O ÇOCUK YİNE ONU İZLİYORDU. On dört yaşındaki Alice Rose sırasmm üzerindeki sınav kâğıdına odaklanmaya çalışıyordu ama aklı kesinlikle birinci sınıf İngilizce edebiyat dersinde değildi; Elijah’yı düşünüyordu. Çocuğun balcışlanm suratına doğmltulmuş bir spot lambadan süzülen ışık huzmeleri gibi üzerinde hissediyordu; ya-naldarmm alev alev yandığım hissediyordu ve lazardığınm far-landaydı. Odaklan Alice! Som-aki sora fotokopi makinesinde silik çıkmıştı. Alice kelimeleri seçebilmek için gözlerini kısıp önündeki teksire baktı. Charles Dickens genellikle karakterlerinin kişiliklerine uygıın isimler seçer Buna örnekler veriniz ve bu isimlerin neden karalcterlere uygun olduğunu açıklayınız. Alice cevabı düşünerek kaleminin arkasını kemiraıeye başladı. Ama o tam da yamndaki sırada otuaırken, üzerinden buram buram tüten çam sabunu ve odun kolaısunu bummıda hissederken doğnı düzgün düşünemiyordu. Bir süıii faıiclı kolcu. Dickens, Dickens… Pamıak ısııtıcı derecede yakışıldı Eh-jah Lank ona bakarken Charles Dickens, Nicholas Nickleby Tess Gerritsen ve sıkıcı birinci smıf İngilizce edebiyat dersi kimin umırrun-daydı ki? Tamı aşkma! Simsiyah saçlan ve masmavi gözleriyle öyle yalaşıkİıydı ki. Gözleri tıpkı Tony Curtis’inkilere benziyordu. Elijah’yı gördüğü anda, onun, en sevdiği dergiler olan ModernScreen ve Photoplay ‘in sayfalarmı süsleyen o güzel yüzüyle Tony Curtis’e benzediğini düşünmüştü. Alice öne doğru eğildi ve saçlan perde gibi önüne döküldü. San saçlanmn arasından Elijalı’ya doğm kaçamak bir bakış firlattı. O anda kalbi yerinden fırlayacak gibi olmuştu. Evet, Elijah gerçekten de ona balayordu. Üstelik okludaki diğer ço-cuklarm baktığı gibi değil; ona kendini ahmak ve geri zekâlı biri gibi hissettiren, küçümseyen gözlerle değil. O çocuklann alayh fisıltılanm duyamazdı. Onun duyamayacağı şekilde, kısık sesle konuşurlardı. Ama Ahce onun hakkmda konuştuk-lannı biliyordu çünkü böyle zamanlarda sürekli ona bakıyor olurlardı. Okul dolabımn üzerine inek resmi yapıştu^an da bu çocuklardı. Ve yanlışlıkla koridorda onlara çarptığı zaman mööö diye seslerüyorlardı arkasmdan. Ama Elijah-o tamamen farklı gözlerle bakıyordu ona. îçin için yanan gözlerle. Film yıldızlarının baktığı gibi. Alice usulca başını kaldmp ona baktı. Ama bu kez saçlannm koruyucu perdesinin ardından değil; onun kendisine baktığının bilincmde, tamamen açık gözlerle. Elijah sınavını çoktan bitirmişti. Kağıdının arkasını çevirmişti ve kalemini bir kenara bırakmıştı. Bütün dikkati onun üzerindeydi. Alice o bakışların büyüsü altında nefes dahi alamıyordu şimdi. Benden hoşlanıyor. Bundan eminim. Benden hoşlanıyor. Eli usulca boynuna, bluzunun üst düğmesine uzandı. Alev alev yanan parmak uçlan bir an için sıcaklık dalgaları ikiz Bedenler yayarak tenine değdi. Tony Curtis’in, Lana Tumer’a nasıl da içleri eriten gözlerle baktığmı düşündü. O halaslar her lazm dilini bağlayıp dizlerinin bağını çözmeye yeterdi. O kaçıml-maz kaybın hemen öncesindeki o bakışlar. Filmlerde tam da bu noktada ekran karanrdı. Neden böyle oluyordu ki sanki? Neden tam da insanın en gönnek istediği sahnede perde bu-lanıyordu?… “Evet, zaman doldu çoculdar! Lütfen sınav kağıtlanm-zı teslim edin.” Alice’in diklcati bir anda yeniden sıranm üzerindeld teksire dönmüştü. Sorulamı yansı durayordu hâlâ. Oh, hayır. Zaman ne çabuk geçmişti böyle. Bütün cevapları biliyordu oysa. Sadece birkaç dakikası daha olsa… “Ahce. Ahce!” Alice başını kaldırdı ve Bayan Meriweather’ın elini ona doğru uzattığını gördü. “Beni duymadın mı? Smav kağıdım teslim etme vakti geldi.” “Ama ben…” “Mazeret yok. Kulaklarmı açıp etrafında neler olduğunu dinlemeye başlasan iyi edersin Ahce.” Bayan Meriweat-her, Alice’in sınav kağıdını alıp koridorda yürameye devam eünişti. Ahce aıicasmdald mınlülan güçlükle duyuyordu ama lazlann onun haldcmda konuştuklarından emindi. Aı-kasını dönüp onlara baldı. Kafa kafaya vemıiş, elleriyle ağızlannı kapatarak kıkırdıyorlardı. Alice dudak okuyabiliyor o yüzden ağzımızı kapatalım da onun hakhnda konuştuğumuzu anlamasın. Şimdi bazı çoculdar da pannaklarıyla onu işaret ederek Tess Gerritsen gülüşmeye başlamışlardı. Ne vardı İd bu kadar gülecek? Alice başını eğip önüne baktı. O anda dehşet içinde üst düğmesinin koptuğunu ve bluzunun önünün olduğu gibi açıldığmı fark etti. O sırada zil çaldı. Alice çantasını kaptığı gibi göğsüne bastırdı ve koşarak sınıftan dışarı fırladı. Kimsenin gözlerine bakmaya cesaret edemiyordu. Başmı öne eğip koşar adımlarla iâııümeye devam etti sadece. Hıçkuıldar gırtlağına dayanmıştı. Hemen tuvalete girip kendini kabinlerden birine attı ve kapıyı kilitledi. Diğer kızlar da tuvalete doluşmaya başlamışlardı. Hepsi aynanın karşısında dunııuş gülüşüp konuşarak süslenirken Alice sürgülü kapmm arkasında saldamyordu. Kızlann farldı farklı parfümlerinin kokusunu duyabiliyordu. Kapı her açıldığında içeri dolan hava dalgasını hissedebiliyordu. Yepyeni süveterleri ve takımlarıyla bu altm kızlar… Onlann düğmeleri kopmazdı hiçbii” zaman; ve asla elden düşme eteklerle ya da tabanları pençelenmiş ayakkabılarla gelmezlerdi okula. Defolun. Lütfen, herkes defolup gitsin. Sonunda kapının açılıp kapanması sona eraıişti. Alice içeride kimsenin olup olmadığını anlayabilmek için kulağını iyice kapıya yasladı. Kapının aralığından bakıp da aynanm önünde kimselerin olmadığını gördükten som^a sonunda dışan çıkmaya cesaret edebildi. Koridorda da kimseler kalmamıştı. Herkes o gün için evine dağılmıştı artık. Ona işkence edecek kimse yoktu. Alice kendini korumakistercesine omuzlarını büzüp, duvarlan iki hafta som-a gerçekleşecek Cadılar Bayramı dansını duyuran posterlerle ve kırık döldik dolaplarla kaplı uzun koridorİkiz Bedenler da yüııimeye başladı. O dansa kesinlikle gitmeyeceldi. Geçen haflald dansta yaşadığı aşağılanmanm acısı hâlâ dün gibiydi ve büyük olasılılda asla da geçmeyecekti. İki saat boyunca duvarın dibinde bir köşede tek başına dikilip birinin onu dansa kaldırmasmı beklemişti. Sonunda çoculdardan büi ona doğnı yaklaşmıştı yaklaşmasına ama bu da onu dansa kaldınnak için değildi. Çocuk bir anda iki büklüm olup oracıkta ayak-kabılarmm üzerine kusuveraıişti. Ona dans mans yoktu artık. Bu kasabaya taşmalı daha iki ay oluyordu ama şimdiden annesinin bir an önce eşyaları toplayıp her şeye yeniden başlayabilecekleri bir yere taşma-caldannı söylemesini diler olmuştu. Her şeyin sonunda değişeceği, her şeyin bambaşka olacağı bir yere… Ama hiçbir şey değişmiyor; asla. Alice olaıldan çıkıp dışandald sonbahar güneşine adımını attı. Bisikletinin üzerine eğilmiş, İdlidini açmakla, öyle meşguldü ki arkasından gelen ayak seslerini duymamıştı. Sonunda yüzüne vuran gölgeyi hissettiği zaman Elijah’nm yanı başında dilcilmekte olduğunu fark etti. “Merhaba Alice.” O anda ayağa fırladı ve bisildeti yana devrildi. Tann aşkına! Ne kadar da aptaldı. Nasılbu kadar sakar olabiliyordu? “Sınav biraz zordu değil mi?” Elijah yavaş yavaş, kelimeleri vuı-gulayarak konuşuyordu. Alice’in onunla ilgili sevdiği bir diğer şey de buydu. Diğer çoculdann aksine onun sesi her zaman son derece açık ve net duyuluyordu. Sözcükleri asla yuvaı-lamıyordu. Aynca her zaman onun dudaklaıını görmesine izin veriyordu. Sırrımı biliyor, diye düşündü Alice. Ama buna rağmen benimle arkadaş olmak istiyor Tess Gerritsen “Sorularm hepsini cevaplayabildin mi?” diye sordu Eli-jah. Alice eğilip bisikletini yerden kaldırdı. “Cevaplarm hepsini biliyordum. Sadece biraz daha zamana ihtiyacun vardı.” Alice tam doğruluyordu ki o sırada gözü bluzunun önüne takıldı. Düğmenin koptuğu yerde açılan boşluğa. Bir anda kızararak ellerini önünde kavuşturdu. “Bende bir çengelli iğne olacaktı,” dedi Elijah. “Ne?” Elijah bluzuna doğru uzandığı anda Alice nefesini tutmuştu. Çengelli iğneyi iliklemek için parmağmı kumaşın al-tma soktuğunda ise titremesini güçlükle bastmyordu. Kalbimin atışını duyuyor mu acaba? diye düşündü. Dokunıışla-rıyla başımı döndürdüğünü biliyor mu? Ehjah sonunda bir adun gerilediği zaman Alice de tuttuğu nefesini bıralctı. Başım eğip önüne baktığında bluzundaki boşluğun düzgünce iliklendiğini gördü. “Şimdi daha iyi değil mi?” “Ah. Evet!” Ahce bir an için susup kendini toparlamaya çalıştı. Som-a kraliçelere yaraşan bir ağırbaşlılıkla devam etti: “Teşekkürler Elijah. Gerçekten çok düşüncelisin.” Sonra bir an ikisi de konuşmadılar. Kargalar ötüyordu; sonbahar yapraklan tepelerindeki dallan kavuran parlak alevler gibi görünüyordu. “Şey, bana bir konuda yardımcı olabilir misin Alice?” diye sordu Elijah. “Hangi konuda?” Ah, ne aptal, ne aptal bir cevap. Evet demeliydin! Evet, senin için her şeyi yaparım Elijah Lank. ‘ İkiz Bedenler “Biyoloji dersinden bir proje ödevim var. Bana yardımcı olacak bir partnere ihtiyacım var da. Başka kime sorabileceğimi bilemedim.” “Ne tür bir proje bu?” “Sana gösteririm. Ama bizim eve gitmemiz gerekiyor.” Onun evine. Alice daha önce hiçbir erkeğin evine gitmemişti. Sonunda başmı salladı. “Önce kitaplanmı eve bırakahm ama.” Elijah da bisikletinin kilidini açıp demir parmaklılclar-dan indirmişti şimdi. Onun bisikleti de en az AJice’inki kadar eskiydi. Çamurluklan pas içinde kalmıştı ve oturağm üzerindeki vinil soyuluyordu. Bisikletinin bu eski püskü hâli Alice’in onu dalıa da çok sevmesini sağlamışti. Tam bir çiftiz, diye düşündü. Tony Curtis ve ben. İlle önce Alice’in evine uğradılar. Alice onu içeri davet etmemişti. O eski püsldi mobilyaları, yırtık pırtık duvar kağıtlarım görmesini istemiyordu. Eşyalarından ve evinden utanıyordu. Koşarak içeri girdi; çantasını mutfak masasma buralap yine koşa koşa dışarı çıktı. Ama ne yazık ki ağabeymin köpeği Buddy de peşinden dışan firlamışti. Tam kapıdan çıkıyordu ki siyah beyaz bir renk silsilesi hızla yanmdan geçip gitti. “Buddy!” diye bağırdı arkasmdan. “Buraya gel hemen!” “Pek söz dinlemiyor galiba değil mi?” dedi Elijah. “Çünkü aptal köpeğin teki. Buddy!” Köpek Icuyruğunu sallayarak ona baktı ve sonra yolda yürümeye başladı. “Ah, boş ver,” dedi AHce. “Canı isteyince geri döner.” 10 11 Tess Gerritsen Sonra bisikletine bindi. “Peki nerede yaşıyorsun?” “Tepede. Slcyline Yolu’nda. Daha önce oraya giümş miydin?” “Hayır.” “Biraz uzak. Bir yokuştan tepeye tırmanacağız. Bisikletle zorlu bir yol olacak. Bunu yapabileceğinden emin misin?” Alice başını salladı. Senin için her şeyi yaparını. Pedallara asılıp evden uzaklaşmaya başladılar. Alice, Ana Cadde’den gidip olculdan sonra çocuklarm müzik Icutu-sundan müzikler çalıp sodalannı yudumladıldan o kafenin önündeiı geçeceklerini umuyordu. Birlikte bisikletle önlerinden geçeceğiz, diye düşündü, lazların ağzı bir karış açık kalacak. “Bu Alice ve mavi gözlü Elijah değil mi? ” diyecekler. Ama Elijah, Ana Cadde’ye dönmemişti. Bunun yerine etrafta evlerin bile olmadığı Locust Sokağı’na girdi. Yalnızca birkaç tane düklcânm arka bahçesi bakıyordu bu yola. Bir de Neptune’s Bounty Konseı-ve Fabrikası’nm çalışan otoparkı vardı. Neyse ne. Neticede onunla birlikteydi ve birlikte bisiklet sürayorlardı işte değil mi? Elijah o kadar yakmm-daydı ki gerilen kalçalarını ve selenin üzerindeki poposunu görebiliyordu. Elijah bir ara arkasmı dönüp Alice’e baleti. Siyah saçlan ılizgârda dans ediyordu âdeta. “Yoruldun mu Alice? Nasıl gidiyor?” “Ben iyiyim.” Ama işin aslı nefesi kesilmişti çünkü kasaba çoktan gerilerinde kalmıştı ve dağa tırmanmaya başlamışlardı. Elijah her gün Skyline Yolu’nu tumanıyor olmalıydı. Bu yüzden yokuşa ahşlandı herhalde. Biraz olsım yorgun göİkiz Bedenler ılinmüyordu. Bacakları tüfek gibi güçlüydü. Ama Alice nefes nefese kahnıştı. Devam edebilmek için var gücüyle çabalıyordu. O sırada bir ara gözüne tüylü bir şey göründü. Yeniden yanma döndüğünde Buddy’nin onları taldp ettiğini gördü. O da yorgun göranüyordu. Onlara yetişmekiçin koşuyordu koşmasına ama dili bükarış dışan fırlamıştı. “Eve dön!” “Neden böyle söyledin?” diye sordu Elijah bir an için arkasını dönüp ona bakarak. “Şu aptal köpek yine,” dedi Alice nefes nefese. “Bizi takip etmeye devam ediyor. Sonunda-sonunda kaybolacak.” Alice ters ters Buddy’ye baktı. Ama hayvan, o köpeklere özgü aptal, neşeli haliyle peşinden koşmaya devam ediyordu. Eh, sen bilirsin. Devam et Kendini helak et. Umurumda bile değil. Tepeye tıııııanmaya devam ediyorlardı. Hafif virajlı yolda püfür püfür bir rüzgâr esiyordu. Ahce ağaçlarm arasından zaman zaman Fox Limanı’m görebiliyordu. Deniz akşamüstü güneşinin altında bakır rengini almıştı. Daha sonra ağaçlar iyice sıklaşmaya başladı. Alice muazzam kınmzılar ve tunmculara bürünmüş ormandan başka bir şey göremez olmuştu. Yapraklarla kaplı yol kıvrıla kıvrıla önlerinde uzanıyordu. Sonunda Elijah durduğunda Alice öyle yorulmuştu ki ayakta durduğunda dizleri titriyordu. Buddy ortalıklarda görünmüyordu, Ahce, Buddy’nin evin yolunu kendi kendine bulmasını umuyordu çünkü onu aramakla uğı-aşamazdı. Şimdi olmazdı; Elijah orada dunnuş ışıl ışıl gözlerle ona bakarken o köpekle uğı-aşamazdı. Elijah bisikletini bir ağaca yaslayıp 12 13 Tess Gerritsen kitap çantasını omzuna aldı. “Ee, evin nerede?” diye sordu Alice. “Şu araba yolunu takip edince orada,” diye cevap verdi Elijah pas içinde bir posta kutusunun devammdaki toprak yola işaret ederek. “Evine gitmiyor muyuz?” “Yok; kuzenim evde. Hastaydı bugün. Bütün gece kusup durdu. O yüzden eve gitmeyelim şimdi. Benim projem de orada değil ormanda zaten. Bisikletini burada bırak. Oraya yürüyerek gitmeliyiz.” Alice de bisikletini Elijah’nınkinin yamna burakıp gencin peşinden yürümeye başladı. Bacakları hâlâ titriyordu. Böylece ormanda yürümeye başladılar. Ağaçlar oldukça sıktı burada. Yerler kuru yapraklarla kaplanmıştı. Alice sivrisinekleri başından savmaya çalışarak cesurca Elijah’nm arkasından ilerliyordu. “Kuzenin sizinle mi yaşıyor?” diye sordu. “Evet, geçen yıl bizim yanımıza taşmdı. Sanmm hep bizde kalacak artık. Gidecek başka bir yeri yok.” j_ “Ailen buna aldırmıyor mu?” “Sadece babam ve ben vanz. Annem öldü.” “Oh!” Alice ne diyeceğini bilemiyordu. “Üzüldüm,” diye mırıldandı sonunda sadece ama Elijah onu duymamıştı sanki. Çalılar iyice sıklaşmıştı ve dikenler bacaklanmn açıkta kalan yerlerini çiziyordu. Elijah’ya yetişmekte güçlük çekiyordu. Elijah önden önden hızla ilerliyordu. Etekleri sürekli böğürtlen dikenlerine takılıp duran Alice epey gerisinde kalmıştı. “Elijah!” İkiz Bedenler Elijah cevap vermemişti. Cesur bir kâşif gibi çantasmı sırtma vurmuş durmadan ilerliyordu. “Bekle!” “Bunu gönnek istiyor musun, istemiyor musun?” “İstiyorum ama…” “Öyleyse çabuk o/.” Elijah’mn sabırsız bir hâli vardı. Sesi öyle farklı geliyordu ki şimdi. Alice bir anda neye uğradığım şaşmnıştı. Elijah birkaç metre ötede durmuş ona bakıyordu şimdi. Alice, Elijah’mn yumruklanm sıktığmı fark etti. “Tamam,” dedi sonunda uysalca. “Gehyorum.” Biıicaç metı-e sonra orman geniş bir açıklığa ulaşmıştı. Ahce az ötede taştan bir binanm temelini gördü. Eski bir çiftlik evinm kalmtılan olmalıydı bunlar. “İşte burada,” dedi Elijah. “Ne o?” Elijah eğilip yerdeld iki tane tahtayı kaldırdı. Tahtalarm altmda kocaman, derin bir çulcur vardı. “Şuraya balcsana,” dedi sonra. “Bunu kazmam üç haftamı aldı.” Alice yavaşça deliğin yamna yaklaşıp aşağı baktı. Akşamüstü güneşi ağaçlarm ardmda batmaya yüz tutmuştu. Kuyunun dibi gölgede kalıyordu. Ahce’in tek görebildiği en dipteki bir öbek kuru yapraktan ibaretti. Ama çukurun kenann-dan aşağıya doğru bir halat sarkıyordu. “Bir tür ayı tuzağı filan mı?” “Eğer dehği kapamak için üzerine louu yapraklar sersey-dim olurdu. Böylece bir sürü şey yakalayabilirdim. Hatta bir geyik bile avlayabilirdim.” Som-a deliğe işaret etti. “Bak, görebiliyor musun?” 14 15 Tess Gerritsen Alice biraz daha eğilip bir kez daha baktı. Aşağıda, yap-raklarm arasında belli belirsiz beyaz bir şeyler seçiliyordu. “Nedir bu?” “Bu benim projem.” Elijah halatı alıp yukarı çekmeye başladı. Çukurun dibindeki yapraklar hışırdayarak havalandılar. Halat gerilmişti. Elijah gölgelerin arasından o şeyi çekip çıkarırken Ahce dikkatle onu izliyordu. Elijah sonunda yapraklan çekip çulaıran dibindeki o beyaz şeyi açığa çıkardı. Bu küçük bk kurukafaydı. Elijah yaprakları çektikçe birkaç tutam siyah tüy ve sıskacık kaburga kemikleri çılonıştı ortaya. Yumru yumru bir omıu-ga. İncecik, çöp gibi ayak kemikleri. “Nasıl ama? Artık kokmuyor bile,” dedi Elijah- “Yedi aydu- orada duruyor. En son balchğrmda hâlâ üzerinde bir parça et vardı. Bütün kaslann aynı oranda eriyip yok olması öyle muazzam bir şey ki. Mayıs ayında havalar ısındıktan som^a çüıiimesi inanılmaz derecede hızlandı.” “Nedir bu?” “Anlamadın mı?” . “Hayır.” Elijah kafatasım tutup hafifçe lavırdı ve omurgadan kopardı. Kafatasım Alice’e doğra uzattığı zaman kız yüzünü buraşturmuştu. “Yapma!” diye cıyakladı. “Miyav!” “Elijah!” “Ee, ne olduğunu kendin sordun.” Alice’in gözleri fal taşı gibi açılmıştı. “Kedi mi bu?” İkiz Bedenler Elijah çantasından birpoşet çıkanp kemikleri içine koymaya başladı. “Bu iskeleti ne yapacaksın?” “Bu benim fen projem. Yedi ayda kedi yavrusundan iskelete.” “Kedi nerden çıktı peki?”
Tess Gerritsen – Rizzoli & Isle Serisi 4 – İkiz Bedenler
PDF Kitap İndir |