Michael Cordy – Lucifer

Anestezi etkisini gösterirken sekiz yaşındaki çocuğun üzerindeki parlak, yuvarlak lamba karardı. Ameliyat masasındaki küçük kız yanındaki ele uzandı. £1 onunkini sıktı, o da karşılık verdi; sinsice yarılarına sokulan karanlığın onları sonsuza dek ayıracağı korkusuyla var gücûylc sıkıyordu eli. Pek çok çocuk gibi o da içgüdüsel olarak karanlıktan korkuyordu; ışığın evreni ikiye ayırdığına dair temel bir bilgisi vardı: gece ve gündüz; görünen ve görünmeyen; iyi vc kötü; canlı ve ölü… Ama müşfik bir karanlıklı bu. Cerrahî testere kafatasını kesip ayırmadan evvel bir kayıtsızlık hissi yaratıyordu. Kız» kemiği delen metalin kulak tırmalayan sesini duyamıyor, ameliyathane ışığında kırılıp yansıyan kırmızı renkteki kemik ve et çisentisini göremiyor, kan vc dezenfektan kokusunu alamıyordu. Kendinden vc kendi kokusuna, kendi rengine vc kendi tadına sahip olacak kadar yoğun olan bir karanlığın içinde yüzen zihninden başka hiçbir şeyin farkında değildi. Bu kadife hapishane ana rahmi kadar güvenliydi. Beyin cerrahı, testereyi bırakıp yumuşak dokuyu kesmek için lazer bisturi kullandı. Olağanüstü yetenekliydi, elleri dc titremiyordu. ama o da bu ameliyatın bir benzerinin daha olmadığını biliyordu: Daha önce deneyen olmamıştı; ona nereyi kesmesi gerektiğini söylcyecck ders kitapları yoktu. On üç saat yirmi yedi dakika sonra hemşire alnındaki terleri silerken mecalsiz bir nefes koyuverdi. En kötü kısmı geride kalmıştı ya da o öyle sanıyordu. Jenny ye L U C I F E R : L u – d – f i e r : L a t i n e r d e n – tş k t a p y a n ( t u x . ı ş ı k fe r ro .


t a ş ı m a k ) Jenny ye L U C I F E R : L u – d – f i e r : L a t i n e r d e n – tş k t a p y a n ( t u x . ı ş ı k fe r ro . t a ş ı m a k ) Jenny ye L U C I F E R : L u – d – f i e r : L a t i n e r d e n – tş k t a p y a n ( t u x . ı ş ı k fe r ro . t a ş ı m a k ) 10 u ıc h a E l C O # U Y böyleşine kutsal bir sorumluluk için kendisine güvenilmişken bir şey söylem eyerek güvenlerini nasıl boşa çıkarırdı? H er iki gözüne de yakıcı bir sıvı dauılalılırkcn geri çekilemedi. Yüce Tannm, bana yardım et! Dudaklarını kımıldattı am a ses çıkmadı. Çığlıktan bile sessizdi. D ar, beyaz tulumu ve yansıtıcı göz koruyucuları olan sarışın kadının e fe k te ettiği felç edici ilaç yüzünden vücudu hareketsiz kalmıştı. Baştabibe G iovanna her bir deneği son nefesinde kutsama işinden sonra laboratuvardan hem en ayrılacaktı, ama o kritik ölüm anını nasıl saptadıklarını görm e m erakından buzhı camlı kapıların önünde oyalanmıştı. Son ııç deneğin son anlanna ta nıklık ettikten sonra kendini en eski ve en güvenilir dostu olan Rahibe C onstance ile irtibata geçip ondan akıl almak zorunda hissetmişti. Rahibe C onstance ona m ahrem iyetine saygı göstereceğine dair söz vermiş ve direkt P ap ay a gidip bilim adamlarının hastaların ölmelerini beklemediklerini, onları öldürdüklerini söylemesi yönünde onu cesaretlendirmişti. O nlara ihanet ettiğini nereden biliyorlardı ki? H em Kızıl Papa’uıu himayesinde olduğunu bile bile ona bunu yapm a cüretini nereden buluyorlardı? Belden yukarısı yükselmiş, içi boş, saydam küre başının üzerine doğru alçalmışken bile kendini zorlayıp kırmızı bir ışıltı gördü -sözde, M onscnyör D iagco’nun ya da bizzat Kızıl P apa’nın kendisinin geldiğini işaret eden kırmızı cübbelerdi bunlar. A m a camdan küre boynunun etrafına kilitlenince kurtulma şansının kalmadığını anladı. Küre farklı yapılarda katmanlardan oluşuyordu, bu katmanlar arasından kırüıp parlayan ışığın soğuk bir güzelliği vardı; tıpkı karanlık ve ıssız bir göle vuran ay ışığı gibi. G erçi buııuıı onu rahatlattığı pek söylenem ezdi.

Sanşın bilimci kürenin astronot siperliğine benzeyen ön tarafını kaldırdı. K orunm asız göz kürelerini örtecek büyüklükteki kontak lensler korneasını tahriş ediyordu. D erken sol şakağına yapıştırılan bir folyo şeridi kafatası derisini kaşındırdı. L Ü C « F F R 11 Duyduğu rahatsızlıktan daha kötüsü, başkaları da aynı kaderi paylaşırken bilm eden onlann yanı başında durmuş olduğunu bilmekti. O na bir şey hissetmeyen gönüllüler oldukları söylenmişti, am a şimdi bunun doğru olm adığını biliyordu. O nun en çok korktuğu da buydu: O ünah işlemişti ve ölm eden önce arınması gerekiyordu. Korkusu çaresizliğe dönüştüğünde ağlamak istedi ama g ö ­ zünden yaş gelm edi. Neredesin, Kutsal Peder? diye sessizce bağırdı. Neden beni kurtarmıyorsun ? Sarışın kadın sakincc, “G eri sayım birazdan başlayacak,” di yc haber verdi. Başrahibe G io v an n a’n m felç eden ilaca direnen birkaç kastan biri olan kalbi göğsünü dövüyordu. Panikledi, öleceği için değil; günahlarından arınmadığı için. Bağışla beni Tannm. Ruhuma merhamet et. Saydam siperlik yüzüne yerleştirildi. D erken kürenin içine dolan kokusuz gaz aynlıp giden dünyayı yeşil bir buharla doldurdu.

G eri sayımın başladığını duydu, ölüm kapıdaydı, biliyordu.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir