Mustafa Sönmez – Filler ve Çimenler

Okuyucu, izleyici bunu ne kadar fark etti, bilinmez, ama Türkiye medyası, 2001 kriziyle birlikte önemli bir kabuk değişimi yaşadı, yaşıyor. Medya sektörüne egemen gruplar saflaştılar, daha doğrusu cepheleştiler. Birbirlerini “medyayı silah, gazetecileri de tetikçi” olarak kullanmakla kıyasıya eleştirdiler. Gazete, dergi dağıtım şirketlerini ayırdılar. Bu temelde, iki bloka bölündüler. TV dünyasında da cepheleştiler. Kadrolarını takviye etmek üzere sermaye enjeksiyonuna ve profesyonel transferine gittiler. Yeni medyalar devreye soktular. Medya dünyası ve daha birçok gözlemci bunu medya sektöründe bir kabuk değişimi, bir yol ayrımı, hatta cepheleşme, güçleri tahkim etme gibi anladı, yorumladı. Oysa, yaşanan daha boyutlu, daha kapsamlı ve daha derin bir çatışmaydı… Özellikle 3 Kasım 2002 seçimleri arifesinde, AKP iktidarının ayak seslerinin duyulmaya başlamasıyla hızlanan filler kavgası, yansımasını medyada buldu. Yıllarca ortalıkta görünmeyen ve medyaya konuşmayan patronlar içlerini 9 dökmeye ve kimle ne alıp veremedikleri varsa, hepsini ifade etmeye başladılar. Bunlar, bir tarih ya da tarih müsveddesi yazıcıları için çok önemli doneler… Ayrıca TBMM’de 2002 Haziran’ında yapılan Medya Sorunları Araştırma Komisyon toplantılarında yer alan konuşmaların tutanakları da çok önemli belgeler. Bu kitap, medya sathında yaşanan filler kavgasının medya ötesine uzanan iktisadi ve siyasi boyutlarını ortaya koymaya çalışıyor. Kavga kızıştıkça, tarafların bizzat kendilerinin ya da birbirini “tetikçi” olarak nitelendiren profesyonellerin yazıp çizdikleri, birçok bilinmeze ışık tutuyor. Bu nedenle kitabın birçok bölümünde, patronlardan ve medya yöneticilerinden uzun alıntılara yer vermekten kaçınılmadı.


Medya, özellikle son 20 yıldır, kendi başına değil. O, artık, sanayisi, finansı ve diğer sektörleri ile sinerjik bir alışverişte bulunan, entegre bir yapının parçası. Ama aynı zamanda, tekil bir grubun mülkiyetinde olsa da, yıllık 1 milyar dolarlık reklam desteği de veren büyük sermaye fraksiyonları adına da kullanılan, bir hegemonya aracı, bir iktidar alanı. O nedenle medyayı mercek altına almak, aslında, farklı sermaye fraksiyonlarını ve onların farklılaşmış beklentilerini, programlarını mercek altına almak demek. Son yıllarda birçok sermaye grubunun, özellikle kolay birikim sağlayan finans sektörüne yatırım yapanların, hemen kendilerine bir medya şirketi kurup bir gazete, bir TV edinmek istemeleri, “medya ile silahlanmak” refleksinden başka bir şey değildi. Finansta 2001’de yaşanan yaprak dökümü medya mevzilerinin düşmesiyle paralel yaşandı. Bu mevzileri kaybetmek istemeyenlerin direnirken medya silahına sarılmaları, cephanelerini birleştirip ittifaklarını medyadan başlatmaları da boşuna değil. Kitap, bu nedenle filler savaşında medya ile finansta olanlan içiçe süreçler olarak algılıyor ve analiz ediyor. 10 Hikâyemizin baş kahramanı Aydın Doğan.O, hem cephelerden birinin önemli bir aktörü hem de sözcüsü, taşıyıcısı. O nedenle iktidar meydan muharebelerinin yapıldığı yer medya olunca cephe komutanlarından biri de o oluyor. Çatıştığı kesimler de kâh medya patronu kâh başkaları. Bu kitabın ikinci bölümünde, farklı tarihlerde, farklı gazete sayfalarına dağılmış Doğan’ın (ya da Doğan Grubu’nun), Halis Toprak ile, Dinç Bilgin ile, M.Emin Karamehmet ile, Cem Uzan ile ve nihayet İlhan Selçuk ile çatışmalarını, polemiklerini izleyecek, çatışmaların arka planlarını okuyacaksınız. Kaynaklar, bizzat medyadaki gazeteler, dergiler, internet siteleri, -Medyatava.

net’ten özellikle yararlandığımı teşekkür ederek belirtmeliyim- Meclis tutanakları, holding faaliyet raporları ve resmi kurum web siteleri. Anlaşılacağı üzere, bu kitap bir medya eleştirisinin ötesinde iddialar taşıyor ve önermeler yapıyor. Buradan hareketle de fillerin ezdiği çimler perspektifinden olguları anlamaya yardımcı olmayı hedefliyor. Sevabı, günahıyla; filleri ve tetikçileri kızdırmak, gücendirmek pahasına… Kitaptaki şemaları, grafikleri ve diğer teknik düzenlemeleri itinayla yapan Mine Bulut’a teşekkür ediyorum. Eşim Ülkü ve oğullarım Nehir ile Rüzgar, ben kitap yazmaya başlayıp dünyayı ve onları unutunca, bana hep çok sabırlı ve anlayışlı davranırlar. Bu kez de öyle yaptılar. Teşekkür ediyorum. MUSTAFA SÖNMEZ Aralık 2002 11 BİRİNCİ BÖLÜM AKP-BATIK PATRONLAR FLÖRTÜ Bell 230 model helikopter erken sararmış kavak yapraklarını her tarafa uçuşturarak konmaya hazırlanırken, birazdan helikopterden inecek olan parti liderinin içinin çok rahat olmadığı da her halinden belliydi. Bilecik, Kütahya ve Eskişehir mitingleri için sabah Ankara’dan özel otomobille küçük bir konvoy eşliğinde hareket eden AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 7 Ekim ’de saat 10.00 sularında Bozüyük ilçesi girişindeki Toprak Kağıt, Fayans, Seramik Fabrikaları tesisi önünde, 30 kişilik bir AKP’li tarafından durdurulmuştu. Yanında eşi Emine Erdoğan da bulunan Recep Tayyip Erdoğan, Mercedes marka otomobilden inmeden partililerle selâmlaşırken partililer, Erdoğan’dan Bilecik mitingi sonrası karayoluyla Bozüyük’ten geçerek halkı selamlamasını istiyor, Erdoğan da dönüşte uğrayacağına söz vererek Bilecik’e hareket ediyordu. Bilecik’te saat 11.15’te halka hitap eden Erdoğan, Halis Toprak’m daha önceden Bilecik Organize Sanayi Bölgesi’ne gönderdiği, gövdesinde Toprak Holding amblemi bulunan 13 özel helikopterle şimdi Bozüyük’teydi. Erdoğan’ı taşıyan helikopter, saat 13.00’de tesis alanında bulunan ve Halis Toprak’m zaman zaman dinlendiği köşkün yanındaki helikopter pistine inmişti.

Fabrika kapısındaki görevli, “Halis Toprak’ın talimatı var. içeriye basın mensubu alınmayacak” diyerek tesiste kuş uçurtmuyordu. Erdoğan’ı miting alanından zirvenin yapılacağı fabrikaya uçuran helikopter, Halis Toprak’ın özel heliktopteriydi. Halis Ağa’nın düzenlediği bu Bozüyük zirvesinde iki eski banka patronu daha vardı: Çukurova Grubu Başkanı Mehmet Emin Karamehmet ve Kentbank’m eski sahibi Mustafa Süzer. Batık banka sahipleri çok özlü cümlelerle Erdoğan’a bankalarına el konulma sürecini kendi pencerelerinden anlatmış, “aslında biz haksızlığa uğradık. IMF’nin, Derviş’in, BDDK’nın kurbanı olduk” mesajı vermeye çalışmışlardı. Mitinglerde “Bankalarda 20 milyar doları batıranların yakasına yapışacağız” diyen Tayyip Erdoğan, Bozüyük’teki “batık banka zirvesi”nde konuşulanları dinlerken başını, karşısındakilerin söylediklerini onaylar anlamında yukarı aşağı sallıyordu. Anlaşılan, 2000-2001 krizleriyle başlayan süreçte bankalarını kaybeden bazı patronlar umutlarını AKP iktidarına bağlamışlardı. Toprakbank elinden gittikten sonra bankasını geri almak için çalmadık kapı bırakmayan Toprak Grubu patronu Halis Toprak, AKP Genel Başkanı Erdoğan nezdinde lobi çalışması başlatmıştı. Bozüyük’teki ‘batık banka zirvesi’nin düzenlenmesinde eski ANAP’lı içişleri bakanlarından şimdinin AKP’lisi Abdülkadir Aksu etkili olmuştu. Halis Toprak da Aksu gibi Diyarbakırlı idi ve aynı Aksu, 58. Hükümetin de İçişleri Bakanı olacaktı. Halis Toprak’m özel helikopterini göndererek fabrikasına aldırdığı Tayyip Erdoğan burada bir saat kaldı. Daha 14 sonra yine Toprak’a ait helikopterle ikinci mitingini yapacağı Kütahya’ya gitti. Erdoğan, Kütahya Dumlupınar Stadı’nın yanındaki Asım Alkış futbol sahasına indi.

Batık banka sahipleri, Recep Tayyip Erdoğan’la görüşmeleri tamamlandıktan sonra bir süre kendi aralarında konuştular. Toprak, Süzer ve Karamehmet, öğleden sonra yine Toprak’m helikopteriyle İstanbul’a dönerken gelecekle ilgili pek de umutsuz değillerdi. Ancak Halis Ağa’yı dönüşünde İstinye’deki evinde tatsız bir sürpriz bekliyordu. Toprak evde, İş Bankası’nın 33,5 trilyon liralık alacağını tahsil için gelen icra memurları tarafından karşılandı. İcra memurları haciz uygulanacak eşyaların tespitini yapıyorlardı. İş Bankası, 2 trilyon 952 milyar liralık bir başka kredi alacağı için de ikinci bir ihtiyati haciz kararı daha aldırmıştı. İş Bankası’nın Toprak Grubu şirketlerinden toplam alacağı, 305 trilyon lirayı aşmıştı. İstanbul 3’üncü Asliye Ticaret Mahkemesi’ne başvuran İş Bankası’nm avukatları, Toprak Seniteri Turizm İşletmeleri ile çeşitli tarihlerde yapılan 120 adet genel kredi sözleşmesine diğer borçlular Toprak Kağıt, Halis Toprak, Toprak İlaç Kimyevi Maddeler Sanayii ve Toprak Dış Ticaret’in kefil olduklarını belirtmişlerdi. Miktarı 305 trilyon lirayı aşan ve hepsi borçlu Toprak ve 4 şirketine kullandırılan kredilere teminat olarak, mülkiyeti borçlu ve kefiller ile kefil olmayan Toprak İnşaat, Toprak Demir Döküm, Toprak Seramik ve Gıda AŞ’ye ait taşınmazlar üzerine 273 trilyon lira bedelle 24 adet müşterek ipotek tesis edilmişti. İş Bankası avukatları kredi borçlarının vadesinde ödenmemesi üzerine alacağın kat edilerek borçlulara Beşiktaş 16’ncı Noteri aracılığıyla 16 Temmuz 2002’de ihtarname gönderildiğini fakat sonuç alınamadığını bildirmişlerdi. 15 Flaş…Flaş…. Bozüyük zirvesi, medyadan saklanmıştı ama yine de zirvenin hemen ertesinde Doğan Haber Ajansı muhabiri, cep telefonundan İstanbul’a haberi hemen yazdırıyor ve batık banka sahipleri ile Erdoğan’ın buluşması, “Bozüyük Zirvesi” manşetiyle Aydın Doğan’ın gazeteleri Hürriyet ve Milliyetin manşetlerinde yer alıyordu. Buluşmanın ertesi günü haberi gazetelerde gören AKP Genel Başkanı Erdoğan, batık banka patronları Toprak, Karamehmet ve Süzer ile yaptığı zirveyi hemen savunacak ve “Bana sıkıntılarını anlattılar” diyecekti. Erdoğan, olayı haber konusu yapan “malum grubun” gazetelerini de suçlayacaktı. Erdoğan, Doğan Grubu’nu kastederek, “AKP’nin siyaset şeklini o grup belirlemeyecek” diyor ve ekliyordu, “Halis Bey’in, Mehmet Emin Bey’in ve Mustafa Bey’in ülkede şu andaki mevcut sıkıntı ile alakalı, kendi bankalarının düştüğü sıkıntılarla alakalı yaklaşık 30-35 dakikalık görüşmemiz oldu”.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir