Ömer Seyfettin – Kaşağı

Ahırın avlusunda oynarken aşağıda, gümüş söğütler altında görünmeyen derenin hazin şırıltısını duyardık. Evimiz iç çitin büyük kestane ağaçları arkasında kaybolmuş gibiydi. Annem İstanbul’a gittiği için benden bir yaş küçük kardeşim Hasan’la artık Dadaruh’un yanından hiç ayrılmıyorduk. Bu, babamın seyisi yaşlı bir adamdı. Sabahleyin erkenden ahıra koşuyorduk. En sevdiğimiz şey atlardı. Dadaruh’la beraber onları suya götürmek, çıplak sırtlarına binmek ne doyulmaz bir zevkti. Hasan korkar, yalnız binmezdi. Dadaruh, onu kendi önüne alırdı. Torbalara arpa koymak, yemliklere ot doldurmak, ahırı süpürmek, gübreleri kaldırmak en eğlenceli oyundan bile daha çok hoşumuza gidiyordu. Hele tımar… bu, en zevkli şeydi. Dadaruh, eline kaşağıyı alıp işe başladı mı tıkı… tık… tık! Tıpkı bir saat gibi… Yerimde duramaz: “Ben de yapacağım”, diye tuttururdum. O zaman Dadaruh beni Tosun’un sırtına koyar, elime kaşağıyı verir: “Haydi yap”, derdi. Bu demir aleti hayvanın üstüne sürer ama o ahenkli tıkırtıyı çıkaramazdım. “Kuyruğunu sallıyor mu?” “Sallıyor.


” “Hani bakayım?” Eğilirdim, uzanırdım. Ancak atın sağrısından kuyruğu görünmezdi. Her sabah ahıra gelir gelmez: “Dadaruh, tımarı ben yapacağım”, derdim. “Yapamazsın.” “Neden?” “Daha küçüksün de ondan…” “Yapacağım.” “Büyü de öyle.” “Ne zaman?” “Boyun at kadar olunca” “…” At, ahır işlerinde sadece tımarı beceremiyordum. Boyum karnına bile varmıyordu. Ama en keyifli, en eğlenceli şey buydu. Sanki kaşağının muntazam tıkırtısı Tosun’un hoşuna gidiyor, kulaklarını kısıyor, kuyruğunu kocaman bir püskül gibi sallıyordu. Tam tımar biteceğine yakın huysuzlanır, o zaman Dadaruh: “Höyt…” diye sağrısına bir tokat indirir; sonra öteki atları tımara başlardı. Ben bir gün tek başıma kaldım. Hasan’la Dadaruh dere kenarına inmişlerdi. İçimde bir tımar etme hırsı uyandı. Kaşağıyı aradım; bulamadım.

Ahırın köşesinde Dadaruh’un penceresiz küçük bir odası vardı. Buraya girdim. Rafları aradım. Eyerlerin arasına falan baktım. Yok! Yok! Yatağın altında yeşil tahtadan bir sandık duruyordu. Onu açtım. Neredeyse sevincimden haykıracaktım. Annemin bir hafta önce İstanbul’dan gönderdiği hediyeler içinden çıkan madeni kaşağı, pırıl pırıl parlıyordu. Hemen kaptım. Tosun’un yanına koştum. Karnına sürtmek istedim. Rahat durmuyordu. “Galiba acıtıyor”, dedim. Gümüş gibi parlayan bu güzel kaşağının dişlerine baktım. Çok keskin, çok sivriydi.

Biraz körletmek için duvarın taşlarına sürtmeye başladım. Dişleri bozulunca tekrar denedim. Yine atların hiçbiri durmuyordu. Kızdım. Öfkemi sanki kaşağıdan çıkarmak istedim. On adım ilerdeki çeşmeye koştum. Kaşağıyı yalağın taşına koydum. Yerden kaldırabileceğim en ağır taşı bularak üstüne hızlı hızlı indirmeye başladım. İstanbul’dan gelen, Dadaruh’un kullanmaya kıyamadığı bu güzel kaşağıyı ezdim, parçaladım. Sonra yalağın içine attım. Babam her sabah dışarıya giderken bir kere ahıra uğrar, öte beriye bakardı. Ben o gün yine ahırda yalnızdım. Hasan, evde hizmetçimiz Pervin’le kalmıştı. Babam çeşmeye bakarken yalağın içinde kırılmış kaşağıyı gördü. Dadaruh’a bağırdı: “Gel buraya!” “…” Nefesim kesilecekti.

Bilmem neden, çok korkmuştum. Dadaruh şaşırdı. Kırılmış kaşağı meydana çıkınca babam, bunu kimin yaptığını sordu. Dadaruh: “Bilmiyorum”, dedi. Babamın gözleri bana döndü, daha bir şey sormadan: “Hasan”, dedim. “Hasan mı?” “Evet, dün Dadaruh uyurken odaya girdi. Sandıktan aldı, sonra yalağın taşında ezdi.” “Neden Dadaruh’a haber vermedin?” “Uyuyordu.” “Çağır şunu bakayım.” Çitin kapısından geçtim. Gölgeli yoldan eve doğru koştum. Hasan’ı çağırdım. Zavallının bir şeyden haberi yoktu. Koşarak arkamdan geldi. Babam çok sertti.

Bir bakışından ödümüz kopardı. Hasan’a dedi ki: “Eğer yalan söylersen seni döverim!” “Söylemem.”

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

54 Yorum

Yorum Ekle
  1. valla ne diyim güzeldi

  2. Fena değil ama evet sonu yok jhjhjhjhjkjhkhkjjhk

  3. Süüüüü

  4. Sonu yokk

  5. Kanka bu yorumları yapan herkes deli sanırım

  6. Hasan için gerçekten çok üzüldüm 😭😓😞😔

  7. Sonu yok ama güzel

  8. Bu kitabı indir

    1. 4-C sınıfındaki Nisa Nur kızıl mısın sen

      1. Heee bende Nâmık Kemal

  9. Devamını anlatayım hasan ceza alıyor ve ahıra girmesi yasaklanıyor sonra Hasan hastalanıp ölüyo ben bu kadar biliyorum

    1. Bende bu kadar biliyorum

  10. Devamı gelsinnnnnnnn😠😠😠😠

    1. Devamı için pdf dosyasını indirin.

      1. Çok teşekkürler

  11. koca şeyi 9 sayfa yapmışlar

    1. Bu hikâye kışa zaten o kadar

  12. Yaşlar kaç TwT

    1. Anana sor o bilir

  13. Eheğ dewamı nerde?

  14. Devamı yoğgkk

  15. Çok iyi Ama devamıda olsaydı keşke

  16. Bence çok güzel bir kitap herkese tavsiye ederim.Ama devamıda olsaydı keşke.

    1. Ayn yaa⟵(๑¯◡¯๑)

  17. Hikaye neden yarım 👌👌

    1. Beynine yetecek kadar olduğundandır :,)

  18. Devamını da istiyoruz 😊

  19. Devamı yookki

  20. Çoookk güzel 🥰

  21. çok güzel bence herkse tavsiye ederim

    1. Lan

      , müdürden kurtuldum sonunda

      1. Haha

  22. Bana yardımcı olmadı ben beğenmedim 👎

  23. bence bu kıtap cok guzel herkesın okumasını ısterım

  24. Devamını okumaya izin vermiyor

    1. İzin vermior değil dewamını göstermiyor

  25. ben bu kitabı çok beğendim ömer seyfettini tebrik ederim baya güzel bazı insanlara ve bizlere yalan söylememeyi öğretir ve ders verir ayrıca bu benim ödevimdi ve bana gereğinden çok yardımcı oldu bizim yaşımıza göre oluğunu düş-ünüyorum.

    1. KAC YASINDASIN BEN 10

  26. Ödevime yi ne de yardımcı oldu

  27. Çok sıkıcı

  28. tşk, ödevim için yardımcı oldu

  29. pek güzel deildi çünkü küçük çocuklara göre deil

        1. haklısınız