Neil Gaiman – Yıldız Tozu

“Mucizelerle dolu bir hikaye… Gaiman yeni gelenekte bir peri masalı ortaya çıkarmak için son derece zengin bir dil, doğal bir bilgelik, iyi bir mizah ve biraz da karanlık kullanıyor.” Publishers Weekly Kadim İngiltere’nin huzurlu tarlaları ve çayırlarında, bir granit çıkıntısının üzerinde 600 yıldır duran küçük bir köy vardır. Hemen doğuda köye ismini veren upuzun bir taş duvar yükselir. İşte burada, Duvar Köyü’nde, genç Tristran Thorn kalbini, akıllara zarar veren güzellikteki Victoria Forester’a kaptırır. Ve işte burada, yepyeni bir Ekim arifesinde, Tristran aşkına bir söz verir – bu öyle hızlı edilmiş bir yemindir ki, onu duvardaki tek gedikten dışarı, çayırların ötesine ve hayatının en heyecanlı macerasına yollayacaktır. ”Gaiman hikaye dünyasının zengin bir kaynağı ve bizler her açıdan ona sahip olduğumuz için şanslıyız.” Stepken King “Yetişkinler için aşk, tehlike, arkadaşlık, büyü ve macerayla dolu bir peri masalı. Nüktedanlık ve zeki bir üslupla bezeli bu kısa roman insanda çok güzel bir memnuniyet yaratıyor.” Detroit Free Press TÜRKÜ Hadi git, kayan bir yıldız yakala, Adamotundan çocuk yapmayı bir dene, Geçen yıllar nerde şimdi, söyle bana, Şeytanın ayağını kim yarmış, bilsene. Deniz kızlarının şarkısı nasıl dinlenir, Hasetin iğnesinden kim sakınabilir; Bilen kim var, Hangi rüzgâr Doğru insanın işine yarar. Olmayacak şeyler görmek için yaratılmışsan, Ben görürüm diyorsan görünmezi, On bin gün, on bin gece at sür durmadan, Yaşlılıktan ağarsın saçın kar gibi. Döndüğünde anlatırken bana Yolculukta başına gelen acayip şeyleri, Yemin edeceksin, Her yeri gezdin, Hem güzel hem iffetli kadın görmedin. Bir tane bile bulursan hemen haber ver bana, Uğrunda hac yoluna düşmeye elbet değer; Ama yok yok, yine de gitmem aslında, Yan kapı olsa da buluşacağımız yer; İffetli olmuş olsa da o, sen gördüğünde, Öyle kalmış olsa da mektubunu yazdığında, Hiç kuşkum yok, Ben gelene dek İki üç kişiyi aldatmış olacak. John Donne, Çev. Bülent R.


Bozkurt Bölüm 1 Duvar Köyü’ne ve Her Dokuz Yılda Bir Orada Ortaya Çıkan Tuhaf Şeye Dair Öğrendiğimizdir Bir zamanlar Gönlünün Muradı’nı elde etmeyi arzulayan genç bir adam vardı. Bu, başlangıçların olageldiği gibi, alışılmışın dışında değilse de (zira herhangi bir zamanda yaşamış ve yaşayacak her genç adamı konu alan her öykü benzer bir üslupla başlayabilirdi), bu genç adam ve onun başına gelenler üzerine olağandışı olan çok fazla şey vardır, kendisi bunları hiçbir zaman bütünüyle anlamamış olmakla beraber. Öykü, pek çok öykünün başlamış olduğu gibi, Duvar’da başladı. Duvar kasabası bugün altı yüz yıldır ayakta durduğu haliyle varlığını sürdürüyor, küçük bir ormanlık arazinin ortasında bulunan granit, yüksek bir çıkıntının üzerinde. Duvar’ın evleri dört köşe ve eskidir, gri taşlardan yapılmışlardır, koyu renkli arduvaz çatıları ve yüksek bacaları vardır; kayanın üzerindeki alanın her santiminden yararlanıldığından evler birbirine yaslanır, yer yer bir binanın yan tarafında bir çalı ya da ağaç çıkacak biçimde birbiri üstüne inşa edilmişlerdir. Duvar’dan ayrılan tek bir yol vardır; yanı sıra kayaların ve küçük taşların dizildiği ormandan keskin bir eğimle yükselen dönemeçli bir yoldur bu. Ormanın dışında, güney yönünde yeterince uzaklaşıldığı zaman patika asfaltlanmış gerçek bir yola dönüşür; daha ötelere takip edildiğinde yol büyür, alelacele şehirden şehire giden arabalar ve kamyonlarla her saat tıklım tıklımdır. Sonunda yol sizi Londra’ya çıkarır, gene de Londra arabayla Duvar’dan bir gecelik mesafededir. Duvar’ın sakinleri konuşmaz tiplerdir, iki farklı türe ayrılırlar. Duvar’ın, kasabalarının üzerinde kurulduğu granit yer çıkıntısı kadar kurşuni, uzun boylu ve tıknaz olan yerli ahalisi ve yıllar içinde Duvar’ı yurtları bellemiş olan ötekiler ile onların torunları. Duvar’dan aşağıda, batıda orman vardır; güney tarafında, Duvar’ın ardındaki tepelerden kuzeye dökülen derelerle beslenen, sinsice dingin bir göle rastlanır. Tepelerin üzerinde koyunların otladığı çayırlar bulunur. Doğuya doğru biraz daha ormanlık alan vardır. Duvar’ın hemen doğusunda kasabaya adını veren yüksek, gri renkli bir kaya duvar yer alır. Bu duvar eskidir; iri, pürüzlü, kare biçimli yontulmuş granit parçalarından inşa edilmiştir ve ormandan çıkıp bir kere daha ormana döner.

Duvarda sadece bir gedik vardır; bu, köyün biraz kuzeyinde, bir metre seksen santim genişliğindeki bir açıklıktır. Duvardaki açıklığın arasından geniş, yemyeşil bir çayırı görmek mümkündür; çayırdan ötede bir dere ve dereden ötede ağaçlar vardır. Zaman zaman ağaçların arasında, uzaklarda şekiller ve suretler ayırt edilebilir. Devasa şekiller ve acayip şekiller, ayrıca kıvılcımlanarak parıltılar saçtıktan sonra yitip giden küçük, ışıltılı şeyler. Burasının olağanüstü güzellikte bir otlak alanı olmasına karşın köylülerden hiçbiri bugüne kadar hayvanları duvarın diğer tarafındaki çayırda otlatmış değildir. Tarım yapmak için de kullanmamışlardır burayı. Bunun yerine yüzlerce, belki binlerce yıl boyunca duvardaki gediğin her iki tarafına nöbetçiler dikmiş ve onu akıllarından çıkarmak için ellerinden geleni yapmışlardır. Bugün bile, kasaba halkından iki kişi, gündüz ve gece, sekiz saatlik vardiyalar halinde gediğin iki yanında dikilir. Hayli etkili, kısa ve kalın tahta sopalar taşırlar. Gediğin kasaba tarafında dururlar.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir