Kevin J. Anderson – Jedi Arayisi

Kara delik kümesi, Binyıl Şahini’nin önünde uzanıyordu. Ağız kısmının çekim gücünün etkisi ile gemiyi kendisine doğru yaklaştırmaktaydı. Han Solo hiperuzayın alacalı bulanıklığına karşın anafor şeklindeki çarpıklığın gemiyi sonsuzluğun içine doğru çektiğini görebiliyordu. “Hey, Chewie! Sence de biraz fazla yakın değil miyiz?” Şahin’in se-yir bilgisayarına doğru baktı. Maw’dan daha güvenli bir mesafeden ge-çen bir rota izlemiş olmayı diledi. “Bunun ne olduğunu sanıyorsun, es-kiden olduğu gibi bir kaçakçılık görevi mi? Bu sefer saklanmak için bir nedenimiz yok.” Hemen yanında duran Chewbacca sıkılmış gözüküyordu. Ho-murdanarak özür diledi ve kıllı pençelerini kokpitin boğucu havası içinde sağa sola doğru salladı. “Evet, bu sefer resmi bir görevimiz var. Gizlenmemize gerek yok. Biraz daha ağırbaşlı olmaya çalış, tamam mı?” Chewbacca kuşkucu bir inleme çıkardıktan sonra, kafasını tekrar seyir ekranlarına çevirdi. Eski anıları aklına gelince Han’ın canı sıkıldı. Bir zamanlar kanunların diğer tarafındayken; baharat kaçırır, İmparatorluk Kaşif gemileri tarafından kovalanırdı. O zamanlar daha özgür ve kolay bir hayatı vardı. Bu çılgınca seferlerinden birinde o ve Chewbacca, Maw kara delik kümesinin yakınından geçen; ancak kayıtlı olmayan bir kestirme yol kullanmışlar, bu yüzden de Şahin’in alt tarafındaki kaplamaların zarar görmesine sebep olmuşlardı.


Duyarlı pilotlar kara deliklerden sakınmak için daha uzun yolları tercih ederler ve bu bölgeden uzak dururlardı. Şahin’in hızı sayesinde Han ve Chewie bir keresinde diğer tarafa on iki parsekten daha kısa bir sürede varmışlardı. Ama o garanti altına alınmış görevleri bir felaketle sonuçlanmıştı; Han elindeki tüm kaçak baharatı, İmparatorluk askerleri Binyıl Şahini’ne bordalamadan önce uzayın de-rinliklerine boşaltmak zorunda kalmıştı. Ama bu sefer Han, Kessel’a başka şartlar altında dönüyordu. Karısı Leia onu Yeni Cumhuriyet’in bir temsilcisi olarak görevlendirmişti, bir tür elçi olmuştu. Ama bu, daha çok fahri bir ünvandı. Ancak fahri olsa bile durumun bazı avantajları da yok değildi. Han ve Chewbacca artık Kaşif gemilerinden kaçmak, gezegenlerin sensör ağ-larının altında gizlenmek ya da güverte kapaklarının altındaki gizli bölmelerde saklanmak zoruda kalmıyorlardı. Han Solo ne kadar sevmese ve rahatsızlık duysada kendisini saygı duyulan bir mevkiide bulmuştu. Bunun için başka kelimeye gerek yoktu. Han’ın yeni sorumlulukları sadece böyle tuhaf şeylerle ilgili de-ğildi. Leia ile evlenmişti -kimin aklına gelirdi ki?- ve üç çocukları olmuştu. Uçuş koltuğunda arkasına doğru yaslandı ve ellerini kafasının ar-kasında kavuşturdu. Dalgın gülümsemesi bir anda suratına yayıldı. Çocuklarını güvenlik amacıyla yeri gizli tutulan bir gezegende olabildiğince sık ziyaret etmeye çalışıyordu.

Bunun yanında ikizler haftada bir Coruscant’a getiriliyordu. Üçüncü çocukları olan Anakin henüz bir bebekti. Han onu ne zaman gıdıklasa çocuğun suratındaki keyifli ifade, eski kaçakçıya neşe katıyordu. Han solo, örnek baba? Leia uzun zaman önce ‘düzgün adamlar’ dan hoşlandığını söylemişti; Han da aynen böyle birisine dönüşüyordu. Chewbacca’nın gözünün ucuyla kendisine bakmakta olduğunu fark etti. Utanarak, koltuğunda dikleşti ve kaşlarını çatarak kontrol pa-neliyle ilgilenmeye başladı. “Neredeyiz? Sıçramanın sonuna gelmiş ol-mamız gerekmiyor mu?” Chewie hırlayarak bunu teyit etti. Kıllı pençesini uzatarak hiperuzay kontrollerini kavradı. Wookiee kontrol panelindeki sayıların ilerleyişini izliyordu; uygun an geldiğinde mekanizma kolunu geriye çekti ve gemi normal uzaya geri döndü. Hiperuzayın alacalı bulanıklığı çizgi halindeki yıldızlara dönüşürken çıkan gürültüyü Han duymaktan ziyade hissetti. Bir sonraki an yıldızlarla boyanmış bir duvar kağıdının ö-nünde duruyorlardı sanki. Arkalarında Maw, iyonize olmuş gazları kara deliklerin içine doğru girerken gösteren, iddialı bir resim gibi gözler önüne serilmişti. Şahin’in tam önünde Han, Kessel’in güneşinin mavi-beyaz ışıltısını gördü. Gemi manevra yaparak tutulum çemberi ile hizaya girerken, Kessel’in kendisi ortaya çıktı. Patates şeklindeydi, atmosferinin filizlenmiş uzantıları gezegenin etrafında bir tür yele oluşturuyordu ve etrafında dolanan uy-du gezegeni bir zamanlar İmparatorluk garnizonu olarak kullanı-lıyordu.

“Tam orada, Chewie,” dedi Han. “Kontrolleri ben ele alıyorum.” Kessel, yörüngesinin üzerinde ilerleyen bir tayf gibi gözüküyordu, ken-di atmosferine zorlanarak tutunacak kadar küçüktü. İşleyen dev fabrikalar ham kayaları işleyerek dışarı oksijen ve karbondioksit çıkartıyor; böylece orada bulunanların içlerinde bulundukları ortama uygun kıya-fetler giymesi yerine sadece basit gaz maskeleriyle dolaşmalarına olanak sağlıyorlardı. Yeni imal edilmiş bir parça atmosfer uzaya sızdı. Dışarıdan bakıldığında bu görüntü, kuyrukluyıldızın kuyruğuna benzetilebilirdi. Chewbacca genzinden gelen bir hırıltıyla kısa bir yorumda bulundu. Han bunu başıyla onayladı. “Evet, yukarıdan muazzam gözüküyor. Daha yakınına geldiğinde aslında çok farklı olması ne kadar da kötü. Burayı bir türlü sevemedim.” Baharat üretiminde Kessel, başı çeken bir gezegendi ayrıca ağır ka-çakçılık hareketlerinin de merkezi sayılırdı. Bunun yanında galaksinin en zorlu hapishanelerinden birine ev sahipliği de yapmaktaydı. İmparatorluk, kaçakçıların burunlarının önünden çaldıkları hariç, tüm baharat üretimini bir zamanlar ellerinde bulunduruyorlardı. İmparatoru’n düşüşünden sonra kaçakçılar ve İmparatorluk İslah Tesisi’nin mahkumları gezegeni ele geçirmişti.

Büyük Amiral Thrawn’ın neden olduğu problemler ve yeniden hayata dönen İmparator’un döneminde gözlerden uzak durmayı tercih etmiş; gizliliklerini korumak için çok uğraşmış ve hatta yardım çağrılarına bile yanıt vermekten çekinmişlerdi. Chewie’nin boğazından alçak bir homurdanma geldi. Han iç ge-çirdi ve kafasını salladı. “Bak, geri dönüyor olduğum için ben de çok mutlu değilim, dostum. Ama şimdi herşey çok daha farklı ve bu işin al-tından kalkabilecek en iyi adamlar bizleriz.” İç Savaş’ın sona ermesiyle birlikte Yeni Cumhuriyet bir kere daha Coruscant’a yerleşmişti. Etrafa saçılmış İmparatorluk savaş gemilerinin birbirileriyle dalaşmalarına karışmıyordu. Şimdi müzakereleri yeniden başlatma zamanıydı. Sahip olduklarını olur olmaz yerlere satacaklarına bizim tarafımızda olsunlar daha iyi, diye düşündü Han, ki böyle olacaktı büyük bir ihtimalle. Yeni birleşmiş kaçakçıların bir temsilcisi ve zama-nında Luke’un en büyük düşmanı olan Mara Jade Kessel ile temasa geçmeye çalışmış ancak açıkça ters bir yanıt almıştı. Binyıl Şahini, Kessel’a yaklaşıyordu, arka iticileri gezegenin hareketini yakalamak için ateşlenmişti, yörüngeye eklenmeye hazırlanıyorlar-dı. İdare tarayıcı ekranından yaklaşmalarını izleyen Han, “İçeri yöneliyoruz,” dedi. Chewie kısa bir yorumda bulundu ve ekranları işaret etti. Han, baktığında gezegenin etrafındaki yörüngedeki radar ışıklarını gördü, atmosferi örten bulutların içinden çıkmışlardı. “Gördüm.

Görünüşe göre yarım düzine kadar gemi var. Türlerini tanımlayamayacak kadar uzaktayız.” Han, Chewie’nin huzursuz homurtusunu fazla önemsemedi. “O zaman onlara kim olduğumuzu söyleriz, olur biter. Endişelenecek bir şey yok. Hem neden Leia’nın bizim için uygun birer diplomatik kimlik sinyali ayarlamak için bu kadar yaygara kopardığını sanıyorsun?” Yeni Cumhuriyet işaret sinyalini açtı, kimlik bilgilerini temel li-sanda ve diğer bir çok dilde iletmeye başladı. yörüngede dolanan gemilerin rotalarından ayrılıp Şahin’in yolunu kesmek için yaklaştıklarını anlayınca Han biraz şaşırdı. “Hey!” diye bağırdı, ardından ses alıcısını açmadığını anladı. Chewie gürledi. Han düğmeyi çevirdi. “Ben, Yeni Cumhuriyet yıldızgemisi Binyıl Şahini’nden Han Solo. Diplomatik bir görevle burada bulunuyoruz.” Gerçek bir diplomatın kullanacağı kelimeleri seçebilmek için aklı hızla çalışıyordu. “Uh, lütfen niyetinizi belirtiniz.” En yakındaki iki gemi hızla yaklaştılar.

Önce birbirilerinden ba-ğımsız iki ışık kaynağı oldular sonra da gemilerin şekilleri ortaya çıkma-ya başladı. “Chewie, ön yansıtıcı kalkanlarına güç versen iyi olur. İçim-de bununla ilgili kötü bir his var.” Chewbacca kalkanlara güç verirken Han da haberleşme sistemini açtı. Ardından kafasını kaldırıp dışarı baktı. Gemiler inanılmaz bir hızla yaklaşmaktaydılar, ayrılarak Şahin’in iki yanına geçtiler. Altıgen solar panelleri ve orta kısımdaki pilot bölmesi bir anda Han’ın kanını dondurdu. TIE savaşçıları… “Chewie, sen şuraya geç. Ben lazer toplarının başına gidiyorum.” Wookiee daha cevap veremeden Han çoktan ulaşım tüpünden ge-çip silahların başına oturmuştu. Topçu koltuğunu yakalayıp, yeni çekim alanına ayak uydurmaya çalıştı. TIE savaşçıları iki farklı taraftan saldırıyorlar, Şahin’in üstüne ve altına doğru lazerlerini ateşliyorlardı. Han, koltuğa oturmayı başarıp kemerlerini bağladığı sırada, gemi darbelerle sarsıldı. Saldıran gemilerden biri üzerlerine doğru bir pike yaptı. TIE savaşçılarının isimlerini aldıkları ikiz iyon motorlarının sesleri yüzünden Şahin’in sensör panelleri inledi.

Düşman araçları tekrar ateş açtılar; ama lazer ışınları gemiyi ıskalayıp uzayın derinliklerinde kayboldu. “Chewie, lazerlerden kaçınmaya çalış! Sadece dümdüz uçma!” Wookiee arkasından bir şeyler bağırdı, Han da ona cevap verdi. “Bilmiyorum, şu anda pilot olan sensin, sen bul birşeyler!” Kessel, kesinlikle onlar için bir hoşgeldin halısı sermemişti. İmparatorluk’tan arda kalanlar acaba buranın kontrolünü ele geçirmiş olabilir miydi? Şa-yet öyleyse Han’ın bu bilgiyi Coruscant’a bildirmesi gerekiyordu. Diğer gemilerde şu anda bayağı yaklaşmışlardı ve nedense Han on-ların yardımcı olacaklarını hiç sanmıyordu. Hemen tepelerinde iki TIE savaşçısı dar bir yay çizerek geri dönüp ikinci bir saldırı için hazır-landılar. Ama bu sırada Han kemerlerini bağlamış ve lazerlere güç vermeye başlamıştı bile. Önündeki ekranda TIE savaşçısı bir hedef olarak belirmiş ve giderek daha da büyüyordu. TIE’ın pilotunun da aynısı yaptığını düşünerek ateşleme kolunu daha sıkı kavradı. Bekledi, ensesindeki ter damlalarını hissedebiliyordu. Nefesini tuttuğunu fark etti. Bir saniye daha… Hedef işareti savaşçının sancak tarafındaki kanadının tam or-tasını gösteriyordu. Han’ın düğmeye bastığı anda Chewie, Şahin’i diğer tarafa çevirdi. Lazer ışınları açık farkla hedefi ıskalayıp yıldızlara doğru yöneldi. TIE savaşçısının lazerleri de Şahin’i es geçmiş hatta neredeyse diğer TIE’yı vuracaklardı.

İkinci savaşçının pilotu olabildiğince çabuk bir şekilde kendisini toparlayıp Şahin’in kalkanlarına doğru iki atış yaptı. Han, kontrol pa-nellerinden sıçrayan kıvılcımların seslerini duyabiliyordu. Chewie ilk hasar durumu raporunu bildirdi bağırarak. Kıç tarafındaki kalkanlar gitmişti. Ön taraftakiler hâlâ iyi durumdaydılar. Bu da TIE savaşçılarını önlerinde tutmak zorunda oldukları anlamına geliyordu. İlk savaşçı üçüncü kez geçerken, Han top taretini olabildiğince çe-virdi ve bir kere daha hedefleme ekranına baktı. Bu sefer mahareti ve dikkati boşverdi. Tek istediği şu herifi patlatmaktı. Lazerler tam olarak şarj olmuşlardı. Çatışmanın daha fazla uzamayacağını tahmin ettiği için bir iki boş atışı gözden çıkarmıştı. Hedef işareti savaşçının görüntüsüne değdiği anda Han ateşleme düğmelerini tüm gücüyle sıktı. Lazer ışınlarını kendilerine doğru yaklaşmakta olan TIE’a doğru ateşlemişti. İmparatorluk savaşçısı bir ma-nevra yaptıysa da rotasını istediği kadar hızlı değiştiremediği için doğrudan lazer ışınlarının arasına daldı. Gemi yakıt tanklarının ateş alması sonucu patlayarak atmosferin içine saçıldı.

Han ve Chewie birlikte zafer çığlıkları attılar. Keyfi yerine gelmesine rağmen Han henüz tam olarak rahatlamamıştı. “Şimdi diğerinin peşine düşelim, Chewie.” İkinci TIE savaşçısı rotasını değiştirip geri, Kessel’a doğru yol almaya başladı. “Çabuk, diğer destek kuvvtleri gelmeden.” Bir an kendisinin ve Chewie’nin oradan bir an önce uzaklaşması gerektiğini düşündü. Ama Binyıl Şahini’ne gelişi güzel ateş eden kimsenin arkasına dönüp uzaklaşması düşüncesi onu rahatsız etmişti. Chewbacca hızlarını arttırdı, Binyıl Şahini ve TIE savaşçısı arasın-daki mesafe daralıyordu. “Tek bir iyi atış istiyorum. Tek bir iyi atış.” İmlenmemiş, modifiye edilmiş hafif bir kargo gemisinde bulunuyordu; ne diye TIE savaşçıları onlara hemen ateş açmıştı ki? Yeni Cum-huriyet kimlik sinyali yüzünden mi? Kessel’da neler olup bitiyordu? Leia sürekli böyle ince ayrıntılar üzerinde kafa patlatıyor, olasılıkları analiz ediyor ve yeni senaryolar uyduruyordu. Üzerindeki korkunç diplomatik sorumlulukları yüzünden hergün biraz daha yoruluyordu. Problemleri komitelerle ya da müzakerelerle çözmeye çalışıyordu. Ama bir İmparatorluk TIE savaşçısı ateş ederek üzerinize geliyorsa diplomatik çözümler pek de işe yaramıyordu. Kessel’a doğru yönelen TIE’ın peşindeyken arkalarından yaklaşan başka bir geminin olduğunu fark ettiler.

Han lazeriyle bir kaç atış yaptı ama hepsi ıskaladı; ardından dikkatini yeni gelen gemiye odakladı. Şahin’in arka taraftaki kalkanları çalışmıyordu. Chewbacca tekrar bir şeyler bağırdı; Han bugün ikinci kez şok oluyordu. “Gördüm, gördüm!” Binyıl Şahini Kessel’a doğru yaklaşmasını sürdürürken arkaların-dan bir X-kanat savaşçısı onlarla birlikte ilerliyordu. Han, TIE’a doğru boş bir atış daha yaptı. Bulundukları mesafeden bakıldığında bile X-kanatın eskimiş ve zarar görmüş bir hali vardı. Sanki birden fazla kez tamirata alınmış gibiydi. Kaçmakta olan TIE savaşçısı, gezegenin ardındaki ince atmosfer sızıntısının içine girdi. Han geminin arkasında iyonize olmuş gazın çı-kardığı izi takip edebiliyordu. Birden X-kanat arkalarından ateş açtı. Lazer atışı hedefini tutturmuştu. Geminin üzerinde çıkıntı yapan sensör çanağı alev aldı. Han ve Chewie birbirilerine bağırdılar, ne yapacaklarını bulmaya çalışıyorlardı. Chewbacca, Şahin’i Kessel’in atmosferine doğru bir dalışa geçirdi. “Gemiyi çevir! Gemiyi çevir!” Korumasız kalan kıç taraflarını X-kanadın ateş hattından çıkarmak zorundaydılar.

X-kanat tekrar ateş açtı, Şahin’in gövdesindeki metali kavuruyordu. Geminin içindeki ışıklar bir anda gitti. Kabinin sarsıntısından Han darbenin kötü olduğunu anladı. Aşağı kompartımanlarda bir şeylerin yandığının kokusu geliyordu. Acil durum ışıkları yanmıştı. “Buradan çıkmamız lazım!” Chewbacca, ‘dalga geçme’nin Wookieece olan karşılığını bağırdı. Atmosferik kuyruğun içine girdiler. Yoğun gaz taneciklerinin yağ-muru altında kalan gemi oldukça hırpalanıyordu. Çevrelerindeki ısınan gaz etrafa turuncu ve mavi bir ışık saçıyordu. X-kanat hâlâ peşlerindeydi ve ateş etmeye devam ediyordu. Han aklını çalıştırmaya uğraştı. Kessel’a yakın bir mesafeden geçip, etrafından dolanarak sistemden çıkabilirlerdi. Kara delik kümesi bu ka-dar yakınlarındayken uygun hesaplamaları yapmadan kimse hiperuzaya atlamaya cesaret edemezdi. Han’ın ve Chewie’nin de bunları yapacak zamanı yoktu. Şahin’in sensör çanağı da eriyip gittiği için tehlikeli durum sinyali de yollayamıyor ya da Xkanadın hain pilotuyla bağlantıya geçemiyordu.

Teslim bile olamıyordu! Sıkışıp kalmışlardı. “Chewie, bir önerin varsa…” Konuşması bir anda kesildi ve şaşkınlıktan ağzı açık kaldı. Kessel’ın etrafından geçerleken, garnizon ayından havalanan gemileri gördüler. Binyıl Şahini’nin asla geçemeyeceği bir savunma kalkanı oluşturuyorlardı. Hayal edebilecekleri her türden ve her boyuttan düzinelerce sa-vaşgemisi ve çalıntı gezi gemileri ile karşı karşıyaydılar. Sayısal üstünlüğün verdiği rahatlıkla TIE savaşçısı dönerek kalabalığın arasındaki yerini aldı. Hepsi bir anda turbolazerlerini ateşlediler. Havai fişek gösterisine benziyordu. Kessel filosunun birbirinden farklı gemilerine rağmen, Han’ın sensörleri hepsinin silahlarının gayet iyi çalışmakta olduğunu gösteriyordu. Saldıran X-kanat hedefi tam onikiden vurdu. Kabin sallandı. Chewbacca yaklaşmakta olan gemilerden kaçmak için Şahin’in burnunu kaldırdı. Han, gemilerin oluşturduğu kümeye doğru yaylım ateşi açtı. Küçük bir Z-95 Kafaavcısı savaşçısının motorlarından birinin alev almasına sevindi. Savaşçı saldırıya geçmiş olan filodan ayrılıp Kessel’ın atmosferine doğru yalpalayarak inmeye başladı.

Han onun çakılmasını umuyordu. Sayıca çok fazla olmalarından dolayı artık ateş etmenin anlamı kal-madığını gören Han, top taretini terk etti. Kokpite gidip Chewie’ye yardım için neler yapabileceğini düşünüyordu. Filo ateşe başladı. O sırada X-kanat ikinci bir isabet kaydetti. Lazer ışınlarından oluşan bir ateş fırtınası geminin ön yansıtıcı kalkanlarını dövüyordu. Chewie gereksiz manevralarla gemiyi bir o yana bir bu yana savuruyordu. Han tam kokpitteki pilot koltuğuna yerleştiği sırada ön kalkanla-rın göstergelerinin ışıkları söndü. Şu anda hem kıç hem de ön kısımları korumasız kalmıştı. Aldıkları bir isabet sonucu yine sallandılar, Han’ın göğsü kontrol paneline çarptı. “Şimdi de ana sürüş ünitesi gitti. Bir sonraki yaylım ateşinde uzay-eti olacağız. Bizi aşağı indir Chewie. Atmosfere girelim. Yapabileceğimiz tek şey bu.

” Chewie bu durumdan olan şikayetini dile getirecekti ki Han kontrolleri eline alıp gemiyi Kessel’a doğru sürmeye başladı. “Zorlu bir iniş olacak. Kürküne sıkı tutun.” Şahin, Kessel’ın atmosferine doğru girerken peşindeki gemi sürüsü de uzayda hızla dönerek ilerliyordu. Gemi bulutlara ulaştığı sırada Han koltuğuna tutundu. Uzaya doğru sızan havanın yarattığı rüzgârların gemiye çarpışını hissetti. Kontrol panelinden ve arkasındaki sızıntıdan gelen kötü koku sayesinde manevra kabiliyetlerinin en aza indiğini an-lamıştı. Yardımcı pilotunun inlemeleri, onun da herşeyin farkında ol-duğunun bir göstergesiydi. “Bir de şöyle düşün, Chewie; şunu tek parça halinde yere indirebilmeyi başarabilirsek, pilotluk yeteneklerimiz galaksinin bir ucundan diğer ucuna kadar anlatılan bir efsane olacak!” Kendi söylediklerine Han bile inanmıyordu. Kessel’a geri dönmemeliydim. Şahin hızla aşağı iniyordu. Hafif atmosfere girdikleri sırada alev alma riskine karşı, Han ve Chewbacca gemiyi rotasında tutmaya çabalıyorlardı. Kessel’ın ana savunma filosu gezegenin yörüngesine doğru yaklaştı ve düzgün bir iniş için hazırlanmaya başladı. Küçük, böceğimsi bir gemi gruptan ayrılarak Şahin’in peşine takıldı. Han, bunun karaborsa yapımı bir Hornet Interceptor olduğunu fark etti.

Onu ilk Chewbacca gördü. Geminin aerodinamik yapısı mükemmeldi, havayı bir titreşimli kılıç misali yararak ilerliyordu. Gövdesinde oluşan ısıyı umursamıyordu. Şahin’in manevra motorlarına doğru ateş ediyordu, onları tam anlamıyla işlevsiz kılmaya çalışıyordu. “Zaten düşüyoruz!” diye bağırdı Han. “Daha ne istiyorlar?” Aslında biliyordu; Şahin’in aldığı darbelerle patlamasını ve içindekilerin de yok olmasını istiyorlardı. Aslında bunun olması için Hornet Interceptor’ın yardımına ihtiyaçları yoktu. Aşağı doğru dalışa geçtiklerinde, Şahin’in dev bir atmosfer fabrikasına doğru yaklaşmakta olduğunu gördüler. Kessel’ın yüzeyinden yükselen kocaman bir baca, koca makinaların parçaladığı kayalardan çıkan gazı solunabilir hava olarak dışarı veriyordu. Hornet Interceptor tekrar ateş ettıi. Şahin yalpaladı. Chewbacca’ nın suratı buruştu. Hayatta kalmalarını sağlamaya çalışırken dişlerini gösterdi. “Chewie, olabildiğince şu dumanlara yakın durmaya çalış. Bir fikrim var.

” Chewbacca acı ile uludu ama Han sözünü kesti. “Sadece de-diğimi yap, dostum!” Hornet diğer yanlarına geçmeye çalıştığı sırada Han, Şahin’i göğe doğru yükselmekte olan dumanların arasına soktu. Hornet Interceptor, Han’ın ikinci hamlesini tahmin etmeye çalıştı; ama Han, gemisini sağa sola salladı ve Hornet’i yukarı doğru esen rüzgarın içinde bıraktı. Narin böceğimsi kanadın bir parçası koptu ve Hornet hortumun içerisinde dönmeye başladı. Gemi kurtulmaya çalıştıkça gövdesi daha çok zarar görüyor, tehlike bölgesine giderek daha da yaklaşıyordu. Ge-mi havay uçup parçalara ayrıldığı sırada Han bir zafer nidası patlattı. Kessel’ın dev bir çekice benzeyen yüzeyi hızla yaklaşmaktaydı. Gemiyi kontrol edebilmek için uğraşıyordu. “En azından kurdu-ğumuz yeni itici motorlarla yumuşak bir iniş yapabiliriz,” dedi. Panele tutundu, kontrolleri devreye sokmaya çalışıyordu. Chewbacca acele ile ona doğru gürledi. Han itici motorları aktif hale getirdikten sonra ra-hatlayarak derin derin soluklandı. Hiçbir şey olmadı… “Ne?” parmaklarıyla düğmeyi defalarca açıp kapadı; ama itici motorlar çalışmayı reddediyordu. “Bunları yeni tamir ettirmiştim!” Et-raflarındaki rüzgâra rağmen Han’ın bağırışı duyulabiliyordu, hâlâ Şa-hin’i kontrol altında tutmaya çalışıyordu. “Peki, Chewie, her türlü öneriye açığım!” Ama Chewbacca daha cevap vermeye fırsat bulamadan gemi Kessel’ın engebeli yüzeyine çakıldı.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir