Sabri Hizmetli – İsmail Hakkı İzmirli

XIX. yüzyılın 2. yarısı ve XX. yüzyılın başları gerek Batı dü nyasında gerekse İslam ülkelerinde uyanış ve yenilikcilik hareketlerinin açık bir şekilde görüldüğü dönemdir. Bağımsız ya da müstemleke niteliğindeki müslüman ülkelerde, Batıdaki ilmi ve fikri gelişmelerin etkisiyle diriliş ve öz kimliğe dönüş anlayışı görüldü, birtakım yenilikçi akımlar ve modernleşme hareketleri ortaya çıktı. Müslüman toplumlar İngiliz sömürgesi durumundaki HindPakistan kıtasında, Fransız sömürgesi olan Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerinde milli ve manevi değerlerine dönmeye, gerçek kimliğine kavuşmaya, istiklal ve hürriyetini elde etmeye büyük önem verdiler. Halkı gerçek kimliğini kazanmaya, bilgisizlikten ve sömürülebilir olma durumundan kurtulmaya, bağımsız ve özgür olarak yaşamaya çağıran aksiyon adamları yetişti . Cemaleddin Afgani (öl . 1 897), Muhammed Abduh ( 1 849-1 905), Abdulhamid b. Badis (1 889-1 941 ), Hasan el-Benna (1 906- 1 949) , Reşid Rıza (1 865-1 935) , Mal ik b. Nebi (1 905-1 974), Mustafa Sabri ( 1 869-1 954) , Muhammed İkbal (1 877-1 938), Musa Carullah (1 875-1 949), Mehmed Akif (1 873-1 936) ve benzeri bilginler müslüman ulusların uyanış ve bağımsızlık mücadelesine güç ve yön veren aksiyon insanlarıdır. Elinizdeki kitabın konusunu oluştu ran İsmail Hakkı İzmirli Bey de son yüzyıl İslam düşüncesi ve kültürüne imzasını koyan ve yenilikçilik hareketlerinde önemli katkıları bulunan kimselerdendir. Türkiye’de aynı dönemlerde, hür düşünceli, serbest görüşlü, xııı bilgili ve geniş kültü rlü bi lginler hemen her alanda bir modernleştirme hareketi başlattılar. Devlet adamları tarafından da desteklenen bu bilginler, gerileme devrindeki Osmanlı Devleti’nin geri leyişini durdurmak veya yıkılmasına engel olmak için çal ışıyorlar; Tü rk halkını ve tüm müslümanları içinde bulundukları kötü durumdan kurtarıp çağdaş medeniyet düzeyine kavuşturacak bir yol arıyorlardı. İlim ve teknolojide Batılı toplumları yakalama, ezilmişlikten ve sömürü düzeninden kurtulma, öz benliğine ve gerçek kimliğine dönme çerçevesinde müslümanlara çağrıda bulunan birçok eser meydana getiren bu düşünürler ve aydı nlar, hür düşünce ve çağdaş anlayışla islam ilimlerini yeniden ele alıyorlardı.


Belirtilen düşünce ve anlayışın ürünü olan bu eserlere tefsir alanı nda Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’ın “Hak Dini Kur’an Dili, İ.H. İzmirli ‘nin “Maani-i Kur’an” ve Ö. Rıza Doğrul’un” Tanrı Buyruğu” adları ndaki kitaplarını, fıkıh alanında İzmirli’nin “Usuli Fıkıh” ve “İlim-i Hilaf” isimlerini taşıyan eserleri ile ö. Nasuhi Bilmen’in “İstı lahat-ı Fıkhiye Kamusu”nu, İslam tarihi sahasında yine İzmirli’nin “Siyer-i Celile-i Nebeviye”si ile Mehmed Şemseddin’in “İslam’da Tarih ve Müverrihler” isimli kitabını örnek gösterebiliriz. Adı anılan eserler, belirtilen dönemdeki Türk insan ının münevver kesiminin düşünce yapısını ve kültür düzeyini gösteren kaynaklardan sadece birkaçıdır. Bu eserlerin ortak amacı, İslam d inini gerçek kiml iği ile tanıtmak ve İslam düşüncesini yeni bir yapıya kavuşturmak, Batı’nın çağdaş metodundan yararlanarak eğitim-öğretim sistemini yenilemek ve ulusal kültürü çağdaşlaştırmak, halkın inançları nı ve düşü ncesini yanlış inanışlardan, bidat ve hürafelerden arındırmak, çağdaş yıkıcı akımlar, felsefi ve ideolojik fikirlere karşı İslam’ı savunup açıklamaktı r. Gerçekte, XIX. yüzyılın 2. yarısı ve XX. yüzyılın başı Türkiye’de önemli inkılapların yapıldığı bir devirdir. Siyasi, idari , içtimai , iktisadi, ilmi, askeri ve öteki alanlarda birtakım yenilikler ve değişiklikler gerçekleştirilmiştir. H ürriyet ve medeniyet kavramları Avrupa ülkeleri düzeyine çıkmayı hedef alan yenilik hareketlerinin itici gücü olmuştur. XIV Meşrutiyetle birlikte modernleşme ve çağdaşlaşma hareketlerine ağırlık verilmiştir. Hemen her alanda hızlı bir şekilde uygulanmaya başlanan reformlar Türk toplumuna yeni bir yaşantı şekli vermeye yönelikti .

Bu amaçla başta eğitim ve öğretim sistemi olmak üzere devletin tüm kurum ve kuruluşları Batıdaki kurumlar örnek alı narak ıslah edilmek istendi . Bu sebeple Türk tarihinin bu dönemi “Tanzimat Devri” diye adllandırıldı. Ancak, Osmanlı ülkesi nde uygulanmaya başlanan bu reformlara ve yenil ikçi faaliyetlere maddi ve manevi yönden destek olanlar bulunduğu gibi, karşı çıkanlar da vardı. Bu durum halkın bölünmesine; birtakım felsefi, dini, fikri, sosyal ve ekonomik hareketlerin ya da okulların ortaya çıkmasına sebep oldu. Çeşitli adlarla ortaya çıkan yenil ikçi hareketlere ve okullara karşı, bir takım isimler altı nda ortaya çıkan ideolojik akımlar da vardı. Bu hareketlerin ve akımları n başlıcaları Batıcılık, Türkçülük ve İslamcılık akımları idi. Her üç akımın birleştiği bir konu vardı ki , o da Osmanlı Devleti’nin yıkılışını durdurmak ve Türk insan ını yeni bir yaşı ntıya ve üstün refah seviyesine ulaştırmaktır. Fakat bu hedefe varış yolları farkl ıydı. Batıcıl ık akımı yanl ılarına göre, Osmanlı Devleti’nin geri kal ış sebebi İslam dinine bağlı oluşu idi. Bu durumundan kurtulup yükselmesi ve Batı modelinde uygar bir ülke olması ise, ancak İslam’dan uzaklaşması ve Batı lı milletlerinin yaşantısına dönmesiyle mümkün olabilecekti. Öyleyse ülkenin tüm kurum ve kuruluşları Batı’dakilere benzer tarzda kurulmal ıydı. Eğitim ve Öğretimi, kültür ve sanatı, ahlak ve düşüncesi itibariyle batılı laşması lazımdı. Abdullah Cevdet ve benzeri aydı nlar bu akımı temsil ediyorlardı. Buna karşılık, Namık Kemal, Ziya Gökalp ve benzeri münevverler tarafından başlatılan Türkçülük hareketi , ülkede Türk mil liyetçiliğinin egemen görüş olması fikrini savunuyordu. Genç Türkler-Jön Türkler, Genç Osmanlılar ve itti had-Terakki Partisi mensupları nca savunulup desteklenen ve hatta devletin resmi politikası yapılmak istenen bu düşünce, Cumhuriyet’ in ilan ından sonra ( 1923) Atatürk tarafından uygulanma imkan ına xv kavuştu ise de, 1 939’1ardan sonra büyük engellerle karşılaştı ve zaman zaman da cezalandırıldı.

Yeni Türkiye’nin Atatürk tarafından uygulanan politikasında kendine önemli bir yer bulan Tü rkçülük, il. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün zamanında arka saflara, devlet politikası d ışına atıldı. Nitekim İslamcılık düşüncesi de, Cumhuriyet’in İlanı ndan sonra. izlenen politikanın doğal sonucu olarak, Batıcı lık ve Türkçülük hareketlerince gündemden çıkarı lıp, safdışı edilmişti . Oysa, İ.H. İzmirli’nin yaşad ığı devirde, ülkedeki en güçlü akımlardan birisi İslamcı lık hareketiydi. Sultan il. Abdülhamid’in benimseyip uyguladığı politikadan il ham alan ve destek gören bu hareket, Osmanl ı Devletinin ve Türk milletinin içinde bulunduğu durumdan ku rtulup çağdaş devletler ve mil letler seviyesine dönebilmesini yeniden ve tüm kurumlarıyla İslam’a bağlanması nda görüyordu. Çünkü İslam her bakımdan inkı lapçı bir dindi, yenilikçilik onun özünde vardı_ Ayrıca İslam, din ve dünya ayırımı yapmıyordu , tersine hem dünya hem de ahiret dini idi. İşte bu karakteri ile Hristiyanl ıktan ve öteki dinlerden ayrı lıyordu. İslamcılara göre, ülkenin politik, sosyal, ekonomik ve kültü rel yapısı İslam’a göre düzenlenirse, Osmanlı Devleti geri kalmışlıktan kurtulacak ve tarihteki eski şanl ı ve şerefl i yerini yeniden alacaktı. Hasta durumundaki Osmanlı Devletinin ve Tü rk toplumunun iyileşmesi , şifa bulması için işte bu reçeteyi kullanması lazımdı. İslamcı lık hareketi, Meşrutiyet devri nde uygulanmaya başlayan reformları n benimsenmesi , medreselerin kapatılması, eğitim ve öğretimin batılı laştırılması, Türkiye’nin Avrupa’ya açılması, Atatürk ilke ve inkı lapları nın ülkede hakim güç olmaya başlamasıyla birlikte zayıflamış ve rafa kaldırılmıştır.

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir