Ömer Madra – Rüzgara Karşı

Rahmetli Oðuz Atay, inci gibi elyazýsýyla kaleme aldýðý o unutulmaz “Günlük”ünde þöyle diyor: “Bana öyle geliyor ki biz çocuk kalmýþ bir milletiz ve daha olaylarý ve dünyayý mucizelere baðlý bir þekilde yorumluyoruz en ciddi bir biçimde.” Sonra ekliyor: “Ýçinde, düþüncenin farketmediði bir ‘humour’ olan, saf diyebileceðim bir görüþ.” Genel olarak “Türkler” hakkýnda yapýlmýþ en canalýcý tespitlerden biri bu. Ama, “biz”den baþka, belki bir tek Amerikalýlar için de geçerli sayabiliriz bunu. Washington Irving’in, yüz yýl uyuduktan sonra uyanan kahramaný Rip Van Winkle da týpatýp Atay’ýn tanýmýna uymuyor mu: Dünyanýn Amerikalýlara nasýl baktýðýnýn aynasý o adeta: Zaman zaman ve bir noktaya kadar sevimli, canayakýn; ama özünde, pek olgunlaþmamýþ, benmerkezci, kaygýsýz ve hepsinden önemli – ve belki de tehlikeli – olarak, saf. 24 Aralýk 1999 sabahý hepimiz Rip gibi uyandýk ve gözlerimizi oðuþturduk: Cumhurbaþkaný Demirel, bilebildiðim kadarýyla, Türklerin ya da T.C.’nin tarihinde ilk kez yayýnladýðý Noel mesajýnda þöyle diyordu: “Hz. Ýsa’nýn 2000’inci doðum yýldönümünün barýþa ve hayýrlara vesile olmasýný, bu mübarek Ramazan ayýnda Allah’tan niyaz ediyor, Hýristiyan dinine mensup vatandaþlarýmýzýn ve tüm Hýristiyan âleminin kutsal Noel bayramýný kutluyorum […] Caminin, kilisenin ve havranýn yanyana varlýklarýný sürdürdükleri bu topraklarýn insanlýk onurunu herþeyin üstünde tutan eþsiz hoþgörü geleneði Cumhuriyetin eþitlik ilkesine dayalý anayasal vatandaþlýk hakkýyla daha da pekiþmiþtir.” (Gazeteler) Ayný sabah, yani Hz. Ýsa’nýn doðumunun 2000’inci sabahýnda, gözlerimizi oðuþturmaya devam: Amerikan diplomasisinin bir numarasý Madeleine Albright, A.B.D.’nin Müslüman 9 gruplarýnýn önde gelen temsilcilerine verdiði iftar yemeðinde þöyle diyor: “Ülkemiz dinsel özgürlük peþindekiler tarafýndan kuruldu. Sivil haklar alanýndaki her ilerlemeyle biraz daha güçlendi.


Geleceðimiz, Amerikan kimliðinin herhangi bir ýrkýn, etnisitenin ya da dinin malý olmadýðýný kavrama yeteneðimize baðlý. Bu yaklaþýmla sorunu olanlar varsa, bunu aþmak zorundadýlar […] Kadýn olduðum için bu iþi yapamayacaðým […] söylenmiþti. Bu Müslümanlara ve kadýnlara yönelik bir hakaretti ve ciddi bir cehaletin yansýmasýydý. Bosna’da, Kosova’da, Çeçenistan’da Müslüman sivillere yönelik þiddete karþý duruyoruz. Huntington’ýn ‘Uygarlýklar Çatýþmasý’ tezinde öngörülen Ýslam-Batý çatýþmasýna izin vermeyeceðiz.” (Milliyet) Yani? Ýslamköy’lü ‘Çoban Sülü’ ‘Barajlar kralý’ olarak siyasete giriyor, iki kez darbe ile devriliyor, baþbakanlýktan altý kez ayrýlýp yedi kez geri geliyor, yedi yýl yasaklý kalýyor; aradaki iktidar günlerinde idamlar, “bana, saðcýlar cinayet iþliyor dedirtemezsiniz” laflarý, ‘baba’ oluþu; sonra canileri kapsayan af yasasýný 180 derecelik bir dönüþle 24 saatte veto, AGÝT zirvesini, yýllar yýlý insanlarýn sadece okuduklarý için hapislerde süründükleri Nâzým Hikmet’in meþhur “yaþamak bir aðaç gibi tek ve hür/ve bir orman gibi kardeþçesine” dizesiyle kapatýþ, “darbeler olmasaydý çoktan Avrupa Birliði üyesiydik” diye yakýnýþ ve iþte bir sabah karþýmýzda: Kýzaðý ‘hoþgörü’, ‘haklar’, ‘eþitlik’, ‘sivillik’, ‘yurttaþlýk’ ve ‘kardeþlik’ paketleriyle dolu, kýrmýzý elbisesi ve beyaz ponponlu þapkasýyla – “Hoh hoh hoo!” Ayný anda, yeryüzünün en güçlü askeri ve ekonomik ülkesinin dünya politikasý sözcüsü Albright. Nazi canilerinin toplama kamplarýna kurban verdiði aile fertlerini bile çok sonradan öðrenmiþ bir Avrupa Yahudisi ailenin Amerikalý kýzý. Latin Amerika diktatörlüklerine binlerce kurban verilmesine yol açan ABD/CIA desteðinden dolayý özür diledikten sonra, Müslümanlara iftar yemeði verirken, Ýslam-Batý çatýþmasýna izin vermeyeceklerini söylüyor; peþin yargý yok! Ha ha. Yorumlamakta zorluk çektiðinizi hissediyorum. Ama, durun: Benim de size bir Noel ve yýlbaþý hediyem olacak: Aslýnda çok kolay, sevgili dostlar: Bütün bunlar bir mucizeden ibaret. En ciddi biçimde söylüyorum. Vallahi. 10 Rüzgara Karþý II- Ömer Madra PINOCHET ÝNSANLIÐIN HÝZMETÝNDE 14 Ocak 2000, Yeni Binyýl Tarihin en kanlý faþist diktatörlüklerinden birinin kurucusu ve baþ cellâdý olan Pinochet’nin Ýngiltere’deki 14 aylýk zorunlu ikameti artýk sona erecek gibi görünüyor. Bedenlerini ve ruhlarýný paramparça ettiði onbinlerce insanýn (bu insanlarýn sevdiði, yakýn olduðu kiþileri de sayarsak, yüzbinlerin) haklý isyanýna raðmen, bu yaratýðýn saðlýk nedenleriyle ülkesine dönmesine izin verilmesi kararýný desteklediðimi belirtmiþtim. Baþlýca gerekçem de þuydu: Zaten artýk bir ‘mevta’ olan emekli generalin, ‘yaþlý bir mahpus’ olarak çýkacaðý duruþmalar sýrasýnda ölüp gitmesi halinde, hani olur ya, bir tür kahramana dönüþmesi tehlikesi vardý.

Serbest býrakýlmasý ile hepimiz bu ölümcül tehlikeden kurtulmuþ oluyoruz. Öte yandan, Pinochet’nin þu kýsacýk tutukluluk süresi içinde insanlýða yaptýðý sayýsýz hizmeti de unutmayalým: · Generalin ilk büyük hizmeti, Ýngiltere seyahatidir: Ameliyat gerekçesiyle oraya özel gezi yapmasaydý, uslanmaz hukukçu Garzon onu orada kýstýramazdý; o zaman da, onu deðerli bir silah müþterisi olarak kabul eden eski-yeni Avrupa politikacýlarýnýn o kayýtsýz ve sinik maskesi düþmez, kimsecikler de Þili’deki 18 küsur yýllýk kepazelikleri hatýrlamak zorunda kalmazdý. Pinochet, çok öðretici bir seyyah çýktý. · Uluslararasý hukuk ve adalet anlayýþýna yaptýðý katký ise kalýcý, hatta ölümsüz oldu generalin: Kendi ülkesindeki silahsýz vatandaþlarý ve yabancýlarý katlederek 20. Yüzyýlýn en ‘in’ kavramlarýndan biri olan ‘democide’a (nüfus kýrýmý) müthiþ katkýlarý olan eski devlet yetkililerinin, ulusal egemenlik iddiasýnýn ardýna sýðýnarak dokunulmazlýk zýrhýndan yararlanmalarýnýn imkânsýz olduðunun canlý kanýtý ve anýtý oldu o. Çünkü, uluslararasý insan haklarý sözleþmeleri böyle suçlarýn takibi için sýnýr tanýmýyor. (Kendisi, bundan böyle, “beni Þili doktorlarýna emanet ediniz!” diyebilir ancak.) General, böylelikle, istemeyerek de olsa, 11 kendisi gibi zalimlere karþý kendimizi nasýl koruyabileceðimizi gösterdi bize. Öðretmen Pinochet. · Üçüncü ve belki de en büyük hizmete geldi sýra: General, 1980’lerin sonlarýnda, kendisine hâlâ insanlarý güpegündüz ‘kaybetmeyi’ nasýl baþardýðýný soran bir gazeteciye, “boþverin kayýplarý, insan haklarýný filan; ekonomik kalkýnmamýza bakýn!” demiþti. Para ve maddiyat hýrsýnýn doðurduðu bu sýnýr tanýmaz küstahlýk, yirminci yüzyýl sonlarýnýn en belirgin ‘insan davranýþlarý’ndan biri sayýlabilirdi. Ýþte, ameliyat için girdiði hastanede gözaltýna alýndýktan sonra da — iyileþtiði halde — Þili halkýnýn parasýyla kalmaya devam eden bu adam, “diðer hastalarýn haklarýný gasp ettiði” gerekçesiyle hastaneden kovulurken, gýkýný bile çýkaramamýþtý. Bu, zalimlerin had tanýmaz küstahlýðýnýn sonunun da yavaþ yavaþ gelmekte olduðunu belirten bir ‘sessiz gýk’tý aslýnda… Gelin þimdi, bizlere bunca paha biçilmez dersler veren adamý selâmlayalým: Gýk sana Pinochet.

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir