Bu araştırmanın amacı tarih bilimleriyle modem “davranış” bilimlerinin -ve bilhassa sosyoloji, psikoloji, sosyal antropolojinin metodlanmn- ne şekilde birleştirilebileceklerini göstermektir. Bu uğurda, belirli tarih bilgileri sosyal bilim metotlarıyla işlenmiş, “deneme” mahiyetinde bir eser ortaya çıkarılmıştır. Böylece beliren model ne Osmanlı împaratorluğu’nun iç çatışmalarının tümünün “hakikatte” nasıl cereyan ettiğini gösterme ne de Türkiye’de dinsel davranışın nedenlerini tam olarak anlatma gayesini gütmektedir. Gaye, belirli görüş açılarının ve bu arada modem ideoloji ve din sosyolojisi tahlil metotlarının bir toplumu anlatmakta bize ne gibi tahlil imkânları sağladığını araştırmaktır. Bu şekilde kurulmuş bir modelin geliştirilmesi ancak uzun yıllar yapılacak bir çalışmanın ürünü olabilir. Bir ön model kurmaya çalışırken sosyal antropolojinin yapı ile fikir arasındaki ilişkileri anlatan tetkiklerinden esinlendim.1 Yapısal unsurları ortaya çıkarma çabasında ise en çok Max Weber’in metodolojisinden istifade ettim.2 Yapı-fikir ilişkilerini işlerken Osmanlı tarihi hakkında yazılmış eserlerden ve din sosyolojisinin bulgulanndan yararlanmaya çalıştım. Gerek tarihçiler gerekse sosyologlar günümüzde kendi alanlarında kesin bilgilerle ortaya çıkmamışlardır. Her iki bilim dalı bazı olayların veya oluşumların anlamı üzevinde ihtilâf halindedir. Pek tabi! ki her iki kaynaktan bilgi alan bir araştırma onlardan daha kesin bilgiler ortaya çıkaramaz. Hattâ ortaya çıkan yapıtta, iki ayrı belirsizliğin üstüste binmesi dolayısıyla daha da büyük bir belirsizlik payı olacaktır. Araştırmamızın bütünü için belirtilenler, verilen hükümler için de geçerlidir. Araştırmada, zaman zaman belirli bazı “yapı”larm toplumu etkilediği belirtilmektedir. Bunlar elle dokunulur varlıklar değil, analitik inceleme araçlarıdır. Belirli bir “yapı”, nihayet, insan ilişkilerinin belirli düzenlilikler gösteren şekilleridir. Örneğin, Max Weber’in bahsettiği otorite şekillerinden olan Herrschaft (hükmetme) bir insanlararası ilişki şeklidir. Bu yaklaşımda toplum bilimlerinin ele aldığı bilimler “eşya”lık niteliğini taşımaz. Bunlar bir ilişkiler kümesini inceler. Uzun vadede toplumda olup biten her şeyi bu tip insan ilişkileri intizamına indirgemek mümkündür. Aksi istikamette bir tutum Marx’m üzerinde önemle durduğu bir hataya yol açmaktadır. O da “şey”leşme (reification) eğilimidir. Bunun sonucu, ancak bir kavram realitesi olan olay türlerinin “eşya” olarak kabul edilmesidir. Weber’in metodolojisi ise toplumda tanımladığımız grup, sınıf, müessese gi bi varlıkların aklımızın birer kategorisi olduğuna dikkatimizi çekiyor. Analitik yaklaşım, bazı olay türlerini, bir bakıma keyfî olarak, bazı başlıklar altında topladığımıza ilgimizi çektiği derecede, bunları geçici yapıtlar, ilerde daha ince kavramlar geliştirildiği zaman başka şekilde izahlara kavuşacak hadiseler olarak değerlendirir. Weber’in sosyolojisinin bir diğer özelliği, kullandığı kategorileri tamamen geçerli izahlar olarak görmemesidir. Belirli bir toplumdaki meşruiyet şeklini karizmatik olarak tanımlamak, bu toplumda başka hiçbir meşruiyet şekli olmadığını söylemek değildir. Söylenen, karizmatik meşruiyet şeklinin bu topluma ana yönü verdiğidir. Aslında her toplumda Weber’in üç meşruiyet şekli de bulunur. Bunlar içiçe, girift süreçlerdir. Birinin nerede bitip öbürünün nerede başladığı belli değildir. ideal tip yaklaşımı, aynı zamanda aynı türden olayları başka başka analitik çerçeveler içinde inceler. Belirli bir kavramın içine giren bir kısım olaylarla bir diğer tip kavramın içine giren bir diğer olay kümesi beraberce, üçüncü bir kavramın incelediği bir olaylar kümesi teşkil edebilir. Meselâ Herrschaft, Hierokratischer verband, Charisma kavramları arasındaki bağıntı böyle bir bağıntıdır. Weber’in metodolojisinin temin ettiği, bir yapının anatomisini meydana çıkarmak değildir, en güçlü tarafı karşılaştırmalarda farklan ortaya çıkarmaya yaramasıdır. Biz, bu eserimizde Osmanlı-lslâm toplumunun ve bugünkü Türkiye’nin Batı toplumlarından ayrılan bazı özellikleri olduğunu gösterebiliyorsak en önemli gayelerimizden birine varmış sayılırız.
Şerif Mardin – Din ve İdeoloji
PDF Kitap İndir |