Veli Behçet Kurdoğlu – Bektaşilik ve Batınilik

Bektaşilik ve Bâtmilik hakkında söylenecek sözleri, herbiri ayn ayn bir konuşma mevzuu olan te’villeri kısa bir zamana sığdırmak kolay, hattâ mümkün değildir Allah ve insan problemi üzerinde ezeldenberi düşünenler arasında İslâm sof ilerinin, bu arada Bektaşüerin vâsıl oldukları hakikatleri, buradan eh umumî çizgileri ile ifade etmenin zorluğunu idrâk ediyorum. Maksadım Türk – Islâm dünyasını 13. yüzyıldanberi kendi inanışı etrafında toplamaya ve bu toplananlara insan olmanın zevkini ve mânasını tamtmaya muvaffak olan bir müessesenin bazı hususiyetlerini belirtmeğe çahşacağım. Bu arada kullanacağım lisanın birçok kelimeleri tasavvuf felsefesine ve Bektaşi lisamna ait ıstılahlar, semboller ve allegoriler olacaktır. Ancak, Bektaşilik asırlardanberi Çok geniş halk kitleleri arasında yayılmış bir tarikat olduğu için, bu ıstılahlar, Türk halk dilini bilenlerin tamamiyle yabancı oldukları kelimeler değildir. Sözlerimi kısa bir zamana sığdırabilmek için bu kelimelerin yardımına sığınmak, zorunda bulunuşumu aziz dinliyenlerin müsamaha ile karşılıyacaklanna şimdiden emin bulunuyorum. Tarikat-i-Bektaşiyenin pîri Hacı Bektaş hakkında tarihî bilgilerimiz noksan olmakla beraber tarikat an’anesine göre Hacı Bektaş İmam-ıHüseyin evlâdındandır. Süflî derviş adı ile şöhret bulan Ali oğlu Musa’­ nın 820 hicride yazdığı Hacı Bektaş vilâyetna meşine göre Nişabür’da doğmuştur. Hacı Bektaş’dan evvel Vefaiye tarikatinin pîri Tacülarifîn şeyh Ebülvefa’mn 1107 (müâdî) tarihinde ölümünden bir hayli zaman sonra tarikat mensuplan Baba Uyas etrafmda toplanmışlar, kendilerine «Ba-‘ bailer» ve şeyhlerine de «Baba» demişlerdir. Bilâhare Moğol istilâsı ile Horasan’dan göçüp Amasya’ya yerleşen ve Baba îlyas’ın hâlifesi olan Baba Ishak etrafmda toplanan ve 13. asrin bidayetinde Anadolu’da büyük bir şöhret kazanan ve «Lâilâhe illâllah baba Resul-Allah» diye Baba İshak’m peygamberliğine inanan bu §iî-bâtmî Türkmen kitlesi, Selçukî saltanatma karşı isyan ederek imparatorluk ordusu tarafından güç hâl ile mağlûp ediliyor ve 1240 da Baba Ishak öldürülüyor. En eski kaynak olan ve îbni Bîbi tarafından da te’yit edilen Eflâki’- nin Menakıbülarifin’ine göre, kardeşi Menteş ile beraber Horasandan kalkıp Amasya’ya Baba Ishak’a gelen Hacı Bektaş, onun (Halifei Hâssı) oluyor, sonra Kayseriye geçiyor, Babaî isyanında kardeşi Menteş öldürülüyor; müteakiben hâlen Hacı Bektaş ismi verilen Suluca Kara Höyükte yerleşen Hacı Bektaş dağılmış olan Babaîleri bir araya toplıyarak Bektaşîlik adı altında yaymağa başlıyor. — S r – Babaî’lerin geniş düşüncesi hakkında bir fikir verebilmek için Baba Kemâl Huçendî’nin bir sözünü söylemekle iktifa edeceğim: «Biz^bir pergere benzeriz. Bir ayağımız şeriatta sabit, diğer ayağımızm çizdiği dairenin içine yetmiş iki millet dahildir.» 13.


asırda başına bir kitle toplıyan her büyük şahs-m adı o topluluğa alem olmakta idi. Meselâ Anadoltıda Kalenderîler, Hayderîler, Camiler, Şemsîler… vesaire gibi. Bunlar Melâmet mesleğinden meydana gelmiş bâtını inançlara sahip tarikatlerdir. Kalenderîler; •— Saç, sakal, kaş ve bıyıklarını traş eden, başlarına on iki dilimli sivri keçe külâh giyen ve hiçbir şeyle alâkadar olmayan insanlardı. Bımdan kinaye olarak hiçbir şeye aldırış etmiyen, her şeyi hoş gören adama dilimizde »Kalender» derler. Aşın derecede vahdet-i-vücut’cu olan bu tarikat mensuplan 17. asırda ortadan kalknuş olup Bektâşüik bu tarikati de temsil etmiştir. Camiler: — Şeyhülislâm diye anılan ve Horasan’da Cam kasabasında doğan -Şeyh Ahmet Namıkîi Ciamî’ye nisbet iddia eden bu tarikat mensuplan. Hayderiler gibi, sakallanm ustura ile traş edip bıyık ve saçlanm uzatırlar, başlanna keçe külâh, kulaklanna küpe ve bellerine de demir kuşak takarlardı. Şeriat hükümlerine uymayan ve bir çok Türk tarikatleri gibi eski Türk – Moğol şamanizminin izlerini taşıyan bu tarikat da Bektaşîlik tarafından temsil edilmiştir. Hacı Bektaşın başında toplanan zümreye ilk defa 13. asırda rastlamaktayız. O sırada Bektaşilere (Abdalân), Hacı Bektaş’a da (Gaziler Serdan), (Erenler Serveri), (Kalenderler pîri) deniyor. Bektaşîlerin ikinci pîri sayılan Pîr Balmı Sultan da (Hulâsatülbüdelâ) diye tavsif edüiyor. Bektaşilere (Işık taifesi) de denir.

Bu tâbirin Hacı Bektaş tarafından vazedildiği rivayet edilmektedir. Hakikatten haberdâr olm.ayanlar zulmettedirler; özlerinden agâh olanlar ise hakikat nuru ile aydmiıkta ve ışıklıktadırlar. Bursada Işıklar mevkii de orada bulunan ve Ramazan Baba isminde bir Bektaşi azizine ait tekke dolayısiyle bu adı almıştır. Hacı Bektaş zamamnda Bektaşîliğin erkânı, kuyudatı yoktu. Hacı Bektaş, kendisine intisap edeceklerin, Kalenderîler de olduğu gibi, başlannı traş eder ve keçe külâh giydirirdi, erkân yalnız bundan ibaretti. Hacı Eektaş’ın güttüğü gaye dahilinde tarikate erkân ve kavait kendisinden sonra, 15. asırda, Pir Bahm Sultan tarafından vazedümiş ve çok sonralan bu tarikate (Tariki Nazenin) de denilmiştir. Nitekim Mevlâna zamanında Mevlevîlik adı altında bir tarikat kurulmuş değüdir. Mevlâna, müridlerinin yalnız bıyık ve kaşlanndan bir kaç kıl keserdi, erkân bundan ibaretti. Mevlevîliğin usul ve âyini Mevlâna’dan sonra oğlu sultan Veled tarafından kurulmuş, torunu Ulu Arif Çelebi tarafından mazbut bir hale getirilmiş ye Emir Abid Çelebi zamanında tekke hayatı başlamış olup müntesiblerine de (Mevlevî) adı verilmiştir. Fakat bütün menasikin tam teessüsü 16. asırdadır. Hacı Bektaş ve Mevlâna gibi büyük şahsiyetler, kitleleri varlıldarı üe tutabiliyorlardı. Bımlann Ölümünden sonra onlar kadai: kudretli siyetlerin bulunmaması dolayısiyle, genişleyen kitleyi tutabilmek için menâsüc (formaliteler) te’sisine lüzum görülmüş ve tarikatler meydana gelmiştir.

— 4 — Nüfuzlu şahsiyetlerin tefsirleri ile, erkân ve âdetleri ile, hususî kisveleri ne birbirlerinden ayrılan tarikatlerin gayeleri bir bakımdan aynıdır; zira tarikatlerin teessüsünden evvel ve sanra yazılan eserlerin bir çoğunda vahdet-i-vücud prensibini görmekteyiz. Nüvesi 13. asnn başlangıcında görülen ve bilâhare diğer tarikatlerden kisve ye erkân’ hususiyetleri ile ayrılan , Bektaşiler, aşk ve cezbeyi kabul etmişler ve ortodoks müslümanhğa karşı geniş düşünceyi temsil etmişlerdir. Görüş, seziş, duyuş ve anlayış tarzları, kendiîeıine has buluşları. rindce, kalenderce ve istihzalı bir eda ile konuşan Bektaşîlikte İnsanî görüş ve hudutsuz müsamaha vardır. Din, mezheb, ırk ve milliyet farkı gözetmeksizin her ferdi bünyesine alır, her dini, her milleti, her mezhebi, her inamşı mertebesine göre doğru ve yerinde görür, fakat hiç biri üe mukajyet olmaz. Din ve şeriat kayıtlarından sıyrılmış, vahdet-ivücudü korkak bir tarzda değil de bütün varlığı ile izhar etmiş, yetmiş iki millete bir gözle bakmış, bir kaynaktan sızan suyun hem acı, hem tatlı olamıy

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir