Can Dündar – Aşka Veda

Aşk devrimcidir. Otorite, düzen, nizam tanımaz. Coşkuyla çarpan iki kalbin yarattığı etkiye hiçbir direnç dayanmaz. Sınırlar, harp içindir; aşk sınırdan anlamaz. Yaş, sosyal statü, renk, ırk, cins, dil, mezhep, milliyet farkı, tutkuya mâni olamaz. İki yürek buluştu mu onları dizginleyen çitler, bariyerler, örf ve âdetler, gelenek ve görenekler, ilkeler, nizamnameler, akrabalar ebeveynler tutuşur. Ten, derde ilaç olur; ölüm, ayrılığa yeğ tutulur. Seven iki yürek, ayrılmaya zorlandıkça birleşir. Aşk, yalnızca içeriden yıkılabilen bir kaledir. Sadece âşıkların birbirini yemesiyle yok olur. Devrimcinin düşmanı düzendir. * * * Kazanmanın konforlu rehaveti, “Elde ettim işte!” felaketine dönüşür kısa zamanda… Devlet, aile, özel mülkiyet el ele verip işe karışır; büyük heyecan, alışmayla, kurumsallaşmayla yatışır. O ilk kıvılcımdan güçlü bir dostluk ateşi yakamazsanız, uğruna dünyayla savaşabileceğiniz insanı bir iç savaşta kaybedersiniz. Onca hızlı daldığınız rüyadan bu kadar hızlı uyanabilmiş olmanıza da hayret edersiniz. Sevgili editörüm Cem Alpan’ın, aşk, kadın, erkek, evlilik * üz * erin * e yazdığım yazılar arasından titizlikle seçtikleriyle hazırladığı bu kitap, ilişkilerin yukarıda özetlediğim iki yüzünü, yani tersiyle düzünü birlikte anlatmayı deniyor. Yüzünde, yanağında, yüreğinde aşk denen alazın korunu hissedenlerin, ateşten gömleği gönüllü giyenlerin, sevdiğine kalbini verenlerin duygularıyla başlıyor kitap… Abayı yakmanın, gönülden bağlanmanın, eriyip çarpılmanın hazzından, tadından dem vuruyor. Körkütük, sırılsıklam, doludizgin aşkların nelere kadir olduğundan bahsediyor. Bazen kanlı bir örgüt içinde, bazen bir genelev köşesinde, bazen kambur bir kızın muhayyilesinde, kâh içten içe kabaran, kâh gürül gürül çağlayan o deli nehri anlatıyor. Sonra kadından erkeğe, dünden bugüne, devrimden düzene sevdanın nasıl şekil değiştirdiğine bakıyor. “Sekssiz aşk”tan “aşksız seks”e geçişin izini sürüyor. Şehvet sevdadan soyunduğunda, Eros okunu kırdığında, piyasa duruma el koyduğunda aşkın nasıl can çekişmeye, körelip çirkinleşmeye başladığını sergiliyor. Geçmiş kuşaklara göre bir hayli serbestleşmesine rağmen eski tadı vermeyen, saadet getirmeyen, şiirini kaybeden zamane ilişkilerini sorguluyor. Asırlar önce Shakespeare o muhteşem 129. sonesind * e, “* Ac * ıkan şehvet, ruhu ezip geçer,” demişti. O açlık, “aşka veda”yı getirdi. Ama yine o sonenin dediği gibi: Ne tuhaf ki dünyada bunları bilen çok Ama cehenneme götüren cennetten hiç kaçan yok. Sonunda cehennem korkusu olsa da bizi yaşatan, o cennetin hayalidir. Veda etsek de biliriz ki aşk, her daim ihtimal dâhilindedir.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir