Tabuttan Gelen – Mason Olduğum Dönemde Yaşadıklarım

Henüz 18 yaşındayken pırıl pırıl bir gençken internette okuduğum yazılar beni masonlara karşı ilgili bir duruma soktu. Neyin nesi diye araştırmalarım artık okula gitmemi bile engelliyordu. Ama masonlara bir türlü ulaşamıyordum çünkü iletişim konusunda ciddi anlamda gizliliğini koruyorlardı. Okulda bu ilgim tam olarak anlaşılmasa da sıraya çizdiğim semboller, deftere aldığım notlar insanlar tarafından görülüyor lakin bir anlam verilemiyordu. Cuma günü okuldan çıkmadan önce sırama baphometin kötü bir çizimini yapıp eve doğru yol aldım. Evde her zaman ki rutin işlerimi sürdürüyordum. Ailem ekonomik açıdan iyi bir durumda değildi. Ciddi anlamda ekonomik sıkıntılar çekiyorduk. Masonlara ilgi duyuşumun sebebi biraz da buydu. Kaybedecek birşeyim yoktu. En fazla canımdı ve yaşamayı da pek umursamıyordum. Ne bir arkadaşım ne bir dostum vardı. Yan komşumuz olan bir kızla muhabbetlerimiz dışında sosyallik namına birşey ortaya koymuyordum. Şeytan karşıma çıkıp ruhumu satmamı istese çekinmeden verebilirdim. Aslında istediğimde buydu.


Şeytanı istiyordum. Ruhumu söküp almasını. Cumartesi ve pazar günleri evde saçmalıkla geçti. Ailede ki bireyler bir birleriyle kavga ediyor babam annemi bilmem kaçıncı kez aldatıyordu. Umursamıyordum çünkü ben artık yoktum. Varoluş denen şeyin bir ilizyondan ibaret olduğunun bilincindeydim. Tek istediğim bilinmeyene erişmekti. Dindar değildim. Lakin olmak istediğim adamlardan biri yunus emre’ydi . Öyle bir adam olmak için herşeyimi verebilirdim. Egolarımdam tamamen kurtulmak. Ama iyi biri olmak istemiyordum artık kötülüğe açtım. Kötü olmalıydım. Pazartesi okula gittiğimde bütün saçmalıklar yine karşımdaydı. Kim kiminle çıkıyor muhabbetleri “lan şu kız ne sikilir” li cümleler.

Bu muydu yaşam? Bu idiot beyinsizlerle aynı ortamda mı bulunmalıydım. Hayır şeytanı becermeliydim ben. O gün içimde ki tuhaf hisleri anlatamıyordum lakin sırama baktığımda birşeylerin tuhaf gittiği ayırımına vardım. Baphomet sembolünün üzerine bir yıldız vardı. Anlam veremedim. Ne anlama geldiğine dair bir bilgim yoktu. Ulan o değilde okul ülkücü yuvası biri bu yıldızı görse komünist misin diyip götümden kan dahi alabilirdi. Yıldız işaretinden sonra birşeylerin farklı olduğunu biliyordum ama anlamlandırmak söz konusu dahi değildi. Hem embesil birinin aşık olduğu kızı düşünürken yaptığı saçma bir işaret olmadığı ne malumdu. Ama hissetmek kavramını o gün iyi anlamıştım. Hissetmek diye birşey vardı ve hissediyordum. Sıranın altlığına saçma bir yazı yazma gereği duydum emin olun neden bu aptallığı yaptım bilmiyorum ama içimden bu geldi. “yıldız ne anlama geliyor” diye yazdım. Cevabının geleceğinden ümit ettiğim falan yoktu ama o umudun son kırıntısı beni buna zorluyordu. O gün okulda ilgimi çeken birşey daha vardı.

Her teneffüs dışarı çıkıp hava alırdım. Ama bir kız vardı okulda. Bu kız yanında bir çocukla dolaşırdı her zaman. Yine birlikteydiler dışarıda ama gözlerini benden ayırmıyorlardı. Ciddi anlamda şüphelendim bu durumdan ama yanlarına gidip ne diyebilirdim ki? Okulda tanınan bir ikiliydiler. Popülerlik anlamında değil belki ama tuhaf oldukları herkes tarafından bilinirdi. Düz adamlık gereği çoğu kişi adamın kızı siktiği konusunda hemfikirdi. Ama adam bana biraz feminen geliyordu belki de yanılıyordum bilmiyorum. Kızın bakışları ise tahmin dahi edemeyeceğiniz boyuttaydı. Bu kadar arsızca bakışlar tahammül edilebilir değildi. Korkutuyordu insanı. Ürkmek kelimesi çikolatanın getirdiği keyif gibiydi. Bu bakışlar korkutuyordu insanı. Okuldan çıkıp eve geldiğimde tek düşündüğüm okulda olanlar değildi maalesef. Ekonomik durum belimi büküyordu.

Okula 1 lira harçlıkla giden bir adam ne yapabilirdi? 18 yaşında 1 lira almak nedir bilir misiniz dostlar? 1 lira lan 1 lira. Ne yapabilirsin bununla? Şey bile çekilmez harbiden. Tanrı beni böyle sınıyorsa istemiyordum sınanmak. Şeytansa istediğimi veren onun yanındaydım. Billy shawn verse istediğimi onun yanındaydım. Umurumda değildi kimsenin gidip görmediği ama özlemini çektiği hayatlar. Ben varolan hayatı istiyordum. Evde durumlar biraz durulmuştu. Bağırış çağırışlar yoktu. Bu sefer ölüm sessizliğiydi söz konusu olan. Ertesi sabah yine uyandığımda bir ritüel olarak okul kavramını çıkaranlara küfür ettim. Neydi bunların dertleri. Sabahın köründe uyandırıp nasıl bir verim bekliyorlardı öğrenciden. Minibüse binip liseye doğru yol alırken hayattan bıkkın yüzlerle her zaman ki karşı karşıyaydım. Ölesiye nefret ediyorlardı yaşamdan ama söz konusu olan ölüm olduğunda sanki kaybedecekleri birşey varmış gibi altlarına yaparlardı.

Minibüse binen liseli bir kıza ağızlarının suyu akan bu ahlak timsali piç kuruları neredeyse çıkarıp malafatı masturbasyona başlayacak gibilerdi. Ama başkasının o kıza kendi baktıkları gibi baktığını görürlerse işte o zaman görün yaygarayı. Sırama geçip oturduğumda şaşkınlığım yine boyut atlamıştı. Biri benimle dalga geçmiyorsa bu bir işaretti kesinlikle. Baphometin bu sefer iki elinin yanına birer yıldız konmuştu. Asıl şaşkınlığım ise sıranın altına bakınca ayyuka çıktı. Altlığın dibine bakınca küçük bir nottu söz konusu olan. Fillerde ki gibi “ulan ne kadar gizemli herkesin yanında açmayayım da cool olayım hıaammına” triplerinin saçmalık olduğunu anlıyorsunuz. Direk açıp baktım. “eğer sana göre solda olan baphomet’in yukarıya bakan elini seçersen buraya girmek için bir şansın olur. Buraya girersen tahmin edemeyeceğin deneyimler kazanır ve cenneti yaşarsın. Sağ eli seçersen bu yaşadıklarını unutman gerekir. Eğer unutmazsan yok olursun. Hangi eli seçmek istiyorsan o elin yanında bulunan yıldızı daire içine al.” bu yaşananları unutmam mümkün değildi.

Eğer sağ eli seçersem yok olurdum. Zaten istediğimde sol eldi. Herhangi bir çekinme duymadan sol elde bulunan yıldızı daire içine aldım. Püf nokta biraz sabırdı. Herşey anında olmuyordu lakin uzatılmıyordu da. Sorun şuydu: “bana nasıl erişiyorlardı” nereden biliyorlardı bunu yaptığımı? Tek açıklaması vardı bunun: okulda masonluğa hizmet eden insanlar vardı. 3. Teneffüs zili çaldığında kantine indim. Ciddi anlamda susamıştım. He bu arada yemek konusunu açmıyorum. 1 lira ile pek birşey gelmez malumunuz. Su desen o bile 1 lira. Su istedim kantinciden. Kantinde gerizekalılar her zaman ki gibi isftiflenmişti. Birbirlerini yatağa atmak için aptalca muhabbetler her yerden duyuluyordu.

Bu adamlardan üstündüm ben üstün olmalıyım diyordum kendi kendime. Suyu veren kantinciye paramı çıkarıp vericekken paramı kaybettiğimi anladım. İyice taraklara yan basmıştık. Arkamdan gelen öğretmen buyur buradan al dedi. Bu öğretmen 23 yaşında ingilizce öğretmeni bir bayandı. Okulda pek konuşmazdı kendisi. Ama ciddi anlamda güzel ve çekiciydi. Su için teşekkür ettim. Tuhaf bir gülümsemeyle önemli değil dedi. Ve yine o önceden bana bakışlarını yakaladığım ikilinin kantinde bir masada beni izledikleri ayırımına vardım. Masalarında hiçbirşey yoktu. Sadece beni izliyorlardı. Okul bitmişti ve ben eve doğru yürüyordum. İnsanın arkadaşı olmamasını pek umursamazdım ama artık ciddi anlamda sorundu benim için. Yalnızlık hiç bu kadar mide bulandırıcı olmamıştı.

Sonra düşünüyordum da siktir et diyordum var mı öptüğümün yalnızlığı gibisi. Eve gelip saatlerce düşündüm. Araştırmalar yaptım ama o klişe teoriler ve aptalca bir kaç olaydan başka birşey yoktu internette bu adamlarla ilgili. İnternetin borcunu da ödemiyordum nasıl oluyorda kapanmıyordu hayret ediyordum. Yanıma kız kardeşim geldi. 3 yaşında tatlı bir velet. Geldi saçma sapan salyalarla öptü yanaklarımı. Ondan iyi arkadaş mı olurdu bana? Akşam 7 civarı olmasına rağmen kardeşimin uykusu geldi. Gidip yatağına yatırdım. Ardından kapı çaldı. Kimse açmadı tabi siktiğimin kapısını. Herkes birbirinden beklerdi eylemleri. Gidip kapıya baktım. Arada muhabbet etiğimiz “yan komşu kızı”ydı. Mal mal dikilince içeri buyur etim.

Benden yaş küçüktü. Bu kızla yalnız kalınca sübyancı gibi hissederdim kendimi. İki yaştan birşey olmazdı ama öyle hissederdim kaçarı yoktu. Benim gibi düşünecek birşeyi olmayan zamanlarda aklı çükünde bir adam içni felaket seksiydi. Tabi yatırıp istediğimi alamıyordum kızdan. “nasılsın” dedi. Geleli 5 dk oluyordu nereedeyse. – iyiyim sen? + iyi işte ne olsun. – ne oldu ne için gelin? (öküzlüğüme sağlık) + hiiç sana bir bakayım dedim. – iyi yapmışsın. + aa aşığın sana not atmış kapıdan yerde duruyor hehe. – ?? Ulan yerde bildiğin zarf vardı. Nasıl olur da görmemiştim? Kız zarfı alıp açtı. + “haritanın içinde ki yazıyı al” ne be? – verir misin bir? Zarfı alıp yatağın içine attım. Kızda bozuldu bu duruma ve kalkıp gitti.

Pek umursamadım bu durumu. Zarfı aldım ve açtım. Sadece 1 cümleydi zaten. Nasıl gelmişti diye düşünmedim bile. Yarın okula gidip haritanın içine bakmak için direk yattım uyudum. Yavaş yazmamın iki nedeni var dostlar. İlki backspace tuşu takılı kalıyor ve silerken zaman harcıyorum. İkincisi klavye yeni ve tuş kombinasyonlarına tam anlamıyla alışamadım.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir