Stephen Harrod Buhner – Yeryüzü ile Konuşma Sanatı

Öyle bir zaman ki, iki ayaklılar ailesi için en güncel konulardan biri kutsal olanla yeniden tanışıklığa geçmek iken, Stephen Harrod Buhner’in kitabı bu yolculuğu anlamamız için mükemmel bir fırsat sunuyor. Kitap boyunca paylaştığı kendi derinleşme süreci ile birlikte insanlığın kutsalı arayışının doğası üzerine yürüttüğü fikirler, bütünlük ve kutsallığı arayanlara ciddi anlamda yaran dokunabilecek mahiyette. Kutsal olana dair aradığınız bilginin biçimi ne olursa olsun, bu kitap daha engin bir bilgide derinleşmenize öncülük edecek, hatta özellikle de bilgelik yoluna iletecektir. Nitekim bu kitap, salt bilgi içeren bir kaynak değil, deneyimlerin ve bilgeliğe doğru derinleşmiş olan bilginin de kitabıdır. Tüm bilgelik kaynaklarında olduğu gibi burada da aktarılmak istenen, belli bir konunun yanı sıra (ki bu konu burada kutsal bitkilerin nasıl kullanılacağı ile ilgilidir) iyi bir yaşam sürebilmenin de yoludur. En sade şeylerden ahenkli ve sürdürülebilir bir yaşamın derin anlayışını üretir. Böylesi bir anlayış, böylesi bir biliş, bugünün dünyasında en değerli şeydir. Yeryüzü ile Konuşma Sanatı, yaşlı yerlilerin ifadelerinden alınan kapsamlı açıklamaların ötesinde onların aktarılış biçimiyle, Stephen’ın kendi öğrenme sürecine yaklaşımı ile dile getirir Yeryüzü bilgeliğini. Onun ifadelerinde, Ku­ ::ey Amerika topraklan ile uyum içerisinde yaşayabilmenin yolunu arayıp bulmak için herhangi bir renkten, ırktan ya da kültür zemininden gelmek gerekmediği açıklık kazanır. Kadim bitki bilgisini yerli halktan öğrenmek doğal bir şeymiş gibi görünüyor; yine de insanlığımızın tümüne uyanmalı ve spiritüel Yeryüzü bilgeliğinin, herkesin doğumuyla birlikte getirdiği bir hak olduğunu ıdrak etmeliyiz. Yapmamız gereken tek şey, dikkatimizi onun belirişine adamaktır. Eğer ahengi bulmayı istiyorsak, bu kadim ve hayat dolu potansiyeli iarketmeliyiz. Yeryüzü ile Konuşma Sanatı 10 Stephen, “Batının bakış açısıyla bakan insanlar için, bitkilerle kurulacak kutsal ilişkinin anlaşılmasını gerektiren düşünce yapısını kavramanın güç olduğundan” bahseder.


Bu kitabı okudukça, kendinizi bu düşünce yapısının içinde bulacak, onun, başka yaşam biçimleriyle aramızda oluşturduğumuz çatlakların içine doğru sızdığını fark edeceksiniz. Tüm insanlığın doğal bir parçası olan bu yol yordamlara uyanırken sevinç duyacaksınız. Eğer bu yolu Stephen ile birlikte yeterli bir süre boyunca yürüyecek olursanız, içinizde çok özel, kadim ve içsel bazı şeylerin kıpırdandığını hissedeceksiniz. Yeryüzü ile Konuşma Sanatı, bir üst bedenimiz olan Yeryüzü’nü iyileştirmeye yönelik yollar sunar ve bu noktada dikkatimizi insan yaşamının bitki insanlanyla desteklenmeye başlandığı yere odaklar. Her bölüm, çevremizdeki yaşamı samimiyetle dinlemenin büyüleyici gücünün, her şeyin içindeki bilinci onurlandırmanın, yaşamın bilgeliğine derinden saygı duymanın etkileyici birer ifadesidir. Kurtuluşumuz, sayısız nesillerin acıklı tecrübelerinin de doğruladığı gibi doğayı fethetmekle değil, fakat “yabanıllığın efendileri olmakla” mümkündür. Bu gerçeği dile getiren kimi yerli halklar, insanlann yaşam ağı içerisine ne şekilde dokunmuş olduklarını zamanla kavrayabilmişlerdir. Burada dile gelmiş olan ifadelerin can ve cesaret verdiği en önemli konulardan biri de kendimizi ve bu dünyayı iyileştirmek için üniversitelerden yüksek notlar almaya veya yüce gurulardan dersler görmeye ihtiyaç duymayışımızdır. Sadece kendimizi yaşama açmanın dişil dersini almaya ihtiyacımız var; bu, doğumsal hak olarak sahip olduğumuz özümüzdeki derin bilgiyi anmamızı hatırlatacak şeydir. Kehanetlerimizin de bize aktardıklan üzere biliyoruz ki, bu yeniçağdaki gerçek eğitmenler çiftçiler ve hayatta kalmamızı sağlayan yaşamı ellerinde tutanlar olacaktır. İşte bu sebepten Stephen’ın son bölümde Bill Mollison’un sözlerine yer vermiş olmasından ötürü mutluluk duydum; o, kendime iyi bir yaşam için örnek aldığım kişilerden biri. Bill, sürdürülebilir bir kültürü (permakültür) yeniden kurma gayesiyle, sürdürülebilir tarımın ve yaşam yollannın oluşturulmasına adamıştır kendini. Hayranlık veren sıra dışı yaklaşımı ile bizlere “doğanın kitabını” okuma konusunda cesaret verirken, geriye kalan kitaplan da aynı uğurda gübre haline getirmemizi öğütler. Atalanın bana, ağaçların yasayı öğretenler olduğunu söylemişti. Ben bunun üzerinde uzun süre düşünüp anlamını kavramaya çalıştım. Farkındalığım arttıkça, ormanların birer üniversite olduklannı daha bir açıklıkla görmeye başladım; nitekim bu dünya ile doğrudan ve samimiyetle temas kurmak isteyen herkes, orada Stephen Harrod Buhner çeşitlilik içinde zengin bir yaşamın, sürdürülebilir bir hayatın var olduğunu görebilir. Yalnızca ağaçlar değil, bitki aleminin diğer sakinleri de bize çok şey öğretecekler.

Onlar bizim atalanmızdır; oksijen ve su döngüsü sayesinde bu güzel yeryüzünü yaşanabilir bir hale getirmişlerdir. Bu maddesel ortak yaşamın yanı sıra onlar, biz iki ayaklıların sıklıkla mücadele ettiği duygusal konulan da birbiri içinde eritebilmişlerdir. Onlann titreşim halindeki zekalanndan, beslenme ve iletişim kurma doğrultusunda faydalanabilecek olan bizler, bu sayede kendimizi daha bütün hissedecek, çevremizdeki yaşama şifa veren titreşimler yaymaya başlayacağız; çünkü dünyanın bir bütün haline gelebilmesi ilişkilerimizin duygusal bağlamda iyileşmesine bağlı. Bu yeni zaman gelip çattığında, birbirleriyle iyi ilişkiler içinde olan ve “hayatın” sürdürülmesini sağlayacak yaşam biçimleri içine kendimizi yeniden doğurmalıyız. Erişmemiz gereken menzil, yalnızca felaketlerin önünü almak değil, güzelliklerin, bereket ve ışığın, zengin bir yeşillik ile kuş cıvıltılannın hüküm sürdüğü yenilenmiş bir yaşam olmalıdır ki bu, yedi neslin çocuklanna gerçek bir armağandır. Toprak Ana mutlu olduğunda bizler de mutlu olacağız. İncil’de yeryüzüne gariplerin egemen olacağından söz edilir; böylesi buhranlarla dolu günlerde bu gerçeği daha iyi anlayabiliyoruz, çünkü İncil’de geçen kelime kökeni itibarı ile “humble” , “humus ” sözcüğü ile aynı kökten türemiştir ve “topraktan olan, toprağa yakın olan” anlamındadır. Buff alo Kadın Şarkı Söyleyerek Geliyor adlı kitabımda Banş Çubuğu Kadını Beyaz Bufalo Yavrusu’nun (White Buffalo Calf Pipe Woman) gelişini ve bize kutsal çubuk* aracılığı ile getirdiği kutsal armağanları hikaye ediyorum. Birlik ve bütünlüğü simgeleyen bu çubuk, en tesirli törenlerimizden biri olup Yeryüzü’nü iyileştirici güce sahiptir. Stephen da bize çubuğu ile arasındaki sevgi dolu ilişkiden ve bu ilişkisini derinleştirmek üzere izlediği yollardan söz etmekte, çubuğu kullanma eyleminin ne kadar da kutsal olduğuna dair anlayışını açıklıkla aksettirmektedir. Söz konusu olan bir “Kızılderili oyunu” veya çemberdeki diğer bireyleri etkilemek değildir. Çubuk töreni, böylesi bir zamanda hayati önem taşıyan tüm ilişkileriniz adına dua edip onları kutsamak için yapılır. Çubuğa olan bağlılık, onu şifa amacı ile kullanmak ve bu törenin yapılması için çağrıldığınız her yere gitmeye hazır olmak anlamına gelir. Çu- (* ) Barış çubuğu olarak da bilinen, Kızılderililerce tütün ve daha başka bitki karışımlarını içmekte kullanılan pipo (ç.n.

). Yeryüzü ile Konuşma Sanatı 11 12 buğu taşıyan kimse, halkın hizmetkarıdır ve yaşam dokusunu yeniden onarmaya kendini adamıştır. Barış Çubuğu Kadını Beyaz Bufalo Yavrusu bize, Yaratıcı’nın bu Toprak Ana’yı biçimleyici yasasını hatırlatır. “Her şeyle ve tüm varlıklarla iyi ilişkiler içinde olmalısın.” Bu yasaya bağlı olarak dile getirdiği bir diğer ifade de bize dokunaklı bir şekilde hatırlatmaktadır ki, ”Yaşam çemberinde yer alan herhangi bir kimseye veya varlığa karşı yaptığın şeyi gerçekte kendine yapmaktasın; çünkü her şey Bir’dir . ” İster kutsal bitki tıbbı olsun ister başka bir şey, her ne ile meşgul olursanız olun, bu anlayış büyük önem taşır. Stephen’ın bize verdiği birçok alıştırma, hep bu anlayışın yaşamımızda bir gerçeklik olarak yansımasına yöneliktir. İçsel şifa çemberi alıştırması muhteşemdir, kendi içimizdeki bütünlüğe erişmemiz için kadim bir töreni kullanır. Bu sayede, dıştaki şifa çemberiyle daha etkili bir çalışma yapabiliriz. Bizden her defasında yeniden içimize dönmemizi ister ve bizi öyle bir yere ulaştırır ki, orada kendimizi daha bütün hissederiz. Tüm bunların yanı sıra, bitkilerle olan ilişkimizin yalnızca bizi ilgilendirmediğini fark etmemizi ister bizden. Bizler her zaman kutsal ve güçlü olan yerlere, varlıklara ve unsurlara yönelmeli ve kendimizi onların hizmetine adamalıyız. Yaklaşımımız her zaman için, bir beklenti veya isteme haline değil karşılıklı bir ilişkiye dayanmalı. İnsan gerçek bir dostuna nasıl yaklaşırsa, oradaki varlıkla da karşılıklı bir alıp verme halinde ve sevgi içinde olmalıdır. Oradaki dostlarımız uğruna kendimizden bir şeyleri feda etmeyi göze almış olmalıyız, bu bizi kutsal ekologlar olarak harekete geçirecektir.

Kısacası bu kitapta anlatılan şey, yaşamın bütünü ile yeniden bağlantı kurabilmemizin, yaşamın güzelliğine ve olasılıklarına uyanmamızın bir yoludur. Bu süreçte hem kendimizi hem de yuvamız olan bu alımlı yeryüzünü tanıyacak ve bunu yaparken şimdiye kadar hissetmediğimiz bir samimiyet ve sevinç duymaya başlayacağız. Bizden beklenen, içtenlikli ve sabırlı bir dinleyici olup çevremizdeki ve içimizdeki yüce seslere kulak vermektir. Kutsal bitkilerin şifası üzerinize olsun …

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir