Ray Bradbury – Mars Yıllıkları

Edebiya Bilimkurgunun, salt saygı duyulur olma düzeyinden çok daha yükseklerde ataları vardır. Örneğin, Homeros’un Odysseia’sı bilimkurgu değil de nedir? Çok az insanın seyahat şansı olduğu günlerde, egzotik, gizemli ve heyecanlı öyküler için gerek duyulan ortamı Dünya’daki uzak ülkeler sağlıyordu. Şimdilerde yaşantılarımız, belki de fazlasıyla birbirine benziyor. O uzak mesafeler küçüldü ve toplumun yarattığı yapay eşitsizlikler azaldı. İnsan, maddi anlamda hiç bu kadar iyi durumda olmamıştı. Yine de bizi zengin kılan teknoloji dünyası, aynı zamanda kendine esir de ediyor bizi. Varlığımız, tik-taklarıyla günü donuk bir monotonluğa bölen saat tarafından kontrol ediliyor. Bu tür bir varoluş modeline başkaldırırız. Öykücü burada devreye girer ve onu dinleyenler, yeni ufuklara yelken açarlar. Vizyonu olan yazar, bilinmeyenin meydan okumasını kabul ederek yol gösterebilir. Bilinen miktar gerçekliktir, Ay veya Mars ya da Homeros’un Akdeniz adaları, ama gerçekliğin ötesinde sadece ağır ağır şekillenen düşünceler vardır. Yazar, bu düşünceleri kendi içinde şekillendirmesi için okuyucuya hitap etmeli, sonunda imgelemin ilk kıpırdanışlarını cisimlendirmelidir. Ama kapsam ve daha dünyevi meseleler sorununa gelelim. Dünyanın hızlı gelişiminin itici gücünün, bilgi edinmekten geldiğine inanıyorum. “Ciddi” bilim işte buradadır.


Günümüz eğilimlerinin kavranması, bizim gelecekte kabul edilebilir tahminler yapmamıza izin verir. Yine de profesyonel bilim adamının normalde pek yapmadığı şeydir. Bilim adamının eğitimi, gayet haklı olarak, onun tüm enerjisini o anki problem üzerinde yoğunlaştırmasını sağlar. Oysa son elli yıldaki büyük teknolojik gelişmelerin hemen hemen hepsi bilimkurgu yazarları tarafından önceden tahmin edilmiştir. Eski hikâyelere dönüp bakıldığında, aşağılayıcı gibi görülen “kurgu” sözcüğünün, en azından bir ironi seviyesine yükseltilmesi gerekirmiş gibi gözüküyor. Alet edevat konusuna gelir gelmez, “ucuz” edebiyatın sınırında dolanıyoruz. Ciddi olanla gülünç olan arasındaki sınır incedir ve bu sınırda belki de en emin adımlarla yürüyen kimse, kabul olunabilir derecede kendi uzmanlık alanına yakın duran, profesyonel bilim insanıdır. Ne Verne’in, ne de Wells’in profesyonel olmadıkları doğrudur, ama bu sınır onların zamanında daha genişti. İlginç bir anomali ise bu ince buz üstündeki bölgenin bugün, en zayıf yazarların, dolayısıyla da “ucuz” edebiyatın ilgisini çekmesidir. Bilimkurgunun teknik yanı zordur, çünkü üstünde çalışmaya değer her öykü sadece eski fikirlerin yeni bir çeşitlemesini değil (ki bunlar dedektif öyküsü, gerilim romanı ve hatta durum romanı için yeterlidir), yeni bir radikal fikir sunmalıdır. Tane Austen bize zamanının papazlarından, onların konuşmaları, davranışları ve hırslarından bahseder durur. Ama bize din hakkında neredeyse hiçbir şey söylemez. Shakespeare bile insanın dini itkilerini hangi derinlikte araştırmıştır? Neredeyse hiç. Yeni dini görüşler, sadece ufukların genişlemesiyle açığa çıkabilir. Genel olarak, çevreye karşı sorumluluk kavramı dini bir görüştür.

O zarif “Ateş Balonları” öyküsünde Ray Bradbury, Peder Peregrine’i izlememizi, at gözlüklerinden kurtulmamızı ve cesaret toplayıp daha engin bir vizyon aramamızı istemektedir. Şu anda değindiğim, dinin biçimsel olmayan yönleridir. Bana göre biçimsel olmayan bağlamda din, bir insanın gökyüzüne huşu içinde bakması, eğer aklı varsa kâinatın görkemli oyununun bir amacı olduğunu ve insanın kendi küçük rolünün de bir anlamı olduğunu hissetmesidir. Din ve bilim arasındaki çatışma, din ile biçimsel din arasındaki bir çatışmadır. Bunun da açık bir nedeni vardır. Tüm biçimsel dinler, fiziksel dünya anlayışımızın bugünküne göre çok daha az gelişmiş olduğu eski zamanlarda ortaya çıkmıştır. Bir bilim insanı, en azından tutarlı bir evren görüşü girişimine hazır olmalıdır. Bana sorarsanız, kaçınılmaz bir görüş ayrılığı olmadığı sürece, din adamı da iki şekilde uzlaşmaya hazırlanmalıdır: deneyimlerimizle tamamen çelişen ifadeleri reddedip, insanoğluna kâinatta daha alçakgönüllü bir yer vererek, kâinatın bu küçük Dünya ve insanlar çevresinde değil de, karşılaştırılamayacak denli büyük bir tuval üzerine resmedilmiş olması gerektiğini kabullenerek. Bu, beni doğrudan bilimkurgu ve kapsamı konusundaki son yorumlarıma getirdi. Ciddi bilim artık hayatın tüm evrende sıklıkla görülebilir olduğuna ikna olmuştur. Zaten teknik düşünceler göz önüne alındığında, değişik canlı türleri arasında iletişimin mümkün olabileceği ortadadır. Alın size ilk bakışta bilimkurguya mükemmel biçimde uygun bir konu. Yine de, en azından bir yönden, konu neredeyse el sürülmeden kalmıştır. Evet, insan ve diğer akıllı canlı türleri arasındaki teması konu ettiğini iddia eden bir sürü hikâye kaleme alınmıştır. Ama dişe dokunur hiçbir şey neredeyse başarılamamıştır.

H.G. Wells’in yazdığı Dünyaların Savaşı, bu türde yazılmış hikâyelerin belki en ünlüsüdür, ama iletişim konusunda hiçbir şeyden bahsetmez. Marslılarla zihinsel iletişim sıfırdır. Bu türün en iyi hikâyeleri, uzaylılara basitçe kılık değiştirmiş insan muamelesi yaparlar. Bu, tabii ki konudan kaçmaktır. Zorluk, günümüzdeki düşünce kalıplarımızı ileriye götürmek ve kendimizin “dışında” düşünebilmek konusundaki yetersizliğimizde yatmaktadır. Bunu yapabilinceye kadar evrendeki yaratıkları sadece insan veya insanlık aşamasına ulaşamayanlar olarak gösterebiliriz. İnsan kendi dışında düşünebilmelidir -işte zor olan budur. Kendi dışında düşünebilme bakımından, her yüzyıl düşünce açısından bir öncekinden daha ileridedir. Her büyük sanatçı ya da bilim adamı, bir dereceye kadar kendi dışında düşünebilen kişidir. İnsan beyni şüphesiz şu ana kadar bir insanın başarabildiğinden çok daha geniş bir alanı kapsayabilir. Ne tür bir alan olabilir orada? Hangi yeni kavramlar, hangi yeni duygular bulunabilir orada? Diğer canlı türleriyle temas olasılığını düşünür düşünmez de aklımızdan bu sorular geçiyor. Benzerlik işi çetrefilleştiriyor. Cevapların var olduğuysa neredeyse kesin, problem onları bulmakta.

Yol apaçık önümüzde uzanıyor.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir