Louis Aragon – Mutlu Aşk Yoktur

Louis Aragon, Türk okurunun iyi tanıdığı çağdaş bir şair, romancı ve deneme yazarı. Mutlu Aşk Yoktur başlığını taşıyan bu yapıt, O’nun çeşitli kitaplarından seçerek çevirdiğimiz ve belirli bir sıra gözeterek sunduğumuz şiirlerden oluştu. Aragon, 3 Ekim 1897’de Paris’te dünyaya geldi. Ortaokul ve lise öğrenimini Neuilly’de gördü. O yıllarda en çok Barres, Gorki ve Rousseau’yu tanımaya çalıştı. Yükseköğrenimini tıp fakültesinde yaptı ve doktor oldu. Aragon, 1917 yılında Andre Breton ile tanıştı. Bu tanışma, 14 yıl sürecek olan bir edebiyat dostluğunun kapısını açtı. Her ikisi de, önce “dadacılık” ve kısa bir süre sonra da “gerçeküstücü lük” akımı içinde yer aldılar. Bir sanat ve edebiyat akımı olarak I.Dünya Savaşı esnasında ortaya çıkan “dada” hareketi, alışılmış toplum düzenini, kültürünü ve sanatını yıkmayı amaçlamaktaydı. Bunu yaparken de akıldışılığı, sezgiyi, rastlantıyı ve acımasız bir ironi’yi ön planda tutuyordu. Zürih ile New York’ta aynı zamanda doğan ve Tristan Tzara, Hans Arp, Francis Picabia…gibi sanatçılar tarafından temsil edilen bu başkaldırma hareketi, kısa zamanda İsviçre’den Almanya’ya ve Fransa’ya yayıldı. Aragon da “dadacı” akıma ilgisiz kalmadı, 1919’da Andre Breton ve Philippe Soupault ile beraber Litterature adlı dergiyi kurdu, 1920’de ilk şiir kitabı olan Feu de Joie yi ve 1921’de de Anicet ou le Panorama adlı romanını yayımladı. Pek çok yazar arkadaşı gibi, Aragon, eksiksiz bir nihilizme varan “dada” hareketinden 1922’de koptu ve kısa bir süre sonra “gerçeküstücülük” akımına katıldı.


Ruhsal otomatizm aracılığı ile sanatsal ve düşünsel her türlü değerin köklü bir şekilde yenilenmesini amaçlayan ve esas itibariyle “dada” hareketinden doğan bu .akım, büyük ilgi topladı. Breton, 1924’de Manifeste du Surrealisme’i yayımladı. La Revolution Sürrealiste adlı derginin ilk sayısı da o yıl çıktı. Aragon’un ikinci şiir kitabı olan Mouvement Perpetuel (1926)’i, başkentin günlük yaşamını arayan bir adamın öyküsünü işleyen Le Paysan de Paris (1926) adlı romanı izledi. 1927’de Komünist Partisi’ne girdi, bu partinin sanat ve edebiyat konularındaki sözcülüğünü üstlendi. 1928’de, yaşamının en önemli olayını yaşadı: Bu, kendisi gibi ünlü bir romancı olan Rus kökenli Elsa Triolet ile tanışmasıydı. 1939 yılında bir evliliğe dönüşecek olan bu ilişki, Elsa’nm ölüm tarihi olan 16 Haziran 1970’e kadar sürdü. Elsa, Aragon’un şiirleri ve romanları için eşsiz bir esin kaynağıydı artık. Bu karşılaşma, O’nun gerçeküstücülerden kopması için de bir başlangıç olmuştu. 1930’da Sovyetler Birliği’ni ziyaret etti. Sosyalizmin kuruluşunu lirik bir biçemle dile getirdi: Hourra l’Oural (1934). Gerçeküstücülerle ilişkisini tamamen kesti 1 . Aragon, 1933’te romanlarıyla yeni bir dönemin kapısını aralıyordu. Gerçek dünyayı görme ve dile getirme çağıydı bu.

Le Monde Reel (1933-1945) başlığını taşıyan dört ciltlik bir roman dizisinde, XX.yüzyıl başlarındaki Fransız toplumunu tarihsel bir perspektif içinde ve Marx’çı bir yazarın dikkatiyle ele aldı: Les Cloches de Bale (1933), Les Beaux Quartiers (1936), Les Voyageurs de L’Lmperiale (1942) ve Aurelien (1945). Yazar, aynı toplumcu gerçekçi çizgisini, bu romanların bir uzantısı olan ve 1939-1940 dönemini anlatan Les Communistes’de de sürdürdü. İL Dünya Savaşı’nda Fransa’nın Almanlar tarafından işgal edildiği yıllarda Aragon, Direniş Flareketi saflarında yer aldı. Savaş ve Direniş, en çok Le Creve-Coeur (1941), Cantique â Elsa (1941), Les Yeux d’Elsa (1942), Broceliande (1942), Le Musee Grevin (1943) ve La Diane française (1945) adlı şiir kitaplarının ana temasını oluşturdu. Aragon, savaş sonrasında da pek çok şiir yazdı. 1948’de Le Nouveau Creve-Coeur’ü yayımladı. Onu,sırasıyla şu şiir kitapları izledi: Les Yeux et la Memoire (1954), Mes Caravanes (1954), Le Roman inacheve (1956), Elsa (1959), Les poetes (1960), Le Fou d’Elsa (1963), Le Voyage de Hollande (1964), // ne m’est Paris que dElsa (1964), Elegie a Pablo Neruda (1966), Chambres, poemes du temps qui ne passe pas (1969). Ce Soir’m ortak yayın müdürlüğünü de yapan Aragon, 20 yıla yakın bir süreyle Lettres françaises’i yönetti (1953-1972). 1956’da Litteratures sovietiques’i yazdı ve SSCB’nin tarihini yayımladı {Les Deux Geants, Andre Maurois ile birlikte). İki kez Lenin ödülüne lâyık görüldü. 1967’de Goncourt Akademisi’ne seçildiyse de bir yıl sonra istifa etti. Aragon, Elsa’nm ölümünden sonra biri Henri Matisse (1971), diğeri TheatrelRoman (1974) olmak üzere iki roman ve 1982’de de Les Adieux et autres Poemes adlı bir şiir kitabı yayımladı. Yalnız kaldığı yıllarda, özellikle 1974’ten sonra, bütün şiirlerini gözden geçirmekteydi. 23 Aralık 1982’de Paris’te öldü.

Louis Aragon, 1942’de Les Yeux d’Elsa adlı kitabının önsözünde şöyle diyordu: “Şiir sanatı, zayıf olanı güzel’e dönüştürmenin simyasıdır” 2 . O’nda vatan sevgisi ile eşi Elsa’ya olan büyük aşk, bazı şiirlerinde âdeta içice yaşamaktaydı. Biçim olarak Hugo’nun kullandığı “alexandrin” dizesini, O da severek kullanıyordu. Yine de, sadece ona bağlı kalmayıp, biçim ve sözcük seçimi açısından, çağdaş Fransız edebiyatına büyük bir özgünlük getirmeyi bildi. Bu edebiyat içinde yer alan hiçbir şairin şiiri, Aragon’unkiler kadar şarkılaştırılmaya lâyık görülmedi 3 . Bestelenen çok sayıda şiiri, O’na yaygın bir ün kazandırdı. Aragon, Cremieux’nün kendisine yönelttiği “…hem kadın-erkek çiftinin mutluluğunu savunuyorsunuz, hem de, o ünlü dizenizde Mutlu Aşk Yoktur diyorsunuz, peki bu görüşünüzle nasıl uzlaşabiliyorsunuz?” sorusuna şu yanıtı vermişti: “Kendimle uzlaşmak gibi bir arzum yok, olmadı da hiç. Georges Brassens’in bestelediği ve yaygınlaştırdığı Mutlu Aşk Yoktur, 1943’te yazdığım bir şiirin dizesidir(…) Söz konusu mutsuzluk, işgal yıllarının mutsuzluğu. Fransa’nın içinde bulunduğu o acıklı durumda mutlu bir aşk olabilir miydi?(…) Ortak bir mutsuzlukta bireysel mutlulukların olamayacağı teması, o zamanlar işlediğim bu tema, aslında, hemen hemen yazdığım tüm yapıtlarda da var. Gerçekte, bu şiirde ortaya konulan sorun, mutlu aşkın olup olamayacağı değil, mutlu çiftin olup olamayacağıdır. Kadın-erkek çiftini, erkeğin ve kadının en yüce şekli olarak düşündüğümü söylemiştim. Umarım gelecek günler kadın-erkek çiftine mutluluk taşır” 4 (1) Aragon, bu kopma’ya rağmen, gerçeküstücülük akımını hiçbir zaman kötülememiş, tam tersi, onu gerçekçiliğe giden bir yol olarak kabul etmiştir: “Değer yargılanın yadsıyıcı tutumu yüzünden, ‘dada’ cılığın sert eleştirilere ve tartışmalara neden olmasından sonra, gerçeküstücülük, geçmişte ve hâldeki şiirsel alanların boyutlarını açıkladı, bu alanlara ışık tuttu, kayıtsızlık, bilinçsizlik ve bilgisizlik yüzünden unutuluşun karanlığına gömülmüş ve gömülme tehlikesiyle karşı karşıya kalmış yapıtları ve yazarları gün ışığına çıkardı. Gerçeküstücülüğün asıl değeri budur(…) Gerçeküstücülük, gerçekçiliğe giden bir yoldu, bunu bilmek gerek. Kanımca gerçekçilik, gerçeküstücülüğün mantıksal bir sonucudur”. Ayrıntılı bilgi için balanız: Louis Aragon, Gerçekçiliğin Boyutları (Çeviren: Erdoğan Alkan), İstanbul, 1985.

”de yaymları:26″. ( 2 ) Aragon, Le Creve-Coeur – Les Yeux d’Elsa, Londra, 1944, s.57. (3) Aragon’un şarkıya dönüştürülen şiirlerinin geniş bir listesi için bakınız: Georges Sadoul, Aragon, Paris, 1982, s.208-212. “Seghers, poetes d’aujourd’hui: 159”. ( 4 ) Aragon, Gerçekçiliğin Boyutları, s.35-36.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir