Thomas Bernhard – Goethe Öleyazıyor

Goethe Öleyazıyor Yirmiikisi öğleüzeri Riemer bana saat ikibuçuğa ayarlanan, şimdilerde ulusun en önemli şahsiyeti ve aynı zamanda gelmiş geçmiş en büyük Alman denilen Goethe’yi ziyaretim sırasında büyük yazarla bir yandan alçak sesle ama çok da alçak olmayan bir sesle konuşmamı öğütledi, çünkü kimi şeyi korkutucu bir berraklıkla duyuyordu, kimini ise hemen hemen hiç duymuyordu, neyi duyup neyi duymadığı kestirilemiyordu ve ölüm döşeğine uzanmış, az çok hiç kıpırdamadan pencereye doğru bakan deha ile sohbetin en müşkül tarafı uygun ses tonu bulmak olmakla birlikte, her şeyden önce bütün duyularla dikkat kesilmek suretiyle, bu her halükârda insanı mahzun eden sohbette, artık belirgin olarak son demlerine yaklaşmış o Zihin’e denk düşen vas’atı bulmak gene de mümkündü. Kendisi, Riemer, son üç gündür, sık sık Goethe ile konuşmuş, hatta iki keresinde Goethe’nin durmadan ve son anma kadar yanmda kalması için ısrar ettiği söylenen Krâuter de oradaymış, ama bir kere de yalnız görmüş, çünkü Krâuter, anlatılana göre Riemer’in Goethe’nin odasında belirmesi sonucu aniden fenalaşır gibi yaparak odayı terk etmiş, bunun üzerine Goethe hemen, eski günlerde olduğu gibi Riemer’le Das Zıoeifelnde und das Nichtzıoeifelnde (Kuşku Duyan ve Kuşku Duymayan) üzerine sohbete girişmiş, tıpkı Mart’ın o ilk günlerinde olduğu gibi, o günlerde, Riemer’e göre, Goethe hep bu konuyu açarmış, hep, hep, döne döne, büyük bir zindelikle, Riemer’e bakılırsa, Şubat sonu sıraları hemen hemen, nerdeyse tamamen, Riemer’le günbegün sabah egzersizi yapar gibi, Krâuter olmadığında yani, Riemer’in da ima Goethe’nin dikizcisi diye tanımladığı o öküz olmadığında, Tractatus logicophilosophicus’tan bahseder ve genelinde Wittgenstein felsefesinin kendininkine en yakın duran, aynı zamanda kendininkini devam ettiren felsefe olduğunu söylermiş; eğer kendisinin, Goethe’nin hayat boyu aldığı ve algıladığı her şeye Burası, ötekinin hayat boyu aldığı ve algıladığı her şeye de Orası demek gerekse, VVittgenstein felsefesinin kendisininkini kapsayacağını teslim etmesi gerekirmiş, gerçi belki tamamen de değil. Goethe bu düşünceden zamanla o kadar heyecanlanmış ki, Krâu-ter’den Wittgenstein’ı getirtmesini istemiş, adamı hemen, parası neyse verip, İngiltere’den VVeimar’a getirtsinmiş, her ne pahasına olursa olsun ve olabildiğince çabuk; gerçekten de Krâuter YVittgenstein’ı Goethe’yi gelip görmeye ikna edebilirdi, hem de ilginçtir tam da gün, o yirmiikisin-de; Wittgenstein’ı VVeimar’a davet etme fikri Goethe’nin aklına daha Şubat sonu gelmişti, diyordu Riemer şimdi, Krâuter’in iddia ettiği gibi Mart başı değil; VVittgenstein’ın ne pahasına olursa olsun VVeimar’a Goethe’nin yanma gelmesini önlemek isteyenin Eckermann olduğunu Ecker-mann’ın kendisinden Krâuter bizzat öğrenmiş olabilirdi; Eckermann Goethe’ye VVittgenstein hakkında o kadar utanmazca şeyler anlattı ki, diyordu Krâuter, o zamanlar daha gücü kuvveti yerinde olan, dolayısıyla fiziksel ve günbegün yapılması gereken işlere de kalkışabilen Goethe şehre bile inebilecek, oturduğu Frauenplan’ı ardında bırakarak Schiller evi tarikiyle VVieland’a bile gidebilecek Goethe, diyordu Riemer, o Goethe Eckermann’a Wittgenstein hakkında tek kelime dahi söylemeyi yasak etmişti en saygıya değer demişti onun için Goethe, kelimesi kelimesine. Goethe’nin, Eckermann’a, şimdiye dek kuşku yok ki hiç sekteye uğratmadan yerine getirdiğin hizmetler, Alman felsefesinin şu karanlık saatinde artık sıfıra irca oldu dediği söyleniyordu, Wittgenstein’ı Goethe’nin gözünden düşürmek için ucuz düzenler kuran Eckermann bağışlanmaz biçimde suçlu konumuna düşmüştü ve Oda’yı hemen terk etmeliydi, Oda demiş deniyordu Goethe normalde kullandığı kelimenin tersine, çünkü yattığı odaya sadece yatakodası derdi her zaman, Oda lafını Eckermann’m kafasına kakmış, Eckermann olduğu yerde bir an apışıp kalmış, tek kelime etmemiş ve Goethe’yi terk etmişti. Beni sahip olduğum en kutsal şeyden yoksun bırakmak istedi, dediği söyleniyordu Goethe’nin, Eckermann ki her şeyini bana borçlu, bensiz bir hiç olurdu, Riemer. Eckermann yatakodasmı terk ettikten sonra, Goethe tek kelime edecek halde değilmiş, art arda Eckermann kelimesini tekrarladığı söyleniyordu, o kadar sık söylemişti ki, Riemer’e Goethe deliliğin eşiğindeymiş gibi gelmişti. Derken Goethe aniden kendini toparlamış ve konuşmayı başarmıştı ama Eckermann hakkında değil, VVittgenstein hakkında. Goethe, arada sadece Manş Denizi engelinin olduğu Oxford’da kafa dengini bulmaktan büyük mutluluk duyuyordu, demişti Riemer, bunu aktanrken de tamamen inandırıcı bir hali vardı Riemer’in, daha önceki süslü ve güven telkin etmez üslubunun tersine; birdenbire Riemer’in olayı aktarışına, eski aktarımlarında eksikmiş gibi duran bir sahicilik gelmişti, VVittgenstein Oxford’da, Goethe VVeimar’da diyesiymiş Goethe, ne bahtiyarlık sevgili Rie-mer, kim hissedebilir bu bahtiyarlığın değerini, benden başka, bu bahtiyarlıkla en bahtiyar olan benden başka. Riemer sık sık vurguluyordu, Goethe en Bahtiyar diye tekrarlayıp durmuş. Oxford’daki VVittgenstein hakkında. Riemer Cambridge’de deyince Goethe demiş ki, ister Oxford ister Cambridge, bu düşünce hayatta beni en bahtiyar eden düşünce, ki bu hayat bahtiyar düşüncelerle dopdoluydu. Bütün bu bahtiyar düşünceler içinde beni en bahtiyar eden VVittgenstein diye birinin varlığı. Riemer önce bilememiş Goethe ile VVittgenstein arasında nasıl bir bağlantı kurulabileceğini, gidip Krâuter’le konuşmuş, ama beriki tıpkı Eckermann gibi VVittgenstein’ın VVeimar’da boy göstermesi konusunu duymak bile istemiyormuş. Goethe ise, Goethe’nin bizzat bana söylediklerinden de biliyorum, VVittgenstein’ı mümkün olduğu kadar çabuk görmek istiyormuş, Krâuter ise durmadan, VVittgenstein Nisan’dan önce gelmesin diyormuş, Mart hiç de uygun olmayan bir zamanmış, Goethe bunu bilmiyormuş ama kendisi, Krâuter biliyormuş, Eckermann birçok bakımdan haksız değilmiş VVittgenstein’ı Goethe’nin aklından silme konusunda, tabii saçmalık bu, dedi Krâuter, Goethe Eckermann’ın kendisini bir şeyden vazgeçirmesine hiç izin vermiş miymiş, ama Eckermann’m sezgileri kuvvetlidir, demişti Krâuter bana, beraber VVieland evinin önünden geçerken; o tartışmalı gün, Goethe’nin yanlış anlamaya meydan vermeyecek biçimde ille VVittgenstein gelsin, tabir caizse selefim boy göstersin diye tutturduğu gün Eckermann fazla ileri gitmiş, Goethe’nin fiziksel ve ruhsal gücünü ve becerilerini düpedüz abartmış gözünde ve Goethe, sırf VVittgenstein yüzünden, başka hiçbir şeyden değil, Eckermann’dan ilişkiyi kesmiş. Aşağıdaki kadınların (holde bekleşiyorlardı!) Goethe’yi, sadece ve sadece VVittgenstein meselesi yüzünden artık kesinleşen Eckermann’ı kovma kararından vazgeçirme girişimleri, ki kadınlar bunu anlayamamışlar tabii, boşa çıkmış.


Ben biliyorum, Goethe iki gün odasına kadın ziyaretçi sokmamış, üstelik ömür boyu tek bir gününü bile kadın ziyaretçi olmadan geçiremeyen Goethe, dedim Riemer’e; Eckermann aşağıda kadınların arasında durmuşmuş, Krâuter’in sonradan dediğine göre neye uğradığını şaşırmış halde, kadınlar meseleyi Goethe’nin sağlığının genelde kötüye gidişine bağlamak istemişler, ciddiye alma demişler, en azından o an aldığı kadar ciddiye almaşınmış, derken kadınlardan biri, holde duran bir sürü kadından hangisi hatırlamıyorum, Eckermann için ricacı olmak üzere Goethe’nin yanma çıkmış, ama Goethe kararından caydırılabilecek gibi değilmiş, demişmiş ki, yaşamış yaşayacak hiçbir kimse tarafından Eckermann tarafından incitildiği kadar incitilip hayal kırıklığına uğradığı vaki değilmiş, onunla artık hiç görüşmeyecekmiş. Goethe’nin bu artık hiç’i holde sık sık anılmış, Eckermann Goethe evinden çoktan ayrıldıktan ve hatta tamamen gözden kaybolduktan sonra bile. Eckermann’ın bugün nerelerde olduğunu kimse bilmiyor

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir