Julien Freund – Beşerî Bilim Teorileri

Bu eser bir boşluğu doldurmayı hedefliyor. Alman felsefesi tarihi adlı eserinde, Brehier, XIX. asrın ikinci yarısında ve XX. asrın başında Almanya’nın beşeri veya sosyal ilimlerle alikalı olarak “son derece verimli bir saha ” oldu ğu ­ na işiret ediyor. Bu doğrudur. Üstelik bu disiplinlerin statüsü mesel esi de bu ülkede felsefi tartışmanın başlıca temalarından birini teşkil etti. Öyleyse elimizdeki kitabın büyük bir bölümü Alman yazarların nazariyelerinin anlatımına ve onların ortaya attığı meselelere tahsis edilmişse, bunun için kimse hayret etmesin. Gerçekten, büyük bir bölümü Almanya’da tahsil görmüş olan Fransız, İngiliz, İtalyan ve İspanyol filozo fları tartışmaya yaba ncı kalmamışlardır, fakat, bazıları istisni edilirse, onlar kenarda kalmışlar ya da az çok sadikatle Alman filozoflarının düşüncesini benimsemişlerdir . Her hilükirda, münikaşalar bu düşünürlerin ülkelerinde Almanya’da filozofları karşı karşıya getiren polemiklerin ehemmiyetine ve yankısına sihip olmadı. Bu müşihedeler devrin fransız felse fesinin dolaylı olarak bile bir tenkidini teşkil etmez, zira fransız felse fesi, genellikle alman felse fesinin , haksız olarak , itibar etmediği başka meselelerl e meşgul oldu. Ziten Saint-Simon, Comte ve Taine siyesinde, Fransa, kendine öz ­ gü bir usl fi.p içinde, münikaşaya büyük ölçüde katkıda bulundu. Fel ııefi ilem ­ şüm fi.llük, kültürlerin hus fi.siliğini yoketmiyor.


O hilde bu kitap, Fransa’da hemen hemen bilinmeyen, bizen beşeri iliml erle ilgili olmayan başka temalar dolayısıyla bilinen yazarları tanıtma ya ya rdım cı olacaktır. O belki de bütün boyutları, felsefi payı ve kapsamıyla insan ilimleri meselesini son derece açıklıkla vaz’etmeye katkıda bulunacaktır. Tartı şma günümüzde şiddetini kaybetmiş olmasına rağmen, az çok gizli bir biçimde çağda ş felsefeyi beslemeye ve filozofların münazaralarını yönlendirmeye devam etm ektedir. Münikaşaların yeniden açılacağı hus fi.sunda kuvvetli ihtimiller de vardır, zira insan ilimleri felse feye tabiat ilimleri kadar tayin edici problemler sormaktadırlar. Eğer beşeri ilimler bugüne kadar güçlüğe hikim olmayı başaramadıysa bu henüz gerekli kavram aracına sahip olmadığı içindir -ve öyle zan ­ nediyorum ki elinizdeki kitabın müteikip sayfaları bunu geniş ölçüde is pat etmektedir -. İnsan ilimleri üzerindeki incelemelerin, tabiat ilimleri nazariyecileri tarafından oldukça horgörülen meta fizik te fekkürü uyandırmaya katkıda bulunmaları bile kuvvetle muhtemeldir. Felse fenin ölümü nazariyeleri, şüph esiz filozofların sır f zamanımızın vaz’ettiği problemlere hikim olmadaki geçici iktidarsızlığının göstergesidir. GİRİŞ N OO’LARI 1. Beşeri ilimler kavramıyla idet olduğu üzere bu ad altında sınıflandırılan disiplinlerin tamamım kasdediyoruz: iktisat, topluınbilimi (sosyoloji), insanbilimi (antropoloji), co�afya, halkbilimi (etnoloji), dilbilimi (lengüistik), tarih (siyisi tarih, ilimler tarihi, sanat tarihi. vs … ), eğitim.bilimi (pedagoji), siyisetbilimi (politoloji), eski-eserbilimi (arkeoloji), rıloloji, teknikbiliıni, harpbiliıni (polemoloji), mitoloji, ihtiyarlıkbilimi (jerontoloji), vs … Sayım fazla kabarık değildir, uzmanlıklar ve alt-uzmanlıklar oldukça çoktur. Bu sıralamaya, kendisine herhangi bir felsefi veya epistemolojik geçerlilik atfetmeksizin tasviri bir tanım eklenebilir. Bu durumda, beşeri ilimler kavramından biz insanların kendi aralarındaki ve neslerle alikalarını, ayrıca bu alikalardan doğan eserleri, müesseseleri ve münasebetleri ilgilendirdiği ölçüde, araştırma konusu muhtelif beşeri faaliyetler olan disiplinleri anlıyoruz . Daha kesin bir tamm, bir sistemleştirme, diğer bir ifadeyle, beşeri ilimlerin aşağıda açıkladığımız nazariyelerine yakın veya onlardan farklı başka bir nazariyesini gerektirir.

Bizim teklif ettiğimiz tanımın uygulamalı ve kullanışlı olmaktan öte başka bir değeri yoktur. 2. Beşeri ilimler terimi, tıpkı tabiat ilimleri terimi gibi, tartışma konusudur. Muhtelif yazarlar bu disiplinleri: manevi ilimler (sciences morales), kültür ilimleri, ruh ilimleri (sciences de l’esprit), insan ilimleri, normatif ilimler diye adlandırmayı tercih etmişlerdir. Bu kitapta başka adlandırmalara da rastlanacaktır: noolojik ilimler1, ideografik2 ilimler, vs … Biz bütün bu adlandırmaları uygulamada denk olarak kabul ediyoruz. Bununla birlikte sosyal ilimler ve tarihi ilimler ifadelerini bir yana bırakıyoruz, çünkü onların anlamı çok daraltıcıdır, zira bu ilimler beşeri ilimlerin tanımını değil sadece bir kategorisini ilgilendirmektedir. Tercihimizi beşeri ilimler kavramı lehine kullanışı.mızın sebebi, sırf uygunluğu içindir, çünkü günümüzde en çok kullanılan odur ve üniversiter kuruluşların tasdikini de almıştır. Bir okuyucunun ona mantıki bir mini atfetmesine acırız. Hiç olmazsa onun sezgi yoluyla anlaşılacağı ümidi içinde biz alışılagelen kullanıma uyuyoruz. O hilde beşeri ilimler mefh6muna hangi mininın verilmesi gerektiğini takriben bilmek yeterlidir. 3. Bazı okuyucular belki bu eserde incelenen nazariyeler arasında strüktüralizmin veya fonksiyonalizmin gözükmemesini müşahede etmekten hayrete düşeceklerdir. Bir ihmil sözkonusu değildir. Onları saf dışı da bırakmadık, çünkü 1 Noologie: insan fikrinin ilmi.

Konusu ruh (esprit) dünyası olan ilim (noos, noOs-esprit) (çev). 2 İdiografik: fikirlerin resim ve işiretle tasvir usOlüne diir (çev). 2 GİRİŞ NOI’LARI bunlar doğrudan doğruya çağda§ nazariyelerdir. Ancak onların burada yeri yoktur. Gerçekten bu nazariyeler, bazı be§eri ilimlerin, özellikle dil biliminin ve halkbiliminin dihili nazariyeleridirler, bazen sosyolojiye ve psikolojiye aktarılmıftır, ve be,eri ilimlerin statüsünün ve onların tabiat ilimleriyle münisebetlerinin mahiyetini tiyin edecek anlamda, beferi ilimler hakkında nazariyeler depI.lerdir. Hisdı, strüktüralizm kimyada fdojistik3, biyolojide vitalizm veya sosyolojide uzviyetçilik (organisizm) nazariyesinin benzeri bir nazariyedir. Bu UviStrauH ‘un beferi ilimlerin sistematiği üzerinde fikirlerinin olmadığı anlamına gelmez, fakat o bu fikirleri, Antropologie structurale adlı eserindeki bir takım imilar dı§ında, nazari olarak geliftirmemiftir. • Phylogiıtique: Bünyelerin terkibinde kullanılan malzemelerden veya prensiplerden biri ola· rak telakki edilen atef. Bu doktrin XVIII. yy’m eonunda Lavoiıier tarafından yılulmıttır (çev). BİRİNCİ BÖLÜM SINIFLANDIRMALAR DEVRİ Beşeri ilimlerin bağımsız bir araştırmalar muhiti teşkil edebilecekleri veya hususi bir epistemolojik statüye veya bir metodolojiye sihip disiplinler olabilecekleri fikri oldukça yakın zamanda doğmuştur. Onu XVII. asra takaddüm eden yazılarda bulmak için metinleri alt-üst etmek gerekir. Bu fikir ancak tedricen xvııı.

asırda tasdik olun.muş ve xıx. asır içinde ağırlığını hiHettirmiştir. Bu geç şuurlanışın sebeplerini şüphesiz Rönesans’a kadar bizzat ilmin içinde bulunduğu şartlarda aramak gerekir. Bu tarihe kadar ilim mefhumundan anlaşılan şey oldukça müphem ve belirsiz idi, zira bu mefhum metodlu bir araştırma kadar mantıklı ve insicamlı her nutku, ve hatti düzenli bir eylemi de belirtiyordu. Bir taraftan, az çok açık bir tarzda Aristo’nun ilimler tasnifine atıf yapılıyordu. Aristo ilimleri üçe ayırıyordu: konusu gerekli görülen şeyin tahlili olan nazari ilimler; gayesi fiilin dışında olan üretim veya faaliyetle ilgili poetika ilimleri; bizzit fiilin faaliyetleriyle ilgilenen tatbiki ilimler. Diğer taraftan, matematik dışında ve az çok açık fakat dağınık bazı araştırmalara rağmen, tabiat veya hayatı alikadar eden müşihadeler alanında, hiç bir ilim, diğerlerine mudel olabilecek ölçüde, özel bir hamle göstermemiştir. Fiilen, Rönesans’ın sonuna kadar, bütün ilimler aynı noktada idi: teşebbüste ciddiyet yokluğu, elyordamıyla araştırma, şüpheli sonuçlar. Bitıl inançlara tibi olmadıkları zaman, bütün ilimlerin durumu böyleydi. Bir bakıma, Machiavel tarafından yapılan siyasi tahlil ve tarihe katkının onun devrinde fiziğe veya biyolojiye tahsis edilen incelemelerden daha ilmi (bu terime bugün verdiğimiz anlam içinde) olduğu da söylenebilir. Bu durum Rönesans’ın sonuna doğru değişti. Burada ayrıntılı bir araştırmaya girmeksizin, günümüzde beşeri ilimler diye adlandırdığımız disiplinlerin hus6siliği üzerinde düşünmeye büyük ölçüde katkıda bulunan iki olayı hatırlamak gerekir. Bu, bir taraftan, Galilee’nin çalışmalarından ve bu çalışmaların sunduğu yeni perspektiflerden itibaren tabiat ilimlerinin muazzam hamlesi; diğer taraftan, felsefede Descartes’ın geliştirdiği, ruh ve beden, zihin ve madde ikiliği oldu. XV II.

asırdan itibaren tabiat ilimlerinin hızlı inkişafı, ilimler Cumhuriyeti’nde fizik ve insan ilimleri arasında bir kopukluk yarattı. Fiziğin giderek artan gelişmesi ve insan ilimlerinin donması, muhtelif zihinlerin, ilmilik seviyesinde, iki ilim grubu arasındaki muhtemel bir zıtlığı ve beşeri ilimlerin hususiliğini sorgulamalarına sebep oldu. Onlardan bir bölümü, bu ilimler ara- 4 BEŞERİ BİLİM TEORİLERİ sında kes in bir zıtlık görmed iler. Tab iat il imler ini bütün ilmiliğ in modeli olarak gördükler inden, beşeri il imler in gecikmes in in, tab iat ilimler inin normlarını ben imsemeler i şartıyla telifi ed ileb ileceğini umdular. Bu ep istemoloj ik anlayış XV III. yüzyıl boyunca hakim oldu. Böylece, Helvet ius, De l’esprit adlı eserinin önsö:ünde, manevi ilimlere dit problemlerin, fıziğin tecrübe metodu bu ilimlere tatbik edilirse, ilerleme yoluna girebileceğine inanıyor. La Mettrie insanı mekaniğin prensipleriyle açıklamak istiyor. D ‘Holbach Tabiatın sistemi (Systeme de la nature) adlı eserinde, tabiatta soşyal ve manevi sistemin esasını buluyor. NeuJton’un çalışmalan, birçok yazan bu yeni istikamette tasdik etti; öyle ki bu yazarlar da manevi ilimlerin Newton’u olma hay.iline kapıldı. Hlidiseleri tabiileştirmenin onları açıklayacak kudrete ve yetkiye slihip olmak için klift geldiği düşünülüyordu. Bu dönemde, tabii din, tabii ahlak, tabii hukuk, tabii politika, tabii tarih, vs … hakkındaki sayısız inceleme bu anlayıştan kaynaklandı. Metafı:iğe tamamen karşı gelinerek, maddeci veya duyumcu bir metafizik geliştirildi4• Bu cereyanın aks ine, Descartes’ın ruh ve beden ayırımına az çok sadık olan b ir d iğer i, Ruh ve Madde, Tab iat ve Düşünce arasında ve daha sonra Tab iat ve Tar ih arasında b ir in in d iğer ine ind irgenemezliğini göstermek iç in varlıkb il imle ilg ili bu tefr iki metodoloj ik plana aktardı. Beşeri eylemlerde ga iyetin e hemm iyeti sebeb iyle de olsa, ilmi b ir incelemenin mekanizme kurban edem iyeceğ i, manevi had iseler in fiz iki hadiselere ind irgenmes i imkanını inkar ed iyordu.

Böylece bu cereyan beşeri veya “manevi” ilimler in bağımsızlığının felsefi temeller ini atıyordu. “Manevi” (morales) d iyoruz, çünkü XV III. yüzyılda bu ter im kullanılıyordu. Bu ik il ik Kant’ın gel işt ireceğ i tenkidç i felsefenin temel inde yer aldı. Bahsettiğ im iz tab iatçılığı hu tenkidç i cereyana benzetmek haksızlık olur, z ira bu cereyan sırf menfi surette tenk idç i oldu: ruhçu doğmatizm in karşısına maddec i doğmatizm i çıkardı. Böylece Montes qu ieu, kanunlar ile örf ve adetler in tanınması iç in fiz iki faktörler in ehemm iyeti üzer inde ısrar ettiği halde, tay in ed ici şartları orada görmey i redded iyordu, z ira, onun düşünces ine göre . sadece kötü kanun-koyucular sırf ikl ime ve d iğer fiz iki faktörlere t ibi olmaktadırlar. Aynı şekilde Charles Bonnet faal iyet ve mekan izma arasındaki ind irgenemezl iği tasdik ed iyordu.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir