Necdet Acan – Derin Devlet

A d ı İbrahim Babat. K o d adı Mete. P K K itirafçısı. 1990 -1992 yılları arasında Binbaşı Ahmet Cem Ersever’in komutanı olduğu, sadece itirafçılardan oluşan, “öldürmeye yetkili” J İ T E M grubunun komutan yardımcısı. Devlet ve kendi adına öldürdüğü insanların sayısını hatırlamıyor. 1997’de İstanbul Kadıköy’de karıştığı silahlı çatışma sonunda yakalandı. 7 yıl ceza alacağı vaadine rağmen 17 yıl 6 ay hapis verilince önce Başbakanlık Teftiş Kurulu müfettişlerine, sonra İstanbul DGM Başsavcılığı’na “konuştu.” Türkçesi iyi olmadığı için Kırklareli Cezaevi’ndeki koğuş arkadaşına dikte ettirdiği 11 sayfalık elyazması itirafından bir bölüm, Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş’ın Susurluk Raporu’nun 76. sayfasına girdi. İtirafın tamamı, raporun 10 numaralı eki olarak dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz’a teslim edildi. “Ölüm makinesi” Babat’ın itiraflarının çarpıcı bölümleri şöyleydi: Babat çeteye karşı “(…) JİTEM birlikleri içinde teröre karşı başarılı çalışmalarımız olmakla birlikte açığa çıkmamış ve gizli kalmış ve bugün de devleti sıkıntıya sokan bazı keyfi, hukuk dışı, pis uygulamalar olmuştur. Teröre karşı mücadelede çok yararlı istihbarati bilgiler getiren Hacı Ahmet Zeyrek ve Mehmet Bayar adındaki sivil vatandaşlar -ki bunlar ülkesini, devletini seven insanlardı- mantıklı hiçbir gerekçe öne sürülmeden faili meçhul bir şekilde katledildiler. Hacı Ahmet Zeyrek’i 1988’de Silopili olan Lokman Gün15 necdet açan-serhan yedig düz’e öldürttüler. Mehmet Bayar ise 1990 yılının başında çok kirli bir yöntemle imha edildi. Bayar’ın eline istihbarat gizli servislerinin kullandığı orijinal bombalı bir çanta verildi.


İdilli bir avukatla randevu alındı. Mehmet Bayar’a ‘Avukatın yanma bu çantayla gideceksin, görüşme esnasında çantanın kolundaki düğmeye basacaksın, ses kayıtlarını alıp bize getireceksin’ dendi. Gerekli izahat yapıldıktan sonra Bayar’ı bir arabayla avukatın bürosunun yakınına bıraktık. Mehmet Bayar, arabadan indikten sonra daha büroya varmadan düğmeye basmış olacak ki, çanta infilak etti. Bunda esas amaç görüşmedeki bilgileri almak değil Mehmet Bayar’ı yem olarak kullanıp kendisiyle birlikte avukatı da imha etmekti. (…) ” Y i n e 1989 yılında Kasrik Boğazı’ndan G i j a Şanlı’nın yeğeni olan Hurşit, örgüte ( P K K ) adam kazandıran birileriyle randevulaştığını ihbar etti. Beraber gittik, sözü edilen şahıs iki kişiyle birlikte geldi. Üç orta yaşlı vatandaşı aldık, merkeze getirdik, sorguladık. Bu vatandaşların örgütle herhangi bir bağını tespit edemedik. Meğer bize bu vatandaşları ihbar eden Gija Şanlı’nın yeğeniyle bu vatandaşlar arasında kan davası varmış. İhbar bu nedenle olmuş. Bunları serbest bırakmayı düşündük fakat, Şanlı’nın yeğeni JİTEM yetkililerine ‘Eğer bunlar serbest bırakılırsa güvenliğimiz tehlikeye girer’ dedi. Bunun üzerine Şanlılar’ın hatırı için suçsuz yere üç vatandaşı Nusaybin, İdil arasında infaz ederek araziye attık. Bu infazlardan hemen sonra bilgi almak için Asayiş Komutanı, Kurmay Başkanı Albay Kuru’yu Silopi’ye gönderdi. Gereken bilgileri verdik.

Bize bu çalışmalar için bir miktar para verdi. Üç vatandaşın ölümüyle ilgili ‘Sakın kimse duymasın, aramızda kalsın, devam edin’ talimatlarını verdikten sonra ayrıldık.” Satılık vatandaş “1989 yılında JİTEM subayları tarafından bize Irak kökenli, Türk vatandaşlığına geçmiş ve vatani görevini Antalya Jandarma Alay Komutanlığı’nda yapan Mehmet Maho Gevdan’ı (Mehmet Kılıç) alıp getirmemiz söylendi. Ben, Astsubay Şaban Bayram ve Niksarh Erol adında bir askerle birlikte Antalya’ya gittik. Alay komutanıyla görüştük. Zaten bizim geleceğimizden haberdardı. 16 derin devletin peşinde Alay komutanına ‘Biz bu şahsı alıyoruz ancak geri getirmeyebiliriz, ifadesini aldıktan sonra infaz edebiliriz’ dedik. Mehmet Kılıç’ı nasıl alacağımızı kararlaştırdıktan sonra, alay komutanı yanımızdan tabur komutanını aradı. Yarın Mehmet Kılıç’ı çarşı iznine çıkar’ diye talimat verdi. B i z de kendisini sabahtan nizamiye kapısında bekledik. Hacı Süleyman Gündüz adını kullanarak Mehmet Kılıç’ı nizamiyeden aldık. Arabaya bindirip kelepçeledik ve Silopi’ye götürdük. “Mehmet Kılıç eskiden KDP’nin üst düzey bir sorumlusu olduğundan, Iraklı yetkililer tarafından JİTEM’den istenmiş ve karşılığında yüz bin dolar vaadedilmişti. Cem Ersever o dönemde bir aylığına Zaho’da (Kuzey Irak) irtibat subaylığı görevi yapıyordu. Mehmet Kılıç bu para karşılığında onun sıkı ilişkide bulunduğu Irak yetkililerine teslim edildi.

Vatani görevini yapan bir Türk vatandaşı para karşılığında satıldı. Bu paranın tahminen otuz bin doları alındı. Diğer kısmının alınmadığını daha sonra duydum. Bu olaya karışan Yüzbaşı İsmail (Toprak) kısa bir süre sonra şüpheli bir şekilde nöbetteki bir asker tarafından öldürüldü. Bu sıradan bir kazadan çok planlı bir cinayetti.” Yasadışı örgüt “1990 yılında JİTEM’de bazı köklü değişiklikler oldu. Asayiş Bölge Komutanlığı’na Hikmet Koksal Paşa, JİTEM’in başına da Veli Küçük Paşa (o zaman albay) getirilmişti. 1990 yılında yakalanıp serbest bırakılan bazı itirafçılar, asker kimliğiyle J İ T E M Grup Komutanlığı’na alınmıştı. Bütün asker itirafçıların bir araya toplanması düşünülüyordu. JİTEM’den bana bu itirafçıların sevk ve idareleri için görev çağrısı yapıldı. Önce kabul etmedim. Daha sonra Hikmet Koksal Paşa araya girince, bazı kaygılarım olmasına rağmen, Paşa’ya güvenerek Diyarbakır’a gittim. Bu arada JİT E M çatısı altında illegal bir oluşuma gidildi. Diyarbakır ve çevresinde P K K ‘ y l a ilişkili olduğundan şüphelendiğimiz hemen herkesi infaz yetkimiz vardı. Bu insanları yakalayıp, suçu varsa tesbit edip adalete teslim etmek yerine faili meçhul bir şekilde öldürmeyi bir yöntem olarak benimsemiştik.

Bizden istenen buydu, bu tarzda talimat alıyorduk. Bu grup içerisinde eski itirafçı17 necdet açan-serhan vedig lardan Ali Ozansoy, Hüseyin Tilki, Abdülkadir Aygan, Hayrettin Toka, Recep Tiril, Adil Timurtaş ve eski Tikko’cu Fetih adındaki kişiler vardı. Antalya’da P K K tarafından öldürülen Numan kod isimli Selahattin Görgülü bizim grubumuzun istihbaratçısıydı. Örgütle ilişkilidir tarzında bize gösterdiği ve getirdiği kişilerin hepsini değişik dönem ve zamanlarda infaz ettik. Bismil’de benzinci Talat’ı, Diyarbakır – Bismil yol kavşağında bir vatandaşı aynı gerekçelerle infaz ettik. Batman’da iki kişiyi birini evinden, diğerini evin önünden alarak Batman, Silvan arasında infaz ettik. Yine Hazro’da bir vatandaş infaz edildi. Bu çalışmalar beş ay sürdü. Yine o dönemde Selahattin Görgülü’nün verdiği istihbarat doğrultusunda bir şahsı Celil kod isimli Aytekin Özel binbaşıyla Abdülkadir Aygan birlikte infaz ettiler. (…) “1991 yılı içinde JİTEM grubu olarak gerçekleştirilen bazı bombalama olaylarını izah etmek istiyorum. Aytekin Özel binbaşının getirdiği istihbarat sonucunda Kızıltepe’de bir vatandaşın Toros binek arabasını bombaladık. Y i n e Diyarbakır merkezinde, Diyarbakır Baro Başkanı’nın arabasını Aytekin Binbaşı, Abdülkadir’le birlikte bombaladı. Patlamadan sonra polisler bunları yakaladı. Ama daha sonra binbaşı ve itirafçı olduğunu görünce serbest bıraktılar.” JİTEM’den mafyaya “Mehmet Kılıç’m para karşılığında Irak’a teslim edilmesi 2000’e Doğru Dergisi’nde yayınlanıp MİT tarafından soruşturma konusu olunca, görev yerlerimiz değiştirildi.

O dönemde JİTEM Grup Komutanı olan Arif Doğan geldi, beni Silopi’den Diyarbakır’a götürdü. Batman J İ T E M Komutam’nı çağırarak beni yeni görev yerim olan Batman’a gönderdi. 1991 yılından Ersever’in öldürüldüğü güne (4 Kasım 1993) kadar Jandarma İstihbarat Grup Başkanlığı’nca kurulan, sadece itirafçıların bulunduğu ekibimiz bir dağılma süreci yaşadı. Bu sürede boşta kalan bazı arkadaşlarımız değişik işler için kullanıldılar. Yukarda belirttiğim olay, Yüzbaşı İsmail’in kaza süsüyle öldürülmesi, üç vatandaşın suçsuz yere öldürülmesi beni de olumsuz etkilemişti. Teşkilata olan güvenim sarsılınca Batman’da 15 derin devletin peşinde gün kaldıktan sonra adeta kaçarak kimseye haber vermeden İstanbul’a geldim. O sırada zaten Türk vatandaşlığına geçmiştim. 1997 yılında yakalanana kadar JİTEM’le bazı dostluklarımız dışında sınırlı ilişkim oldu. Eski ekipten albay Arif Doğan, yüzbaşı Sinan Yaşar gibi arkadaşlarla ilişkilerim son Bodrum olayına kadar (Sun Club’tan 40 bin dolar haraç alınması) devam etti.” Neden konuştum? “Terörle mücadele adı altında oluşturulan JİTEM birlikleri daha sonra kendi amacından saparak hukuk dışı bir yapıya büründü. Bu devletin verdiği yetkiler teröre karşı mücadele yerine bugün bile devleti töhmet altına sokan bazı çeteleşmelere, kirli işlere ve rant kavgasına dönüşerek adeta devletin kontrolünden çıktı. Teröre karşı mücadele rant kavgasına dönüştü. Devletin yetkilileri kişisel çıkarları için, faili meçhul infazlara ve haksız uygulamalara karıştı. Vicdanen rahatlamak için, devleti zan altından kurtarmayı esas alarak, hiçbir baskı altında kalmadan özgür irademle bu açıklamayı yapıyorum.” İBRAHİM B A B A T KİMDİR? 1967’de, Suriye’nin Kamışlı kazasında doğan İbrahim Babat, 1984’te P K K ‘ y a katıldı.

1988’de 15 kişilik bir grupla Botan bölgesinde çalışmaya başladı. Örgüte güvenini yitirince kaçmaya karar verdi. Suriye sınırına giderken konakladığı köyün korucubaşısı Osman Demir tarafından jandarmaya teslim edildi. Binbaşı A h – met C e m Ersever tarafından sorgulandı ve P K K ‘y a karşı mücadeleye katılması istendi. “Deşifre edilmemesi ve herhangi bir çatışmada ölü olarak gösterilmesi” koşullarının Asayiş Komutanı Hulusi Sayın Paşa tarafından kabul edilmesi üzerine devlet için çalışmaya başladı. Türk vatandaşlığına geçti. 1993 yılında İstanbul’a yerleşti ve tahsilat işlerine girdi. Ortağı Süleyman Ülger’i öldürmeye teşebbüsten aranırken, ilişkisini hiç kesmediğini söylediği Yalova İl Jandarma Alay Komutanı A r i f Doğan’ın odasında yakalandı. Yargılama sonunda 17 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Son af yasasıyla serbest bırakıldı. (Necdet Açan, 1998) 18 19 derin devletin peşinde 2 Cezaevinde “Ölüm makinesi” ile yüz yüze “Bu devletin bana diyet borcu var. Ben devlet için bunca adam öldürdüm, kimse hesap sormadı. Bir eski P K K ‘ l m ı n bacağına iki kurşun sıktım diye 17 sene 6 ay ceza verdiler. Bu adalet mi?” P K K itirafçısı İbrahim Babat, hayal kırıklığını ve neden konuşmaya karar verdiğini böyle anlatmaya başlıyor. Kırklareli K a – palı Cezaevi’nde, Ramazan Bayramı’nın ilk gününde karşılıklı oturuyoruz.

Elinde bir yeni Aktüel dergisi ve el yazması itirafları var. “Aldatıldım” diye başlıyor Babat: “Teslim olmam için pazarlık yapıldı. Yalova İl Jandarma Alay Komutanı Arif Doğan kendi odasından benim cep telefonumla polis şefleri Halil Tuğ’u, Kemal Y a – zıcıoğlu’nu aradı. Onlardan, bir şey olmayacak, diye söz aldı. Bu yüzden teslim oldum. Ama beni götürüp gasp masasına teslim ettiler. Bir kaleşnikof vermiştim, kandırıldığımı anlayınca onu bile kabul etmedim.” Devlet adına onlarca insan öldüren bir tetikçi, söz verildiği gibi 7 yerine 17 sene 6 ay ceza alınca “Bu adalet mi?” diye sormaya başlamış. Ölüm makinası Babat’ın “Adalet duygusu ve devlete güveni” incinmiş anlaşılan. Ama devlet adına “teröre karşı mücadele kapsamında” işlediği cinayetlerden pişman değil. “Bugün de aynısını yaparım,” diyor. Önce P K K ‘ y a “ihanet” etmiş, devlet için çalışmaya başlamıştı Babat. Şimdi devlet adına işlediği cinayetleri anlatarak itirafın 20 itirafçısı oluyor. Umudu yeni çıkacak “itirafçılık yasası” kapsamına girerek daha az bir cezayla kurtulmak. El yazmalarında anlattıklarını, yazmadıklarını soruyoruz tekrar tekrar.

Ölümden, öldürmeden konuşurken, herhangi bir şeyden söz edercesine rahat. İşte, devlet adına “faili meçhul” yaratan Babat’ın anılarından tüyler ürpertici anekdotlar… Seyyar karakol Zeyrek 1988 yılında Silopi’de Hacı Ahmet Zeyrek’in cesedini bulanlar gözlerine inanamadı. Başı gövdesinden ayrılmış, bir kulağı kesilmiş ve gözleri oyulmuştu. Katilleri bulunamadı, Zeyrek de faili meçhuller listesindeki yerini aldı. Zeyrek ününü muhbirliğine borçluydu. Polis ve jandarmaya bilgi aktarıyor, bu vesileyle kurduğu ilişkileri para kazanma aracı olarak kullanıyordu. Önce ihbar ediyordu birilerini. Sonra polis ya da jandarmaya “Ben bunları tanırım, biraz konuşursam bizim için çalışabilir,” diyordu. Sonra ihbar ettiklerinin yanına gidip kendilerini kurtarmak için söz veriyor ve bu işin karşılığında para alıyordu. Jandarma ve Emniyet’ten tanımadığı kimse kalmamıştı; dolandırmadığı da. Çünkü getirdiği istihbaratlar yanlış ya da uydurmaydı genellikle. Daha 1967’de M İ T görevlisi olarak çalışmış, sonra kovulmuştu. Bölgeye her yeni gelen görevliye yanaşıyor, üçkâğıtçılığı açığa çıkana kadar epey iş yapmayı beceriyordu. Vatandaş da karakola gitmek yerine ihbarlarını ona yapıyor, duyduğunu, gördüğünü ona anlatıyordu. Zeyrek bir tür seyyar karakoldu yani.

Ölümü vahşice oldu. Öldürenlerin kimlikleri ise hiç açığa çıkmadı. 10 yıl sonra, P K K itirafçısı İbrahim Babat konuşana kadar. Babat, Zeyrek’in ölümünde J İ T E M mensubu olarak görev aldığını söylüyor. Kırklareli Cezaevi’nde yaptığımız iki görüşmede de olayı ayrıntılarıyla anlatıyor: “Zeyrek’i Cem Ersever komutanİlgındaki bir infaz timi öldürdü. Tetiği Lokman Gündüz çekti. Ben olayın görgü tanığı ve failiydim.” Babat’ın “tetiği o çekti” dediği Lokman Gündüz halen jandarma istihbaratına muhbir olarak ça2 1 necdet açan-serhan yedig lışmaya devam ediyor. Hakkında Silopi Savcılığı’nın silah kaçakçılığı iddiasıyla açtığı birkaç dava var. “Double Agent” Selahattin Selahattin Görgülü 1990’da, Antalya’daki evinin önünde otururken yanına yaklaşan bir kişinin tabancasından çıkan 14 kurşunla öldü. P K K ‘l ı olarak biliniyordu. P K K ‘ n ı n bölge sorumlusuydu, kod adı Numan’dı. Ama ölümü P K K ‘ n m elinden oldu. Çünkü aslında devlete çalışıyor, İbrahim Babat ve arkadaşlarına haber kaynaklığı ve istihbaratçılık yapıyordu. Ortadan kaldırılacak insanları o gösteriyor, Babat ve arkadaşları tetiği çekiyordu.

PKK’nm örgütsel görevle kendisine gönderdiği insanları yakalatıyor ya da öldürtüyordu. 1990’da örgütün kendisine gönderdiği bir militanı gruba haber vermişti. Yüzbaşı Murat, İbrahim Babat, T İ K K O itirafçısı Fethi ve Abdülkadir Aygan, Selahattin Görgülü’nün evinin az ilerisinde pusuya yatmıştı. Evden çıkan P K K ‘l ı elinde, içinde portakal olan bir kutu tutuyordu. Birkaç adım atmıştı ki Yüzbaşı Murat ve itirafçı Fethi üzerine çullandı. Fethi ve Murat, PKK’lmın ellerini yakalamak istiyor ama o ellerini bacaklarının arasına sokmuş direniyordu. Ellerin neden orada olduğu birkaç saniye sonra gerçekleşen patlamayla anlaşıldı. P K K ‘ l ı , portakal kutusunun altında pimi çekilmiş bir elbombası taşıyordu. Patlamada itirafçı Fethi’nin kolu koptu, Yüzbaşı Murat ise kasıklarından ağır yaralandı. Selahattin Görgülü’nün bu olaydan sonra infaz grubuna gösterdiği son hedef olan benzinci Talat, kendisinin de sonu oldu. Talat’ın cesedi ertesi gün bir yol kıyısında bulundu. Talat’ın cinayetinin izini süren arkadaşları Selahattin Görgülü’ye ulaşınca PKK’lı bilinen Görgülü’nün aslında JİTEM’e çalıştığı açığa çıktı. Talat’ın arkadaşları Selahattin’i P K K ‘y a ihbar etti. P K K ikili çalışan Görgülü’yü 14 kurşunla infaz etti. Bu kez sıra en kıymetli istihbaratçısını kaybeden JİTEM grubuna gelmişti.

Onlar da Görgülü’yü P K K ‘ y a ihbar eden kişinin peşine düştü. Babat’ın itirafında “Antalya’da iki kişi infaz ettik” diye anlattığı insanlardan biri Selahattin’in intikamı için vuruldu. derin devletin peşinde isim, şehir, örgüt Öldürmeye yetkili itirafçı askerlerden oluşan JİTEM grupları ölümü eğlence haline getirmişti. Her cinayet ve bombalama öncesinde, arkalarında hangi örgütün adını bırakacaklarına karar vermek için isim – şehir oyunu oynuyorlardı. Babat’ın anlatımı şöyle: “Cem (Ersever), ben, Abdülkadir (Aygan), diğer itirafçılar oturur sohbet ederdik. Cem ‘yarın iş var, hadi bir örgüt kuralım’ derdi. İsim bulma yarışması başlardı. Biri ‘Demir Yumruk’ derdi, biri TİT’ derdi filan. Eylemden sonra arkamızda hangi örgütün imzasını bırakacağımıza böyle karar verirdik. Çok eğlenceli olurdu, çok gülerdik.” Diyarbakır – Bismil yolu üzerinde öldürülen Zinar takma adlı bir PKK’lmın üzerine bırakılan “İslami Demiryumruk B” imzası, infaz timinin yaratıcılıklarının en somut göstergesiydi. 1990’da Yeni Ülke Gazetesi’ni kundaklayıp yaktıktan sonra etrafa Hizbullah afişleri asmışlardı. “Olay basına Hizbullah’ın işi olarak yansıyınca çok gülmüştük,” diyor Babat.

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir