Arka koltuktaydım, Romanya ekmeği, ciğer ezmesi, bira ve meşrubatların arasına sıkışmış; on yıl önce ölen babamın cenazesinden bu yana ilk kez bağladığım yeşil kravatımla. Şimdi bir Zen düğününde sağdıç olacaktım. Hollis saatte 130 kilometre sürüyor, Roy’un iki metrelik sakalı yüzüme uçuşuyor. Benim 62 model Comet arabamdayız ama ben kullanamıyorum — sigorta yok, iki kez alkollü araba kullanmaktan enselenmişim ve zaten sarhoş olmaktayım. Hollis’le Roy üç senedir beraber yaşıyorlar, Hollis sağlıyor geçimlerini. Arka koltukta oturmuş bira içiyorum. Roy bana tek tek Hollis’in aile fertlerini anlatıyor. Roy daha becerikli entelektüel palavralarla, ağzı laf yapıyor. Evlerinin duvarları ilginç fotoğraflarla kaplı. Bir de Roy’un otuzbir çekerken boşalışının fotoğrafı. Roy tek başına çekmiş o fotoğrafı. Otomatik kamera ile. İp bağlayarak, tel filan. Teşkilat. Mükemmel pozu yakalayıncaya kadar altı kez patlatmak zorunda kaldığım iddia ediyor Roy. Bir günlük bir çalışma. Duvarda duruyor. Sütlü bir poz. Hollis karayolundan çıkıyor. Çok uzak değilmiş. Bazı zenginlerin evlerinde bir kilometre kadar bir giriş vardır. Bu pek uzun değildi: 300 metre kadar. Dışarı çıkıyoruz. Tropik bahçeler. Dört veya beş köpek. İri, kara, bol tüylü, salya sümük yaratıklar. Sonu gelmeyen merdivenler. Kapıya varamadık bir türlü — işte ordaydı, zengin insan, verandada durmuş bize bakıyor, elinde içkisi. Ve Roy bağırdı, “Hey Harvey, seni orospu çocuğu, seni görmek ne güzel!” Harvey bir ufak gülümsedi, “Seni gördüğüme sevindim Roy.” İri çoban köpeklerinden biri sol bacağımı çiğniyor. “Köpeğini çağır Harvey, orospu çocuğu, seni görmek çok güzel!” diye bağırıyorum. “Aristo, kes artık!”
Charles Bukowski – Büyük Zen Düğünü
PDF Kitap İndir |