Werner Biermann – 1939 Yazı

Günlerdir kar fırtınası altında olan Moskova’ da, Komünist Parti’nin XVIII. Kongresi’ni açan Genel Sekreter İosif V. Stalin, dünyanın yeniden paylaşımı için bir süredir bir savaşın başladığını açıklıyor. Bir tarafta saldırgan devletler Japonya, İtalya ve Almanya, karşılarında ise ABD, Fransa ve İngiltere. Ancak tehditlerin karşısında geri çekilen bu devletler, Çin’i, İspanya’yı, Etiyopya’yı, Avusturya’yı ve Südet Bölgesi’ni kurban ederek saldırganları yatıştırmayı denediler. Bu durum, Stalin’ e göre “ciddi bir fiyaskoya yol açacak.” Doğuda, çok daha uzaklarda, Sibirya’da Fyodor DaniloviçToropçenko her günkü gibi diğer mahkumlarla 1. (İng.) Hiç kim se bir ada değildir, kendi başına; herkes bir parçasıdır anakaranın, asıl olanın bir parçası. (Ç.N.) 11 birlikte ormanda çalışıyor. Agul kampının mahkum işçileri önceki gece budanan ağaç dallarını karın altından çekerek çıkarıyorlar. Nefes alıp verdikçe, dudaklarından buzdan bir bayrak çıkıyor sanki. New York’ta henüz gün doğmamışken, Agul’da soluk bir gün batımı yaşanıyor. Agul, Kungu Irmağı’nın kuzeyde Kan Nehri’yle birleşen bir kolu. Bunlar New York’ta ya da Avrupa’ da bilinmeyen yerlerin isimleri. Moskova’da korku dolu fısıltılarla konuşuluyor. Fyodor, savaşın hayatında hiç, ama hiçbir şeyi değiştirmeyeceği çok az insandan biri olacak. 1 947’ye dek Gulag’da tutuklu kalacak ve zorunlu çalışmasını sürdürecek. Varşova’da piyanist Vladislav Szpilman yakasını yukarı kaldırmış, Marszalkowska Caddesi’nde yürüyor. Ellerinin donmaması için parmaksız eldivenler giymiş. Yarım saat içinde Varşova radyo istasyonunda kuyruklu piyanonun başına oturacak ve Chopin çalacak. Genç piyanist, besteler de yapıyor, hem iddialı senfonik müzikler hem de hafif müzik parçaları. Polonya’daki tüm gençler onun özlemle ve aşkla, aşk özlemiyle dolu başarılı melodilerini biliyor. Altı aya kalmadan, 1 Eylül 1 939′ da bir Alman top mermisi Polonya radyo istasyonunu vuracak ve Vladislav Szpilman’ın çaldığı Chopin, ansızın kesintiye uğrayacak. Sabah saatlerinden itibaren Orta Avrupa’ da da hava birdenbire tekrar soğudu; kış, kar ve buzla birlikte geri geldi. Prager Tagblatt gazetesinin redaktörü Max Brod, Prag’da, çalışma masasının başında oturmuş, yeni yazıları gözden geçiriyor. Çoğunlukla Reich’tan ya da Ostmark’tan -ilhaktan sonra Avusturya bu isimle anılıyor12 iltica ederek Prag’da yaşamaya çalışan, Almanca konuşan yazarların makaleleri bunlar. Prager Tagblatt Almanca olup da hala özgür haberlerin ve görüşlerin okunabildiği son gazetelerden biri yeryüzünde. Brod, pek çok yazara ayakta kalabilmeleri için destek oluyor; genellikle yayımlayabileceğinden daha fazla makale kabul ederek yayımlamadıkları için de ödeme yapıyor. Gazeteye gün boyunca gelip gidenler oldu, herkes hararetle tartış1yor, askeri birlikler hareketli, kent telaşlı. Max Brod, olaylarin nereye varacağını seziyor. Ancak beş gün içinde Prag’da yaşamaktan vazgeçmek zorunda kalacağını, her şeyi ardında bırakarak Filistin’ e kaçacağını tahmin edemiyor … Prag’da büyük bir karmaşa var. Bu sabah Çekoslovakya Cumhurbaşkanı Emil Hacha tuhaf bir talimat verdi: Pressburg ile diğer bazı Slovak kentleri Çek birlikleri tarafından kuşatılacak. Hacha, Çekoslovakya Cumhuriyeti’nin Slovak Başbakanı JozefTiso’nun görevden alındığını da açıklıyor. Cumhurbaşkanı bu şekilde Slovakya’nın ayrılma tehlikesini önlemeye çalışıyor. Aynı günün öğle saatlerinde Berlin VoBstraBe’deki Yeni Şansölyelik Binası’nda Adolf Hitler, sekreterinden Bakan Joseph Goebbels’i aramasını istiyor. Goebbels acilen bir toplantıya gelmeli. Sekreter, Führer’in birdenbire çok heyecanlandığını ve bir şeyler yapma isteğiyle dolduğunu düşünüyor. Belli ki Çek-Slovak çekişmesi, Hitler için olağanüstü bir ilham kaynağı. Aynı dakikalarda Berlin yakınlarındaki Sachsenhausen Toplama Kampı’nda öğlen çorbası dağıtılıyor; mah13 kumlar kazanların önünde uzun kuyruklar oluşturmuş . On dokuz yaşındaki Bernhard Wicki sıraya girmiş sabırla beklerken, tutukluluk öncesindeki heyecan dolu günlerini hatırlıyor. Gözlerinin önünde, öğretmeni oyuncu Gustaf Gründgens’in hayali. Bernhard Wicki farkında olmadan onun jestlerini tekrarlıyor … Vatikan’da Katolik Kilisesinin en büyük bayramlarından birinin kutlanması için son hazırlıklar yapılıyor. Yeni papa bu pazar, yani öbür gün resmen takdim edilecek. Eugenio Pacelli bir hafta önce yeni papa seçildi; XII. Pius adıyla yeryüzündeki tüm Katoliklerin başkanı olacak. Binlerce konuk ve on binlerce hacının arasında, Katolik Joseph P. Kennedy de var. ABD Başkanı Roosevelt’in vekili, Londra’ daki Amerikan büyükelçisi. Kennedy’ye çocuklarından bazıları eşlik ediyor: Jack diye hitap ettikleri yirmi bir yaşındaki John Fitzgerald, kız kardeşi Eunice ve Kennedylerin en küçük oğlu, Edward (Teddy). Teddy yarın özel bir Kudas ayini sırasında papanın elinden ilk kutsal şarabı ve ekmeği alacak; Papa, Joseph, Jack ve Eunice’i kutsayacak. Bu olay, Bostonlu mültimilyoner Joe Kennedy’ nin toplumsal anlamda kabul görmek için hayatı boyunca sürdürdüğü mücadelenin doruk noktalarından biri. Siegburg’da yirmi yaşındaki genç bir kız oturma odasında oturmuş, radyo dinliyor. Ilse Fröhlich bir yandan da tutkuyla aşık olduğu, ama çok uzaklarda, Greifswald’ de askerlik yapan arkadaşı Rudi’ye mektup yazıyor. Radyoda Zarah Leander’in buğulu sesiyle söylediği bir şarkı: Aşk Bir Günah Olabilir mi? Evet, belki. Ilse’nin Rudi’yle yaşadığı, özlemini çektiği aşk, yasak ve ağır hapis cezasına yol açabilecek bir aşk. 14 Viyana’ da Rothschild Sarayı’nda Yahudi göçü şube şefi SS Yüzbaşı Adolf Eichmann, istatistikler üzerine derin düşüncelere dalmış. Eichmann, amirleri tarafından olağanüstü becerikli bulunuyor: Anschluss’un, yani Avusturya’nın Alman Reich’ına ilhakının ardından, bir yıl önce Viyana’daki görevine başladığından bu yana en az 1 20 000 Avusturyalı Yahudi göç etti. Göç, Yahudilerin sürgüne gönderilişinin resmi adı. Savaşla birlikte göç akla gelmeyecek boyutlara ulaşacak ve Eichmann’ın çalışma alanı tümüyle değişecek. Berlin-Kreuzberg’de işsiz mühendis Andre Hoevel bir arkadaşına gidiyor. Daha doğrusu ona iş bulabilecek yaşlı bir tanıdığına. Hoevel’in belgelerinde eksikler var, zor olacak bu yüzden. “Yasaklanmış Komünist Parti propagandası” nedeniyle uzun yıllar hapsedildiği toplama kampından kısa bir süre önce salıverildi. Karısı Anneliese de yirmi aydır, daha önce üç yıl hapis yattığı toplama kampında, “koruyucu gözaltı”nda. Hoeveller devrimin zaferine inanan ateşli ve cefakar iki komünist. Bu çağın, birbirine zıt ideolojiler olan faşizm ve bolşevizmin mücadelesinde belirleyici olacağını biliyorlar. Leipzig Sağlık Müdürlüğü’nde görevli Doktor Horst Schumann, çalışanlarıyla kısa bir toplantı yapıyor. Schumann’ın talimatı doğrultusunda gelecek hafta yine bazı genç kadınlar ve erkekler kısırlaştırılacak. Karşı çıkan hastalar olduğunda kaba kuvvet kullanmak gerekiyor kimi zaman, bu da hiç hoş olmayan görüntüler ortaya çıkarabiliyor. Parlak bir tıp adamı olmakla kalmayıp iyi bir yönetici de olan Schumann, bu küçük müdahalelerin ne kadar önemli bir görev olduğunu çalışanlarının da an15 lamasını istiyor. Bu konu, halkların kaçınılmaz mücadelesiyle, Almanların kamu sağlığıyla ve “ırk saflığı”yla ilgili sonuçta. Londra’nın Hampstead banliyösünde yaşlı, inançsız bir Yahudi pencereden bahçeyi seyrediyor. Öğleden önce bir an güneş çıktı, şimdi yine yağmur çiseliyor. Sigmund Freud, hastalığıyla ilgili boş hayaller kurmuyor. Kanser. Dört kez ameliyat olması, kalıcı bir yarar sağlamadı. Ara sıra hasta kabul ediyor, Viyana’dan kurtardığı koltuğa uzanan hastaların anlattıklarını dinliyor hala. Freud, bugünlerde yine saldırma ve yok etme eğilimi üzerine düşünüyor sık sık. Birkaç yıl önce pasifist psikanalist Freud, pasifist fizikçi Albert Einstein’a şu soruyu sormuştu: Diğerlerinin de pasifist olması için daha ne kadar beklememiz gerekiyor? Pabucu dama atılan politikacı Winston Churchill, İngiltere’ de Kent’teki şatosunda resim yapmak üzere atölyesine kapanıyor. Altmış dört yaşında, ardında büyük bir politik kariyer var, ancak kimse onu dinlemek istemiyor artık, çünkü şimdi Chamberlain ve Daladier iktidarda. Almanya’nın tehditlerinin karşısında korkakça geri çekilen ve Berchtesgaden’deki “piç”in istediği her şeyi yapmasına yavaş yavaş izin veren appeasement1 politikacıları; akıl almaz bir silahlanma, bir yıl önce Avusturya’nın ilhakı, geçen sonbahar Çekoslovak topraklarının bir kısmının işgali. Chamberlain’in verdiği söz, Peace in our time2 , hayır, l. (İng.) Taviz. (Ç.N.) 2. (İng.) Zamanımızın barışı, M ünih Anlaşması’ndan sonra Chamberlain’ in İngilter e’ de yaptığı konuşma. (Ç.N.) 16 uzun süredir kendi iç sürgününü, Wilderness Years’ını1 yaşayan Churchill’in buna inanması mümkün değil. Churchill haklı, altı ay içinde savaş kabinesinde bakan olacak. Cezayir, ilkbahar güneşinin göz kamaştıran ışıkları içinde. İşsiz felsefe öğretmeni Albert Camus, annesini ziyaret etmek üzere tramvayla işçi mahallesi Belcourt’ a gidiyor. Yirmi altı yaşındaki Camus, haftalardır Kafka’yla meşgul. Absurde konulu bir yazı yazmak istiyor; tanrıların gazabına uğrayarak bir kayayı ‘tekrar tekrar dağın tepesine çıkarmakla cezalandırılan Sisifos’la ilgili. Okuma yazma bilmediği için hiç kitap okumamış olan annesine bunu anlatamaz, ama Alger republicain’de gazeteci olarak çalışma olasılığından söz edebilir. Cezayir, Fransa’ya ait ve Fransa’yı ilgilendiren her şey, sömürgeyi de etkiliyor. Şair Joseph Roth, Tournon Caddesi’ndeki Kafe Tournon’un üst katındaki küçük odasında, yatağında yatıyor. Sarhoş. Yazmayı denediyse de başaramadı, artık başarabildiği hiçbir şey yok neredeyse. Döneminin en önemli yazarlarından biri olduğunu o da biliyor. Ancak 31 Ocak 1 933’te Hitler’in Reich Şansölyesi olmasının ardından Almanya’yı terk ettiğinden bu yana, hayatı tırmanması gereken uzun bir yokuş yalnızca. O sıralar, arkadaşı Stefan Zweig’a şöyle yazmıştı: “Kişisel trajediler bir yana -yazınsal ve nesnel varlığımız tümüyle yok edildi- her şey yeni bir savaşa doğru sürükleniyor. Barbarlık, yöneti1. Wilderness Years, 1981 ‘de Ferdinand Fairfax’ın yazıp yönettiği, Churchilr in hayatını ve özellikle politikadan uzak kaldığı zorunlu sürgün y ıllarını konu afan dizi. (Ç.N.) 17 mi ele geçirmeyi başardı. Boş hayallere kapılmayın, kıyamet kopuyor.” O zamandan beri felaketlerin ardı arkası kesilmedi;Avusturya’da bir hastanede yatan ve iyileşmesi mümkün olmayan karısının kaderi, kıskanç sahiplenme talepleri yüzünden kısa sürede hüsranla sonuçlanan umutsuz yeni aşk ilişkileri, göçmen olarak yaşadığı güçlükler, eski yayıncılarla ve okurlarla kopukluk, Almanca metinlerin hiç kimseyi ilgilendirmediği ülkelerde geçen anlamsız günler, sonunda aşırı alkol ve umutsuzluk.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir