyi tercih etm iştir” ibaresine yer verilm iştir. 12 Sınırlan Olmayan Felsefe bin içindekiler kısmını takip eden alıntılara bir kere daha göz atınız. İlki, dinleyicinin Krishnamurti’nin söylediklerini test edebilme ve geçerliliğini sorgulayabilme gücünü ileri sürer, İkincisi hiçbir biçimde hiç kimseye herhangi bir otorite ya da önem yüklememek gerektiğini hatırlatırken, üçüncüsü hayatın hepimiz için nihai öğretici olduğunu belirtir. Üç ifadenin de tek bir seçkin için değil, genel olarak insanoğlunun gerçek ve potansiyel yeteneklerine dair derin bir saygı ifadesi içerdiğine dikkat edilmelidir.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir