Peter Freund – Laura 1 – Aventerramin Sırrı

aura Leander uykusunda inledi. Pencereden odasına süzülen ayışığı odada gümüşsü bir ışıltı yaratıyordu. Küçük kız başını yastıkta huzursuzca sağa sola çeviriyordu. Uzun sarı saçları terden kafasına yapışmıştı. “Hayır” diye inledi Laura kısık bir sesle. “Hayır, hayır hayır!” İnce ve narin yüzü gerilmişti. “Haayur!” Laura korku içinde uyanıp yatağında doğruldu, şaşkınlıkla etrafına bakındı. Kendi odasında olduğunu anlayıncaya kadar birkaç saniye geçmesi gerekti. O anda, tavandan aşağıya sarkan elektrik ampulü yandı, erkek kardeşi Lukas girdi içeriye. “Ne oluyor Laura?” diye sordu uyku sersemliğiyle. “Neden öyle bağırdın?” Lukas ablasından bir yaş küçüktü. Oniki yaşındaydı, Laura ise onüç, yani neredeyse onüç; doğumgününe iki gün vardı. Lukas da ablası gibi sarışın, onun gibi mavi gözlüydü; çenesinde de ablasmınki gibi bir gamze vardı. Ama La-ura’nm aksine Lukas, ona bir profesör havası veren kocaman bir gözlük takıyordu. Laura merak içinde kardeşine baktı.


“Bağırdım mı?” “Tamamika!” dedi Lukas. “Tamamika”, Lukas’m en sevdiği özel sözcüklerden biriydi. “Hem de benim odamdan duyulacak kadar. Neden?” Laura 1 – Aventerramin Sırrı www.cizgiliforum.com 3 Laura ilk anda ne diyeceğini bilemedi. Cevap ararmışça-sına gözlerini odanın içinde gezdirdi. Odası, o yaşlardaki herhangi bir kızın odasından farklı değildi. Duvarda at resimleri ve en sevdiği müzik grubunun posteri asılıydı. Dolabının yanında ise, “Binbir Gece Masalları”, “Altın Pusula” ve diğer kitapların bulunduğu bir kütüphane vardı. Yatağının karşısındaki duvarın önünde çalışma masası duruyordu; duvarda ise, iri mavi gözlerle bakan Frodo Beutlin’in bir film afişi. Çalışma masasının üzeri karman çormandi: Kitap, defter ve dergiler gelişigüzel üzerine atılmıştı. CD’ler, disketler, kurşun ve tükenmez kalemler, boyama kalemleri ve silgilerden oluşan rengarenk bir yamalı bohçayı andırıyordu. Çerçeveli fotoğrafların bazıları devrilmiş, ama sonradan düzel-tilmemişlerdi. Laura, beyaz eskrim elbisesi ve elinde flöre-siyle çekilmiş olan fotoğrafını görünce birden hatırlamaya başladı.

“Rüya görüyordum”, dedi düşünceli bir ifadeyle. “Şövalyeleri.” “Şövalyeleri mi? Ne şövalyesi?” Kardeşinin alnı burun köküne kadar buruştu; bu onun şüphelendiğini gösteriyordu. “Beyaz ve siyah şövalyelerdi”, dedi Laura, hatırlamaya başladı. “Ağır kılıç ve topuzlarla vahşice birbirlerine saldırıyorlardı – gerçek, korkunç silahlarla.” “Gerçekten mi?” diye sordu Lukas, alnındaki kırışıklık daha da derinleşmişti. “Evet,” diye heyecanla başını salladı Laura, rüyayı çok canlı hatırlıyordu. Ayrıca koskocaman bir kale vardı; etraf, filmdeki Orta-Dünya’yı andırıyordu azıcık.” Duvardaki afişi işaret etti. “Şaşırmadım,” dedi Lukas bir öğretmen edasıyla. ‘Yüzüklerin Efendisi’ni oniki kez seyrettin!” “Onüç kez!” diye düzeltti ablası. “Ama başka şeyler de oldu: Şövalyeler vahşice savaşırlarken bir anda ortalarına düştüm; beyaz uzun saçı ve sakalı olan yaşlı bir adam -” Laura 1 – Aventerramin Sırrı www.cizgiliforum.com 4 “Gandalf – ya da Albus Dumbledore?” diye sözünü kesti Lukas sırıtarak. Laura başını salladı.

“Hayır, ne Gandalf ne de Dumbledore. Gerçi – her ikisine de biraz benziyordu. Neyse, yaşlı adam bana doğru geldi, önce çok dostça gülümsedi. Ama sonra yüzü ciddileşti ve bana kaseyi aramak zorunda olduğumu söyledi.” “Kase mi? Ne kasesi?” “Ne bileyim!” Laura omuzlarını silkti. “Gerisini hatırlamıyorum. Siyah şövalyenin aniden yaşlı adamın üzerine atıldığını biliyorum, hepsi o kadar. Gözleri öfkeden kıpkırmızıydı, yaşlı adamı öldürmek için kılıcını kaldırdı. Ama sonra ne oldu -” Sözünü tamamlamadı; parmağıyla saç lülesiyle oynarken bir yandan da düşünüyordu. “Bilmiyorum, aklıma bir şey gelmiyor. Yine de, bu kaseyi bulmamın çok, ama çok önemli olduğuna dair bir his var içimde. Nedenini bir bilsem?” Lukas ablasını düşünceli bir ifadeyle süzdü. Bu soru kızı gerçekten de rahatsız etmiş görünüyordu. Ablasını yatıştırmak için bir el hareketi yaptı “Boş ver Laura” dedi. “Alt tarafı bir rüya işte!” Ama Laura başını sallayıp kocaman açılmış gözleriyle kardeşine baktı.

“Biliyorum, delilik bu, ama bana her şey korkunç derecede gerçekmiş gibi geldi. Ve bu da beni…” Başını kaldırıp yardım istercesine kardeşine baktı birden, “… nedense korkutuyor, Lukas!” diye fısıldadı. “Çok korkutuyor.” Ertesi gün pazardı, yani İkinci Advent’ti.1 Soluk mavi kış havasında, Hohen-stadt üzerinde zayıf bir güneş asılıydı. Bu küçük kentin geçmişi Ortaçağ’a uzanıyordu. Birbirini kesen caddeleri, restore edilmiş tarihi binaların bulunduğu kuytu sokakları yazları pek çok turist çeker, sabahın erken saatlerinden akşamın geç saatlerine kadar canlı olurdu. Kışınsa, şehir meydanındaki Noel ağacı etrafına kurulan panayır ziyaretçilerle dolup taştığından daha sakin olmazdı; tabii ki hafta sonlarında. Laura 1 – Aventerramin Sırrı www.cizgiliforum.com 5 Ama hepsi bu değildi: Hohen-stadt, yağlıboya tablolar-dakine benzer bir eski şehir olmanın yanı sıra başka şeyler de sunuyordu. Butiklerin, mağazaların, restoran ve resmi binaların bulunduğu birkaç modern semti de vardı. Ayrıca yeni açılan alışveriş merkezinde iki diskotek, bir bowling salonu ve sinema kompleksi yeralıyordu. Kentin çevresini süsleyen tepelerde sayıları her geçen gün biraz daha artan evler, soğuk kış mevsiminde hareketsizce duruyordu. Leanderler’in evi, Hohen-stadt kenarında, küçük bir bahçe içindeydi.

Tek katlı şirin evin dammdaki bacadan tüten kalorifer dumanı halka halka göğe yükseliyordu. Bir karga, bahçedeki yüksek bir ağacın tepesine doğru süzülerek en tepedeki kalın bir dalın üzerine konup çatıdaki pencereden evin içini gözetlemeye başladı. Karga, gerçek olamayacak kadar büyüktü. 1) Noel’den önceki dört Pazar gününden her biri. – Ed. Notu. 10 Gece don olmuş, ağaç ve çalıların çıplak dalları kırağıyla kaplanmış, çevredeki çayır ve tarlaların üzerine sanki pudra şekeri serpilmişti. Laura elbiselerini giyip pencereden baktı; bir an, nihayet kar yağdı, diye düşündü. Ama hemen sonra, yanıldığını anlayınca, hayal kırıklığı yaşadı. Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da doğumgününde kar yağar diye ummuştu. Geçen yıl aralık ayının dördünde kar yağmış, beşinde de, Laura’nın doğum gününde yani, her taraf kalın bir kar tabakasıyla örtülmüştü. Laura ve Lukas, arkadaşlarıyla birlikte bütün gün koşup oynamış, kızak kaymış, neşeyle kartopu savaşı yapmışlardı. Ama günün en önemli olayı öğleden sonra yaşanmıştı: Babası Marius, eski zamanlardan kalma atlı kızağı çıkarmış, kızağa Laura’nın atı Sturmwind koşulmuş, topluca çayır ve ormanda bir kızak gezintisine çıkılmıştı. Marius’un Sturmwind’in koşumlarına taktığı çıngırağın sesi Laura’nın kulaklarındaydı hâlâ. Atın nallarından çıkan sesleri ve kızağın altında ezilen karın gıcırtısını dinlerken, kendisini bir kış masalında hissetmişti.

Eksik olan tek şey, Laura 1 – Aventerramin Sırrı www.cizgiliforum.com 6 bir sonraki köşeye sapan buzdan dev ya da onları buzdan sarayına davet eden kar prensesiydi. Her ne kadar bunların hiçbiri olmadıysa da, Laura o günü ömür boyu unutmayacaktı. Çünkü iki hafta sonra, Noel’den üç gün önce, babası aniden ortadan kaybolmuştu. Öğleden önce Marius Leander, her zaman olduğu gibi derse girmişti – Laura ve Lukas’m da gittiği Ravenstein yatılı okulunda tarih ve edebiyat öğretmeniydi. Öğrenci ve öğretmenlerin bir arada olduğu öğle yemeğinde de masadaydı; öğleden sonra nöbeti ve etüt dersleri vardı. Ardından da odasına çekilmişti, çünkü araştırmasına devam etmek istiyordu. Bir süredir Ravenstein Kalesi’yle ilgili bir araştırma yapıyordu. Bir arkadaşı, Marius Leander’in, akşam yemeğinden bir süre sonra okul binasından çıkıp gittiğini gözlemlemişti. İşte o andan itibaren kendisine dair hiçbir iz yoktu. Ailesinin ve tabii ki polisin çabasına ve tüm araştırmalara rağmen, o gün neler olup bittiğini gösterecek hiçbir şey bulunamadı. Marius’un nerede olabileceğini kimse bilmiyordu. Sanki yer yarılıp içine girmişti ve hepsi -polis, öğretmen arkadaşları ve her şeyden önce ailesi- bir bilmeceyle karşı karşıyaydı. Nasıl acaba, diye düşündü Laura.

Ve, kim bilir nerede? Babasının isteyerek ortadan kaybolmadığından kesinlikle emindi; herhangi biri ya da bir şey onu buna zorlamıştı. Nedeni ne olursa olsun… Marius hâlâ hayatta olabilirdi. Buna mecburdu! Aksini düşünmek bile istemiyordu, ama – “Laura, kahvaltıya!” Üvey annesinin çınlayan sesi La-ura’yı düşüncelerinden kopardı. “Nerede kaldın, Laura?” Elinde olmadan yüzünü buruşturdu kız. “Geliyorum!” diye haykırdı ve odadan çıkmak üzere döndü. O anda kargayı fark etti. Durdu, başını yukarıdaki pencereye doğru kaldırıp ağaçtaki kuşa baktı. Kuş soğuktan korunmak için katran rengi tüylerini kabarttığından, olduğundan daha büyük Laura 1 – Aventerramin Sırrı www.cizgiliforum.com 7 görünüyordu. Laura şimdiye dek bu kadar büyük bir karga görmemişti. Kara bir hayalet gibi dala tünemiş, hiç hareket etmeden, kapkara gözleriyle Laura’ya bakıyordu. Laura, çok eski kimi kavimlerin kargaları bir felaket habercisi olarak gördüğünü daha yeni okumuştu. Elinde olmadan üşümeye başladı. Vücudu ürperdi, kollarındaki tüyler diken diken oldu.

Laura mutfağa girdiğinde burnuna taze kahve, kakao ve kızarmış ekmek kokusu geldi. Lukas masaya çoktan oturmuş, sıcak kakao içiyordu. Laura hiçbir şey söylemeden kardeşinin yanına oturdu ve kakao sürahisine uzandı. “Küçük hanım bugün keyifsiz mi?” diye sordu üvey annesi iğneleyici bir sesle. “Neden bir günaydın duymadım?” Sayelle Leander-Rüchlin, sitemli bir ifadeyle üvey kızına bakarken, Lukas’m, ablasına teselli edici bir bakış fırlattığını fark etmedi. Laura, kahvaltı kasesine mısır gevreği doldurup üzerine süt dökerken, annem Sayelle’den çok farklıydı, diye geçirdi içinden. Sabahlan beni rahat bırakırdı! Laura ve Lukas’ın sevgili anneleri, Laura henüz beş yaşındayken, üzücü bir trafik kazasında ölmüştü. Laura da arabadaydı ve son anda kurtarılmıştı. Sayelle Rüchlin, La-ura’nın anne babasının okuldan arkadaşıydı; olaydan sonra Laura ve Lukas’a çok iyi davranmış, annelerinin yokluğunu hissetmemeleri için onlara şefkatli davranmıştı. Marius, bu genç kadının yardımlarına elbette minnettardı; zamanla ikisi de ister istemez yakınlaşmışlar ve bir süre sonra da evlenmişlerdi. Marius, evlendikten sonra kariyeri hızla yükselen bu gazeteci kadınla mutluydu. Ailesine çok az zaman ayırabildiği halde, Lukas ve Laura, üzerlerine titreyen bu kadınla başlangıçta mutluydular. Ama Marius’un gizemli kayboluşunun ardından Sayelle hızla değişmişti. Çocuklarla ilgilenmiyor değildi; tam tersine, Sayelle o günden itibaren onları iyice denetim altına almıştı. Her şeyi kontrol Laura 1 – Aventerramin Sırrı www.

cizgiliforum.com 8 ediyordu. Neredeyse her an enselerindeydi. Özellikle de Laura’nın. Bir yandan da onlara karşı soğuk davranıyordu. Başlangıçta Lukas ve Laura, üvey annelerinin kendileri için korktuğunu düşündüler. Sayelle, sevdiği adamın kaybıyla baş etmeliydi, bu yüzden’ de bir süre seslerini çıkarmadılar. Ne var ki zamanla üvey anne öyle kötüleşti ki, Laura onunla sürekli kavga eder olmuştu. Ama bu sabah kavga etmek istemiyordu. “Özür dilerim. Günaydın” diye mırıldandı sadece. “Demek ki isteyince oluyormuş!” dedi Sayelle yüzünde belli belirsiz bir gülümsemeyle. Kahve makinesinin üzerinden demliği alıp masaya oturdu ve fincanını doldurdu. Bugün serbestti; gazeteye gitmesi gerekmediği halde siyah saçlarını özenle taramıştı. Kaim kaçmış bir iki yer hariç makyajı da kusursuzdu.

Lukas ve Laura’nın aşınmış kot pantolon ve sweat-shirtlerine karşın Sayelle, günün modasına uygun, koyu bordo bir pantolon giymişti. Pantolon, üzerine çok iyi oturmuş, ince belini ortaya çıkarmıştı. Kızarmış ekmeğin üzerine azıcık diyet margarin sürüp minik peynir parçaları koyarken bir taraftan da çocuklara bakıyordu. “Bugün hep beraber kiliseye gideriz diye düşündüm”, dedi beklenti dolu bir gülümsemeyle. “Advent Konseri’nde Noel şarkıları söylenecekmiş. Max koronun çok iyi olduğunu söylüyor.” Max mi? diye düşündü Laura. Tanrı aşkına, bu Max de kimdi? Birden hatırladı: Maximilian Longolius, bir televizyon kanalı ve çok sayıda gazetenin bağlı olduğu dev bir medya kuruluşunun sahibiydi. Ekonomi sayfasını Sayelle Leander-Rüchlin’in yönettiği “GAZETE” de ona aitti. Laura, Maximi-lian Longolius’la tanışıyordu: Adam, Sayelle, Lukas ve onu şık bir restorana davet etmiş, birlikte yemek yemişlerdi. Laura 1 – Aventerramin Sırrı www.cizgiliforum.com 9 Max yaşlı ve gösteriş meraklısı bir tipti; siyah saçlarını geriye doğru taramış -Laura daha ilk bakışta saçların boyalı olduğunu fark etmişti-, pahalı bir elbise giymişti; gözlükleri ise özel tasarımdı. Laura, adamın tavşan yellenmesi gibi sönük tokalaşmasını hatırlar hatırlamaz ürperdi. Ama en korkuncu, adamın sürekli Sayelle’i süzmesiydi.

Yılışık gözleri adeta kadının üzerine yapışmış ve hiç durmadan sıntmıştı. Kesinlikle iğrenç! Bu adamın beğendiği bir şey ancak kötü olabilirdi! “Olamaz, hiç vaktim yok” dedi Lukas da hemen. “Bilgisayarımla randevum var.” “Peki ya sen Laura?” “Aslında ben de ata binmek istiyordum” dedi Laura gergin bir ifadeyle. “Sturmwind’in harekete ihtiyacı var. Noel tatilinden önce de zaman ayıramam herhalde.” “Nasıl isterseniz” demekle yetindi Sayelle. Gücenmişti; Laura bunu kadının sesinden anladı. Şimdi neşesi de kaçardı; işler onun istediği gibi yürümediğinde hep aynı şey olurdu. Sonra da hırçmlaşırdi; böyle zamanlarda en iyisi onun yoluna çıkmamaktı. Korkunç! Yine de Laura zaman zaman Sayelle’i anlayabiliyordu: Üvey annesi hafta sonlarında sürekli birşeyler yapmak isterdi; birlikte olabildikleri tek zaman buydu çünkü. Diğer günlerde Laura ve Lukas yatılı okuldaydılar. Hohen-stadt’taki evde sadece hafta sonlarıyla tatillerini geçiriyorlardı bir tek. Sayelle birlikte oldukları bu kısa süreyi doldurmayı görev bildiğinden, her defasında acayip. programlar yapardı.

Belki de can sıkıcı bir mecburiyet olmaktan çıkmıştı artık yaptıkları; müze ve konserlere gitmekten hoşlanmadıklarını anrETER FREUND lamış olması gerekirdi çünkü. Sayelle, Lukas ve Laura’nınkinden apayrı bir dünyada yaşıyordu; o yaştaki çocukların ne isteyebileceklerini kesinlikle bilmiyordu. Laura 1 – Aventerramin Sırrı www.cizgiliforum.com 10 Laura, üvey annesinin son zamanlarda kendisinin ve Lukas’ın neyle uğraştığını aslında pek de bilmek istemediğini düşünür olmuştu. Görünüşe bakılırsa, Sa-yelle’in ilgilendiği tek bir şey vardı, o da Lukas ve Laura’nm, üvey annelerinin istek ve düşüncelerine hiç itiraz etmeden boyun eğmeleriydi. Onların hoşuna gitsin ya da gitmesin, hiç önemli değildi. Bu yıl bize Advent Takvimi1 bile almamasına şaşmamalı, diye düşündü Laura. Doğumgünümü de unutacak! Laura, üvey annesinin neden bu kadar değiştiğini ve her geçen gün biraz daha tuhaflaştığını sık sık düşünür; bir türlü cevap bulamazdı. Ama belki de yanılıyordu, Sayelle’e haksızlık ediyor olamaz mıydı? Laura’nın emin olduğu bir şey varsa, o da babası kaybolmadan önce her şeyin bambaşka olduğuydu. Bambaşka! Geçen yılın o lanet yirmibir Aralık gününde neler olduğunu keşke bilsem, diye düşündü Laura. Birinin bu şekilde, arkasında hiçbir iz bırakmadan ortadan kaybolması çok tuhaftı. Buharlaşıp havaya karışmış olamazdı ya. Böyle bir şey kesinlikle mümkün değildi! ¦ Laura, Sayelle’in kısık gözlerle kendisine baktığını fark etti bir an; kadının sesi hiç çıkmıyor, ama ağzı akvaryum balığı gibi açılıp kapanıyordu. Birden Sayelle’in sözleri çınladı kulağında.

1 (Genellikle çikolatayla yapılan ve çocuklara yönelik 24 günlük bir takvim. – Ç.N. “Rüya mı görüyorsun, yoksa bana cevap vermek mi istemiyorsun?” diye sordu Sayelle. Sesi sinirli çıkmıştı. Al işte! “Sony”, dedi Laura aceleyle. “Düşünüyordum.” “Atınla vakit harcamak yerine evde oturup ders çalışman daha akıllıca olmaz mı, diye sordum!” dedi Sayelle gergin bir ifadeyle. Laura karşılık vermedi. Sayelle vazgeçmek niyetinde değildi: “Matematik ve fizik notlarım beş olsaydı, ben böyle yapardım.” Laura 1 – Aventerramin Sırrı www.cizgiliforum.com 11 “Dün bütün gün çalıştım ya”, diye mırıldandı Laura sessizce. “Geç bile kaldın!” dedi Sayelle azarlarcasma. “Yoksa geçen yılki gibi yine topu atmak mı istiyorsun? Bunun anlamını biliyorsundur herhalde; aynı sınıfı iki kez tekrarlayamayacağına göre, Ravenstein’a veda etmek zorunda kalırsın.

Bunu istemezsin herhalde, öyle değil mi?”

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir