Kevin J. Anderson – Guc’un Kahramanlari

Sun Crusher, gafil avlanmış bir kurbanın kalbini hedef alan hançer misali Carida Sistemi’ne girmişti. Kara gözleri parlayan Kyp Durron, kontrollerin üzerine eğilmiş halde tüm dikkatini yeni hedefine yöneltmişti. Bu süpersilahın gücüyle – ve akıl hocası Exar Kun’un ona öğretmiş olduğu tekniklerle – Kyp, Yeni Cumhuriyet’e yönelik tüm tehditleri ortadan kaldırabilecekti. Sadece birkaç gün önce Cauldron Nebulası’nda Amiral Daala ve iki yıldız destroyerini ortadan kaldırmıştı. Patlamanın hemen ardından Sun Crusher’ın tabut büyüklüğündeki haberleşme podlarından birini göndererek, tüm galaksinin bu büyük zaferin sorumlusunun kim olduğunu öğrenmesini sağlamıştı. Kyp’in şimdiki hedefi ise Carida’daki İmparatorluk Askeri Eğitim Merkezi’ydi. Askeri gezegen, yetiştirilecek stormtrooperların kaslarının gelişmesini mümkün kılacak güçlü bir yerçekimine sahip büyük bir dünyaydı. Medeniyet görmemiş kıtaları her türlü eğitim için mükemmel imkanlar sunmaktaydı. Kutup çöllerine, keşfedilmemiş yağmur ormanlarına, sarp uçurumlarla çevrili dağ sıralarına ve her türden zehirli sürüngenle kaynayan kavurucu çöllere sahipti. Carida, Kyp’in sakin anavatanı, onun ve ailesinin bir zamanlar göller üzerinde kurulmuş kolonilerde yaşadığı Deyer’den tümüyle farklı bir yerdi. Fakat bu huzur ortamı da yıllar önce ailesinin, Alderaan gezegeninin yok edilişini protesto etmeye kalkışmasıyla sona ermişti zaten. Stormtrooperlar koloniyi yerle bir edip Kyp ve anne babasını Kessel’deki baharat madenlerine sürgün ederken, kardeşini de zorla stormtrooper eğitim kampına göndermişlerdi. Şu anda, askeri gezegenin yörüngesinde, Kyp beyninde fırtınalar kopan gergin bir insanın yüz ifadesiyle duruyordu. Gözlerinin içinde gölgeler dans ediyordu. Bunca yıldan sonra artık kardeşini sağ olarak bulma ümidini yitirmişti; ama ona ne olduğunu da öğrenmek istiyordu.


Ve eğer Zeth orada değilse Kyp tüm Carida Sistemi’ni ortadan kaldıracak güce de sahipti. Bir hafta önce Luke Skywalker’ın cesedini Yavin 4’teki Büyük Tapınak’ın tepesinde bırakmıştı. Sun Crusher’ın inşa planlarını da saf Qwi Xux’un zihninden çalmış ve ardından da Amiral Daala ve iki yıldız destroyerini ortadan kaldırmak için beş yıldızı yok etmişti. Daala, son anda patlayan yıldızlardan kaçmaya çalışsa da bunu başaramamıştı. Alevler Daala’nın sancak gemisi Gorgon’u yutarken ortaya çıkan şok dalgası Sun Crusher’ın tüm ekranlarını çalışmaz hale getirmişti. Bu muazzam zaferle Kyp’in gözü iyice kararmış ve İmparatorluk’u tümüyle ortadan kaldırmak için yola çıkmıştı. Carida’nın savunma sistemi, Kyp gezegenin yörüngesine girer girmez Sun Crusher’ı tespit etmişti. İmparatorluk güçleri aptalca bir şey yapmadan Kyp bir ültimatom göndermeye karar verdi. Pek çok farklı frekansta bir mesaj yayınladı. “Carida Askeri Akademisi,” diye söze girdi sesinin tonuna dikkat ederek, “ben Sun Crusher’ın pilotuyum.” Coruscant’ta Mon Mothma’nın yüzüne içkisini fırlatarak diplomatik bir skandala yol açan kişinin adını hatırlamaya çalıştı. “Ben… Büyükelçi Furgan’la teslim olma koşullarını müzakere etmek istiyorum.” Gezegenden ses yoktu. Kyp iletişim sistemine bakarak hoparlörden gelecek cevabı bekledi. Konsolunda beliren alarm, gezegenin çekici ışınının Sun Crusher’a kilitlenmeye çalıştığını gösterince Kyp Jedi yeteneklerinin de yardımıyla sürekli konumunu değiştirerek buna imkan vermedi.

“Buraya oyun oynamaya gelmedim.” Kyp elini yumruk yapıp konsolun üzerine indirdi. “Carida, eğer on beş saniye içerisinde cevap vermezseniz güneşinizin merkezine bir torpido göndereceğim. Bu silahın neler yapabileceğini bildiğinizi zannediyorum. Anlaşıldı mı?” Yüksek sesle saymaya başladı. “Bir… İki… Üç… Dört…”, on bire vardığında iletişim sisteminin hoparlöründen bir ses duyuldu. “Yabancı, sana iniş koordinatlarını ileteceğiz. Bunlara uyarsın ya da yok edilirsin. İnişin ardından derhal gemini stormtrooperlara teslim edeceksin.” “Durumu pek anlamış gibi görünmüyorsunuz.” dedi Kyp, henüz gülmeye son vermeden. “Büyükelçi Furgan’la konuşmama izin vermezseniz sisteminiz galaksinin en parlak yeri haline gelecek. İki yıldız destroyerini ortadan kaldırmak için bir nebulayı yok ettim. Stormtrooperlarla dolu bir gezegenden kurtulmak için küçük bir yıldızı yok etmekten çekinir miyim sizce? Furgan’ı bulun ve görüntülü bağlantı kurun.” Hologram paneli titredi ve iletişim subayının yanı başında Furgan’ın geniş ve düz suratı belirdi.

Kyp, büyükelçinin kalın kaşları ve iri pembe dudaklarını derhal tanımıştı. “Burada ne işin var, Asi?” dedi Furgan. “Bir şeyler talep edecek konumda değilsin.” Kyp’in sabrı tamamen tükenmişti. “Dinle beni Furgan. Kardeşim Zeth’in başına neler geldiğini öğrenmeni istiyorum. On yıl önce Deyer gezegeninde askere alınıp buraya getirilmişti. Bir şeyler bulduktan sonra koşulları görüşmeye başlayabiliriz.” Kaşlarını kaldıran Furgan gözlerini ona dikti. “İmparatorluk teröristlerle müzakere etmez.” “Fakat başka şansınız yok.” Huzursuzluğu her halinden belli olan Furgan sonunda pes etti. “Böyle eski bir bilgiyi elde etmek biraz zaman alacaktır. Yörüngedeki konumunuzu koruyun. Araştırmaya başlıyoruz.

” “Bir saatiniz var.” dedi Kyp ve iletişimi kesti. Carida’da, İmparatorluk Eğitim Merkezi’nin ana binasında, suratı asılmış olan Büyükelçi Furgan iletişim subayına baktı. “Söylediklerini araştırın Teğmen Dauren. Bu silahın kapAsitesini öğrenmek istiyorum.” Uzaklaşan stormtrooper teğmenin askeri nizamdaki yürüyüşüne hayran kalan Furgan etkilenmişti. “Rapor verin.” dedi yüzbaşıya. Miğferindeki amplifikatör sesini yükseltti. “Albay Ardax saldırı birliğinin Anoth gezegenine doğru yola çıkmaya hazır olduğunu bildirdi.” dedi. ”Dretnot Vendetta’ya tam teçhizatlı birliklerle birlikte sekiz adet MT-AT aracı da yüklenmiş durumda.” Furgan ellerini önündeki parlak konsola dayadı. “Bir bebeği kaçırıp, bakıcısı olan kadının da hakkından gelmek boş bir işmiş gibi görünebilir; fakat bu bebek bir Jedi ve Asilerin onu korumak için aldığı tedbirleri de hafife almamak gerekir. Albay Ardax’a birliğini derhal yola çıkmak için hazırlamasını söyleyin.

Burada üstesinden gelmem gereken ufak bir sorun var; ardından imparatorun yerini alacak genç ve uysal adayımızla ilgilenmeye başlayabiliriz.” Stormtrooper, selam verip parlak botlarıyla keskin bir geri dönüş yaparak kapıdan çıkıp gitti. “Büyükelçi,” dedi verileri inceleyen iletişim subayı, “casus ağımız sayesinde Asilerin, bir yıldızın patlamasını tetikleyebilecek, Sun Crusher adında bir İmparatorluk silahını çaldıklarını biliyoruz. Ayrıca Cauldron Nebulası’nda da kısa süre önce yabancının iddia ettiği gibi birkaç nedeni belirsiz süpernova ortaya çıktı.” Furgan şüphelerinde hakkı olabileceğini anlayınca heyecanla titredi. Sun Crusher ve bebek Jedi’ı ele geçirebilirse Core Sistem’deki birbirini yemekle meşgul liderlerin tümünden daha fazla güce sahip olacaktı. Carida yeni kurulacak İmparatorluk’un başkenti bile olabilirdi; tabi ki yönetimde imparatorun vekili olarak kendisi olacaktı. “Sun Crusher’ın pilotu, kardeşiyle ilgili haberleri beklemekle meşgulken,” dedi Furgan, “biz de tüm gücümüzle saldırıp aracını etkisiz hale getireceğiz. Böyle bir fırsatın kaçmasına müsaade edemeyiz.” Gözlerini Sun Crusher’ın kronometresine dikmiş, beklemekte olan Kyp’in öfkesi her geçen saniye artıyordu. Eğer Zeth’in akıbetiyle ilgili bir bilgi bulabilme ümidi olmasaydı, Kyp, elinde kalan dört rezonans torpidosundan birini çoktan Carida’nın güneşine göndermiş ve şu anda da uzaktan sistemin bir süpernovaya dönüşerek yok oluşunu izlemekle meşgul olurdu. Duyduğu bir zırıltının ardından Carida’nın iletişim subayının görüntüsü tam karşısında belirdi. “Sun Crusher’ın pilotuna – Siz, bizim Deyer’deki koloniden askere aldığımız Zeth’in kardeşi Kyp Durron musunuz?” Subay son derece yavaş ve her kelimeyi dikkatle vurgulayarak konuşmuştu. “Bunu daha önce söylemiştim. Bir şey öğrendiniz mi?” İletişim subayının dikkati biraz dağılmış gibiydi.

“Üzüntüyle bildiririz ki kardeşiniz eğitimin ilk aşamasını sağ olarak tamamlayamamıştır. Uyguladığımız eğitim ancak en iyilerin başarabileceği derecede zordur.” Kyp’in kulaklarını, çağlayan suların sesine benzeyen bir uğultu kapladı. Her ne kadar böyle bir haberi beklese de kesin olarak öğrenmesi onu son derece üzmüştü. “Ne?… Nasıl ölmüş peki?” “Kontrol ediyorum.” dedi iletişim subayı. Kyp uzunca bir süre bekledi. “Bir dağda hayatta kalma görevi esnasında birliği tipiye yakalanmış. Donarak hayatını kaybetmiş. Birliğinin diğer üyelerinin hayatta kalması için kahramanca çaba sarf ettiği yönünde kimi ibareler var. Elimde konuyla ilgili kapsamlı bir dosya bulunmakta. İsterseniz size gönderebilirim.” “Evet.” dedi Kyp tok bir sesle. “Her şeyi gönderin.

” Kardeşinin yüzü, gözünün önüne geldi: İkisi birlikte kamışlardan küçük gemiler yapar ve o gemilerin yüzmelerini izlerlerdi; ardından da stormtrooperların evlerine girip onu zorla götürdükleri zaman kardeşinin yüzünün halini hatırladı. “Biraz zaman alacak.” dedi iletişim subayı. Kyp, ekranında belirmeye başlayan verileri izledi. Exar Kun’u, kendisine Üstat Luke’un öğretmeyi reddettiği pek çok şeyi öğreten kadim Sith Lordu’nu, düşündü. Zeth’in ölüm haberini alması Kyp’i kısıtlayan son bağı da ortadan kaldırmıştı. Artık durması için hiçbir neden yoktu. Cani Carida’ya merhamet göstermeyecekti. Kyp, önce Yeni Cumhuriyet’e musallat olan bu çıbanbaşını temizleyecek, ardından da sıra galaksinin merkezinde güçlerini toparlama çabasında olan diğer İmparatorluk komutanlarına gelecekti. Zeth’le ilgili dosyaların Sun Crusher’ın hafızasına yüklenmesini bekledi. Bu kadar yazıyı okuyup anlamak, kardeşinin hayatındaki her detay ve kardeşiyle birlikte olsalar nasıl bir yaşamları olacağı üzerine düşünmek onu fazlasıyla meşgul etmişti. Kırk tane TIE avcısı, gezegeni saran ince atmosferi yarıp kükreyerek üzerine doğru gelmeye başladı. Diğer taraftan da yirmi tanesi kıskaç formasyonunda yaklaşıyordu. Zeth’le ilgili dosyaların yollanması, onu saldırıya hazırlanırken meşgul etmek için uygulanan bir hileden başka bir şey değildi! Kyp kızsa mı gülse mi bilemedi. Yüzünde acı bir gülümseme belirdi ve birden kayboldu.

TIE avcıları yaklaşmış ve gemiyi etkisiz hale getirecek noktalara ateş etmeye başlamışlardı. Kyp, açılan ateşin gemisi üzerindeki etkisini hissetse de, Sun Crusher’ın özel quantum kaplı zırhı, bir yıldız destroyerinin turbolazerine bile dayanabilecek güçteydi. TIE pilotlarından biri Kyp’le temasa geçti. “Etrafın sarıldı. Artık kaçamazsın.” “Afedersiniz.” dedi Kyp. “Beyaz bayrağım bitmiş.” Sensörlerini kullanarak mesajın geldiği TIE avcısını tespit etti ve savunma taretleriyle avcıya kilitlenip ateş açtı. Güneş panellerinden isabet alan avcı, patlayarak beyaz ve turuncu bir ışıkla ortadan kayboldu. Diğer avcılar her yönden saldırıya geçti. Kyp savunma lazerleriyle yeni beş hedef seçti ve üçünü vurmayı başardı. Sun Crusher’ın mükemmel hareket kabiliyetini kullanarak yükselirken, TIE avcıları da vurulan diğer avcıların patlamaları arasından ateş açmaya devam ediyordu. İki avcı kazayla birbirini vurunca, Kyp kahkahayı patlattı. Artan öfkesine paralel olarak gücü de artıyordu.

Caridalıları hak ettiklerinden bile daha fazla ikaz etmişti. Kyp ültimatom vermiş, buna karşılık Furgan karşı saldırıya geçmişti. “Bu yaptığın son hata olacak.” dedi. TIE avcıları ateşe devam etselerde çoğunlukla ıskalıyorlardı. Vurdukları zaman da lazer ışınları kalkana çarpıyor ve bir hasara yol açmadan yok olup gidiyordu. Pilotlar nasıl nişan alıp ateş edeceklerini biliyormuş gibi görünmüyorlardı. Anlaşılan çoğu zamanlarını savaş simülatörlerinde geçirmişlerdi ve gerçek bir savaşa belki de ilk kez katılıyorlardı. Kyp’in asıl güvencesi Güç’tü. Karşılık verip bir avcıyı daha yok etti, sonra da artık anlamı kalmadığını düşünerek çatışmaya son verdi. Daha büyük bir hedefi vardı. Yörüngeyi terk edip sistemin merkezindeki yıldıza doğru yönelirken iki hızlı TIE avcısı peşine takıldı. Sun Crusher’a verebilecekleri tek hasar, gövde dışındaki küçük lazer taretlerini yok etmek olacaktı. Daala’nın kuvvetleri de Sun Crusher’ın dış silahlarını imha etmeyi başarabilmişti ama Yeni Cumhuriyet mühendisleri bunları tamir etmişti. Diğer bir TIE avcısı ise atmosferden çıkmaya çalışırken havaya uçmuştu.

Kyp enkazın arasından doğruca güneşe yöneldi. Geri kalan tüm avcılar ona saldırmaya devam ettiler ama onun umrunda değildi. Kardeşinin, zorla alındığı bir askeri kamptaki eğitimde, donarak ölmüş olduğu düşüncesini bir türlü kafasından atamıyordu. Kyp’in bu düşüncelerden kurtulmasının tek yolu Sun Crusher’ı kullanarak tüm gezegeni ortadan kaldırmaktı. Rezonans torpidolarının ateş sistemini harekete geçirdi. Yüksek enerjili mermi Sun Crusher’ın altındaki çember şeklindeki jenaratörden oval şekilli bir plazmaya yüklenerek atılacaktı. Son seferinde Kyp torpidolarıyla bir nebuladaki süper dev yıldızları vurmuştu. Carida’nın güneşi sıradan sarı bir güneşti ama yine de Sun Crusher çekirdekte bir zincirleme reaksiyon başlatabilecekti. Kyp parlak sarı ateş topuna doğru yol alırken, yıldızın kromosferindeki patlamalar da uzaya doğru yayılıyordu. Kaynayan konveksiyon hücreleri patlayarak yüzeye doğru yükseliyor ve orada soğuyup tekrar dibe doğru çöküyordu. Güneş lekeleri güneşin güzelliğine gölge düşürür gibiydi. Kara noktalardan birinin dart tahtasını andırdığını düşündü. Kyp rezonans torpidosunu hazırladı ve bir an için arkasını kontrol etti. Takipçisi TIE avcıları güneşe bu kadar yaklaşamadıklarından uzaklaşmak zorunda kalmışlardı. Güvenlik alarmı Kyp’in önünde yanmaya başlasa da dikkate almadı.

Kontrol sistemi yeşil renkte yanıp söndüğünde ateş düğmesine bastı ve elips şeklinde yeşil mavi cisim Carida’nın güneşine doğru yola çıktı. Hedef mekanizması çekirdeği bulacak ve geri alınamaz bir düzensizliğe yol açacaktı. Kyp rahatlamış bir şekilde pilot koltuğunda geriye yaslandı. Artık geri dönüş yoktu. Askeri akademinin ortadan kalkması artık an meselesi olduğundan sevinçli olması gerekirdi ama kardeşini kaybetmiş olmasının üzüntüsünü hiçbir şey unutturamıyordu. Askeri eğitim tesisinin ana binası alarm sesleriyle çınlıyordu. Stormtrooperlar uzun koridor boyunca koşturuyor ve daha önce eğitimini yapmış oldukları şekilde görev yerlerine ulaşmaya çalışıyorlardı; ama ne yaptıklarını pek bilmedikleri ortadaydı. Büyükelçi Furgan’ın yüzü şok nedeniyle garip bir hal almıştı. Çıkık gözleri sanki yuvalarından fırlayacakmış gibi duruyordu. Dudakları kilitlenmiş söyleyeceği sözleri güçlükle toparlayabilmişti. “Tüm TIE avcılarımız nasıl olur da hedefi ıskalar?” “Iskalamadılar, Efendim.” dedi iletişim subayı Dauren. “Anlaşılan Sun Crusher’ın aşılmaz bir zırhı var. Bu tarihe kadar rastladığımız tüm zırhlardan daha sağlam.” “Kyp Durron güneşimize ulaştı.

Güneş patlamaları nedeniyle tespit etmekte zorlansak da bir tür yüksek enerji taşıyan torpido fırlattığı kesin.” İletişim subayı yutkundu. “Bunun ne anlama geldiğini hepimiz biliyoruz, Efendim.” “Eğer tehdit gerçekse…” dedi Furgan. “Efendim,” Dauren kendini zor zaptediyordu, “gerçek olduğunu kabul etmek zorundayız. Yeni Cumhuriyet böyle bir silaha sahip olmaktan dolayı son derece huzursuzdu. Cauldron Nebulası’ndaki yıldızlar da patladı.” İnterkomdan Kyp Durron’un sesi yükseldi. “Carida, sizi uyardım ama siz bana numara yapmayı seçtiniz. Şimdi kendi başınıza açtığınız bu belayla yüzleşin. Hesaplarıma göre güneşinizin çekirdeğinin kritik duruma ulaşması iki saat sürecek.” Bir an durakladı. “Gezegeninizi tahliye etmek için elinizde olan süre bu.” Furgan masaya yumruğunu indirdi. “Efendim,” dedi Dauren, “ne yapacağız? Tahliyeye başlayalım mı?” Furgan bir düğmeye basmak için eğildi ve ana binanın altındaki hangarın kapısını açtı.

“Albay Ardax, derhal birimlerinizi toplayın ve onları Vendetta dretnotuna bindirin. Anoth’a göndereceğimiz saldırı birliği bir saatten kısa süre içerisinde yola çıkmak zorunda. Biz de onlarla gideceğiz.” “Emredersiniz Efendim.” Furgan iletişim subayına döndü. “Bu gencin kardeşinin öldüğünden emin misin? Kullanabileceğimiz bir şey yok mu?” Dauren düşündü. “Bilmiyorum, Efendim. Bana onu oyalamamı söylediniz. Ben de bir hikaye uydurup sahte belgeler gönderdim. Kontrol etmemi ister misiniz?” “Tabii ki kontrol etmeni isterim!” diye köpürdü Furgan. “Eğer kardeşini rehine olarak tutabilirsek belki de genci, Sun Crusher’ın silahının etkisini tesirsiz hale getirmeye ikna edebiliriz.” “Derhal başlıyorum, Efendim.” dedi Dauren ve parmakları veri pedinin üzerinde gezinmeye başladı. Furgan’ın talim öğretmenlerinden altısı çalan alarmlar nedeniyle kontrol merkezine gelip kendisini selamladılar. Komutanlarından daha kısa boylu olan Furgan kollarını arkasında kavuşturmuş, onlara yönelirken göğsünü de şişirmişti.

“Carida’daki tüm göreve hazır durumdaki gemilerin listesini çıkarın. Her şeyin. Bilgisayarlarımızdaki tüm veriyi aktarmak ve beraberimizde alabildiğimiz kadar personel almak zorundayız. Hepsini almamız mümkün olmayacak o nedenle seçim rütbe sırasına göre yapılacaktır.” “Carida’yı savaşmadan mı terk edeceğiz?” dedi generallerden biri. Furgan gürledi: “Güneş patlayacak General. Nasıl karşı koymayı düşünüyorsun?” “Rütbe sırasına göre tahliye mi?” dedi Dauren alçak bir sesle başını panelden kaldırarak. “Fakat ben sadece teğmenim.” Furgan kontrol panellerine eğilmiş olan adama baktı. “O zaman bu adamın kardeşini bulup onu torpidoyu etkisiz hale getirmeye ikna edebilmek için elinden geleni yap.” Kyp yarı polarize olmuş pencerelerden, kalan TIE avcılarının geri çekilip Carida’ya dönüşünü izledi. Keyifle gülümsedi. Caridalıların panik içerisinde gezegende değerli ne varsa alıp kaçmaya çalışmalarını izlemek eğlenceli olacaktı. Sonraki yirmi dakika boyunca eğitim merkezinden birbiri ardınca havalanan araçları izledi: Küçük avcılar, büyük personel taşıyıcılar, StarWorker uzay mavnaları ve korkutucu görüntüsüyle bir Dretnot savaş gemisi. Kyp, İmparatorluk’a bu kadar çok askeri malzemeyi kaçırması için gereken zamanı tanıdığından dolayı rahatsız olmuştu.

Bunların eninde sonunda Yeni Cumhuriyet’e karşı kullanılacağını biliyordu; fakat şimdilik hiç bir şey onu yok olmakta olan bir güneş sistemini izlemenin keyfinden alıkoyamazdı. “Kaçamazsınız.” diye fısıldadı. “Birkaçınız belki ama büyük çoğunluğunuz asla.” Kronometresine baktı. Yıldızdaki değişim etkisini göstermeye başlamış ve yıldızın ne zaman patlayacağını az çok hesaplayabilir hale gelmişti. Caridalıların şok dalgasıyla yok olmasına sadece yirmi yedi dakika kalmıştı. Araç trafiği azalmış, geriye sadece yerçekiminden çıkmaya çalışan birkaç hurda araç kalmıştı; bu araçların ana donanımlarına herhalde Büyük Amiral Thrawn ya da diğer İmparatorluk komutanlarınca el koyulmuştu. Holopanel titredi ve iletişim subayının görüntüsü belirdi. “Sun Crusher’ın pilotu! Ben Teğmen Dauren, Kyp Durron’a sesleniyorum – bu bir acil durum mesajıdır.” Kyp, Carida’da hala acil durum mesajı gönderecek birilerinin kalmasına hayret etmişti! Sırf iletişim subayına sıkıntı olsun diye geç cevap verdi. “Evet, ne var?” “Kyp Durron, kardeşiniz Zeth’i bulduk.” Kyp’in kalbini sanki bir ışın kılıcı delip geçmişti. “Ne? Bana öldü demiştiniz.” “Daha dikkatlice araştırdık ve sonunda dosyalarımızda onu bulduk.

Kendisi burada eğitim merkezinde ve Carida’dan ayrılmak için bir vasıta bulamamış. Kendisini iletişim istasyonuna çağırdım. Az sonra burada olacak.” “Bu nasıl olur?” diye sordu Kyp. “Bana eğitimde öldü dediniz. Gönderdiğiniz dosyalarda da öyle yazıyor.” “Tahrif edilmiş bilgi.” dedi Teğmen Dauren açıkça. Kyp’in kısık gözleri yaşla dolarken Zeth’in hala hayatta olduğunu bilmek onu tarif edilmez derecede mutlu etmişti. Diğer taraftan ise İmparatorluk görevlilerinin kendisine söylediklerine inanmak gibi çok büyük bir hata yaptığı için de kendisine kızıyordu. Tekrar kronometreye baktı. Patlamaya yirmi bir dakika kalmıştı. Kyp Sun Crusher’ın kontrollerine asıldı ve yıldırım gibi gezegene doğru gitmeye başladı. Kardeşini kurtaracak kadar zamanı var mı bilmiyordu ama denemekten başka şansı yoktu. Gözü sürekli ekranda azalan zamanı izliyordu.

Gözleri yanıyor, geçen her saniyede sanki vücuduna bir darbe iniyordu. Carida’ya dönmesi beş dakika sürmüştü. Devasa gezegenin yörüngesinde uçarak gece kuşağından gündüz kuşağına geçti ve rotasını pek çok kale ve binadan oluşan İmparatorluk eğitim tesisine çevirdi. Teğmen Dauren hologramda tekrar belirdi ve beyaz zırhlı bir stormtrooperı görüntüye çekti. “Kyp Durron! Cevap verin.” “Burdayım.” dedi Kyp. “Seni almaya geliyorum.” İletişim subayı stormtroopera döndü. “Yirmi bir on iki miğferini çıkar.” Sanki çok uzun zamandır hiç yapmamış gibi tereddüt eden stormtrooper sonunda miğferini çıkardı. Dünyayı gerçek gözleriyle nadiren görür bir tavırla ve kamaşan gözleriyle baktı. Kyp aynen aynaya baktığında gördüğü gibi içler acısı bir görüntüyle karşılamıştı. “Adın nedir?” dedi Dauren. Stormtrooper şaşkınlıkla gözlerini kırptı.

Kyp acaba ilaç mı verildi diye şüphelenmişti. “Yirmi bir on iki.” dedi. “Hizmet numaranı değil adını söyle!” Genç adam duraksadı, sanki uzun süredir kullanmadığı hafızasının derinliklerinden bulup hatırladığı ismi bir cevaptan ziyade bir soruymuş gibi. “Zeth? Zeth Dur… Durron.” Kyp’in onun adını söylemesini duymasına gerek kalmamıştı. Deyer gölünde yüzen ve küçük bir ağla balık tutabilen bu esmer ve zayıf genci tanımıştı. “Zeth.” diye fısıldadı. “Geliyorum.” İletişim subayı elini salladı. “Zamanında yetişemezsin.” dedi. “Sun Crusher’ın torpidosunu durdurmalısın. Zincirleme reaksiyonu tersine çevirmelisin.

Bu tek umudumuz.” “Yapamam.” diye cevap verdi Kyp. “Onu hiçbir şey durduramaz.” Dauren bağırdı. “Eğer yapmazsan hepimiz ölürüz.” “Öyleyse öleceksiniz,” dedi “hepiniz hak ettiniz. Zeth hariç. Onu almaya geliyorum.”

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir