Nalan Mahsereci – Harun Yahya Safsatasi ve Evrim

Bilim ve Gelecek etkinliğini, dergi yayımcılığının ötesine taşımayı, kitaplarla da zenginleştirmeyi proje olarak ilk tasarlamaya başladığımız andan beri düşüncemizdi; yayınevimizin ilk ürünlerinden biri, günümüzde küresel ve yerel gericiliğin hedef tahtasında olan evrim kuramını savunan, yaratılışçı iddialara bilimin yanıtını net ve doyurucu biçimde veren bir kitap olacaktı. Bu işe somut olarak giriştiğimizdeyse, Bilim ve Gelecek’in yayın sürecinde evrim kuramıyla ilgili ne kadar zengin bir bilgi birikimi oluştuğunu bir kez daha gördük. Bu yazı yazıldığı sıralarda Mayıs 2007’de yayımlanan son sayısının (51. sayı) kapak dosyası gene bu konuyla ilgili olan Bilim ve Gelecek’te, evrim kuramı 12 kez doğrudan kapak olarak ele alınmış. Bunlardan beşi yaratılışçı iddialara yanıt veren kapaklar. Bunun dışında hemen her sayıda evrim kuramını farklı boyutlarıyla işleyen makaleler bulunuyor. 51 sayının içeriğine genel olarak bakıldığında, dergide en fazla yer verilen konunun evrim kuramı olduğu net bir biçimde ortaya çıkıyor. Bu öncelikle, bilim yayıncılığı yapmanın doğası gereği. Eğer bilim yayıncılığı yapıyorsanız, ister istemez her alanda evrim perspektifi gündeme geliyor. Bilim yapmak, maddenin, evrenin, doğanın, toplumun ve bireyin hareketinin yasalarını bulmak demek; bu nedenle evrimi savunmak, bizzat bilimi, bilimsel düşünceyi savunmak anlamına geliyor. Diğer yandan, özellikle günümüzde evrim kuramı savunusu ve Aydınlanma mücadelesi yalnızca bilimsel değil, politik bir anlam da taşıyor. Ülkemizde Harun Yahya adıyla özdeşleşen, bilimsel olarak ciddiye alınır yanı bulunmayan yaratılışçı iddialar, arkasına küresel ve yerel iktidarlarca beslenen gericiliğin tam desteğini aldığından, içeriğinin “safsata” niteliğini aşan, büyük bir etki alanı yaratıyorlar. Bu alanın boyutlarını anlamak için, insanlığın bugün karşılaştığı pek çok belanın olduğu gibi, gericiliğin de merkezi olan ABD’nin başı George Bush’un okullarda bilinçli tasarımın evrim kuramıyla birlikte okutulması gerektiği yönündeki açıklamalarını, ülkemizde birkaç yıl önce evrim kuramını öğrencilerine anlattığı için beyinlerinde “tahribata” yol açtığı iddiasıyla hakkında dava açılan Zeliha öğretmeni anımsamak yeterli olacaktır, sanırım. Bu iki nedenledir ki, bilim ile politikanın kesiştiği alanda yayın yapan, mücadele veren bir bilim dergisi olan Bilim ve Gelecek’te Aydınlanma mücadelesi ve bilim savunusunun somutlaştığı bir konu olan evrim kuramı bu denli geniş yer buldu, buluyor. *** Harun Yahya Safsatası ve Evrim Gerçeği başlıklı bu kitabı hazırlarken, Bilim ve Gelecek dergisinde oluşan geniş birikimden büyük oranda yararlandık.


Hazırlıklar sırasında çizdiğimiz ilk çerçeve, öyle boyutlara ulaştı ki; kitabın yaygın olarak dağıtılmasını ve okunmasını istediğimizden, maliyet giderlerini, dolayısıyla fiyatı uygun tutabilmek için, çerçeveyi olabildiğince daraltma yoluna gittik. Gene de sayfa sayısı 450’ye yaklaşan bu çalışma ortaya çıktı. Kapsam dışında bırakmak zorunda kaldığımız makaleleri, Bilim ve Gelecek Kitaplığı’nın evrim dizisini oluşturacak, önümüzdeki dönemdeki ürünlerde değerlendirmek arzusundayız. Sonuçta, aşağı yukarı beş yıllık bir bilimsel dergi etkinliği sürecinin ürünü olarak ortaya çıkan elinizdeki kitap, yaratılışçılıkla boyutlu ve doyurucu bir biçimde hesaplaşma niteliği taşıyor. Kitabın üçte ikisini oluşturan “Bilimin Safsataya Yanıtı” başlıklı birinci bölüm, ABD’de üretilen ve ülkemizde Harun Yahya imzasıyla fosil sergileri ve Yaratılış Atlasları’nda bire bir tekrarlanan yaratılışçı iddialara, bilim insanları tarafından verilen yanıtlardan oluşuyor. Bu bölümün ana kaynağı, Bilim ve Gelecek dergisinin özellikle “Harun Yahya Dosyası 1 ve 2” konulu kapak dosyaları (Nisan 2007 tarihli 38. ve Mayıs 2007 tarihli 39. sayılar) olmakla birlikte, bölüm, kitap için hazırlanan yeni yanıtları da içeriyor. Birinci bölüme toptan bakıldığında, yaratılışçıların büyük boyu, geniş hacmi ve kuşe kâğıda baskısıyla biçim olarak oldukça göz boyayıcı Atlaslar’a yaza yaza bitiremedikleri iddialarının aslında üç başlıkta birleştiği görülebilir: Canlıların milyonlarca yıldır değişmediği; yaşam biçimleri ve türler arasında geçiş canlıları ve fosillerinin bulunmadığı; biyolojik yapılar, canlılar ve biyolojik süreçlerdeki karmaşıklığın, değişimin milyonlarca yılda basamak basamak geliştiğini öngören evrim süreçlerine indirgenemeyecek kusursuzlukta olduğu ya da yaratılışçıların tercih ettiği söylemle, indirgenemez komplekslilik savı… Bu üç temel iddia, Atlaslar’da sayfalar boyu bir sürü örnekte tekrarlanarak, evrim kuramının karşısına “boyutlu bir karşı çıkış” yapılıyormuş görüntüsü veriliyor. Yaratılışçıların taktiklerinden biri bu: Cafcaflı bir görüntüye ve bol tekrara yaslanarak gerçekle savaşma yöntemi. Hemen hemen aynı iddialar, aynı cümlelerle tekrarlandığı halde, Yaratılış Atlası’nın bir ikincisinin çıkarılmasının nedeni bu olsa gerek. Tabii asıl taktiklere iddialar gerekçelendirilirken başvuruluyor. Gerçeği saklamak için öncelikle çarpıtma; yapılamıyorsa da, yalan yanlış bilgiler arasına gömerek ehil gözler dışındakilerin ayırt edemeyeceği hale getirme, en genel yaklaşım. Başvurdukları kimi yöntemleri şöyle sıralayabiliriz: – Evrim kuramını destekleyen veri ve bulguları, yaratılış iddiasını destekliyor gibi sunmak. Örneğin fosiller dünyanın dinamik tarihinin en büyük kanıtlarından biri mi, yeryüzünün ve canlıların milyonlarca yılda nasıl değiştiğini mi belgeliyor; öyleyse, fosilleri yaratılış savının en büyük kanıtı, değişmezliğin belgesi diye göstermek… – Bilim içi tartışmaların yürüdüğü ya da henüz tam aydınlatılamamış konuları, evrim kuramını çürüten açmazlar olarak aktarmak… – Bilim içi tartışmalarda, bir tarafın savını diğer tarafa karşı kullanarak, evrim kuramı çürütülüyor, yaratılış haklı çıkıyor görüntüsü yaratmak… – Saygınlığı tartışılmaz bilim insanlarından bol alıntı yapmak, itiraz edilemeyecek bilimsel bilgilere yer vermek; yaratılışçı yorumları bu bilimsel bilgiler ve alıntıların arasına gömerek, doğru-yanlış bulamacı oluşturmak yoluyla kafaları bulandırmak… – İşe gelmeyen bilimsel bulguları görmezden gelmek, yaratılışçı yorumlar lehine kullanılabilecek bulguları, bilimsel çerçevesi içinden cımbızla ayırarak kullanmak… Ama evrim gerçeğiyle savaşmak için hangi taktiklere başvurulmuş olursa olsun, elinizdeki kitabın “Bilimin Safsataya Yanıtı” başlıklı bölümünde, konularının uzmanı bilim insanları, bu iddialardaki foyaları tek tek ortaya çıkarıyorlar.

İddialar ve yanıtlara asıl olarak birinci bölüm ayrılmış olmakla birlikte, kimi iddialar, kitabın diğer üç bölümünde de farklı bilim insanlarınca çeşitli boyutlarıyla ele alınıyor. Örneğin “Yaratılışçı İddialara ‘Bilimsel Kılıf’ Çabası: Akıllı Tasarım” başlıklı ikinci bölümde, ABD’de üretilen ve yaratılışı dinsel bir dogma değil de, bilimsel bir tezmiş gibi sunma çabasının ürünü olan, yaratılışçılığın yeni versiyonu “akıllı (bilinçli) tasarım” hareketinin iddiaları da yanıtlanıyor. ABD iktidarına yakın odaklarca desteklenen ve özellikle akademik çevrelerde, üniversite öğrencileri arasında yandaş kazanmaya çalışan bu hareketin iddialarına bakıldığında, Yaratılış Atlasları ve fosil sergilerinde Harun Yahya imzasıyla karşımıza çıkarılan iddiaların, birer kopya olduğu açıkça anlaşılıyor. İster istemez peşinden akla, içerikçe ABD’deki gerici çevrelere bağımlılığı su götürmeyen Harun Yahyacıların, okulların karşılarında kamyon kamyon dağıttıkları, ülkedeki tüm biyoloji öğretmenlerine yolladıkları lüks baskılı, maliyetli kitapların gerektirdiği maddi güçlerinin kaynağının neresi ya da kimler olduğu sorusu geliyor. Sanırız, bu sorunun yanıtı konusunda üçüncü bölüm yol gösterici olacaktır. “Yaratılışçılığın Küresel Merkezi: ABD” başlığını taşıyan bölüm, yaratılışçı hareketin ABD’deki asıl kaynağı ve Türkiye’deki ayaklarının yerel ve küresel iktidarlarla bağlarına odaklanıyor. İkinci ve üçüncü bölümü oluşturan makaleleri, iki ayrı bölüm halinde sunmayı yeğledik; ama bu bölümler içerikçe hem iç içe, hem de birbirini tümlüyorlar. İkinci bölüm, akıllı tasarım hareketi ve tezlerine yoğunlaşmakla birlikte, bu harekete ev sahipliği yapan ABD’de yaratılışçı hareketin durumunu, bağlantılarını vs. de ele alıyor. Aynı biçimde, yaratılışçılığın küresel merkezi konumundaki ABD’deki durumuna yoğunlaşan ve özellikle ülkemizdeki bağlarına dikkat çeken üçüncü bölüm, “akıllı tasarım”cılığı da konu ediniyor. Sonuçta her iki bölümde de, Aydınlanma düşmanlığı ve bilimdışılığın küresel sistemin merkezinden pompalandığı günümüz dünyasında, yaratılışçılığın taşıdığı politik nitelik gözler önüne seriliyor. Bütün bunların yanı sıra, yaratılışçılığın Darwin döneminden bu yana yürüttüğü tartışmalar, aldığı biçimler, evrim kuramı-yaratılışçılık çatışmasının tarihi gelişimi de bu bölümlerin bağlamında ele alınıyor. Harun Yahya Safsatası ve Evrim Gerçeği’nin bir özelliği de, dünya çapında ünlü evrim bilimcileri, biyologları ve ülkemizin değerli biyolog, moleküler biyolog, genetikçi, antropolog ve konuyla ilgili diğer bilim insanları ve aydınlarını, evrim kuramını savunmak için bir araya getirmiş olması

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir