Katharine Thomson – Mozart’ın Yapıtlarındaki Masonik Örgü

Katharine Thomson’un 1 977 ‘de yayınlanan The Masonic Thread in Mozart adlı incelemesinin Türkçe çevirisini sunuyoruz. Mozart’ın 200. ölüm yıldönümüne rastlayan ve Mozart Yılı olarak ilan edilen 1 992, “özgür girişimci dünyanın” fırsatı ganimet bilişinin tipik bir örneği, “Mozart Logosu”nun ortalığı kasıp kavurduğu, Encyclopaedia Britannica yıllığında bile “Mozartomania” diye nitelenen bir yıl olarak yaşandı. Mozart’ın yapıtlarının yeni CD’lerinden, çeşitli konserlere, operalarının temsillerinden, Mozart tişörtlerine, hatta Mozart pastalarına varıncaya kadar, “durgun” piyasaların yüzünü güldüren bir “kültürsanat” olayı ve “business trend”inde bir canlanma kaynağı olarak nasıl değerlendirilebileceğini de gösterdi: Görsel-işitsel “kültür” dünyamızda Mozart, tablo ve r�simlerinden filmlere yansıyan sarı saçlı uzun peruğu, sivrice burnu, belki de gerçek Mozart’a hiç benzemeyen, ama yaşadığı günlerdekiyle oranlanamayacak kadar çok, inanılmaz sayıda insanın tanıdığı bir besteci oldu; üstün yetenekli bir çocuk Mozart olarak herkesin bildiği bir yüz haline geldi. Viyana Çocuk Korosu ‘nun çocukları, konserlerde dinleyici karşısına küçük “Wolfgang”lardan oluşan bir topluluk olarak çıktılar. Mozart’ın çoğu kez ilgisizliğinden ve değer bilmeyişinden yakınadurduğu Salzburg, önemli ve de kazançlı bir Mozart-turizm endüstrisinin merkezi haline geldi. Mozart’ın doğum yeri olarak pek çok paranın buraya akmasını sağladı. Plak, CD ve kaset yapımcıları, radyoların “Batı Sanat Müziği” saatlerinin yöneticileri akla sığmayan bir güç ve etki kazandılar. Mozart’ın özellikle müziğinin hemen herkese seslenebilir bir 7 nitelik taşıması, onu, ülkemizde Batı müziğine en yabancı kulakların bile kolayca algılayabildikleri bir besteci kılmıştır. Belki de büyük bir bölümümüzün yaşamımızda ilk kulak kabarttığımız Batılı bestecilerin başında gelir Mozart. Bunun yanı sıra Mozart’ın birbirinden değerli ve güzel bunca yapıtı 35 yıllık kısacık ömrü içine sığdırmış olması, yaşamı konusunda yazılıp çizilenler, hakkında yazılmış sahne yapıtları, filmler, özellikle de Amadeus filmi ardından geçen yılın “Mozart” fırtınası, onu büyük bir ilginin odağı haline getirmiştir. Sinemalarda ve çeşitli TV kanallarında sık sık yer alan Amadeus filminin yarattığı etki, kendisine ve çevresine ilişkin gerçekle ne derece ilgisi olduğu kestirilemeyecek bir görüntünün belleklere yerleşmesine neden olmuştur. Bütün bunlara karşın, bütün öbür Batı müziği bestecileri gibi, Mozart’ın içinde yaşadığı çağ, bulunduğu, çalışıp yapıt verdiği toplumsal koşullar, düşünceleri, inançları, sevgileri, güçlü ve zayıf yanları Türkiye okuyucusu tarafından gerektiği gibi bilinmiyor. Çeviri ya da telif Türkçe müzik tarihi kitapları ise hem sayıca az, hem de konuyu ele alışlarında ön bilgileri sunmaktan pek öte gitmeyen türden kitaplar. Çoğu da, besteci ve sanatçıları yaşadıkları dünyadan yalıtlanmış, göksel ve ulu yaratıklar gibi inanılmaz bir yüceltirtı ile ele almaya alışmış anlayışların ürünü.


(Buna karşılık, Maria Publig ‘ in, Kasım 1 992’de İlknur Özemir’in çevirisi ile yayımlanan değerli araştırması Mozart Bir Bilincin Öyküsü’nün [Real Yayıncılık],* Mozart’ın yaşamı ve çevresi konusunda şimdiye kadar rastlayamadığımız zenginlikte bilgiler içerdiğini belirtmeden geçemiyorum.) Görsel işitsel bir medya furyasının egemen olduğu “kültür” yaşamımızda sanatçıların içinde yaşadıkları çağı, toplumu ve toplumsal ilişkileri, bu sanatçıların toplumsal, düşünsel ve politik ilgilerini ve deneyimlerini ancak medyanın bize sunduğu kadarıyla ve sunduğu biçimde algılayabiliyoruz. Üstelik, kişinin, yaşamının her saniyesini, kendi yaşam standardını sürdürebilmek çabası içinde geçirmek ve değerlendirmek zorunda olması, bireyleri kültür ve sanata, düşünsel etkinliklere giderek daha az vakit, takat ve fırsat bulur bir durumda bırakmakta. Böyle olunca da, *. Maria Publig Mozart Bir Bilincin Öyküsü, Can Yayınları 2004 8 günümüz kültür-sanat ve düşünce yaşainını, düğmeyi çeviriverdiğiniz zaman karşınıza çıkan görüntü-ses karmaşasının size sunduğu ya da sunmayı öngördüğü kadarıyla yaşayabiliyorsunuz. Üstelik bunun da, bundan önceki dönemlerle oranlanamayacak kadar pahalı, kişinin yaşamının bir bölümüyle ödediği büyük bir maliyeti var. Bugün bir televizyonunuzun, bir müzik setinizin, bir kompakt disk çalarınızın, diskoteğinizin, kitaplarınızın, bir çalışma odanızın, bir radyonuzun vb. olabilmesi, böyle bir standardı sürdürebilmeniz, 24 saatlik gününüzün büyük bir kısmını bunun finansmanına olanak verecek bir çalışma ve bunun yanı sıra böyle bir çalışmaya size hazırlayabilecek bir kendini yeniden üretme çabası içinde geçirmenizi gerekli kılıyor. Kültür, sanat, kişisel ilgi ve hobilere ayıracağınız “kaçamak boş zamanlarınız” ise çok kısıtlı ve kısa. Evinizde oturup bir Mozart dinleseniz bile, derinlemesine hesaplarsanız, kimi zaman bunun bir konser biletinden bile daha pahalı olabileceğini görürsünüz. Bu yüzdendir ki, müzik anlayışının, kulak ve göz zevkinin tümüyle değişimden geçtiği, her şeyin görsel-işitselleştiği, edebiyatın TV kültür-sanat programlarındaki söyleşilere ve bazı edebiyat yapıtlarından yapılmış uyarlamalara indirgendiği kültür dünyamızda bazı şeyler gerçekten daha da lüks hale geliyor, hatta, bir zamanlar Bach’ ın ve daha pek çok bestecinin çalınmayadinlenmeye uzun süre unutulması, bazılarının bugün bile hatırlanmaması gibi bir olgu, belki de günümüzde, farkına varılmadan, daha büyük boyutlarıyla yaşanıyor. “Her zaman öyleydi” desek de, galiba kültür bugün gitgide daha küçük bir azınlığın ilgi ve uğraş alanı içine kapanıyor. Romanlar ve öyküler artık giderek daha az okunuyor, insanlar okumaktan çok seyretmeye yöneliyorlar; büyük diye öğrendiğimiz yapıtlar olsa olsa çeşitli TV uyarlamalarıyla bilinen şeyler haline geliyor. Yazarlar, sanatçılar ve onlarla birlikte geçmiş dönemlerin yaşamı, sorunları, o günlerin dünyası, sanki bin yıl öncesiymişçesine uzaklaşıp bulanıklaşıyor. Bugün, içinde yaşadığımız dünyada, her şeyin yüzeyselleştiği, insanların iç yaşamlarını ancak din ve etnik duygu ve heyecanlar içinde algılayabildikleri bir ara dönemden geçiyoruz.

İnsan kardeşliği, insanoğlunun her evresinde daha iyi bir yaşam süreceği sömürüsüz bir dünya umudu, insanoğlunun bin yıllık 9 ütopyası, kardeşlik ve eşitlik toplumunun inşası için büyük acı ve deneyimlerin dersleriyle hazırlanmış olan toplumsal modeller “kapı dışarı” edilmiştir, günümüzün “Yuppi deyimiyle” “aut” olmuştur. Geçen yüzyılın, ondan önceki yüzyılların, hatta tarih öncesinin tüm yoz inançları ve değer yargıları hortlamış, insanlar – etnik, inançsal vb.- küçük küçük kümelere bölünmüş, XX. yüzyılın sonunda olacağını hiç kimsenin aklının almadığı bir kan ve vahşet isterisi bütün dünyaya yayılmıştır. Ama bunun böyle sürüp gitmesine olanak yok. Ya çevresel sorunlar insanların işini bitirecek, ya da tarihin diyalektiği bu kez, Marx ‘ ın, “insanlık daima çözebileceği görevleri üzerine alır, çünkü soruna daha yakından bakılırsa her zaman görülecektir ki bu görevin kendisi ancak çözülmesi için gerekli maddi şartlar esasen varolduğu ya da hiç olmazsa oluş halinde bulunduğu zaman meydana çıkar” sözünün gerçeğini kanıtlayacak, yaşanan çelişme kadar şiddetli ve güçlü bir biçimde yeniden antitezini gündeme getirecektir. Mozart’ın müziği bu koşullarda bile en çok dinlenen yapıtlar arasında olmak gibi bir özellik taşıyor. Mozart’ın da inançlar taşıdığı, onun da yaşadığı dönemde, toplum içinde birtakım işlevleri olan bir düşünür olarak sanatını icra ettiğini bilmek insana huzur veriyor. Mozart yalnızca “Tanrı ‘nın olanca yetenekleri kendisine armağan ettiği bir harika çocuk” ya da üstün yetenekli bir müzikçi değildi. O da çağının toplumu içinde yaşamış, o toplumun içinde belli bir yer tutmuş ve belli bir toplumsal işleve sahip olmuştu. Mozart’ın Masonik düşünceleri ve etkinlikleri konusunda bu kitap ve Maria Publig’in yukarıda sözü geçen kitabı dışında, Türkçe hiçbir kaynak yoktur. Üstelik Masonluk, Türkiye’de her zaman bir politik karşıtlık ya da toplum içinde “seçkin” bazı kimselerin toplumun geri kalanından tümüyle yalıtlanmış bir biçimde “mensup” oldukları bir demek olmuş. Üstelik, dinci kesimin, Masonluğun Yahudiliğin bir fitne aracı olduğuna ilişkin güçlü propagandaları ve inançları var. Bunun yanı sıra karşımızda her zaman, öteden beri sol harekette, Masonluğun, İngiliz, ardından da 1 960’lardaki Yön hareketinden bu yana, Amerikan 10 emperyalizmlerinin bir aracı olduğu yolundaki etkili propagandalarının yarattığı bir kanı varolmuştur. Bunun yanı sıra da, Masonların toplumun merak ve tecessüsünden uzak kalabilmek için kendi çevrelerine ördükleri “ipek koza” var.

Bunların sonucu, Masonluk gizemli bir konu, neredeyse bir umacı haline gelmiştir. Masonluğun günümüz dünyasındaki politik kimliği, niteliği ve etkinlikleri konumuzun dışındadır. Buna karşılık, Masonluğun ve tek tek Masonların siyasal mücadeleler içindeki yeri, sanıyorum her nesnel durumda ayrı ayrı incelenmesi gereken bir konu. Örneğin, Osmanlı İmparatorluğu ‘nun son dönemlerinde, Osmanlı aydınlarının içindeki yenilikçi hareketin ve İttihat Terakki ‘nin Balkanlardaki Mason locaları içinde ve Mason örgütlenme biçimine göre örgütlendiği, pekçok Türk, Kürt vb. aydının Mason öğretisi içinde yetişmiş olduğu, ya da -örneğin Mustafa Kemal gibi- bazılarının kısa bir süre de bunların içinde yer aldığı bilinen bir gerçektir. Masonic Thread in Mozart, Mason örgütlerince hazırlatılıp yayımlanan bir kitap değil. Kitabın yazan İngiliz Komünist Partisi ‘nin önemli simalarından, ünlü düşünür ve araştırmacı George Thomson ‘un eşidir. Kitap İngiliz Komünist Partisi ‘nin yayınevi olan Lawrence and Wishart tarafından 1 977 ‘de yayımlanmıştır. Katharine Thomson da sol bir düşünür ve araştırmacıdır. Kitapta sözü çok geçen ve sık sık alıntı yapılan Einstein ‘ın Mozart biyografisi ile öbür bazı önemli yapıtların da Türkçe ‘ye çevrilmesini dilerim. Bu konuda -daha başka sanat, kültür ve temel bilim dallarında olduğu gibi- önemli ve “okunmazsa olmaz” niteliğindeki pek çok yapıtın, Türkçe ‘ye kazandırılmamış olduğunu düşünmek, insanın aklının alamayacağı birşey de olsa, bir olgu olarak önümüzde duruyor. (Günümüz koşullarına bu tür bilimsel, inceleme eseri olan, okunası çaba isteyen ve satış koşulları “müşkül” yapıtların Türkçelerinin hazırlanmasının da çok zor olduğu kesin.) Herşeyden önce kitabın çevirisini her zamanki dikkat ve titizliği ile okuyarak eleştiri ve önerilerini yazılı olarak dikkatime sunan, müzik terimleri konusunda her zaman yardımlarını gördüğüm değerli besteci ve müzik eğitimcisi Sayın Sarper Özsan’a teşekkür etmek istiyorum. Ayrıca çeviriyi okuyarak başka açılar11 dan kitabı dikkatle izlememi sağlayan ve bu konuda düşüncelerini bana yazılı olarak bildirmiş olan besteci ve müzikçi Sayın Ömer Özgeç ‘e da ayrıca teşekkür ederim. Bu arada söz konusu kitabı dikkatime sunan S ayın Halil Berktay’a, teşvik ve yardımları dolayısıyla yayıncı Muzaffer Erdoğdu ‘ya, Mozart’ın Türkiye ‘ de yapılmış Masonik Müzikler plağından beni haberdar eden, bu müzikleri dinlememi sağlayan Çiğdem Özkan’a, çeviri metnini okuyarak, öneri ve uyarılarıyla katkı ve yardımlarından dolayı Elif Osmanoğlu ‘na, gerek metin gerekse kapak çalışmalarındaki katkıları dolayısıyla Deniz ve Ahmet Birsin’e yürekten teşekkürlerimi iletmek istiyorum.

Türkçe’de, bütün öbür konular gibi, uzmanlık alanlarının terimleri konusunda da büyük bir kargaşa olduğunu farkediyorum. Bu nedenle, Batı müzik terimlerinin Türkçe’deki birden fazla karşılığı kullanılmak zorunda da kalındı. Olabildiğince en genel geçerli terimler kullanılmaya çalışıldı.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir