Doğan Yurdakul – Abi | Kabadayılar, Mafya ve Derin Devlet

Dündar Kılıç ile ilgili bir kitap yazma düşüncesi Reis kitabının1 çıktığı 1997’nin son aylarından beri aklımdaydı. O günlerden birinde, yıllar öncesinden ailece tanıştığımız Doktor Turhan Temuçin Ağabey’in evinde akşam yemeğine davetliydik. Yemek sırasında Turhan Ağabey bizim için balıkçılar çarşısından arayıp seçtiği, kendi elleriyle ayıklayıp pişirdiği balıkların hangi denizlerde yaşadığını, türünü, yakın akrabalarını, hangi çeşit oltayla ve hangi yem kullanılarak yakalanabileceğini anlatmaya koyulmuşken ben sözü değiştirip iki yıl önce yazdığı bir kitaba2 getirdim. “Ağabey, senin balıklarla olan yakın arkadaşlığını iyi biliyoruz da, şu kabadayılarla tanışıklığını pek bilmiyoruz. Bu merakın nereden geliyor?” diye sordum. “Ohoo, dedi, ben onların en büyüğünü tanırım, Dündar Kılıç çok yakın arkadaşımdır.” Doktorluğu ve yazarlığıyla ün yapmış Turhan Temuçin’in yeraltı dünyasına duyduğu ilgi konusunda kafamı kurcalayan sorular işte ancak o zaman berraklığa kavuştu. Turhan Temuçin’in çocukluğu ve ilk gençlik yılları üç büyük kentin en belalı mahallelerinde geçmişti: Samsun Odun Pazarı, İstanbul Üsküdar ve Ankara Hacettepe. Sürmeneli olan Turhan Temuçin, Sürmeneli olan Dündar Kılıç’ı 17-18 yaşlarındayken, Ankara’nın o yıllarında “delikanlılarıyla” ünlü Hamamönü mahallesinde tanımıştı. Söz Dündar Kılıç’tan açılınca Turhan Ağabey üşenmedi, kalkıp arşivini karıştırdı, bir dergi bulup getirdi. Dündar Kılıç ile 1990 yazında bir röportaj yapmıştı ve bu röportaj Playboy dergisinde yayımlanmıştı. O röportajın bir yerinde şöyle deniyordu: “…Ve bu arada Dündar Kılıç yaşamının tümünü Turhan Temuçin’e anlatmayı ve bunun bir kitap halinde yazılmasını kabul etti.”3 Ama bu proje gerçekleşememişti. Çünkü Dündar Kılıç, dergide yer alan başlığı görünce çok sinirlenmişti. Derginin başlığında onun ağzından şu ifadeler yer alıyordu: “İşkenceler, bitmez sorgulamalar altında beni tutukladılar.


58 kez duruşmaya çıktım. Onlara dedim ki; sizi sokak ortasında ağaç dallarında sallandıracaklar…” Dündar Kılıç bu sözleri kendisine işkence yapanlara karşı söylemişti, oysa dergide yazılan şekliyle sanki yargıçlara karşı söylenmiş gibi bir anlam çıktığı kanısındaydı. Askeri yargıçlara hakaret etmekten dava açılabileceği endişesine kapılmıştı. Dr. Temuçin bu yanlış anlamayı düzeltmek için elinden geleni yaptı, ama onu ikna edemedi. Kılıç ona küsmüştü ve bu olay neredeyse yarım asır süren Temuçin-Kılıç dostluğuna da sekte vurmuştu. O gece, benim de babalarla ilgili bir kitap yazma düşüncem olduğunu, işe de Dündar Kılıç’tan başlamak istediğimi açmam üzerine, Turhan Ağabey, “Bir boş gününde teybini de al gel, onunla ilgili anılarımı sana uzun uzun anlatayım,” dedi. Bunu aklımın bir kenarına not etmiştim.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir