Okan Yeşilot – Hazar’dan Karadeniz’e Stratejik Bakış

XX. yüzyılın sonlarına doğru dünyada globalleşme eğilimlerinin ortaya çıkması siyasi ve ekonomik süreçlerde karşüıklı ilişkileri ve bağımlılıkları da beraberinde getirdi. Entegrasyon süreçlerinin yeni bir aşaması olan globalleşme devrinde, insanlık aslmda çok karmaşık ve farklı bir döneme girdi. Globalleşme, uluslararası ilişkilerin değişmesinde çözümleyici bir rol oynarken dünyanın siyasi düzeninde de ciddi değişikliklere yol açtı. Meydana gelen en önemli küresel olay SSCB’nin yıkılması oldu. Böylece kapitalizm ve sosyalizm sistemleri arasında uzun yıllar devam eden mücadele de sona erdi. Globalleşme için karakteristik özellik sayılabilecek milli devletlerin rolünün azalması ve buna bağlı pek çok yan etkene rağmen, çöken sosyalist ülkelerde birlikte yaşayan çeşitli milletler kendi kaderlerini tayin etme hakkından istifade ederek bağımsız devletlerini kurma imkanına sahip oldular. Aynı zamanda yasal olarak ve kendiliğinden bağımsızlık kazanan devletlerle birlikte diğer ülkelerin topraklan pahasına kendi egemen devletlerini kurma arzusunda olan bazı milli azınlıklar da dünya entegrasyon sürecine kendi milli devletlerine sahip olarak katılmak ve globalleşen dünyada yerlerini bir devlet olarak almak amacını taşımaya başladılar.1 SSCB’nin çöküşü bağımsızlıklarını elde etmiş yeni ve egemen devletlerin ayrıca Güney Kafkasya devletlerinin önüne yeni imkânlar açtı. Meydana gelen şartlardan istifade eden eski ittifak Sovyet cumhuriyetleri bağımsızlıklarını ilan ettiler. Bütün diğer egemen devletler gibi uluslararası hukuka konu haline gelen bu devletler kendi aralannda, diğer ülkelerle ve çeşitli uluslararası enstitülerle bağımsız ilişkiler kurmaya ve bağımsız siyaset yürütmeye başladılar. Sovyet hükümetinin yürüttüğü siyaset neticesinde bütün dünyadan ve kendi milli menfaatlerinden ayrı kalan devletler için bugün hem global hem de milli menfaatlerden doğan entegrasyon güçlendi ve işbirliği için elverişli şartlar meydana geldi. Avrupa ve Asya’nın bu arada Hazar, Akdeniz ve Karadeniz bölgelerinin kavşağında yer alan, önemli jeostratejik ve jeopolitik konumuna, siyasi ve ekonomik gelişmeler için elverişli coğrafyasından dolayı sürekli dünyanın en nüfuzlu devletlerinin dikkatini kendine çeken Kafkasya, yeniden ABD, Rusya, İran, Türkiye ve Batı Avrupa devletlerinin menfaatlerinin çatıştığı bir coğrafyaya dönüştü. Gerek bölge gerekse diğer dünya ülkeleri Hazar’ın petrol ve gaz kaynaklarına sahip olmak ve bölgenin eneıji kaynaklarının dünya pazarlarına çıkartılmasını belirlemek için rekabete başladılar.2 Hem iç siyasi gelişmeler, hem bölge devletleri arasındaki çatışmalar ve memnuniyetsizlikler hem de bölgede nüfuz için mücadele eden diğer devletler arasında meydana gelen anlaş­ mazlıklar Kafkasya’yı çağdaş uluslararası ilişkiler için karmaşık bir bölge haline getirdi.


“Soğuk Savaş”ın bitmesiyle birbirine karşı olan bloklar arasında birçok anlaşmazlık ve çatışma çözüme ulaşsa da başka anlaşmazlıklar ortaya çıkmaya başladı. Bu problemlerin çoğu milli temele dayanıyordu. Kaynar nokta ve çatışmalar mekanı kabul edilen Kafkasya’da meydana gelen problemler de bilhassa milh temele sahipti. Genellikle sınır bölgelerinde yoğun olan milh azınlıklar her zaman ve her yerde tehlike kaynağı idi. Kafkasya da kendi milh ve etnik azınlıklar meselesine ve anlaşmazlıklara karşı hassas olması Ue bölgeyi kendi kontrolü altında tutmak isteyen dış güçlerin elinde ciddi bir tesir aracıydı. Son devirlerde meydana gelen anlaşmazlıkların en önemlisi olan Dağlık Karabağ problemi de Ermenistan’ın planlı dış siyaseti sonucunda ve dış güçlerin yardımıyla egemen Azerbaycan Cumhuriyetinin bir bölümü olan Azerbaycan Türkleri ve Ermenilerin birlikte yaşadığı Dağlık Karabağ topraklarında oldu. Anlaşmazlık, Azerbaycan ve Ermenistan’ın Sovyet İttifakının ittifak cumhuriyeti olduğu zaman yaratıldığı için hiçbir dış güç, başka bir devlet veya teşküat bununla ilgilenemedi. Çünkü böyle bir durum, dünyadaki iki büyük devletten ve güçler dengesini düzenleyen iki kutuptan biri olan SSCB’nin iç işlerine karışmak olarak değerlendirüebüirdi. Bundan dolayı ilk zamanlarda Rusya, Ermenistan’ı askeri yönden desteklediği için Azerbaycan herhangi bir destekten yoksundu. Sovyet ordusunun Ermenistan’a yardımları üe anlaşmazlıkta güçler dengesi eşit olmadığı için problem asimetrik karakter taşıyordu.3 İttifak cumhuriyetlerin 1990’h yılların başlarında bağımsızlık elde ettikleri zamanlarda bölgenin ve bölge devletlerinin istikrarsız durumundan istifade ederek topraklan kendi etki alanına sokmaya ve bölgede kontrolü ellerine almaya çalışan devletler, nüfuz için çatışmaya başladüar. Rusya bölgede hala nüfuzunu korumaktaydı ve Azerbaycan, Dağlık Karabağ anlaşmazlığının kilidinin Rusya’nın elinde olduğunu belirtiyordu. Bu tarihlerde güçler dengesi, Rusya’nın yardımlarıyla yönlenen Ermenistan’ın lehineydi.’’ Zamanla anlaşmazlık simetrik karakter taşımaya başladı, yeni güçler dengesi nispeten eşitlendi. Buna sebep olan etkenlerden biri, bölgede durumun nispeten istikran, ABD ve Rusya menfaatlerinin diğer devletlerin menfaatlerinin önüne geçmesi, bu devletlere basla uygulayarak bölgeden çıkartması, diğeri ise Azerbaycan’ın bağımsızlığını elde ettikten sonra uluslararası teşkilatlarla işbirliği yapması, uluslararası ilişkiler kurması ve ekonomik yönden gittikçe gelişmesi oldu.

Bu sırada Rusya, Ermenistan’a artık açıkça yardım etme imkanını kaybetti ve yardım etmesi halinde diğer devletlerin Azerbaycan’a yardım edeceklerinden ve kendisine karşı baskıların olabileceğinden ihtiyatlı davrandı. Bugün de bölgede güçler dengesi eşit değildir ve hiçbir tarafın konumu diğer tarafa üstünlük sağlamadığı için anlaşmazlık çözümsüz olarak kalmaktadır. ABD ve Rusya’nın bölgede nüfuz için daha çok mücadele etmesi onların Minsk Grubundaki faaliyetlerinde de kendini göstermektedir. Güçler dengesi sadece devletin iç ve dış siyasetiyle ölçülmez. Bu sırada anlaşmazlık taraflarını destekleyen devletlerin de nüfuzu, konumu ve ne derecede tehlike yaratabileceği, birbirine hangi tavizlerle gidebilecekleri ile de ölçülür. Bölgede anlaşmazlıkların çözümlenemeden kalması nüfiız için mücadele eden devletleri de etkilemektedir. Çünkü böyle olunca bu devletler Hazar bölgesini kontrolde tutmakla birlikte diğer ülkeye kendinin siyasi arenada ve bölgede nüfuz sahibi olduğunu ve bununla da diğer devlete onunla hesaplaşmanın gerekli olduğunu göstermektedir. Anlaşmazlıklar sadece yönetilir tam olarak çözümü ise daha sonraki zamana bırakılır. Bu daha çok bölgeyi kontrol eden devletler ne kadar bölgede kalmışlarsa kendi aralarında anlaşabilirler amacıyla yapılmaktadır, ancak bu şekilde durum sabit olarak kalır ve anlaşmazlık halledilmiş gibi görünür. Fakat otoritesi olan devletlerden herhangi birisi bölgeyi terk etmek mecburiyetinde kalırsa o zaman ya bu devletin siyaseti ile ya da meydana gelen zaruri etkenlerle anlaşmazlık yeniden oluşur ve devletin yeniden bölgenin hayatında rolü gerekli saydır. Böylece bu devlet terk ettiği mekana yeniden dönme imkanını kazanır. Genellikle Kafkasya bölgesinde konumunu güçlendirme niyeti olan her devlet Dağlık Karabağ anlaşmazlığının çözümü sürecinde yer alarak amacına ulaşmak ister. Çünkü anlaşmazlık hem Güney Kafkasya’nın iki devleti arasında meydana gelmekte hem de dünya kamuoyunun dikkat merkezinde bulunmaktadır.

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir