Gandhi’nin suikasta uğradığı gündü;1 ama Calvary’deki2 turistler tanık olmak durumunda kaldıkları, sonuçta oldukça sıradan sayılabilecek bu olayın muhtemel öneminden çok, piknik sepetlerinin içindekilerle ilgiliydiler. Gökbilimciler ne derse desin, Ptolemaios kesinlikle haklıydı: evrenin merkezi bulunduğumuz yerdedir, başka yerde değil. Gandhi ölmüş olabilir; ama Bob Briggs, ofisindeki masasının arkasında ve Stüdyo Yemekhanesi’ndeki öğle yemeği masasının başında, sadece kendisi hakkında konuşmakla ilgileniyordu. Bob, tadını çıkarmayı da ihmal etmeden, hikayesinin en son bölümünü anlatmaya hazırlanırken, “Bana her zaman çok yardımcı oldun,” diyerek beni rahatlattı. Fakat esasında, benim çok iyi bildiğim ve Bob’un kendisinin daha da iyi bildiği gibi, gerçekte kendisine yardım edilmesini istemiyordu. Bir karmaşa içinde olmaktan ve en çok da durumunun kötülüğü hakkında konuşmaktan hoşlanıyordu. Bu karmaşa ve bunu konuşarak dramatize etmek kendisini tüm Romantik Şairler ile bir görmesini mümkün kılıyordu – intihar eden Beddoes,* zina yapan Byron/ Fanny Brawne yüzünden ölen Keats,9 Shelley6 yüzünden ölen Harriet. Ve kendisini Romantik Şairlerden biri gibi gördüğünde, bir süreliğine perişanlığının iki ana kaynağını, yani onların yeteneklerinden hiçbirine sahip olmadığı ve cinsel potansiyellerinin çok azına sahip olduğu gerçeğini unutabiliyordu. “Öyle bir noktaya geldik ki,” dedi (son derece trajik bir havayla konuşuyordu, oyun yazan olmaktansa bir oyuncu olsa çok daha başarılı olacağını düşündüm), “Elaine ve ben, öyle bir noktaya geldik ki, kendimizi şey gibi hissettik…Martin Luther gibi.” “Martin Luther mi?” diye tekrarladım şaşkınlıkla. “Bilirsin – ich kann nicht anders7. Beraber çıkıp Acapulco’ya gitmekten başka bir şey yapamadık — gerçekten yapamazdık.”
Aldous Huxley – Maymun ve Oz
PDF Kitap İndir |