Lynn E. Roller – Ana Tanrıça’nın İzinde

İlk alan çalışması sezonumu 1979 yazında, Pennsylvania Üniversitesi’nin Müzesi’nin sponsorluk yaptığı Gordion Projesi’nde çalışarak geçirdim. Doktoram biteli iki yıl olmuştu, ilk düzenli akademik görevime Davis’deki California Üniversitesi’nde henüz başlamıştım ve yeni araştırma ufukları arıyordum. Tez danışmanım, Pennsylvania Üniversitesi’nden Profesör Keith De Vries’dan aldığım Gordion Projesi’ne katılma çağrısı, o zamanlar bana çok çekici bir fırsat gibi göründü ve profesyonel yaşamımı belirleyen bir yola soktu beni. Türkiye’ye varışımdan sadece beş gün sonra Gordion ekibinin diğer üyeleriyle birlikte Midas Kenti’ne yaptığım bir alan gezisi, hala belleğimde yaşar. Kıvrılarak giden bozuk bir yolun dönemecinde, birdenbire karşımızda duran Midas Anıtı’nı gördük. Etkileyici biçimiyle eteklerindeki köyün üzerinde kule gibi yükseliyor ve parlak sabah güneşiyle ışıldıyordu. “Bir gün geri dönmeli ve bunu daha iyi incelemeliyim,” diye düşündüğümü hatırlıyorum. Phrygia’nın dağlık bölgelerindeki kaya anıtlarının üzerimde bıraktığı etkiyi (pek çok gezgin gibi) hiç unutınadım ve bunların insanda uyandırdığı o güçlü huşu duygusunu bu kitapta aktarmaya çalıştım. Eski Akdeniz halkının bu çarpıcı doğal manzara içinde, özellikle de yaşadıkları dağlarda özel bir dinsel yaşantı türü keşfetınesine şaşmadığını gibi, bu yaşantıyla bağdaştırdıkları tek tanrısal varlık olan Phrygialı Ana’nın, taraftarları üzerinde derin ve kalıcı bir etki yapmış olması da şaşırtıcı değil. Daha çok Cybele olarak tanınan Phrygialı Ana Tanrıça’yı antik yazında ve modern bilimsel yapıtlarda daha kapsamlı biçimde okumaya başladığımda bile bu olumlu izlenimim değişmedi. Özellikle modern çalışmalarda, insanın bu tanrıçayla ilgili olarak edindiği ilk izlenim neredeyse hep olumsuzdur. Bu durum, Vergilius, Martialis, Iuvenalis ve özellikle 63. şiirindeki ustaca çizilmiş yıkıcı Cybele Ana portresiyle, bilim adamı olsun olmasın, bu konuyla ilgilenen hemen herkes üzerinde tartışılmaz bir etki yapmış olan Catullus gibi önemli Latin yazarları tarafından yaratılan olumsuz, çoğunlukla uğursuz tanrıça portresinden kaynaklanır büyük ölçüde. 1. Bölümde, Phrygialı Ana’nın olumsuz tablosunun 19.


ve 20. yüzyıllarda neden o kadar güçlü bir yankı yaptığını, Yunan ve Latin kaynaklarının pek çoğunda rastlanan o rahatsız edici Ana Tanrıça imajının neden baki kaldığını gös- 14 ANA TANRIÇA’NIN İZİNDE tennek amaçlanmaktadır. AnaY’ırdunda o kadar gi’ıçlü bir etkisi olan, hatta Phrygia dışındaki farklı çevrelerde kabul gören bir tanrıçanın bu imajla bağdaşmayan durumunu, gördüğüm pek çok modern bilimsel çalışmadan daha kapsamlı bir biçimde ele almak gerekiyordu. Beni bu konuda çalışmaya iten bir başka nokta, Phrygialı Ana’nın temelde bir ana tanrıça olarak tanımlanmasıdır. Bu proje üzerinde çalıştığım yıllar, tanrıçalara, özellikle ana tanrıçalara karşı, toplumda geniş ölçüde kadın hareketiyle teşvik edilen bir ilgi artışının yaşandığı döneme rastladı. Cybele de Antik Çağ toplumu üzerindeki tartışılmaz etkisiyle, kuşkusuz gi’ıçlü bir tanrıça, bir ana tanrıçaydı. Buna karşın Phrygialı Ana Tanrıça’nın, din bilincinde kadın öğesinin belirlenmesindeki rollt büyük ölçüde ihmal edilmişti ve antik dünyadaki ana tanrıçalar üzerine yazılmış ne kadar eser varsa, çoğu tatmin edici olmayan, ana tanrıça tanımını belli bir zaman ve mekan temeline dayandırma çabalarıma pek az destek veren çalışmalardı. Bu kitap için araştırma yapmaya 1986 yazında, Türkiye’deki kapsamlı bir araştırma gezisi sırasında başladım_ Bunun ardından sonbaharda Roma’daki Amerikan Akademisi’ndeki ücretli izin dönemi geldi. 1990’da yazmaya başladım. 1998’de kitabı bitirdiğimde, bu konuya yönelmemi sağlayan itici güç, yani Phrygia’ya, oranın zengin sanatsal, kültürel ve dinsel geleneklerine duyduğum hayranlık ve eski Akdeniz halkını bir ana tanrıçaya tapmaya yönelten nedeni inceleme arzusu hala canlıydı. Bu kitap bunun ürünüdür. Bu kadar uzun bir sürede oluşan ve çok geniş bir bölgeyi kapsayan bu çalışma birçok kişi ve kuruluşun katkılarından yararlandı. Onlara minnettarlığımı ifade etmekten mutluluk duyuyorum. Bazı kişilere şahsen teşekkür etmek için çok geç olsa da, Anadolu araştırmaları öncülerinin, özellikle William Ramsay, Gustav ve Alfred Körte, Emilie Haspels ve Rodney Young’ın katkılarına minnettar olduğumu belirtmek isterim. Bu kişilerin hepsinin Anadolu’nun antik kültürlerinin icraatlarının unutulmaktan kurtulmasında önemli paylan vardır.

Kendi çalışmam birçok kaynaktan büyük çapta finansal destek görmüştür. Kurumum, Davis’deki California Üniversitesi, büyük bir cömertlik göstererek bir Fakülte İlerleme Ödülü, 1990’da Davies Humanities Institute’daki lojmanda bir dönem konaklama, ayrıca yıllık fakülte araştırma bursları verdi. 1992′ de American Council of Learned Societies’ den -gelen bir destek bursu sayesinde Türkiye’ye bir araştırma gezisi yapıldı, bu gezi Phrygia’nın dağlık bölgelerini dolaşarak, Türkiye’nin bu projeyle ilgili arkeolojik anıtlarının çoğunu ziyaret etme- ÔNSÖZ 15 mi sağladı. 1992-93’de National Endowmentfor the Humanities’den gelen bir burs, akademik görevler açısından beni rahatlattı ve yazım işinin büyük bölümünü tamamlamama olanak verdi. O yılın bir bölümünü Kuzey Carolina’daki National Humanities Center’ın bir üyesi olarak geçirdim. Bu kuruluş, harika bir destek personeli ve insanı gayretlendiren bir bilim adamı grubunun dostluğunu sağladı bana. Eleanor Winsor Leach’e, Richard Seaford’a, Michael Maas’a ve merkezin direktörü W. Robert Connor’a özel teşekkürlerimi sunmak isterim. Hepsi çalışmamla ilgilendi ve içindeki fikirlerin birçoğunu tartıştı. 1993’ün ilkbaharında Oxford, Wolfson College’da konuk araştırmacıydım. Samimi bir ortam ve Ashmolean Kütüphanesi’nin mükemmel araştırma olanaklarını değerlendirme fırsatı buldum. John Boardman’a,John Lloyd’a, Donna Kurtz’a ve oradaki yaşantımı kolaylaştıran herkese özel olarak teşekkür ediyomm. Brian Rose, Troia’ daki Tunç Çağı sonrası kazılarından gelen bilgileri cömertçe paylaştı, Mary Jane Rein, Sardes tapınak modeli konusunda çok değerli malzeme sağladı, Naomi Hamilton, Çatalhöyük heykelcikleri için çok gerekli yardımlar yaptı. Phrygialı Ana Tanrıça’ya karşı merakımı körükleyen Machteld Mellink, Michaeljameson ve Oscar Muscarella da özel teşekkürü hak ediyorlar. Erich S.

Gruen, Richard Seaford ve Thomas H. Carpenter yazının taslaklarını okuyarak, yararlı yommlar yaptılar. Yazının bazı bölümlerinin düzeltilmesine yardımcı olan Charlayne Allan, Susan Burdett, Crawford H. Greenewalt,Jr., Eugene Lane, Stephen Miller’a ve University of California Press’in adını bilmediğim düzeltmenlerine de teşekkür etmek isterim. Davis’deki feminist çalışma grubumun üyeleri Alison Berry, Cynthia Brantley, Carole Joffe, Suad Joseph, Anna Kuhn, Kari Lokke, Francesca Miller ve Stephanie Shields’ın zihinsel ve ruhsal desteğine minnettarım. Öğrenci asistanlarım Katherine Dhuey,Julie Hines ve Heather-Lark Curtin, yazının hazırlanmasının son aşamalarında çok değerli yardımlarda bulundular. Çok özel teşekkürlerim de, 1992’de Türkiye’ye yaptığım araştırma gezisinde bana eşlik eden, bu yapıttaki fotoğrafların çoğunu çeken ve projenin her aşamasında bana destek ve cesaret veren kocamjohn Wagoner’a. Fotoğrafların birçoğu müze ve kazı koleksiyonlarının cömert yardımlarıyla sağlanmıştır. Ankara Anadolu Uygarlıkları Müzesi’ ne, British Musem’a, Antalya Arkeoloji Müzesi’ne, İstanbul Alman Arkeoloji Enstitüsü’ne, Sardes Arkeoloji Araştırmaları ‘na, İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne, Ferrara Arkeoloji Müzesi’ne, Malibu]. Paul Getty Müze- 16 ANA TANRIÇA’NIN İZiNDE si’ne, American School of Classical Studies, Agora Kazıları’na, Berlin’deki Devlet Müzesi’ne, Atina’daki Yunan Milli Arkeoloji Müzesi’ne, Gordion Kazı Projesi’ne, Kopenhag’daki Milli Müze’ye, New York Metropolit.an Museum’a, VenedikArkeoloji Müzesi’ne, Roma’daki Soprintendenza Archeologica’ya, Roma Alman Arkeoloji Enstitüsü’ne, Roma’daki Amerikan Ak.ademisi’ne, Roma Capitoline Müzesi’ne ve Paris Louvre Müzesi’ne teşekkür etmek isterim. Son olarak iki özel gönül borcumu ifade etmek isterim. Birincisi Türk meslektaşlarıma: Gordion’daki çalışmamıza yardımcı olan Türk Arkeoloji Dairesi’nin temsilcilerine ve Phrygialı Ana Tanrıça’yla ilgili bir araştırma için gerekli olan bilgileri komyan birçok yerel Türk arkeoloji müzesine.

Gordion Projesi’nin üyelerine her türlü izni sağlayan ve dünyanın en değerli Phryg sanat ve el işleri koleksiyonunu bir araya toplamış olan Ankara Anadolu Uygarlıkları Müzesi’ne, müze müdürü İlhan Temizsoy ve personeline özel olarak teşekkür ederim. İkinci gönül borcum ise, sürekli destekleri için Gordion Projesi’ne: Gordion Projesi’nin yöneticisi G. Kenneth Sams’a, Gordion alan yöneticisi MaryVoigt’e, Gordion kayıtlarını tutan Ellen Kohler’a, Gordion Mobilya Projesi yöneticisi Elizabeth Simpson’a, yapıtım ve Phrygia tarihi ve kültüri1yle ilgili genel merakım konusunda beni yüreklendiren pek çok proje personeline teşekkür etmek isterim. Yukarıdakilerin hepsi bu yapıtın başarısına büyük katkılarda bulunmuşlardır, ama kusurlar her zaman bana aittir. Bu kitap ikiz kızım ve oğluma adanmıştır. 1995 yazındaki doğumları kitabın üretimini yavaşlattı, ama bir ana tanrıçayı anlamama çok büyük katkısı oldu. Antik isimleri modern İngilizce harflerle yazma konusunda uyuşmazlıktan kaçınmak olanaksız görünüyor. Phryg dilindeki sözcükleri yazarken, Claude Brixhe ve Michel Lejeune’ün Corpus des inscriptions patioph1ygi,ennes (Brixhe and l .e.ıc1111e, 1984) adlı yapıtta saptadıkları prensipleri izledim. Yunanca ve Latince sözcükleri yazarken özgün dile mümkün olduğunca sadık kalmaya çalıştım, Yunan dünyasını ele alırken tanrıçaya Kybele, Roma dünyasını ele alırken Cybele dedim. Aynı şekilde, Ana Tanrıça’nın hadım rahipleri Yunan kültü ele alındığında Gallos, Roma kültünde Gallus olarak geçti. Tarih kayıtlarında İsa’dan önceki tarihler için M.Ö., İsa’dan sonraki tarihler için de M.

S. kullanıldı. Bütün Yunanca ve Latince metinlerin İngilizce çevirileri bana aittir.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir